Danıştay Kararı 10. Daire 2011/5260 E. 2015/4752 K. 05.11.2015 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2011/5260 E.  ,  2015/4752 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2011/5260
Karar No : 2015/4752

Davacı : 1-
2-
Vekili :
Davalı : / ANKARA
Vekili : Hukuk Müşaviri (Aynı adreste)
Davanın_Özeti : 17.5.2005 tarihli ve 25818 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 26.8.2010 tarihli ve 27684 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 1. maddesiyle değişik 4. maddesinde yer alan “Sulak Alan” tanımındaki “…ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan sulak alan kalan yerleri ” ibaresinin; “Tampon Bölge” tanımındaki ” su toplama sınırını geçmemek veya topoğrafik, coğrafik olarak bir sınır değeri bulunmayan düz alanlarda varsa ekolojik etkilenme bölgesinden yoksa sulak alan bölgesinden itibaren azami 2500 metreyi geçmemek üzere …” ibaresinin; anılan madde ile Yönetmeliğin 4. maddesine eklenen “Akarsu Koruma Bandı”, “Daimi Akarsu”, “Mevsimsel Akarsu” “Kuru Dere” tanımlarının; Yönetmeliğin 3. maddesiyle değişik 10. maddesinde yer alan ” Sulak alanlarda, Kuşların kuluçka dönemi dışında, kara tarafından su kesimine doğru ve bütün saz alanının % 30’unu geçmeyecek şekilde saz kesimi yapılabilir” cümlesinin; 4. maddesiyle değişik 16. maddesinde yer alan “Uluslararası öneme sahip olmayan yapay sulak alanlar, koruma bölgeleri uygulamasından muaftır” cümlesinin; 5. maddesiyle değişik 17. maddesinde yer alan “mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki…” ibaresinin; 6 maddesiyle değişik 19. maddesinde, 7. maddesi ve değişik 20. maddesinde yer alan “bu yönetmelikte” ibarelerinin; 9. maddesiyle değişik 23. maddesinde yer alan “mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki…” ibaresi ile “Kuru derelerde bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.” cümlesinin , 10. maddesiyle değişik 27. maddesinin, 16. maddesiyle değişik geçici 1. ve geçici 2. maddelerinin; Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve hukuka aykırı olduğu iddia edilerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın_Özeti : Hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Her ne kadar davaya konu edilen Yönetmelik, 4.4.2014 gün ve 28962 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin 43. maddesi ile tümüyle yürürlükten kaldırılmış ise de, Yönetmeliğin yürürlükte kaldığı süre içerisinde uygulanması ve bireysel işlemlere dayanak alınabilecek olması nedeniyle esasının incelenmesi gerekmektedir.
Yönetmeliğin değişik 4. maddesinde yer alan Tampon Bölge tanımındaki “azami 2500 metre” ibaresinin, koruma bandının 2500 metre altında belirlenmesine yol açabilecek nitelikte olması nedeniyle sulak alanların korunması amacına ters düştüğü, öte yandan Yönetmeliğin dayanakları arasında bulunan Ramsar Sözleşmesinde tüm sulak alanların korunması öngörüldüğünden, korumayı uluslararası önem atfeden yapay sulak alanlarla sınırlayan dava konusu düzenlemelerde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptali, dava konusu diğer düzenlemelere ilişkin olarak ise davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi _: Dava; davacı tarafından kendi adına asaleten adına vekaleten 17.5.2005 gün ve 25818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin 26.8.2010 gün ve 27684 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1’inci maddesiyle değiştirilen 4’üncü maddesinde yer alan “Sulak Alan” tanımındaki “…ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan sulak alan kalan yerleri ” ibaresinin; “Tampon Bölge” tanımındaki “su toplama sınırını geçmemek veya topoğrafik, coğrafik olarak bir sınır değeri bulunmayan düz alanlarda varsa ekolojik etkilenme bölgesinden yoksa sulak alan bölgesinden itibaren azami 2500 metreyi geçmemek üzere …” ibaresinin; anılan madde ile Yönetmeliğin 4’üncü maddesine eklenen “Akarsu Koruma Bandı”, “Daimi Akarsu”, “Mevsimsel Akarsu”, “Kuru Dere” tanımlarının; Yönetmeliğin 3’üncü maddesiyle değişik 10’uncu maddesinde yer alan “Sulak alanlarda, kuşların kuluçka dönemi dışında, kara tarafından su kesimine doğru ve bütün saz alanının % 30’unu geçmeyecek şekilde saz kesimi yapılabilir.” cümlesinin; 4’üncü maddesiyle değişik 16’ncı maddesinde yer alan “Uluslararası öneme sahip olmayan yapay sulak alanlar, koruma bölgeleri uygulamasından muaftır.” cümlesinin; 5’inci maddesiyle değişik 17’nci maddesinde yer alan “mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki…” ibaresinin; 6’ncı maddesiyle değişik 19’uncu ve 7’nci maddesiyle değişik 20’inci maddelerinde yer verilen “bu yönetmelikte” ibarelerinin; 9’uncu maddesiyle değişik 23’üncü maddesinin ilk üç fıkrasında yer alan “mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki…” ibaresi ile “Kuru derelerde bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.” cümlesinin, 10’uncu maddesiyle değişik 27’nci maddesinin, 16’ncı maddesiyle değişik geçici 1’inci ve eklenen geçici 2’nci maddelerinin iptali istemiyle açılmıştır.
Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (Ramsar Sözleşmesi)’nin uygulanmasına yönelik, uluslararası öneme sahip olsun veya olmasın tüm sulak alanların korunması, geliştirilmesi ve bu konuda görevli kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon esaslarını belirlemek amacıyla hazırlanarak yürürlüğe giren Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği Ramsar Sözleşmesi çerçevesinde uluslararası öneme sahip olsun veya olmasın tüm sulak alanlar ile bu alanlarla ilişkili habitatların korunması ve akılcı kullanımı, sulak alanların yönetimi ile Ulusal ve Yerel Sulak Alan Komisyonlarına ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.
Bununla birlikte; dava konusu yönetmelik ile bazı maddeleri değiştirilen 17.5.2005 gün ve 25818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği, 4.4.2014 gün ve 28962 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin 43’üncü maddesi ile tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu durumda, dava konusu düzenlemelerin yer aldığı yönetmeliğin yürürlükten kaldırılması ve davacılara yönelik subjektif nitelikte herhangi bir uygulama işleminin iptali isteminin de bulunmaması nedeniyle, Yönetmeliğin uygulanma olanağı olup, konusu kalmayan bu dava hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
Kaldı ki; 4.4.2014 gün ve 28962 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin bazı hükümlerinin iptali istemiyle Danıştay Ondördüncü Dairesinin E:2014/5377, 5418 ve 5458 esasına kayıtlı dosyalar ile dava açılmıştır.
Açıklanan nedenle, konusu kalmayan uyuşmazlık hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu ve Ondördüncü Dairelerince, 2575 sayılı Danıştay Kanununun Ek 1. maddesi uyarınca oluşturulan müşterek kurulca, önceden belirlenen ve taraflara bildirilen 30.10.2014 tarihinde davacı vekilinin duruşmaya katılmadığı, davalı temsilcisi Hukuk Müşaviri …..ın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara söz verilip dinlenildikten, Danıştay Savcısının düşüncesi alınarak, duruşmada hazır bulunan davalıya son kez söz verildikten sonra duruşmaya son verildi; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 18. madde hükmü karşısında iki tarafın hazır bulunduğu duruşmalarda, tarafların açıklanan savcı düşüncesini cevaplama olanağına sahip olmaları nedeniyle duruşmada açıklanan düşüncenin ayrıca yazılı olarak taraflara tebliğine gerek olmamakla birlikte; taraflardan yalnız birinin hazır bulunmadığı duruşmalarda, hazır olmayan ve açıklanan düşünceye cevap verme olanağı bulunmayan tarafın, anılan 18. maddede engel bir hüküm olmaması nedeniyle yazılı yargılama usulünden yararlandırılması, savcı düşüncesinin yazılı olarak duruşmada hazır olmayan tarafa tebliği gerekmesi ve duruşmaya gelmeyen davacı vekiline Savcı düşüncesinin tebliğ edildiği görülerek dava dosyası incelendi, gereği görüşüldü.
