Danıştay Kararı 10. Daire 2007/6843 E. 2011/2365 K. 20.06.2011 T.

10. Daire         2007/6843 E.  ,  2011/2365 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2007/6843
Karar No: 2011/2365

Davacı : …
Vekilleri : …
Davalı : Adalet Bakanlığı – ANKARA
Davanın Özeti : 26.7.2007 tarih ve 26594 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 13. maddesinin 2. ve 4. fıkralarının, 14. maddesinin 2. fıkrasının, 15. maddesinin 1. fıkrasının “b” ve “c” bentlerinin ve 25. maddesinin 3. fıkrasının; 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nun 253/9. maddesinde “tarafların üzerinde anlaştığı uzlaştırıcı”ya yer verilmediği halde Yönetmelikle tarafların üzerinde anlaştığı uzlaştırmacının görevlendirilmesine olanak tanındığı; Yasada hukuk öğrenimi görmüş kişilerin uzlaştırmacı olacağı düzenlendiğinden, sadece hukuk fakültesi mezunlarının uzlaştırmacı olması gerektiği, yönetmelikle hukuk formasyonu yeterli olmayan fakülte mezunlarının da uzlaştırmacı olarak kabul edilmesinin Yasaya aykırı olduğu; uzlaştırmanın Yasada sadece soruşturma aşaması için öngörülmesine rağmen yönetmelikle kovuşturma aşamasında da öngörüldüğü; hakimin davaya bakamayacağı veya reddini gerektiren hallerin uzlaştırmacı için de geçerli olduğu, Yasa uyarınca hakimin reddine hakim karar verirken, Yönetmelikle uzlaştırmacının reddine Cumhuriyet savcısının karar vermesi yolunda yapılan düzenlemenin Yasaya aykırı olduğu; uzlaştırmacının avukat olması halinde Avukatlık Kanunu uyarınca tarafsızlığını şüpheye düşürecek durumda görevden çekilmesi gerektiği; 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nun 156. maddesi uyarınca müdafiin soruşturmanın yapıldığı yer barosunca görevlendirilmesi öngörüldüğünden, uzlaştırmacının da soruşturmanın yapıldığı yer barosunca görevlendirilmesi gerektiği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Baroların veya Cumhuriyet savcılarının, tarafların üzerinde anlaştığı bir kişiyi uzlaştırmacı olarak görevlendirmelerinin mümkün olduğu; tarafların üzerinde anlaştığı uzlaştırıcının görevlendirilmesinin baroların veya Cumhuriyet savcılarının yetkilerini ortadan kaldırmadığı; Yasa koyucunun uzlaştırmacı olarak görevlendirilecekleri, hukuk fakültesi mezunu olarak sınırlamak istemesi halinde bu hususu yasada açıkça belirtmesi gerektiği, Yasada bulunan “hukuk öğrenimi almış” ifadesinden bu öğrenimin alındığı fakülteler olarak geniş yorumlanması gerektiği, aksi takdirde uzlaştırmacı bulunmasında zorluk yaşanacağı; Yasanın 253. maddesine paralel olarak, uzlaştırmacı görevlendirmesi yapıldıktan sonra ortaya çıkan durumlar nedeniyle uzlaştırmacının görevden alınması için Cumhuriyet savcısına yetki verildiği, ancak tarafların rızalarının bulunması halinde uzlaştırmacının görevini yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; uzlaştırmacı görevlendirilmesinin müdafii görevlendirilmesi ile ilgili olmadığı, tarafların üzerinde anlaştığı uzlaştırmacı avukatın soruşturmanın yapıldığı yerden başka bir baroya kayıtlı olabileceğinden bu durumda görevlendirmenin bu baro tarafından yapılmasının, avukatın baro tarafından görevini ihmal yada kötüye kullanma eylemleri yönünden takibini sağlayacağından dava konusu edilen Yönetmelik maddelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Dava, 26.7.2007 tarih ve 26594 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 13. maddesinin 2. ve 4. fıkralarının, 14. maddesinin 2. fıkrasının, 15. maddesinin 1. fıkrasının “b” ve “c” bentlerinin ve 25. maddesinin 3. fıkrasının iptali istenilmektedir.
