Danıştay Kararı 10. Daire 2008/2681 E. 2011/4998 K. 21.11.2011 T.

10. Daire         2008/2681 E.  ,  2011/4998 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2008/2681
Karar No: 2011/4998

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı ) : Muğla Valiliği -MUĞLA
İstemin Özeti : … İli, … Derneğinin başkanı olan davacının dernek binasında horoz dövüştürdüğünün tespit edilmesi üzerine 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun ilgili maddeleri uyarınca 6.580 TL idari para cezası verilmesine ve dokuz adet horozuna el konularak hayvan bulundurma yasağı getirilmesine ilişkin 2007/1 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Mahkeme kararının görev yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi :İdare ve Vergi Mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, sözkonusu maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü :
Dava, davacı tarafından horoz dövüştürüldüğünden bahisle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun ilgili maddeleri uyarınca davacıya 6.580 TL idari para cezası verilmesine ve dokuz adet horozuna el konularak hayvan bulundurma yasağı getirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanununun 14/3 maddesinde, dilekçelerin a) Görev ve yetki, b) İdari merci tecavüzü, c) Ehliyet, d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, e) Süre aşımı, f) Husumet, g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları, yönlerinden sırasıyla inceleneceği öngörülmüştür.
Yine 2577 sayılı Yasanın 15/1-a maddesinde; 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükmü yer almaktadır.
1.7.2004 tarih ve 25509 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 26. maddesinde, bu Yasa uyarınca verilen idari para cezalarına karşı cezanın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde idare mahkemesinde dava açılabileceği kuralı yer almakta iken; anılan Yasa kuralı, 8.2.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 578. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Anılan yasal düzenlemede yapılan değişiklik sonrasında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu çerçevesinde uygulanan idari yaptırımlar, 5326 sayılı Kabahatler Kanununa tabi hale gelmiştir. Zira 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3. maddesinde; Yasanın, idarî yaptırım kararlarına karşı yasa yoluna ilişkin hükümlerinin diğer yasalarda aksine hüküm bulunmaması halinde; bütün fiiller hakkında uygulanacağı belirtilmektedir. Yasanın 16 ncı maddesinin 1. fıkrasında da; idari yaptırımların, idari para cezası ve idari tedbirlerden oluştuğu; idari tedbirlerin, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğu tanımına yer verilmiştir.
5326 sayılı Yasanın 27 nci maddesinde, idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza mahkemesine başvrulabileceği belirtilerek kanun yolu düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1 inci fıkrasında, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararı ifadesi yer almaktadır. Ancak aynı yasanın 16. maddesinde mülkiyetin kamuya geçirilmesi dışındaki idari tedbirlerin de idari yaptırım olarak kabul edilmesi, esasen 27 nci maddenin 1 inci fıkrası dışındaki fıkralarında da mülkiyetin kamuya geçirilmesi şeklinde bir sınırlandırma yapılmadan idari tedbirleri de kapsayacak şekilde idari yaptırım kararı ifadesine yer verilmesi karşısında; 27 nci madde hükmü kapsamına bütün idari tedbirlerin dahil olduğu; özel yasalarda aksine hüküm bulunmaması halinde idari tedbirlerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün sulh ceza mahkemesinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan 19. maddesinde, “Diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için; a) Bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, b) İşyerinin kapatılması, c) Ruhsat veya ehliyetin geri alınması,d) Kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması gibi yaptırımlara ilişkin hükümlerin, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı olacağı, 27. maddesinin 1. fıkrasında, idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği; bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararının kesinleşeceği, aynı Kanunun 27. maddesine, 19.12.2006 günlü, 26381 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrasında, İdarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmıştır.