Dava; 17.5.2005 tarihli ve 25818 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 26.8.2010 tarihli ve 27684 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin, davanın özeti kısmında belirtilen hükümlerinin iptali istemiyle açılmıştır.
4.4.2014 günlü, 28962 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin 43.maddesi ile; 17.5.2005 tarihli ve 25818 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmış ise de; idari yargıda, idari işlemlerin tesis edildiği tarihteki mevzuat hükümleri çerçevesinde irdelenmesi gerektiğinden, uyuşmazlığın esasına geçildi.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında; “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve Kanunla düzenlenir” kuralına ; 124. maddesinde ise; “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler” kuralına yer verilmiştir.
17.05.2005 tarihli, 25818 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin 3. maddesinde; anılan Yönetmeliğin 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9.maddesi, 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 13. maddesi, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanununun 4. maddesine dayanılarak; 3958 sayılı Kanunla uygun bulunan 17.5.1994 tarihli ve 21937 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (Ramsar Sözleşmesi) hükümlerine paralel olarak hazırlandığı belirtilmiş, Ramsar Sözleşmesi’nin uygulanmasına yönelik, uluslararası öneme sahip olsun veya olmasın tüm sulak alanların korunması, geliştirilmesi ve bu konuda görevli kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon esaslarını belirlemek üzere dava konusu Yönetmelik çıkarılmıştır.
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun sözkonusu düzenlemenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 9. maddesinin birinci fıkrasında; “kırsal ve kentsel alanda arazi kullanım kararına uygun olarak tespit edilen koruma alanları ve bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanım esaslarının yönetmelikle belirleneceği”, 5491 sayılı Kanun ile değişik 9. maddesinin (e) fıkrasında; “sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunmasının esas olduğu, sulak alanların korunması ve yönetimine ilişkin usul ve esasların ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği” öngörülmüştür.
4856 sayılı Kanunun 13. maddesinin (c) bendinde; sulak alanların korunması, geliştirilmesi ile ilgili işlemleri yapmak, (e) bendinde; uluslararası koruma sözleşmeleri ile belirlenen yörelerdeki korunma ve kullanma esaslarını çevre mevzuatı dikkate alınarak tespit etmek ve yeni düzenlemeler yapmak Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
28.12.1993 günlü, 3958 sayılı Yasayla onaylanması uygun bulunan ve 15.03.1994 günlü, 94/5434 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanarak 17.05.1994 tarih ve 21937 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkındaki Sözleşmenin 1.maddesinde; bu sözleşmenin amacı bakımından, doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gel-git hareketinin çekilme devresinde altı metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, bütün sular, bataklık, sazlık ve türbiyerlerin sulak alanlar olduğu, 2. maddesinde; her Akit Tarafın, ülkesi toprakları içindeki elverişli sulak alanları, bundan böyle “Liste” adıyla tanımlanacak ve 8.madde uyarınca kurulacak Büro tarafından tutulacak olan “Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Listesi”ne dahil edilmek üzere tayin edeceği, her sulak alan hudutlarının kesinlikle belirtileceği ve aynı zamanda haritaya çizileceği, özellikle su kuşları yaşama ortamı olarak önem taşıdığı yerlerde, sulak alanlara mücavir olan akarsu ve deniz kıyı alanlarıyla, ada veya gel-git hareketinin çekilme devresinde derinliği altı metreyi geçen ve sulak alanlar dahilinde yer alan deniz sularıyla birleştirilebileceği, 3.maddesinde; Akit Tarafların, Listeye dahil ettirdikleri sulak alanların korumasını geliştireceği ve ülkelerindeki diğer sulak alanların mümkün olduğu kadar akıllıca kullanılmasını sağlayacak şekilde formüle edeceği ve uygulayacakları, 4. maddesinde; Her Akit tarafın, listeye dahil olsun veya olmasın, sulak alanlarında tabiatı koruma alanları ayırarak sulak alanlarının ve su kuşlarının korunmasını geliştireceği ve yeterli inzibati tedbirleri alacağı öngörülmüştür.
Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin 1. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacı, Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (Ramsar Sözleşmesi)’nin uygulanmasına yönelik, uluslararası öneme sahip olsun veya olmasın tüm sulak alanların korunması, geliştirilmesi ve bu konuda görevli kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon esaslarını belirlemektir.”, Tanımlar başlıklı 4. maddesinde; “Sulak Alan: Doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gelgit hareketlerinin çekilme devresinde altı metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, başta su kuşları olmak üzere canlıların yaşama ortamı olarak önem taşıyan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiyeler ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan sulak alan kalan yerleri, Koruma Bölgeleri: Mutlak Koruma Bölgesinin, Sulak Alan Bölgesi, Ekolojik Etkilenme Bölgesi ve Tampon Bölgeyi kapsadığı alanı, Tampon Bölge: Sulak alan havzasının coğrafi durumu, topoğrafik özellikleri ve arazinin mevcut kullanım durumuna göre; sulak alan ekosistemini korumak maksadı ile ayrılan ve sulak alanın su toplama sınırını geçmemek veya topoğrafik, coğrafik olarak bir sınır değeri bulunmayan düz alanlarda varsa ekolojik etkilenme bölgesinden yoksa sulak alan bölgesinden itibaren azami 2500 metreyi geçmemek üzere ayrılan bölgeyi, Akarsu Koruma Bandı: Akarsuyun coğrafi durumu, topoğrafik özellikleri ve arazinin mevcut kullanım durumuna göre; akarsularda suyun karaya değdiği noktadan itibaren kara tarafına doğru kumul, çakıl, taşlık, kayalık, sazlık, bataklık, çalılık ve turbalık gibi tabii yaşam ortamlarının oluşturduğu bölgeyi, Daimi Akarsu: Sıcak ve kurak mevsimlerde kurumayan ve yıl genelinde daimi akıma sahip akarsuyu, Mevsimsel Akarsu: Kış dönemlerinde akışa geçen ve yıl boyunca daimi akımı haiz olmayan akarsuyu, Kuru Dere: Su akışı olmayan arazi üzerindeki düşük kotların oluşturduğu vadiyi ifade eder.”, 17. maddesinde; “Mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki sulak alanlara ait mutlak koruma bölgeleri, sulak alan bölgeleri, ekolojik etkilenme bölgeleri ve tampon bölgeler Bakanlığın koordinasyonunda Ulusal Sulak Alan Komisyonu tarafından belirlenecek kurum ve kuruluşların uzmanlarınca arazide yapılan inceleme ve değerlendirmelerle tespit edilir. Koruma bölgeleri sınırları 1/25.000 ölçekli topoğrafik haritalar üzerinde gösterilir ve Ulusal Sulak Alan Komisyonunun görüşüne sunulur. Ulusal Sulak Alan Komisyonunun uygun görüşü alındıktan sonra Bakanlıkça onaylanmasını müteakip, uygulamaya aktarılmak üzere ilgili bakanlık, valilik ve belediyelere bildirilir. Koruma bölgeleri belirlenmemiş sulak alanlarda verilecek izinler, bu Yönetmeliğin tanımlar bölümünde yer alan koruma bölgeleri tanımları dikkate alınarak alanın özelliklerini bozmayacak şekilde Bakanlıkça verilir.”, 21. maddesinde; “Bu bölgede; a) Katı atık düzenli depolama alanına, katı atık bertaraf tesislerine, bu Yönetmelikle izin verilenlerin dışında maden ocaklarının açılmasına ve işletilmesine, endüstri bölgesi ilan edilmesine, organize sanayi bölgesi ve serbest bölge sanayi alanı kurulmasına ve Ek-1’de belirtilen faaliyetlerin yapılmasına izin verilemez. b) Ek-2 de belirtilen faaliyetlerin yapımı Genel Müdürlüğün iznine tabidir. Bu listede yer alan faaliyetler için Bakanlıkça belirlenecek başvuru formu çerçevesinde, Bakanlığa müracaat edilir, müracaatın uygun görülmesi halinde başvuru sahibine izin belgesi verilir. c) Coğrafik, topoğrafik ve zemin şartları sebebiyle yerleşim ve kentsel gelişimi zorunlu olarak bu bölgede kalan yerleşim yerlerinin zorunlu gelişimi için 17 nci maddede belirtilen koruma bölgelerinin tespiti esnasında veya 26 ncı maddede belirtilen yönetim planları ile özel hüküm bölgesi ihdas edilebilir. Bu bölgelerdeki uygulamalar Bakanlığın uygun görüşü alınarak sorumlu kurum ve kuruluşlar tarafından gerçekleştirilir.”, 23. maddesininde;” Mevsimsel ve daimi akarsularda sulak alan koruma bölgeleri belirlenmez. Bu alanlarda koruma ve kullanım esasları aşağıda belirtilmiştir. Mevsimsel