Yönetmeliğin 13. maddesinin 2. fıkrası ile, tarafların üzerinde anlaştıkları bir avukatın ya da hukuk öğrenimi görmüş kişinin de uzlaştırmacı olarak görevlendirilmesine olanak tanınmış, aynı maddenin 4. fıkrasında, hakimin davaya bakamayacağı haller ile tarafsızlığını şüpheye düşürecek nedenlerden dolayı reddini gerektiren nedenlerin durumların uzlaştırmacının görevlendirilmesi sırasında da dikkate alınması öngörülerek, uzlaştırmacıyı bu hallerin varlığını Cumhuriyet Savcısı’na bildirmekle yükümlü kılındıktan sonra; tarafların rızası varsa uzlaştırmacının görevine devam edebilmesine olanak sağlanmış; 14. maddesinin 2. fıkrasında, tarafların üzerinde anlaştığı avukatın soruşturmanın yapıldığı yer barosuna kayıtlı olmasının gerekmediği; bu durumda görevlendirmenin avukatın bağlı bulunduğu baro tarafından yapılacağı düzenlenmiş; 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde, hukuk fakültelerinden mezun olanlar dışında, hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve Maliye alanlarında en az dört yıllık öğrenim yapan veya yüksek lisans ya da doktora yapmış olanların da “hukuk öğrenimi görmüş uzlaştırmacı” olarak kabul edilmiş; 25. maddesinin 3. fıkrasında, mahkeme aşamasında yapılan uzlaşma önerisinin reddedilmesine karşın, taraflara, uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç duruşmanın sona erdiğinin açıklanıp, hüküm verilmeden önce mahkemeye başvurarak uzlaştıklarını beyan etme olanağı getirilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 253. ve 254. maddeleri dikkate alındığında Yönetmeliğin dava konusu edilen maddelerinde, hukuka ve dayanağı Yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Dava, 26.7.2007 günlü, 26594 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, “Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”in 13. maddesinin 2. ve 4. fıkralarının; 14. maddesinin 2. fıkrasının; 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) ve (c) bentlerinin ve 25. maddesinin 3. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.
Ceza Muhakemesi Yasası’nın “uzlaştırma” kurumu düzenleyen 253-255. maddelerine göre “uzlaştırma”nın, Yasa’da suç sayılan fiiler ile sınırlı olarak, suçun işlenip, failinin bulunması için ceza muhakemesinin başlatılmasından sonra, failin suçu kabullenme ve suçtan doğan zararı karşılama, suçtan zarar görenin ise bu zararının giderilmesi koşuluyla failin ceza yaptırımlarından kurtulması iradesini içerdiği; bu haliyle ceza soruşturmasının/kovuşturmasının askıya alınmasına ve uzlaşmanın sağlanması ve buna göre de failin suçtan kaynaklanan zararları gidermesi durumunda ceza soruşturmasının/kovuşturmasının ortadan kaldırılmasına yol açtığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle uzlaştırmacının işlevi yalnızca failin suçu kabullenme, suçtan zarar görenin ise suçtan doğan zararın giderilmesi iradelerinin tespit etmekle sınırlı olmayıp; bunun yanında suç sayılan fiilin niteliğinin, fiil ile zarar arasındaki neden-sonuç ilişkisinin ve gerçek zararın belirlenmesini de kapsamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Yasa’da, fail ile mağdur arasındaki uzlaşmanın, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından gerçekleştirilmesi öngörülmüş; ayrıca bu faaliyetlerin avukat ya da hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından görevlendirilecek uzlaştırmacı tarafından yapılabilmesine de olanak tanınmıştır. Buna göre uzlaştırmacının, uzlaştırma görevini üstlendiği Cumhuriyet savcısı ya da adli yargı hakiminde aranan niteliklere sahip olması gerektiğinde duraksama yoktur. Nitekim bu nedenle Ceza Muhakemesi Yasası’nın 253. ve bu maddeye yollamada bulunan 254. maddesi gereğince, uzlaştırmacının avukat veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından “Cumhuriyet savcısı” ya da “mahkeme” tarafından “görevlendirilmesi” esası benimsenmiş; yargıcın davaya bakamayacağı haller ile reddi nedenlerinin uzlaştırmacının görevlendirilmesi sırasında da gözönünde bulundurulacağı belirtilmiş; öte yandan 5271 sayılı Yasa’nın 253. maddesinde 6.12.2006 günlü, 5660 sayılı Yasa’yla yapılan değişiklikle “fail ve mağdurun bir avukat üzerinde anlaşması” yöntemiyle uzlaştırmacının belirlenmesi esasından vazgeçilmiştir.