Davacıya ait dokuz horozun alıkonulması, davacıya hayvan bulundurma yasağı getirilmesine ilişkin işlemlerin, idari tedbir niteliğinde yaptırımlar olduğunda duraksama bulunmamaktadır. Mülkiyetin kamuya geçirilmesi niteliğini taşımayan anılan yaptırımların; 5326 sayılı Yasanın 16 ncı maddesinde sözü edilen ilgili kanunlarda yer alan tedbirler kapsamında olduğu; fakat 5326 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 19 uncu ve 27 nci maddesinin 8 inci fıkra kapsamına giren idari işlemlerden de olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla idari tedbir niteliğini taşıyan anılan yaptırımlara, para cezasıyla birlikte Kabahatler Kanununun genel hükümlerinin uygulanması; bu yaptırımlara karşı sulh ceza mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.
Bu durumda, görev hususunun kamu düzeninden olması nedeniyle, idare mahkemesince, davanın görev yönünden reddi yolunda karar verilmesi gerekirken, işin esasına geçilmek suretiyle karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 21.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 16. maddesinin birinci fıkrasında: kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğu, ikinci fıkrasında ise idari tedbirlerin, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğu belirtilmiş, 27. maddesinin birinci fıkrasında idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı adli yargıda dava açılabileceği; 19.12.2006 günlü, 26381 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada ise idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde bu hükümle, Kabahatler Kanunu’ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir. Ayrıca aynı kanunun 3. maddesinin 1/a hükmünde bu kanundaki yargısal başvuru yoluna ilişkin hükümlerin özel kanunlarda düzenleme olmaması halinde uygulanacağı belirtilmiştir.
Aktarılan mevzuat hükümlerinden, aksini öngören özel bir yasa maddesi bulunmuyorsa, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı adli yargı yerine başvurulabileceği, ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlere karşı idari yargı yerine başvurulabileceği, keza idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde idari yargı yerine başvurulabileceği anlaşılmaktadır.
Bu arada, Kabahatler Kanununun 19. maddesinde saklı tutulan idari yaptırımların, aynı Kanunun 27. maddesinin 8. fıkrasında sözü edilen, idari yaptırım işlemi ile birlikte verilen ve idari yargının görev alanına giren “kararlar” kapsamında görülmesinin mümkün olmadığı ve buradan sözü edilen “diğer idari kararlar” ile kastedilenin Kabahatler Kanunu tarafından idari yaptırım olarak tanımlanan idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi dışında kalan diğer her türlü idari işlem olduğunu da vurgulamak gerekir.
Diğer yandan, Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin 1. fıkrasında bu Kanun uyarınca verilen mülkiyetin kamuy-a geçirilmesi yaptırımlarına karşı da sulh ceza mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun 18. maddesinde ise bu Kanun anlamındaki mülkiyetin kamuya geçilmesi “eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi” olarak öngürülmüştür. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 4. maddesindeki temel ilkeler dikkat alındığında, pozitif hukukumuzda hayvanları “eşya” olarak kabul etmek mümkün olmadığından, 9 adet horoza el koyma kararının Kabahatler Kanunu anlamında mülkiyetin kamuya geçirilmesi niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. Zaten 5199 sayılı Kanunun 24. maddesine göre, bu şekilde el konulan hayvanlar ya yeniden sahiplendirilmekte, ya da koruma altına alınmaktadır.
Öte yandan, yine aynı Kanunun 24. maddesine göre verilen hayvan bulundurmama yasağını da mülkiyetin kamuya geçirilmesi olarak nitelemek mümkün değildir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından horoz dövüştürüldüğünden bahisle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun ilgili maddeleri uyarınca davacıya 6.580 TL idari para cezası verilmesine ve dokuz adet horozuna el konularak hayvan bulundurma yasağı getirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu olayda idari işlemin yalnızca para cezasını değil, Kabahatler Kanununda öngörülen mülkiyetin kamuya geçirilmesi niteliğinde olmayan başka idari işlemleri içerdiği dikkate alındığında,5326 sayılı Kanunun 27. maddesinin 8. fıkrası uyarınca dava konusu işleme karşı açılacak davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu oyuyla çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.