Danıştay Kararı 10. Daire 2011/7099 E. 2011/3926 K. 28.09.2011 T.

10. Daire         2011/7099 E.  ,  2011/3926 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2011/7099
Karar No: 2011/3926

Temyiz Eden (Davalı) : TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü-Gar/ANKARA
Vekili : …
Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacılar): 1-…
2-…
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesince; davanın kısmen kabulü ile 25.000 TL manevi tazminatın davacılara ödenmesi, fazlaya ilişkin istemin reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, aleyhlerine ilişkin kısımlarının temyizen incelenerek bozulması taraflarca istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davalı idarece cevap verilmemiş; davacılar tarafından, yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Türk Ticaret Kanunu’nun 806. maddesi uyarınca taşıma sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında verilen temyize konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Türk Ticaret Kanununun 798. maddesinde, yolcuların, taşıyıcılar tarafından iç hizmetleri tanzim için konmuş usul ve talimatı ihlal etmemekle mükellef olduğu; 806. maddesinde ise, taşıyıcının, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükellef bulunduğu, yolcuların kazaya uğramaları halinde bundan doğacak zararların taşıyıcı tarafından tazmin edileceği, yolcunun kaza neticesinde ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalan kimselerin dahi uğradıkları zararlara karşılık taşıyıcıdan tazminat isteyebilecekleri, ancak taşıyıcının, kazanın kendisine ve yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat ettiği takdirde bu iki haldeki tazminattan kurtulacağının hükme bağlandığı; olayda, zarar görenin yolcu olması, davalının da taşıyıcı sıfatını taşıması karşısında; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taşıma sözleşmesine dayalı bir özel hukuk ilişkisi olduğu, bu nedenle, taşıyıcının tazmin sorumluluğunun saptanmasına yönelik bulunan davanın çözümünün adli yargının görevide bulunduğu gerekçesiyle görev yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esası hakkında karar veren idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; davacıların yakınının, …-… seferini yapan banliyö treninde seyahat ederken, bir başka yolcu tarafından gasbedilmesi sonucu yaşamını yitirdiğinden bahisle, olay nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 100.000 TL manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacıların yakınının içinde bulunduğu banliyö treninin seyir halinde iken kapılarını kapatmamasının, hırsızın trenden kaçarak kapkaç eyleminin gerçekleşmesine ve davacılar yakınının da kapkaççıyı takip amacıyla trenden atlarken başını peron duvarına çarparak yaşamını yitirmesine neden olduğu; öte yandan, tren ve istasyonlarda kamera ve güvenlik görevlisi bulundurulması gibi gerekli güvenlik önlemlerinin yer almamasının da hizmetin kötü işlediğini gösterdiği; bu durumda, olayın meydana gelmesinde hizmet kusuru bulunan davalı idarece davacıların uğradığı manevi zararın tazmini gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 25.000 TL manevi tazminatın davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Taraflarca, anılan mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Ana Statünün amacı 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak sözkonusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir.” hükmüne; “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde de, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “Kamu İktisadi Kuruluşu” olduğu ve 233 sayılı KHK ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, TCDD İşletmesi, tekel kapsamında demiryolu taşımacılığı hizmetini yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu ise de; 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış bulunmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlığın çözümü için olayda, davalı işletmenin yürüttüğü faaliyetin ve işletme ile zarar gören arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin incelenmesi gerekmektedir.

Bu çerçevede, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 798. maddesinde, yolcuların, taşıyıcılar tarafından iç hizmetleri tanzim için konulmuş usul ve talimatı ihlal etmemekle mükellef olduğu; 806. maddesinde ise, taşıyıcının, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükellef bulunduğu; yolcuların kazaya uğramaları halinde bundan doğacak zararların taşıyıcı tarafından tazmin edileceği, yolcunun kaza neticesinde ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalan kimselerin dahi uğradıkları zararlara karşılık taşıyıcıdan tazminat isteyebilecekleri; ancak taşıyıcının, kazanın kendisine ve yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat ettiği takdirde bu iki haldeki tazminattan kurtulacağı kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; …-…seferini yapan banliyö treninde seyahat eden davacıların oğlu ve kardeşi olan …’nun, tren … İstasyonundan kalkıp kapıları açık şekilde yavaş yavaş hareket etmeye başladığı sırada, aynı vagonda bulunan bir başka şahsın, elindeki cep telefonunu hızlıca alıp trenin açık kapısından atlayarak uzaklaşmaya başlaması üzerine, telefonunu geri almak amacıyla söz konusu kişinin arkasından trenden atlarken, başını peron duvarına çarpması sonucu yere düştüğü ve kaldırıldığı hastanede aynı gün yaşamını yitirdiği; telefonu alıp kaçan kişi hakkında “kasten adam öldürme ve yağma” suçundan açılan ceza davası sonucu, sanığın hırsızlık suçunu işlediğinin sabit olduğu, ancak ölüm olayı ile hırsızlık eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığı, sanık ile maktül arasında herhangi bir boğuşma meydana gelmediği gerekçesiyle kasten adam öldürme suçundan beraatine, hırsızlık suçundan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, zarar görenin yolcu olması, davalı işletmenin ise taşıyıcı sıfatını taşıması karşısında, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taşıma sözleşmesine dayanan bir özel hukuk ilişkisi olduğu; davalı işletmenin, ticari alanda yürüttüğü taşımacılık faaliyetinin de özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu açıktır.
Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünce, benzer bir uyuşmazlıkta verilen, hareket halindeki trenden düşerek ölen yolcunun, mirasçısı tarafından açılan tazminat davasının, taşıyıcının sorumluluğunu düzenleyen Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre adli yargıda çözümlenmesi gerektiği yolundaki 12.6.2000 tarih ve E:2000/5, K:2000/27 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Buna göre; uyuşmazlıkta davalı idarece yürütülen faaliyetin ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği gözönüne alındığında, olayda idari bir eylem ya da işlemden doğmuş herhangi bir zarar söz konusu olmayıp; yolcunun uğradığı zarardan dolayı taşıyıcının tazmin sorumluluğunun saptanmasına ilişkin olan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunduğundan, davanın esası hakkında verilen kararda hukuki isabet görülmemektedir.
Açıklanan nedenle; 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca tarafların temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 28.9.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.