ve daimi akarsuların akarsu koruma bantlarında yer alan faaliyetlerin gerçekleştirilmesi Genel Müdürlüğün iznine tabiidir. Bu alanlarda ek-1 ve ek-2 listelerinde yer alan faaliyetler için Bakanlıkça belirlenecek başvuru formu ile Bakanlığa müracaat edilir, müracaatın uygun görülmesi halinde başvuru sahibine izin belgesi verilir. Mevsimsel ve daimi akarsuların belediye mücavir alanı içerisinde kalan bölümlerinde Genel Müdürlük uygun görüşü alınarak tüm faaliyetlerin izni ve kontrolü ilgili belediyelerce gerçekleştirilir. Göl, delta ve lagün gibi kıyı sulak alanları haricindeki deniz kıyısı bölümlerinde sulak alan koruma bölgeleri belirlenmez. Bu alanlarda ilgili mevzuat uyarınca uygulama yürüten kurumlar, uluslararası sözleşmelerle ülkemizin korumakla yükümlü olduğu türlerin Bakanlıkça belirlenen ve belirlenecek koruma ilkelerini planlarına işlemekle yükümlüdür. Bu alanlarda yürütülecek tüm faaliyetlerde Bakanlığın uygun görüşü alınır. Kuru derelerde bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.”, 29.maddesinde; “Komisyon yılda en az iki defa salt çoğunlukla toplanır. Komisyon başkanı gerekli gördüğünde veya ilgili bakanlıkların talebi üzerine Komisyonu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Komisyonda oy çokluğu ile karar alınır. Komisyon Başkanı uygun gördüğü kamu kurum ve kuruluşları ile üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının yetkili temsilcilerini, gündemle ilgili görüşlerini almak üzere gözlemci olarak Komisyon toplantısına davet edebilir. Komisyona gözlemci olarak davet edilecek temsilciler oylamaya katılamazlar. Komisyon, gündemindeki konularda hazırlık yapmak amacıyla ilgili kuruluşlardan oluşan bir çalışma grubu teşkil edebilir.”, Geçici 1. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce faaliyete geçmiş olan işletmeler, 31/12/2012 tarihine kadar Bakanlıkça istenilen şartları yerine getirmeleri kaydıyla faaliyetlerine devam ederler.”, ve Geçici 2. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin yayım tarihinden önce tampon bölge içerisinde onaylanmış, çevre düzeni planları ve imar planları kapsamında sanayi alanı olarak ilan edilen sahalarda yapılacak uygulamalar Bakanlıkça değerlendirilerek karara bağlanır.” hükümlerine yer verilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2.maddesinde; “Sulak alan: Doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gelgit hareketlerinin çekilme devresinde altı metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, başta su kuşları olmak üzere canlıların yaşama ortamı olarak önem taşıyan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiyeler ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan sulak alan kalan yerler olarak tanımlanmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesiyle değişik Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin 4.maddesindeki sulak alan tanımı, 2872 sayılı Çevre Kanununda yer alan sulak alan tanımına ve yukarıda belirtilen RAMSAR sözleşmesine uygun olduğundan, söz konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesiyle değişik 4.maddesindeki; akarsu koruma bandı, daimi akarsu, mevsimsel akarsu, kuru dere tanımlarına ilişkin kısmının incelenmesi:
Yukarıda belirtilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; mevsimsel ve daimi akarsularda sulak alan koruma bölgeleri belirlenemeyeceği, mutlak koruma bölgeleri, sulak alan bölgeleri, ekolojik etkilenme bölgeleri ve tampon bölgeleri belirlenecek olan sulak alanların mevsimsel ve daimi akarsular dışındaki sulak alanlar olduğu, mevsimsel ve daimi akarsuların korunmasına ve kullanılmasına ilişkin farklı esaslar getirildiği, kuru derelerin ise tamamen Yönetmelik dışında bırakıldığı anlaşılmakta olup, davacı tarafından; akarsu koruma bandı, daimi akarsu, mevsimsel akarsu, kuru dere tanımlarının bilimsel terminolojide özellikle vurgulanmayan tanımlar olduğu, yapılan değişiklik ile sulak alanların bir kısmının koruma kapsamından çıkarıldığı iddia edilmekte ise de dava konusu düzenleme ile daimi akarsu ve mevsimsel akarsular tamamen koruma kapsamından çıkarılmamıştır.
