Danıştay Kararı 10. Daire 2008/6039 E. 2012/1678 K. 20.04.2012 T.

10. Daire         2008/6039 E.  ,  2012/1678 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2008/6039
Karar No: 2012/1678

Temyiz Eden (Davacı) : …
Karşı Taraf (Davalı) : İçişleri Bakanlığı-ANKARA
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesince; davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : 2003 yılında Türkiye’ye yasal yollardan giriş yapan İran uyruklu olan davacının, Türkiye’ ye sığınma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, davanın reddi yolunda verilen kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Davacı tarafından, temyiz dilekçesine eklenen, 14.1.2008 tarihli belgenin incelenmesinden, davacının yaptığı başvurular sonucunda en son Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğince mülteci statüsüne alındıkları ve üçüncü bir ülkeye yerleşmek için bekledikleri anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Cenevre Sözleşmesinin 31. maddesi uyarınca davacının üçüncü bir ülkeye yerleşene kadar gereken kolaylığın sağlanarak, davacının statüsünün sığınmacı olarak kabul edilmesi gerektiğinden, sığınmacı talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken davanın reddi yolunda verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü :
Dava; 15.8.2003 tarihinde Türkiye’ye yasal yollardan giriş yapan İran uyruklu davacının, Türkiye’ye sığınma talebinin, sığınmacı statüsü kazanmaya neden olabilecek unsurlar içermediğinden bahisle “Sığınma Talebi Tetkik Edilen Yabancı” statüsündeki dosyanın kapatılmasına ve 5683 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucunda ikamet izni talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; … tarihinde yasal yolardan, Van İli, Kapıköy Demiryolu Hudut Kapısından ülkemize giriş yapan davacının, 20.8.2003 tarihinde Aksaray Valiliğinden sığınma talebinde bulunduğu, talebinin, 1951 tarihli Mülteciler Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi ve İltica-Sığınma Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde incelendiği; yapılan değerlendirmeler sonucunda gerek Dışişleri Bakanlığı ve gerekse Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ nin mülteci olabilmek için gerekli kriterleri taşımadıklarına dair görüşleri de göz önüne alınarak sığınma talebinin reddedildiği; yapılan itiraz üzerine, durumun Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nce yeniden değerlendirilmesi sonucunda, durumunda bir değişiklik olmadığı ve yeni bir bilgi ve belge sunamadığından bahisle, verilen ret kararı da dikkate alınmak suretiyle işlem tesis edildiği ve ikamet izni verilmediği; Cenevre Sözleşmesini coğrafi çekince ile imzalamış olan Türkiye tarafından mülteci olarak kabulüne olanak bulunmayan ve Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği tarafından mülteci olarak kabul edilmemeleri nedeniyle dosyası kapatılarak üçüncü bir ülkeye yerleştirilemeyen davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
359 sayılı Yasayla onaylanarak yürürlüğe giren 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesinin 31.maddesinde, “1-Taraf Devletler, hayatlarının veya özgürlüklerinin birinci maddede gösterilen şekilde tehdit altında bulunduğu bir ülkeden doğruca gelerek izinsizce kendi topraklarına giren veya bu topraklarda bulunan mültecilere, gecikmeden yetkili makamlara başvurarak yasadışı girişlerinin veya bulunuşlarının geçerli nedenlerini göstermeleri koşuluyla, yasadışı yollardan girişleri veya bulunuşlarından dolayı ceza veremeyeceklerdir. 2-Taraf Devletler, bu mültecilerin hareketlerine gerekli olanların dışında kısıtlama uygulamayacaklardır ve bu kısıtlamalar ancak, ülkedeki statüleri belirleninceye veya bir başka ülkeye kabulleri sağlanıncaya kadar uygulanacaktır. Taraf Devletler, bu mültecilerin diğer bir ülkeye kabullerini sağlamak için makul bir süre ve gerekli bütün kolaylıkları sağlarlar” hükmünün yer aldığı; 30.11.1994 tarih ve 22127 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 94/6169 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Türkiye’ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Haraketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 1. maddesinde “Bu yönetmeliğin amacı; 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi ile Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 