Yapılan bu açıklamalar karşısında Yönetmeliğin uzlaştırmacının görevlendirilmesinde tarafların üzerinde anlaştıkları bir avukat ya da hukuk öğrenimi görmüş kişinin tercih edilebileceği yolundaki 13. maddesinin 2. fıkrası ile hakimin davaya bakamaycağı ve tarafsızlığını şüpheye düşürecek hallerin uzlaştırmacı yönünden de varlığına karşın uzlaştırmacının tarafların imzasıyla görevini yapmasına veya sürdürmesine olanak tanıyan 13. maddesinin 4. fıkrasının ve tarafların üzerinde anlaştığı avukatın soruşturmanın yapıldığı yer barosuna kayıtlı olmasının gerekmediği, bu durumda görevlendirmenin avukatın bağlı bulunduğu baro tarafından yapılacağı yolundaki 14. maddesinin 2. fıkrasının Cumhuriyet savcısı veya mahkemenin görevlendirme yetkisiyle bağdaşmadığı gibi uzlaştırma kurumunun niteliğine de aykırı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
“Uzlaştırma”nın niteliği ve hukuksal etkilerinin yanı sıra 5271 sayılı Yasa’nın 253. maddesinin 9. fıkrasında duraksamaya yer bırakmayacak açıklıkta, uzlaştırmacının “hukuk öğrenimi görmüş”, dolayısıyla hukuk fakültesinden mezun olmuş kişiler arasından da görevlendirilebileceğinin belirtilmiş olması karşısında, Yönetmeliğin 15. maddesinin hukuk fakültelerinden mezun olanlar dışında, hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yüksek öğrenim yapanlar ile hukuk dalında yüksek lisans ya da doktora yapmış olanların “uzlaştırmacı” olarak görevlendirilmesine olanak tanıyan (b) ve (c) bentlerinde de Yasa’ya uygunluk yoktur.
Yönetmeliğin 25. maddesinin dava konusu edilen 3. fıkrasında ise, “Mahkeme aşamasında yapılan uzlaşma teklifi reddedilmesine rağmen, taraflar uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç duruşmanın sona erdiğinin açıklanıp, hüküm verilmeden önce mahkemeye başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler.” kuralı yer almaktadır. 5271 sayılı Yasa’nın “Mahkeme tarafından uzlaştırma” başlıklı 254. maddesinin 1. fıkrasında, kamu davasının açılmasından sonra, kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması durumunda uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede gösterilen esas ve usule göre mahkeme tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Yollamada bulunulan 253. maddede ise soruşturma aşamasında uzlaştırmanın esas ve usulleri düzenlenmiştir. 253. maddenin 18. fıkrasında uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiş ise de, 16. fıkrasında uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen şüpheli ile mağdurun veya suçtan zarar görenin uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan etmeleri, dolayısıyla uzlaşmanın hukuki sonuçlarından yararlanmaları olanağı korunmuştur. Görüldüğü üzere, Yönetmeliğin 25. maddesinin dava konusu edilen 3. fıkrasıyla, 5271 sayılı Yasa’nın 253. maddesinin 16. fıkrasında soruşturma aşamasında uzlaştırmaya ilişkin olarak getirilen kuralın, Yasa’nın 254. maddesinde 253. maddeye yapılan yollamadan hareketle, kovuşturma aşamasında da uygulanması öngörülmüştür. Ancak 5271 sayılı Yasa’nın 254. maddesi kovuşturma aşamasında uzlaştırmayı düzenlediğinden, soruşturma aşamasında uzlaştırmaya ilişkin kuralların hangilerinin kovuşturma aşamasında uygulanacağının, başka bir ifadeyle 253. maddeyle yapılan yollamanın kapsamının, uzlaştırmanın niteliği, ilkeleri ve hukuksal sonuçlarının da dikkate alınarak ceza mahkemesince belirleneceği açıktır. Bu haliyle, davalı idarenin, 5271 sayılı Yasa’nın 253. maddesinin 24. fıkrasında yer alan “Uzlaştırmanın uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.” kuralına dayanarak, yargı yerinin değerlendirileceği bir konuyu, yani Yasa’nın 254. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yollamanın anlamını ve kapsamını idari işlemle belirlemesinde hukuka ve Yasa’ya uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle “Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”in dava konusu edilen kurallarının iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren, Danıştay Onuncu Dairesince, gereği görüşüldü:
Dava, 26.7.2007 tarih ve 26594 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 13. maddesinin 2. ve 4. fıkralarının, 14. maddesinin 2. fıkrasının, 15. maddesinin 1. fıkrasının “b” ve “c” bentlerinin ve 25. maddesinin 3. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.
“Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 253. maddesi ve diğer yasalarda uzlaşma kapsamında olduğu belirtilen suçlar bakımından, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi arasında uzlaştırma işlemlerinin yapılmasına ilişkin kuralları kapsamaktadır. Bu çerçevede, sözü edilen Yönetmeliğin dava konusu edilen kurallarının hukuka uygunluğunun denetimi için öncelikle 5271 sayılı Yasa’nın 253-255. maddelerinde düzenlenen “uzlaştırma” kurumunun niteliğinin, yönteminin ve hukuksal sonuçlarının üzerinde durulması gerekmektedir.
Ceza sisteminde suç mağdurlarının yararlarının korunması biçiminde ve gittikçe güçlenen duyarlılığın gereği olarak, suça karşı yalnızca ceza yaptırımının uygulanması yeterli görülmemekte, suçtan kaynaklanan zararın giderilmesi de önem kazanmaktadır. Bu noktadan hareketle kimi suç fiilleriyle sınırlı olarak, suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur arasındaki çekişmenin uzlaşma yoluyla çözümlenmesine olanak tanınarak, hem adaletin sağlanması, hem mağdurun tatmin edilmesi, hem de yargı yerinin iş yükünün azaltılması amacıyla uzlaştırma kurumu geliştirilmiştir. Başka bir ifadeyle, uzlaşma yönteminde fail, suçu işlediğini ve bunun sorumluluğunu kabul ederek suçtan kaynaklanan zararı gidermek suretiyle toplumla bütünleşme olanağını kazanmakta, böylece cezalandırmanın suçlunun ıslahı biçimindeki temel amacı elde edilmekte, mağdur ise uğradığı zararın giderilmesi yoluyla tatmin edilmekte, sonuç olarak, ihlal edilmiş hukuk kurallarının geçerliliği vurgulanarak kamu yararı sağlandığı gibi, devlet hem yargılama faaliyetinden, hem de suçluya yaptırım uygulanmasından kaynaklanan bir çok harcamadan kurtulmaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “uzlaştırma” kurumunu düzenleyen 253. maddesinde; Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması halinde, Cumhuriyet savcısı veya talimatı üzerine adlî kolluk görevlisinin, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunacağı; uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçlarının anlatılacağı; birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerektiği; uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesinin, soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel olmadığı; şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi halinde, Cumhuriyet savcısının uzlaştırmayı kendisinin gerçekleştirebileceği gibi, uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan isteyebileceği veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirebileceği; bu Yasada belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı haller ile reddi sebeplerinin, uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulacağı; görevlendirilen uzlaştırmacıya soruşturma dosyasında yer alan ve Cumhuriyet savcısı tarafından uygun görülen belgelerin birer örneğinin verileceği; Cumhuriyet savcısının uzlaştırmacıya, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü olduğunu hatırlatacağı; uzlaştırmacının, dosya içindeki belgelerin birer örneği kendisine verildikten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandıracağı; uzlaştırma müzakerelerinin gizli olarak yürütüleceği; uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekilin katılabileceği; şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılacağı; uzlaştırmacının, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak Cumhuriyet savcısıyla görüşebileceği, Cumhuriyet savcısının, uzlaştırmacıya talimat verebileceği; uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığının ayrıntılı olarak açıklanacağı; uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilecekleri; Cumhuriyet savcısının, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza edeceği; uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği; uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verileceği, edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verileceği; erteleme süresince zamanaşımının işlemeyeceği; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, kamu davasının açılacağı; uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağı; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılacağı ve uzlaştırmanın uygulanmasına ilişkin hususların yönetmelikle düzenleneceği kuralına yer verilmiş olup; 254. maddesinde, kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılacağı; uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkemenin, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar vereceği; edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verileceği, geri bırakma süresince zamanaşımının işlemeyeceği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından hükmün açıklanacağı; 255. maddesinde, aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın birden çok kişi tarafından işlenen suçlarda, ancak uzlaşan kişinin uzlaşmadan yararlanacağı düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler dikkate alındığında, “uzlaştırma”nın, Yasa’da suç sayılan fiiler ile sınırlı olarak, suçun işlenip, failinin bulunması için ceza muhakemesinin başlatılmasından sonra, failin suçu kabullenme ve suçtan doğan zararı karşılama, suçtan zarar görenin ise bu zararının giderilmesi koşuluyla failin ceza yaptırımlarından kurtulması istemine bağlı olarak yürütüldüğü; bu haliyle ceza soruşturmasının/kovuşturmasının askıya alınmasına ve uzlaşmanın sağlanması ve buna göre de failin suçtan kaynaklanan zararları gidermesi durumunda ceza soruşturmasının/kovuşturmasının ortadan kaldırılmasına yol açtığı anlaşılmaktadır.
26.7.2007 tarih ve 26594 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, “Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”in 13. maddesinin 2. ve 4. fıkraları, 14. maddesinin 2. fıkrası yönünden;
Yönetmeliğin 13. maddesinin 2. fıkrasında, tarafların üzerinde anlaştıkları bir avukatın ya da hukuk öğrenimi görmüş kişinin uzlaştırmacı olarak görevlendirilmesine olanak tanınmış; 4. fıkrasında, hakimin davaya bakamayacağı haller ile tarafsızlığını şüpheye düşürecek nedenlerden dolayı reddini gerektiren durumların uzlaştırmacının görevlendirilmesi sırasında da dikkate alınması öngörülmüş; diğer yandan uzlaştırmacı bu hallerin varlığını Cumhuriyet Savcısı’na bildirmekle yükümlü kılınmış; ancak tarafların rızası varsa uzlaştırmacının görevine devam edebilmesine olanak sağlanmıştır. Yönetmeliğin 14. maddesinin 2. fıkasında, tarafların üzerinde anlaştığı avukatın, soruşturmanın yapıldığı yer barosuna kayıtlı olmasının gerekmediği; bu durumda görevlendirmenin avukatın bağlı bulunduğu baro tarafından yapılacağı düzenlenmiştir.