Bu akarsuların, diğer sulak alan bölgeleri için belirlenen koruma ve kullanım esasları kapsamı dışında tutularak; tabii yaşam ortamlarının bulunduğu bölge olan akarsu koruma bandında farklı koruma ve kullanım esasları belirlenmesinin, herhangi bir doğal yaşam ortamına sahip olmayan kuru derelerin ise tamamen Yönetmelik kapsamı dışında tutulmasının, bu akarsu türlerinin özellikleri ve bulundukları alandaki çevresel şartlar dikkate alınarak, bilimsel ilkelerden hareket edilerek hazırlandığı sonucuna varıldığından, söz konusu düzenlemelerde Yönetmeliğin amacına ve üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamamıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesiyle değişik 27. maddesinin ve 16. maddesiyle değişik geçici 1. maddelerine ilişkin kısmının incelenmesi:
Dava konusu Yönetmeliğin 27. maddesinde, “Ulusal Sulak Alan Komisyonunun Oluşumu Düzenlenerek”, Ulusal Sulak Alan Komisyonunun, Bakanlık Müsteşarının veya Müsteşar Yardımcısının başkanlığında, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü, Çevre Yönetimi Genel Müdürü, Devlet Su İşleri Genel Müdürü, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü, yükseköğretim kurumlarının biyoloji ve ziraat bilim dallarından, aynı daldan olmamak şartıyla iki, sulak alanlar konusunda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarından iki olmak üzere toplam 11 kişiden oluşacağı, komisyonda yer alacak yükseköğretim kurum ve sivil toplum kuruluş üyelerinin Bakanlıkça belirleneceği ve iki yılda bir yenileneceği, görev süresi dolan üyelerin yeniden belirlenebileceği, komisyonun sekretarya hizmetlerinin Genel Müdürlükçe yürütüleceği belirtilmiştir.
Davacı tarafından, yapılan değişiklikle komisyona Çevre Yönetimi Genel Müdürünün dahil edilmesinin ve komisyon görev süresinin üç yıldan iki yıla indirilmesinin amaca aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de, komisyonunun oluşumuna ve görev süresine yönelik dava konusu değişiklikte Yönetmeliğin amacına ve üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1.maddesinde ise; Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce faaliyete geçmiş olan işletmelerin haklarını korumaya yönelik olduğu gibi, 31.12.2012 tarihine kadar Bakanlıkça istenilen şartları yerine getirmelerini de zorunlu kılarak anılan işletmelerin dava konusu Yönetmelik hükümlerine uyum sağlamalarını amaçladığından, söz konusu işletmelerin bu şekilde faaliyetlerine devam etmelerini öngören düzenlemede de hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 1. maddesiyle değişik 4. maddesindeki Tampon bölge tanımına gelince:
Yönetmeliğin önceki halinde Tampon Bölge; “Sulak alan havzasının coğrafi durumu, topografik özellikleri ve arazinin mevcut kullanım durumuna göre; sulak alan ekosistemini korumak maksadı ile ayrılan ve su toplama havza sınırını geçmemek ve sınırları varsa ekolojik etkilenme bölgesinden yoksa sulak alan bölgesinden itibaren 2500 metreden az olmamak üzere ayrılan bölge” şeklinde tanımlanmış iken, Yönetmeliğin 4. maddesinde yapılan değişiklikle bu tanım; “Sulak alan havzasının coğrafi durumu, topoğrafik özellikleri ve arazinin mevcut kullanım durumuna göre; sulak alan ekosistemini korumak maksadı ile ayrılan ve sulak alanın su toplama sınırını geçmemek veya topoğrafik, coğrafik olarak bir sınır değeri bulunmayan düz alanlarda varsa ekolojik etkilenme bölgesinden yoksa sulak alan bölgesinden itibaren azami 2500 metreyi geçmemek üzere ayrılan bölge” şeklinde değiştirilmiştir.
