Danıştay Kararı 10. Daire 2008/4141 E. 2008/9584 K. – T.

10. Daire         2008/4141 E.  ,  2008/9584 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2008/4141
Karar No: 2008/9584

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : … Valiliği
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; davacının ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … (…) Köyü’nde Temmuz 1994 tarihinde meydana gelen terör olayları nedeniyle uğradığı zararın 5233 sayılı Yasa kapsamında tazmini istemiyle yaptığı başvuru üzerine; başvurusunun kısmen kabulü ile tarafına 6.550 YTL ödeme yapılması yolundaki … Valiliği Zarar Tespit Komisyonu kararının, isteminin reddine ilişkin kısmının iptali ile uğranıldığı belirtilen 10.000 YTL maddi zararın ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; hukukumuzda sulh müessesesinin, uyuşmazlığı kesin olarak ortadan kaldıran ve tarafları bağlayıcı özellik arz ettiği, 5233 sayılı Yasada öngörülen sulh müessesesinin de aynı mahiyette olduğu, nitekim Yasanın 12. maddesi uyarınca, Yasa kapsamında bulunan ve komisyonca miktarı belirlenen zararların sulh yoluyla giderilmesinin, yargı yoluna başvurulmasını engelleyici nitelikte bulunduğu; buna göre, 5233 sayılı Yasa kapsamındaki başvurusu sonucu, davacıya 6.550 YTL ödenmesi yolunda verilen karar üzerine düzenlenen ve davacı vekili tarafından imzalanan sulhname ile uyuşmazlığın esastan çözümlenmesi karşısında, sulhnamenin dayanağı olan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, imzalanan sulhnamenin, 5 yıl süreyle malvarlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığı zararı kapsamadığı, bu nedenle bu kısma yönelik dava açma hakkının saklı olduğu ileri sürülerek anılan kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulmuş olup; bu amaç, anılan Yasanın genel gerekçesinde “Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. … Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakârlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. … İdarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bu zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanmasını kabul eden objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla da kabul edilmiştir. … Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonunda, terör eylemlerinin ülkemizde yoğun olarak yaşandığı (olağanüstü hal ilan edilen) 19.7.1987 tarihi ile 30.11.2002 tarihi arasında, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması …. amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan Yasada, aktarılan kapsamdaki maddi zararların sulhen karşılanması için özel bir usul öngörülmüştür. Buna göre, Yasada belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde saptanan zararın ödenmesine karar verilerek bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Yasanın 12. maddesinde, bu davet yazısında, hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere 30 gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiğinin, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağının ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğunun belirtileceği; davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı; sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneğinin ilgiliye gönderileceği; sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
Aktarılan 12. maddenin gerekçesinde ise; “… Hukukumuzda feragat, kabul ve sulh gibi işlemler, görülmekte olan davaları sona erdiren işlemlerdir. Sulh işlemi, dava öncesi yapılmışsa dava açılmasını engelleyici özelliktedir. Sulh işlemine rağmen dava açılırsa bu durum itiraz olarak ileri sürülebilir ve dava ortadan kaldırılır. Böylece dostane bir çözüm şekli olan sulh, bağlayıcı niteliktedir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
5233 sayılı Yasanın yukarıda aktarılan amacı, gerekçesi ve 12. madde metninin birlikte değerlendirilmesinden; sulhnamenin imzalanmasından sonra dava açılmasına hukuken olanak bulunmadığı, bununla birlikte düzenlenen sulhnamelerin, komisyonca kabul edilen zarar miktarı ve kalemiyle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, başvuranın zararını kalemler halinde ayırarak talep etmesi ve bu talebin kısmen kabulü halinde, sulhnamenin de yalnızca komisyonca karşılanmasına karar verilen kalemleri içermesi, açıkça veya zımnen reddedilen kalemleri kapsamaması nedeniyle sulhname kapsamı dışında tutulan zarar kalemleri için ilgilinin dava açma hakkının saklı bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … (…) Köyü’nde 15.7.1994 ve 24.7.1994 tarihlerinde meydana gelen olaylar sonrası jandarma karakol komutanlığınca düzenlenen olay yeri tespit tutanaklarında, söz konusu tarihlerde terör örgütü mensuplarınca yapılan baskın sonucunda, davacıya ait 3 araba otun yandığının ve 4 adet büyükbaş hayvanın telef olduğunun belirlendiği; 5233 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi üzerine davacının büyükbaş hayvanlarının telef olduğu, otlarının yandığı, evinin zarar gördüğü ve bu olaylardan sonra güvenlik kaygısı nedeniyle köyden göç ederek 5 yıl süreyle malvarlığına ulaşamadığı iddialarıyla uğradığı zararın tazmini istemiyle davalı idareye başvurduğu, bu başvuru üzerine komisyon tarafından, davacıya, zarara uğrayan evi, ot yığınları ve telef olan büyükbaş hayvanları karşılığı 6.550 YTL ödeme yapılması, taşınmazlarına ulaşamadığına ilişkin iddiasının ise, köyde ikamet edenlerin bulunması nedeniyle sübuta ermediği yolundaki dava konusu işlemin tesis edildiği; bu işlem üzerine anılan Yasanın 12. maddesi gereğince hazırlanan ve “davalı idarece davacıya nakden 6.550 YTL ödeneceği, davacının da komisyonun tespitine esas olayla ilgili olarak uğradığı zararının tamamının karşılanmış olduğu” hususlarını içeren sulhnamenin taraflarca imzalandığıİ; bundan sonra davacı tarafından, 5 yıl süreyle malvarlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığı zarara ilişkin isteminin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, söz konusu işlemin malvarlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığı zarara ilişkin kısmının iptali ile bu zarar karşılığı 10.000 YTL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; dava konusu olayda, komisyon tarafından, davacının başvurusunda yer alan 4 zarar kaleminden (4 adet büyükbaş hayvanının telef olması, 3 araba otunun yanması, evinin zarar görmesi ve 5 yıl süreyle malvarlığına ulaşamaması) sadece 3 tanesinin varlığının (4 adet büyükbaş hayvanının telef olması, 3 araba otunun yanması, evinin zarar görmesi) kabul edilmesi sonucu ödenmesine karar verilen ve sulhnameye bağlanan 6.550 YTL’nin, sadece bu 3 kaleme ilişkin uyuşmazlığı çözümlemiş olduğunun; dolayısıyla davacının, komisyonca reddedilen diğer istemine yönelik olarak dava açma hakkının saklı bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, İdare Mahkemesince, sulhnamenin imzalanması suretiyle uyuşmazlığın esastan çözümlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemektedir.
Öte yandan; kişilerin malvarlıklarına ulaşamamaları nedeniyle uğradıkları zararların 5233 sayılı Yasa uyarınca tazmini; köyün, idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılması halinde mümkün olabileceğinden; Mahkemece bozma kararı üzerine davacının ikamet ettiği köyün boşaltılıp boşaltılmadığının araştırılmasından sonra bir karar verilmesi gerektiği tabiidir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen mahkemeye gönderilmesine 30.12.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.