31 Ocak 1967 tarihli Protokol gereğince ülkemize münferiden iltica eden veya başka ülkelere iltica etmek üzere ülkemizden ikamet izni talep eden yabancılar ile topluca iltica veya sığınma amacıyla sınırlarımıza gelen yabancılara ve olabilecek nüfus haraketlerine uygulanacak usul ve esasların tespiti ile görevli kuruluşların belirlenmesidir” düzenlemesine yer verildiği; aynı Yönetmeliğin 3. maddesinde, “Sığınmacının; ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle takibata uğrayacağından haklı olarak korktuğu için vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ve vatandaşı olduğu ülkenin himayesinden istifade edemeyen veya korkudan dolayı istifade etmek istemeyen ya da uyruğu yoksa ve önceden ikamet ettiği ülke dışında bulunuyorsa oraya dönmeyen veya korkusundan dolayı dönmek istemeyen yabancı olarak” tanımlandığı; 4. maddesinde, Türkiye’ye iltica eden veya üçüncü bir ülkeye iltica etmek üzere Türkiye’den ikamet izni talep eden yabancılardan, Türkiye’ye yasal olmayan yollardan gelenlerin, giriş yaptıkları yer valiliklerine müracaat edecekleri; 6. maddesinde ise, Türkiye’ye iltica eden veya başka bir ülkeye iltica etmek üzere Türkiye’den ikamet izni talep eden münferit yabancıların taleplerinin, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi ile Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 31.1.1967 tarihli Protokol gereğince İçişleri Bakanlığınca karara bağlanacağı, bu karara karşı on beş gün içinde itiraz edilebileceği, nihai karar üzerien iltica veya ikamet izni talebi uygun görülmeyen yabancıların İçişleri Bakanlığının talimatı ile valiliklerce Türkiye’den çıkarılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 15.8.2003 tarihinde yasal yollardan ülkemize giriş yaparak 20.8.2003 tarihinde sığınmacı talebinde bulunması üzerine, durumunun Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Millletler Mülteci Yüksek Komiserliğince değerlendirilmesi sonucunda alınan karar da dikkate alınmak suretiyle, taleplerinin reddedildiği; alınan bu karara yapılan itiraz üzerine, 18.7.2005 tarihinde itiraz dilekçesinin yeniden Dışişleri Bakanlığına gönderildiği, ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği görüşleri ile Bakanlık değerlendirmesinin talep edildiği, Dışişleri Bakanlığı tarafından 17.8.2005 tarihinde BM Mülteciler Yüksek Komiserliğindeki dosyaların inceleme aşamasında olduğunun belirtildiği, 30.9.2005 tarihinde yapılan incelemede, davacının isminin halen 8.8.2005 tarihli aylık listelerde “dosyaları kapalı olan İranlı sığınmacılar” listesinde yer aldığının tespit edilmesi üzerine davacının dosyasının tekrar açılması için BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine ne tür bilgi ve belge sunduğunun ve statüsünün hangi aşamada olduğunun Dışişleri Bakanlığından sorulduğu, Bakanlık tarafından 6.1.2006 tarih ve 8284 sayılı yazı ile dosyaların BM Mülteciler Yüksek Komiserliği nezdinde halen değerlendirme aşamasında olduğunun belirtildiği, 13.6.2006 tarihinde davacının itirazının incelendiği ve mülteci olabilmesi için gerekli kriteri taşımadığının belirtilmesi ve Mayıs 2006 listelerinde başvurusu reddedilenler arasında olduğu, bunun üzerine bakılan davanın açıldığı; davacının 16.5.2008 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığı başvuru üzerine sınırdışı edilemeyeceği hakkında ihtiyati tedbir kararı verildiği; en son Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine yapılan başvuru sonucunda, 14.1.2008 tarihinde davacının mülteci statüsüne alınmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Temyiz dilekçesine eklenen 14.1.2008 tarihli belgenin incelenmesinden, davacının yaptığı başvurular sonucunda, en son Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğince mülteci statüsüne alındığı ve üçüncü bir ülkeye yerleşmek için beklediği anlaşılmış olup; yukarıda anılan Cenevre Sözleşmesinin 31. maddesi uyarınca davacıya üçüncü bir ülkeye yerleşene kadar gereken kolaylığın sağlanarak davacının statüsünün sığınmacı olarak kabul edilmesi gerektiğinden, bu yeni durumun değerlendirilerek karar verilmesi gerekir iken davanın reddi yolundaki temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dava dosyasının anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, 20.4.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.