Görüldüğü üzere, yapılan değişiklikle “Tampon Bölge” nin kapsamı daraltılmıştır.
Tampon bölgeler, biyoçeşitlilik odakları olan su alan ekosistemlerinin özellikle arazi kullanımı kaynaklı dış etkilere karşı korunması için gerekli bölgelerdir. Nitekim anılan bölgede yapılacak faaliyetler Yönetmelik ile sınırlandırılmış, Yönetmeğin Eki Ek-1’de yer alan faaliyetlerin tampon bölgede yapılması tamamen yasaklanırken, EK-2’de yer alan faaliyetlerin tampon bölgede yapılması ise Bakanlık iznine tabi tutulmuştur.
İlk Yönetmelikle 5000 metre olarak belirlenen tampon bölgenin önceki Yönetmelikle 2500 metreye indirildiği, yapılan dava konusu değişiklikle “en az 2500 metre” olan koruma bandının bu kez “en çok 2500 metre” haline getirilmiş olduğu, bu düzenlemenin ise bilimsel gerekçelerinin davalı idarece ortaya konulamadığı hususları dikkate alındığında, koruma bandının 2500 metrenin altında da belirlenmesine yol açması nedeniyle, sulak alanları sürdürülebilir olmayan insan faaliyetlerine açık hale getireceğinden, düzenlemede sulak alanların korunması amacına uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan Danıştay Ondördüncü Dairesinin E:2011/13299 esasına kayıtlı dava dosyasında, dava konusu Yönetmelik Değişikliğinin 1. maddesiyle getirilen “Tampon Bölge” tanımı dava konusu edilmiş olup Danıştay Onuncu ve Ondördüncü Dairelerince oluşturulan müşterek kurulun 4.6.2014 tarih ve E:2011/13299, K:2014/6465 sayılı kararıyla “Tampon Bölge” tanımının iptaline karar verilmiştir. Anılan iptal kararı üzerinede, 4.4.2014 gün ve 28962 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu Yönetmeliği yürürlükten kaldıran Yönetmelikte, yargı kararlarının uygulanması bakımından davaya konu hükümlerin yeniden düzenlendiği görülmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesiyle değişik 16. maddesinde yer alan “Uluslararası öneme sahip olmayan yapay sulak alanlar, koruma bölgeleri uygulamasından muaftır” ibaresi ile 16. maddesiyle değişik geçici 2. maddelerine ilişkin kısmının incelenmesi:
Bakılmakta olan davada Dairemizin 3.4.2012 tarih ve E:2011/5260 sayılı kararıyla, Yönetmeliğin 4. maddesiyle değişik 16. maddesinde yer alan “Uluslararası öneme sahip olmayan yapay sulak alanlar, koruma bölgeleri uygulamasından muaftır” cümlesinin, Ramsar sözleşmesine ve bazı maddeleri dava konusu yapılan Yönetmelilğin 1. maddesinde belirtilen amaca aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Anılan karara karşı davalı idare tarafından yapılan itirazda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29.5.2013 tarih ve E:2012/559 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Öte yandan, dava konusu Yönetmelik değişikliğine karşı açılmış olan ve Danıştay Ondördüncü Dairesinin E:2011/13299 esasına kayıtlı bir başka dava dosyasında yapılan yargılama sonucu, Danıştay Onuncu ve Ondördüncü Dairelerince oluşturulan müşterek kurulun 4.6.2014 tarih ve E:2011/13299, K:2014/6465 sayılı kararıyla, Yönetmeliğin 16. maddesiyle değişik geçici 2. maddesinin, yeterince açık ve belirgin hükümler içermemesi nedeniyle iptaline karar verilmiş ve 4.4.2014 gün ve 28962 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu Yönetmeliği yürürlükten kaldıran Yönetmelikte de bu kapsamda değişikliklere gidilmiştir.
