Danıştay Kararı 10. Daire 2011/1371 E. 2011/1607 K. 26.04.2011 T.

10. Daire         2011/1371 E.  ,  2011/1607 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2011/1371
Karar No: 2011/1607

Temyiz Eden (Davacılar): 1- … 2- …
3- …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Milli Eğitim Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması davacılar tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Tazminat isteminin dayanağı olayın, eğitim ve öğretim hizmetinin yürütülmesi amacıyla davalı İdareye tahsis edilen ve kamu malı niteliğinde bulunan Okul binası ve bahçesinde meydana geldiği; Okul binasının, yürütülen kamu hizmetinin bütünleyici bir parçası olduğu ve yürütülen hizmetten bağımsız olarak düşünülemeyeceği de dikkate alındığında, uyuşmazlığın çözümü, davalı İdare tarafından yürütülen hizmetin işleyişindeki bozukluk, aksaklık veya eksiklik olup olmadığının saptanmasına bağlı olup; bu hususların ortaya konulması ise idare hukuku görev ve yetkileri uyarınca idare mahkemelerinin görevinde bulunmaktadır.
Bu nedenle, davanın görev yönünden reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince; Danıştay Sekizinci Dairesinin 10.1.2011 tarih ve E:2010/9759, K:2011/14 sayılı “gönderme kararı” uyarınca, dava dosyasının tekemmül ettiği anlaşıldığından, davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:
Dava; davacılardan, …’ın, 3.5.2007 tarihinde, kardeşinin eğitim gördüğü … İli, … İlköğretim Okulu bahçesinde bulunduğu sırada, okul binasının bacasından kopan sac parçasının üzerine düşmesi nedeniyle sakat kaldığından bahisle 50.000 TL maddi ve 40.000 TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce, tazminat isteminin dayanağı olayın, davalı İdarenin kendisine Kanunla verilen kamu hizmetinin görülmesine ilişkin olmadığı; söz konusu maddi olay bakımından davalı İdarenin özel hukuk kişileri ile aynı statüde olduğu, davalı İdarenin sahibi olduğu binanın çatısındaki sac parçasının davacılardan …’ın üzerine düşmesi nedeniyle zararın gerçekleştiği, taraflar arasındaki ilişkinin, kamu otoritesine veya yetkisine dayalı, tek yanlı ve resen yapılan idari işlem veya eylemden kaynaklanmadığı; bu nedenle özel hukuk kapsamındaki ilişkiden doğan zararın giderilmesi istemiyle açılan davanın Borçlar Kanununun 58. maddesi kapsamında çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, usul ve hukuka aykırı olduğu iddiasıyla, anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacılardan, …’ın, 3.5.2007 tarihinde, kardeşinin eğitim gördüğü … İli, … İlköğretim Okulu bahçesinde bulunduğu sırada, okul binasının bacasından kopan sac parçasının üzerine düşmesi nedeniyle yaralandığı; davacılar tarafından, söz konusu sac levhanın okul bacasına sabitlenmemiş olması nedeniyle olayda hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranılan zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdare Mahkemesi tarafından, meydana gelen olayın, davalı İdarenin kendisine Kanunla verilen kamu hizmetinin görülmesine ilişkin olmadığı; söz konusu maddi olay bakımından davalı İdarenin özel hukuk kişileri ile aynı statüde bulunduğu, bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevinde olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ise de; 818 sayılı Borçlar Kanununun 58. maddesinde düzenlenen “bina malikinin sorumluluğu” ancak, gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan binaların yapılması veya muhafazasındaki kusur nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklarda uygulanabilecek bir hükümdür.
Bakılan uyuşmazlıkta, dava konusu olayın, eğitim ve öğretim hizmetinin yürütülmesi amacıyla davalı İdareye tahsis edilen ve kamu malı niteliğinde bulunan Okul binası ve bahçesinde meydana geldiği; Okul binalarının, yürütülen kamu hizmetinin bütünleyici bir parçası olduğu ve yürütülen hizmetten bağımsız olarak düşünülemeyeceği de dikkate alındığında, uyuşmazlığın çözümü, davalı İdare tarafından yürütülen hizmetin işleyişindeki bozukluk, aksaklık veya eksiklik olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının saptanmasına bağlı olup; bu hususların ortaya konulması ise idare hukukunun temel ilkeleri uyarınca idare mahkemelerinin görevinde bulunmaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davanın görev yönünden reddi yolunda verilen temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesine uygun bulunan davacılar temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dava dosyasının yeniden karar verilmek üzere adı geçen İdare Mahkemesine gönderilmesine, 26.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.