5271 sayılı Yasa’yla, uzlaşmanın suç sayılan fiilin niteliğinin, fiil ile zarar arasındaki neden-sonuç ilişkisinin, gerçek zararın belirlenmesini de gerektirdiği dikkate alınarak fail ile mağdur arasındaki uzlaşmanın, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından gerçekleştirilmesi öngörülmüş; ayrıca bu faaliyetlerin avukat ya da hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından görevlendirilecek uzlaştırmacı tarafından yapılabilmesine de olanak tanınmıştır. Ceza Muhakemesi Yasası’nın 253. ve bu maddeye yollamada bulunan 254. maddesi gereğince, Cumhuriyet savcısının veya mahkemenin uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan istemesi veya Cumhuriyet savcısı ya da mahkeme tarafından hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirilmesi esası benimsenmiş; yargıcın davaya bakamayacağı haller ile reddi nedenlerinin uzlaştırmacının görevlendirilmesi sırasında da gözönünde bulundurulacağı belirtilmiştir.
Uzlaşmanın esasının mağdur ile failin anlaşmasına dayandığı ve uzlaştırmacı görevlendirmesinin Cumhuriyet savcısı veya hakim tarafından yapılacağı dikkate alındığında, tarafların üzerinde anlaştığı bir avukat veya hukuk öğrenimi görmüş kişinin görevlendirilmesini; yargıcın davaya bakamayacağı haller ile reddi nedenlerinin uzlaştırmacının görevlendirilmesi sırasında da gözönünde bulundurulmasını öngören düzenlemede ve tarafların üzerinde anlaştığı avukatın soruşturmanın yapıldığı yer barosuna kayıtlı olmasının gerekmediği, bu durumda görevlendirmenin avukatın bağlı bulunduğu baro tarafından yapılacağı yolundaki düzenlemede dayanağı Yasa maddelerine ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, hakimin davaya bakamayacağı ve tarafsızlığını şüpheye düşürecek hallerin uzlaştırmacı yönünden de varlığına karşın uzlaştırmacının tarafların imzasıyla görevini sürdürmesi; mağdur veya failin hakkını ihlal edebileceğinden, bu yöndeki düzenleme, “uzlaştırma” kurumunun asıl amacı ile bağdaşmamaktadır. Bu nedenle yargıcın davaya bakamayacağı haller ile reddi nedenlerinin uzlaştırmacı yönünden de varlığı halinde görevini yapmaya devam etmesine olanak tanıyan Yönetmeliğin 13. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “ancak tarafların rızası halinde görev yapabilir” ibaresinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) ve (c) bentleri yönünden;
Yönetmeliğin 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve Maliye alanlarında en az dört yıllık yüksek öğrenim yapmış olanlar; (c) bendinde, hukuk dalında yüksek lisans veya doktora yapmış olanlar, “hukuk öğrenimi görmüş uzlaştırmacı” olarak kabul edilmiştir.
5271 sayılı Yasa’nın 253. maddesinin 9. fıkrasında; uzlaştırmacının, hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından da görevlendirilebileceği belirtilmiştir. Yasa koyucunun, sadece hukuk fakültesi mezunlarının uzlaştırmacı olarak görevlendirebileceğini kabul etmesi halinde, bunu açıkça Yasada belirteceği; ancak Yasada bu şekilde bir sınırlandırmaya yer verilmeksizin hukuk öğrenimi şartının yeterli görülmesi karşısında; hukuk fakültelerinden mezun olanlar dışında, hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yüksek öğrenim yapanlar ile hukuk dalında yüksek lisans ya da doktora yapmış olanların “uzlaştırmacı” olarak görevlendirilmesine olanak tanıyan Yönetmeliğin 15. maddesinin (b) ve (c) bentlerinin Yasa’ya aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Yönetmeliğin 25. maddesinin 3. fıkrası yönünden,
Yönetmeliğin 25. maddesinin, dava konusu edilen 3. fıkrasında, “Mahkeme aşamasında yapılan uzlaşma teklifi reddedilmesine rağmen, taraflar uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç duruşmanın sona erdiğinin açıklanıp, hüküm verilmeden önce mahkemeye başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler.” hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Yasa’nın “Mahkeme tarafından uzlaştırma” başlıklı 254. maddesinin 1. fıkrasında, kamu davasının açılmasından sonra, kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması durumunda uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede gösterilen esas ve usule göre mahkeme tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Yollamada bulunulan 253. maddede ise soruşturma aşamasında uzlaştırmanın esas ve usulleri düzenlenmiştir. 253. maddenin 18. fıkrasında, uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiş ise de, 16. fıkrasında, uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen şüpheli ile mağdurun veya suçtan zarar görenin uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan etmeleri, dolayısıyla uzlaşmanın hukuki sonuçlarından yararlanmaları olanağı korunmuştur.
