Danıştay Kararı 10. Daire 2007/8900 E. 2010/2078 K. 22.03.2010 T.

10. Daire         2007/8900 E.  ,  2010/2078 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2007/8900
Karar No: 2010/2078

Temyiz Eden(Davacı) : …
Karşı Taraf (Davalı) : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı/ ANKARA
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesince, davanın süre aşımı nedeiyle reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; davacı hakkında düzenlenen istihbari bilgi notunun “…” ve “…” isimli internet sitelerine sızdırılması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 50.000 TL manevi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacı hakkında düzenlenen bilgi notunun ilk olarak 13.5.2003 ve 15.5.2003 tarihlerinde yayımlanan gazetelerde yer aldığı; davacının, söz konusu basına sızdırma eyleminin, davalı idarenin kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla görevliler hakkında yasal işlem yapılması istemiyle 12.9.2003 tarihinde davalı idareye başvurduğu, dolayısıyla basına sızdırma eyleminin davacı tarafından en geç 12.9.2003 tarihinde öğrenildiğinin kabulü gerektiği; buna göre, davacının, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca 12.9.2003 tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde idareye başvurarak uğradığı zararın tazminini istemesi gerekirken, bu tarihi geçirdikten çok sonra 15.6.2006 tarihinde yaptığı başvuru üzerine açtığı davada süre aşımı bulunduğu; her ne kadar davacı tarafından, hakkındaki yazının, gazete dışında farklı internet sitelerinde de yayınlandığının yeni öğrenildiği ve bu yayınların devam ettiği ileri sürülerek bakılan dava açılmış ise de; basına sızdırma eyleminin, yalnızca bir kez gerçekleştirilebilecek bir eylem olduğu, bu nedenle yayınların kaldırılmamasının veya farklı basın-yayın organlarında söz konusu yazıya yeni yer verilmesinin idarenin sorumluluğunu yeniden doğurduğu şeklinde yorumlanamayacağı, davacının yayının devam etmesi nedeniyle uğradığı zararın, yayıncı kuruluş aleyhine adli yargıda açacağı davanın konusunu oluşturabileceği; kaldı ki, davacının, zararın doğduğunu ileri sürdüğü “…” ve “…” isimli internet sitelerinde yer alan yazıları 6.4.2005 tarihinde öğrendiğini açıkça beyan ettiği, dolayısıyla zararın bu tarih itibariyle doğduğu kabul edilse dahi, yukarıda anılan madde uyarınca davalı idareye yine 1 yıl içinde başvurulmadığından davanın esasının incelenmesine hukuki olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, … Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Başkanlığı’nda mühendis olarak görev yapmakta iken, …Bakanlığı Genel Müdür Yardımcılığı kadrosuna naklen atanması istemiyle başvurması üzerine, davalı idare tarafından, ilgili emniyet birimlerinden davacı hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılarak sonucunun bildirilmesinin istenildiği; yapılan araştırma sonucu, davacı hakkında daha önce düzenlenen bir istihbari bilgi notu bulunduğunun tespit edildiği ve bu notun “çok gizli”, “kişiye özel” ibareli 24.1.2003 tarih ve 988 sayılı yazıyla davalı idare kaydına girdiği; söz konusu yazıda yer alan bilgilerin 13.5.2003 ve 15.5.2003 tarihlerinde yayımlanan iki gazetede yer alması üzerine, davacı tarafından yayıncı kuruluşlara karşı adli yargı yerinde açılan tazminat davasında, davalılarca dosyaya delil olarak davalı idare kaydında bulunan 24.1.2003 tarih ve 988 sayılı yazının sunulduğu; bunu takiben davacının, söz konusu yazının davalı idarece basına sızdırıldığı iddiasıyla 12.9.2003 tarihinde görevliler hakkında yasal işlem yapılması; 10.5.2004 tarihinde de olay nedeniyle uğradığı manevi zararın tazmini istemiyle davalı idareye başvurduğu; başvurusunun reddi üzerine açtığı manevi tazminat davasının, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, başvurunun reddi üzerine 60 gün içerisinde dava açılmadığı gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle reddedildiği, anılan kararın Dairemizin 24.4.2006 tarih ve E:2005/8154, K:2006/2626 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği; daha sonra davacı tarafından, hakkında yazılan aynı nitelikteki haberlere “…” ve “…” isimli internet sitelerinde de yer verildiğini 6.4.2005 tarihinde öğrendiği ve bu haberlerin yayınının halen devam ettiği iddiasıyla, hakkındaki bilgi notunun bu sitelerde yayınlanması nedeniyle uğradığı manevi zararın giderilmesi istemiyle 15.6.2006 tarihinde davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine 12.9.2006 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda aktarıldığı üzere, dava konusu uyuşmazlık, davalı idarenin bilgisine sunulan istihbari bilgi notunun basına sızdırılması şeklindeki idari eylem sonucu uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkindir. Bu eylem nedeniyle basında yer alan her bir yayın, yeni bir manevi zarara yol açtığından; davacının, yayınları öğrenmesi üzerine 2577 sayılı Yasanın, yukarıda anılan hükmü gereği idareye başvurarak zararının tazminini isteyebileceğinin ve kabul edilmemesi halinde, 60 gün içinde, her bir yayın nedeniyle duyduğu elem karşılığı manevi tazminat davası açabileceğinin kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, İdare Mahkemesinin; basına sızdırma eyleminin, yalnızca bir kez gerçekleştirilebilecek bir eylem olduğu, davacının başka bir internet sitesinde yer alan yazıyı yeni öğrendiğinden bahisle, basına sızdırma eylemi dolayısıyla idareyi yeniden sorumlu tutmanın mümkün olmadığı yolundaki gerekçesine katılmaya hukuki olanak bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, temyize konu kararda da belirtildiği üzere; davacının, zararını dayandırdığı “…” ve “…” isimli internet sitelerinde yer alan yazıları 6.4.2005 tarihinde öğrendiği açık olup; bu tarihten itibaren 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca 1 yıl içerisinde, en geç 6.4.2006 tarihinde idareye başvurarak uğradığı zararın tazminini istemesi gerekirken, bu tarihi geçirdikten sonra, 15.6.2006 tarihinde yaptığı başvuru üzerine açtığı davada süre aşımı bulunduğundan, temyize konu kararda sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunmayan davacının temyiz isteminin reddi ile …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA 22.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.