Danıştay Kararı 10. Daire 2008/5366 E. 2012/423 K. 08.02.2012 T.

10. Daire         2008/5366 E.  ,  2012/423 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2008/5366
Karar No: 2012/423

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalılar) : 1- İçişleri Bakanlığı – ANKARA
2- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı – İSTANBUL
Vekili : …
3- Kadıköy Belediye Başkanlığı Kadıköy – İSTANBUL
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacı şirket tarafından 475.635.00 TL tazminatın davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle rucuen ve müteselsilen tazmini istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesince; … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının gerekçesinde “… Çarşı olarak bilinen işyerinin bulunduğu binanın durumu itibarı ile öncelikle insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde büyük bir alışveriş merkezi olarak faaliyet gösteren davalı şirketin işyerinde alınması gereken güvenlik önlemlerini almak ve sağlamak mecburiyetinde bulunduğu, bir çok terör olayının meydana geldiği İstanbul gibi büyük bir metropolde 2495 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde aynı zamanda işveren statüsünde bulunan davalı şirketin müessir terör olayının meydana gelmesini önlemek adına alması gerekli tedbir ve önlemleri tam ve noksansız olarak yerine getirmediği”nin belirtilerek davacı şirket aleyhine tazminata hükmedildiği, Anayasa’nın 125. maddesine göre idarenin, idari eylem ve işlemleri nedeniyle kişilere verdiği zararları tazmin etmekle yükümlü olduğu ancak zararın ilgilinin kişisel kusurundan kaynaklanması durumunda idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemeyeceği, olayda davacının tazminini istediği zararın, kendi kusurundan kaynaklanması nedeniyle, davalı idarelerin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği ve de bu kapsamda sosyal hasar kuramına göre tazminat ödemekle yükümlü tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararın, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Dava, Asliye Hukuk Mahkemesince tazminle yükümlü tutulan ve hükmedilen tazminatın tamamını ödemiş bulunan … Tüketim Mad. San. ve Tic. A.Ş. tarafından, ödenen tazminatın olayın oluşumunda asli kusuru bulunan davalı idarelerden tazmini istemiyle açılmıştır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği uyarınca kat sınırlamasına bakılmaksızın tüm umumi binalarda (işyeri, ticaret merkezi, topluma açık yapılar) yangın merdiveni yapılması zorunlu iken, davacı şirket tarafından yangın merdiveni bulunmayan bir alışveriş merkezi için ruhsat talebinde bulunulduğu ve davalı Kadıköy Belediye Başkanlığı tarafından da anılan binaya yapı ve iskan ruhsatı verildiği görülmektedir.
Davalı Kadıköy Belediyesinin yangın merdiveni bulunmayan bir binaya ruhsat vererek denetim görevini yerine getirmediği ve bu yönüyle hizmetin işletilmesinde kusuru bulunduğu sabittir. Bunun yanında, davacı şirket tarafından da yangın güvenliğine uygun olmayan bir bina için ruhsat başvurusunda bulunulduğu ve halka açık bir alışveriş merkezi olarak bu şekliyle faaliyete sunulduğu açıktır. Bu durumda zararın oluşumuna etki eden kusurların yarıştırılması neticesinde, davacı şirketin kusurlu hareketiyle olay ile oluşan zarar arasındaki illiyet bağını kestiği bir diğer anlatımla zararın meydana gelmesinde baskın kusuru bulunduğu görüldüğünden, idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemeyeceği görüşüyle temyize konu mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca, Danıştay Onuncu ve Altıncı Dairelerinden oluşan müşterek kurulca gereği görüşüldü:
Davacı … Tüketim Mad. San. ve Tic. A.Ş. tarafından … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tazminat davasında verilen kararın kesinleşmesi üzerine yargı kararı gereğince ödemek zorunda kaldığı tazminat nedeniyle meydana gelen parasal zararı davalı idarelerin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle bu hak kaybının giderilmesini teminen 2577 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde yer alan bir yıllık süre içerisinde idari başvuru yolları tüketilerek, aleyhlerine hükmedilen tazminat tutarı ile yasal fazi ve yargılama giderleri toplamı 475.637.00 TL’nin olayın meydana gelmesinde hizmet kusuru bulunan idarelerden faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 13. maddesinin 1. fıkrasında; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Yukarıda anılan yasa maddesinde idareye başvuru süresinin, idari eylemlerden zarar gören kişilerin eylemi öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı saptanmış olmaktadır. Zararın henüz ortaya çıkmadığı, çıksa bile zararın tüm sonuçlarıyla tespit edilemediği tarihi süreye başlangıç almanın dava açma hakkının kullanılamaması sonucunu doğuracağının kabulü gerekmektedir.
Bu haliyle, başvurma süresinin başlangıcında, yalnızca eylem tarihini esas almak yerine, zararın o eylemden kaynaklandığının öğrenildiği tarihi esas almak hakkaniyete daha uygun olacaktır.
Öte yandan idarenin tazmin sorumluluğundan sözedebilmek için, ortada bir zararın bulunmasının yanında, bunun idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması, başka bir deyişle zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir. Zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının bulunmaması zararın idari faaliyetten doğmadığını gösterir. Zararın oluşmasında zarara uğrayanın ya da üçüncü kişinin kusurunun bulunması halinde ise idarenin tazmin sorumluluğu ya tamamen ortadan kalkacak ya da kusur ölçüsünde azalacaktır.
Terör olayında yaşamını yitiren kişinin murisleri tarafından olayda hizmet kusuru bulunduğundan bahisle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Kadıköy Belediye Başkanlığı’na karşı … İdare Mahkemesinde açılan dava sonucu Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, Kadıköy Belediyesinin yangın merdiveni bulunmayan binaya Yönetmelik hükümleri hilafına inşaat ve iskan ruhsatı vermesi nedeniyle hizmet kusuru bulunduğuna karar verilmiş ise de, davacı şirket aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen tazminat davasında Mahkemece; davalı şirketin müessir terör olayının meydana gelmesini önlemek adına alması gerekli tedbir ve önlemleri tam ve noksansız olarak yerine getirmediği, olayda kusurlu olduğu belirlenmiş yine dava dosyasında mevcut İstanbul İli Özel Güvenlik Teşkilatı İl Koordinasyon Kurulu Kararında, davacı şirket tarafından yapılan yazılı müracaat ile, kuruluşun Yönetim Kurulunun aldığı kararla özel güvenlik teşkilatına gerek kalmadığı bu nedenle 2495 sayılı Kanun kapsamından çıkartılması ve bünyesinde tahsis edilen 8 özel güvenlik ile 3 adet silah kadrosunun iptalinin talep edildiği ve bu talebinde Kurulun 06.07.1998 tarih ve 1998/90 sayılı kararı ile kabul edildiği görülmekte olup, işleticiliğini üstlendiği çarşıda yangın ve güvenlik ile ilgili hiç bir önlem almadığı sabit olan davacı şirketin kusuru, olay ile meydana gelen zarar arasındaki illiyet bağını kesecek ölçüdedir.
İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddi ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA, 8.2.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.