Görüldüğü üzere, Yönetmeliğin 25. maddesinin dava konusu edilen 3. fıkrasıyla, 5271 sayılı Yasa’nın 253. maddesinin 16. fıkrasında soruşturma aşamasında uzlaştırmaya ilişkin olarak getirilen kuralın, Yasa’nın 254. maddesinde 253. maddeye yapılan yollamadan hareketle, kovuşturma aşamasında da uygulanması öngörülmüştür.
Ancak, 5271 sayılı Yasa’nın 254. maddesi kovuşturma aşaması uzlaştırmayı düzenlediğinden, soruşturma aşamasında uzlaştırmaya ilişkin kuralların hangilerinin kovuşturma aşamasında uzlaştırma için uygulanacağının, başka bir ifadeyle; 253. maddeyle yapılan yollamanın kapsamının, uzlaştırmanın niteliği, ilkeleri ve hukuksal sonuçlarının da dikkate alınarak ceza mahkemesince belirleneceği açıktır. Bu haliyle, davalı idarenin, 5271 sayılı Yasa’nın 253. maddesinin 24. fıkrasında yer alan “Uzlaştırmanın uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.” kuralına dayanarak, yargı yerinin değerlendireceği bir konuyu, yani Yasa’nın 254. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yollamanın anlamını ve kapsamını idari işlemle belirlemesinde hukuka ve Yasa’ya uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 26.7.2007 tarih ve 26594 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 13. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “ancak tarafların rızası halinde görev yapabilir” ibaresi ile 25. maddesinin 3. fıkrasının İPTALİNE, 13. maddesinin 2. fıkrasının ve 4. fıkrasında yer alan “ancak tarafların rızası halinde görev yapabilir” ibaresi dışında kalan diğer ifadeler ile 14. maddesinin 2. fıkrası, 15. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendi yönünden davanın REDDİNE oybirliğiyle, 15. maddesinin 1. fıkrasının “b” bendi yönünden davanın REDDİNE oyçokluğla, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen … TL avukatlık ücreti ile aşağıda dökümü gösterilen yargılama giderinin yarısı … TL’nin davalı idareden alınıp davacıya verilmesine, yargılama giderinin diğer yarısı … TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına, …TL artan posta ücretinin isteği halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyizen başvurulabileceğinin taraflara duyurulmasına, 20.6.2011 tarihinde karar verildi.

(X)
5271 sayılı Yasa’nın 253. maddesinin 9. fıkrasında duraksamaya yer bırakmayacak açıklıkta, uzlaştırmacının, avukat veya “hukuk öğrenimi görmüş kişi” olması zorunlu tutulmuştur. Bu durumda, Yönetmeliğin 15. maddesinin, hukuk fakültelerinden mezun olanlar dışında, hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yüksek öğrenim yapanların “uzlaştırmacı” olarak görevlendirilmesine olanak tanıyan (b) bendinin de Yasa’ya aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından anılan hükmün iptali gerekmektedir.
Nitekim, Yasadaki “hukuk öğrenimi görmüş” ifadesinden, hukuk alanında lisans veya lisansüstü öğrenim görmüş olmanın anlaşılması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır. Zira belli bir alanda “yükseköğrenim görme” ile kastedilen, o alan ile bağlantılı bir alanda da yükseköğrenim görme değil, bizzat o alanda lisans veya lisansüstü öğrenim görerek diploma almaktır.
Açıklanan nedenle, kararın 26.7.2007 tarih ve 26594 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 15. maddesinin 1. fıkrasının “b” bendi yönünden davanın reddine ilişkin kısmına katılmıyoruz.