Danıştay Kararı 10. Daire 2009/8945 E. 2010/5607 K. 25.06.2010 T.

10. Daire         2009/8945 E.  ,  2010/5607 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2009/8945
Karar No: 2010/5607

Temyiz Eden (Davacı ) : …
Vekili : …
Temyiz Eden (Davalı) : Maliye Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesince, davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, davacı tarafından esastan, davalı idare tarafından vekalet ücreti yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Davalının Savunmasının Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davacının Savunmasının Özeti :Cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi :Temsil belgesine ve vekaletnamedeki sulh yetkisine dayanarak davacı avukatı ile yapılan görüşmeler sonucunda, Türk Hükümetinin 50.000 ABD Doları (72.209.950.000. TL) tutarındaki teklifinin davacı avukatı tarafından kabul edilmiş olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlık, dostane çözüm yoluyla sona erdirilmiştir. Davalı idarenin 1.5.2002 tarihli yazısı ile sözü edilen süreç özetlenerek üzerinde uzlaşılan tutarın 4353 sayılı Yasa uyarınca sulh yoluyla davacıya ödenmesine karar verilmiş olmasına karşın, davacı vekiline yapılan ödemenin dayanağı olan aynı vekaletnamede bu defa ”sulh” yetkisi (tahrifat nedeniyle) bulunmamaktadır.
Buna göre, vekaletnamede sulh yetkisini (tahrifat nedeniyle) görmeden 12.6.2002 tarihinde davacı avukatına sulh yoluyla ödeme yapan davalı idarenin, ödeme aşamasında gerekli dikkat ve özeni göstermediği, olayda hizmet kusuru bulunduğu açıktır.
İdare Mahkemesince, davacının uğradığı maddi ve manevi zararın ödenmesi yolunda karar verilmesi gerekirken, aksi yolda verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi :İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Taraflar temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar ,söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin az olması nedeniyle açılan bedel artırım davasında mahkemece hükmedilen tutarın geç ödenmek suretiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren davacı vekili Av. … tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmuş, idarenin 50.000 ABD Doları (72.209.950.000. TL) ödenmesi yolundaki teklifinin adı geçen davacı vekilince kabul edilmesi üzerine taraflarca, uyuşmazlık dostane çözüm yoluyla sona erdirilmiş, ancak taraflarca üzerinde uzlaşılan söz konusu tutarın, vekaletnamede ahzu kabza yetkisi olmadığı halde davalı idarece Av. …’ya ödenmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 72.209.95.00. TL maddi ve 5.000 TL manevi zararın ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, davacı tarafından vekil tayin edilen Av. …’nın, vekaletnamedeki ”sulh ve” ibaresi yerine ”Ahzu kabza” ibaresini yazmak suretiyle vekaletnamede tahrifat yapmak suretiyle davacı lehine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince takdir edilen 72.209.950.000. TL’nı aldığı, yetkisi olmadığı halde adı geçen şahsa ödeme yapılmasında hizmet kusuru işlediğini iddia ettiği davalı idareye karşı görülmekte olan bu davanın açıldığı, sahtecilik suçundan dolayı Av. … hakkında … Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada yaptırılan bilirkişi incelemesinde, yapılan sahteciliğin iğfal kabiliyetini haiz olduğu tespit edilerek adı geçen avukatın üç yıl süreyle hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu karar ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 56. maddesi dikkate alındığında, dava konusu olayda idareye yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından esastan, davalı idare tarafından vekalet ücreti yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülen anılan mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
1- Davacının temyiz istemi :
Olayda, kamulaştırma bedelinin az olması nedeniyle açılan bedel artırım davasında mahkemece hükmedilen tutarın geç ödenmek suretiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren davacı vekili Av. … tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmuş, 50. 000 ABD Doları (72.209.950.000. TL) ödenmesi yolundaki teklifin davacı vekilince kabul edilmesi üzerine taraflarca, uyuşmazlık dostane çözüm yoluyla sona erdirilmiş, bu durumu dikkate alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince, davanın kayıttan düşürülmesine karar verilmiştir
Görüldüğü üzere bu davaya konu maddi zararın kaynağını, kamulaştırma artırım bedelinin davacıya geç ödenmesi oluşturmaktadır. Bir başka ifade ile dostane çözüm yoluyla davacıya ödenmesi gereken tutarın, enflasyon ve benzeri sebeplerle azalan kamulaştırma bedelinin gerçek (güncel) değerinin korunmasına yönelik olduğu, sonuç olarak dostane çözüm yoluyla taraflarca üzerinde uzlaşılan tutarın kamulaştırma bedeline ilişkin olduğu çekişmesizdir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesinde, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına ilgili bankaya yatırılacağı açıkça belirtilmiştir. Kamulaştırma işlemi ile kamulaştırma bedelinin ödenmesi işleminin mülkiyet hakkı ile olan ilişkisini gözeten kanun koyucu, kamulaştırma bedelinin doğrudan hak sahiplerine ödenmesi amacıyla yukarıda belirtilen şekilde düzenleme yapmıştır.
Bu durumda, dostane çözüm yoluyla üzerinde uzlaşılan 50.000 ABD Doları (72.209.950.000 TL) tutarındaki kamulaştırma bedelinin, davalı idarece sözü edilen Yasa maddesi uyarınca taşınmazı kamulaştırılan hak sahibinin (davacının) adına ilgili bankaya yatırılması gerekmektedir.
Davalı idarece, bu yasal zorunluluğa rağmen kamulaştırma bedeli davacı adına ilgili bankaya yatırılmamış, davacı avukatının kişisel banka hesabına yatırılmıştır. Böylece sözü edilen yasal zorunluluğun gereğini yerine getirmemiş olan davalı idarenin olayda hizmet kusuru bulunmaktadır. Kamulaştırma bedelinin bu şekilde avukatın kişisel banka hesabına yatırılmış olması nedeniyle doğan zararın davalı idarece tazmin edilmesi gerekir. Kamulaştırma bedelinin avukatın kişisel banka hesabına yatırılmış olması, bedelin davacıya ödendiği anlamına gelmeyeceği gibi idarenin hukuki sorumluluğunu da ortadan kaldırmamaktadır.
Öte yandan, sözü edilen şekilde yapılan ödeme nedeniyle davalı idarenin, genel hükümlere göre davacı avukatına karşı yasal yollara başvurması mümkündür.
İdare Mahkemesince; davalı idarenin olayda hizmet kusurunun bulunduğu dikkate alınarak davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise; manevi tazminatın patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, bir tatmin aracı olduğu, olay nedeniyle duyulan acı ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçladığı, belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak ve aynı zamanda olayda idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak şekilde takdir edeceği miktarın ödenmesine karar verilmesi gerekirken, yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddi yolunda verilen kararda isabet bulunmamaktadır
2- Davalı idarenin vekalet ücreti yönünden temyiz istemi:
Yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda mahkemece yeniden bir karar verileceğinden, bu aşamada davalı idarenin temyiz istemi yerinde görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesine uygun bulunan davacı temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen İdare Mahkemesine gönderilmesine 25.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.