Bu durumda, gerek Dairemizin 3.4.2012 tarih ve E:2011/5260 sayılı yürütmenin durdurulmasına yönelik kararı, gerekse Danıştay Ondördüncü Dairesinin E:2011/13299 esasına kayıtlı dava dosyasında verilen karar çerçevesinde, hukuka aykırılığı yargı kararıyla tespit edilmiş olan hükümlerin iptali gerekmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin: 3. maddesiyle değişik 10. maddesinde yer alan; “Sulak alanlarda, Kuşların kuluçka dönemi dışında, kara tarafından su kesimine doğru ve bütün saz alanının % 30’unu geçmeyecek şekilde saz kesimi yapılabilir”, 5. maddesiyle değişik 17. maddesinde yer alan “mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki…”, 6. maddesiyle değişik 19. maddesindeki ve 7. maddesi ve değişik 20. maddesinde yer alan “bu yönetmelikte”, 9. maddesiyle değişik 23. maddesinde yer alan “mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki…” ibaresi ile “Kuru derelerde bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.” ibarelerine ilişkin kısmının incelenmesi:
17.5.2005 gün, 25818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve dava konusu yönetmelik değişikliğiyle ile bazı maddeleri değiştirilen Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği, 4.4.2014 gün ve 28962 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin 43. maddesi ile tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
4.4.2014 gün ve 28962 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinde getirilen yeni hükümlerle, iş bu davada dava konusu edilen ve yukarıda belirtilen hükümlerin davalı idarece yeniden düzenlendiği, bu cümleden hareketle; sulak alanlarda yapılacak saz kesimi, koruma bölgelerinin tespiti, suni sulak alanların kullanımı, koruma bölgelerine yönelik uygulama esasları ve mevsimsel ve daimi akarsular ile deniz kıyılarına ilişkin uygulama esaslarının yeniden düzenlendiği anlaşıldığından, dava konusu edilen bu hükümler açısından karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; 17.5.2005 tarihli ve 25818 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 26.8.2010 tarihli ve 27684 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 1. maddesiyle değişik 4. maddesinde yer alan “Tampon Bölge” tanımındaki ” … su toplama sınırını geçmemek veya topoğrafik, coğrafik olarak bir sınır değeri bulunmayan düz alanlarda varsa ekolojik etkilenme bölgesinden yoksa sulak alan bölgesinden itibaren azami 2500 metreyi geçmemek üzere …” ibaresinin ve 16. maddesiyle değişik geçici 2. maddesinin İPTALİNE oyçokluğuyla; Yönetmeliğin: 3. maddesiyle değişik 10. maddesinde yer alan; “Sulak alanlarda, Kuşların kuluçka dönemi dışında, kara tarafından su kesimine doğru ve bütün saz alanının % 30’unu geçmeyecek şekilde saz kesimi yapılabilir”, 5. maddesiyle değişik 17. maddesinde yer alan “mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki…”, 6. maddesiyle değişik 19. maddesindeki ve 7. maddesi ve değişik 20. maddesinde yer alan “bu yönetmelikte”, 9. maddesiyle değişik 23. maddesinde yer alan “mevsimsel ve daimi akarsular haricindeki…” ibaresi ile “Kuru derelerde bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.” ibarelerine ilişkin kısım bakımından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla, diğer maddeler yönünden oyçokluğuyla davanın REDDİNE, davadaki haklılık oranına göre aşağıda dökümü yapılan … TL. yargılama giderinin … TL’si ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan … TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14.maddesi uyarınca 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 5/11/2015 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY :

Dava; 17.5.2005 tarihli ve 25818 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 26.8.2010 tarihli ve 27684 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin ilgili kısımlarının iptali istemiyle açılmıştır. Dava konusu yönetmelik ile bazı maddeleri değiştirilen 17.5.2005 gün ve 25818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği, 4.4.2014 gün ve 28962 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin 43. maddesi ile tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bu durumda, dava konusu düzenlemelerin yer aldığı yönetmeliğin yürürlükten kaldırılması ve davacılara yönelik subjektif nitelikte herhangi bir uygulama işleminin iptali isteminin de bulunmaması nedeniyle, konusu kalmayan bu dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyoruz.