Danıştay Kararı 10. Daire 2007/5554 E. 2011/2297 K. 14.06.2011 T.

10. Daire         2007/5554 E.  ,  2011/2297 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2007/5554
Karar No: 2011/2297

Temyiz Eden(Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Edirne Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü – EDİRNE
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Dava, davacı tarafından İpsala Gümrüğünde bulunan Tasfiye Genel Müdürlüğü Edirne İşletme Şube Müdürlüğüne ait ardiyeye teslim edilen oto yedek parçalarının, teminat karşılığı yurtdışı edilmek üzere taraflarına teslimi veya refakatçi memur tayinine karar verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Edirne Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü’nün 27.7.2006 tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle istemiyle açılmıştır.
Davacı tarafından imzalanan, yolculardan alınan eşyaya ait ambar makbuzu incelendiğinde, makbuzda “kati terk” ifadesine yer verilmekle birlikte, aynı zamanda, üç ay içinde Gümrükten çekilmeyen eşyanın tasfiyeye tabi tutulacağı ve devlet malı haline geleceği ibaresine de yer verildiği; bu ifadeye dayanarak davacı vekilince üç aylık süre dolmadan 27.7.2006 tarihinde eşyanın gümrükten çekilmesi istemiyle başvurduğu görüldüğünden, işleme dayanak alınan makbuzun, davacının gümrüğe terk konusundaki iradesini kesin ve tereddüte yer vermeyecek açıklıkta ortaya koyacak nitelikte bir belge olarak kabul edilemeyeceği; İran uyruklu olup, İran’da yaşayan davacının yeterince Türkçe bilmediği de dikkate alındığında, kati terk ifadesinin ne anlama geldiğini bilemeyeceği açık olduğundan, davacının iradesinin gümrüğe kati terk yönünde olmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu durumda davacı vekilinin başvurusunun reddedilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından davanın reddi yolunda verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :…
Düşüncesi : Dava, İtalya üzerinden İran’a transit geçiş yapmak üzere Türkiye’ye giriş yapan araçta, tır karnesi içeriğinde yer almayan ve beyan edilmeyen çeşitli nitelikte oto yedek parçasının, teminat karşılığında veya refakatçi memur tayini ile İran’a transit geçişinin yapılması koşuluyla teslimi için yapılan başvurunun, söz konusu eşyanın İran uyruklu araç sürücüsü tarafından 4458 sayılı Gümrük Yasası’nın 164. maddesi çerçevesinde gümrüğe terk edildiğinden bahisle reddi işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
4458 sayılı Gümrük Yasası’nın 164. maddesinde, serbest dolaşımda olmayan eşyanın, Hazine’ye hiçbir masraf getirmeyecek şekilde gümrüğe terk edilmesine olanak tanınmış; aynı Yasa’nın 177. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde, gümrüğe terk edilen eşyanın tasfiye edileceği belirtilmiş; 179. maddesinin 3. fıkrasında ise, bu nitelikteki eşyanın satış bedelinden hizmet karşılığı alacaklar ve yapılmış masraflar, ithalat vergileri, satış için yapılmış masraflar, para cezaları ayrılarak hak sahiplerine verilmesi, kalanın 3007 sayılı Gümrük Mevzuatına Göre Tasfiye Edilecek Eşya Hakkında Döner Sermaye Yasası hükümlerine göre dağıtılması, artanın ise doğrudan Hazine’ye irat olarak kaydedilmesi öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere eşyanın gümrüğe terk edilmesi, eşya sahibinin, eşya üzerindeki mülkiyetini sona erdiren, tasarruf yetkisinin gümrük idaresine geçmesi sonucunu doğuran hukuka uygun bir irade açıklamasının yanı sıra eşyanın gümrüğe terkinden dolayı Hazine’ye mali bir yük getirmemesi koşullarına bağlıdır. Bu koşulların gerçekleşmemesi, örneğin eşya sahibinin eşyasını gümrüğe terk iradesinin olmaması, bu işlemin temsile yetkili olmayan kişi tarafından yapılması veya bu hallerin sonradan anlaşılması gibi durumlarda eşyanın gümrüğe terk edildiğinden söz edilemez.
Dosyanın incelenmesinden, davacının İran uyruklu olduğu, İran’da yerleşik bir şirkete ait araçla taşımacılık yaptığı, İtalya üzerinden İran’a transit geçiş yapmak üzere Türkiye’ye giriş yapan aracında tır karnesi içeriğinde yer almayan ve beyan edilmeyen çeşitli nitelikte oto yedek parçasının bulunduğu, davacı tarafından gümrük idaresine sunulan faturalarına göre bu eşyanın taşımacılık yaptığı şirkete ait olduğu, ele geçirilen eşyanın kaçak eşya olarak nitelendirilerek yasal işlem yapılmasının istenilmesine karşılık ilgili Cumhuriyet savcılığı tarafından eşyanın yasak eşya niteliğinde olmadığı, araçta gizli bölmelerde taşınmadığı, transit rejimine tabi olduğu, dolayısıyla 4458 sayılı Gümrük Yasası gereğince idari işlem yapılması gerektiğinin davalı idareye bildirildiği, bunun üzerine davacının eşyayı gümrüğe terk ettiği yolunda imzalı yazılı beyanının alınarak eşyanın depoya konulduğu anlaşılmaktadır.
Ancak davacının terk edilen eşyanın sahibi olmadığı, dolayısıyla maliki olmadığı eşya üzerinde tasarrufta bulunamayacağı, öte yandan İran uyruklu olması nedeniyle, imzaladığı yazılı Türkçe beyanının gerçek iradesini yansıtıp, yansıtmadığını, bu iradesinin sonuçlarını bilip, bilmediğini ortaya koyacak şekilde yanında yeminli tercüman bulundurulmadığı, gümrüğe terk işleminden yaklaşık iki ay sonra davacının teminat karşılığında veya refakatçi memur tayini ile İran’a transit geçişinin yapılması koşuluyla bu eşyanın kendisine teslimi için başvuruda buluduğu dikkate alındığında, eşyanın gümrüğe terki yolunda hukuken geçerli bir iradenin varlığından söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, davacının eşyanın teslimi hakkındaki başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, temyiz isteminin kabulüyle davanın reddi yolundaki temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından İpsala Gümrüğünde bulunan Tasfiye Genel Müdürlüğü Edirne İşletme Şube Müdürlüğüne ait ardiyeye teslim edilen oto yedek parçalarının, teminat karşılığı yurtdışı edilmek üzere tarafına teslimi veya refakatçi memur tayinine karar verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Edirne Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü’nün 27.7.2006 tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; uyuşmazlıkta davacı tarafından oto yedek parçalarına ilişkin eşyaların, hiçbir zorlama altında kalmaksızın kendi rızası ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümleri uyarınca Devlete kati olarak terk edildiği anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından; anılan Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
1982 Anayasasının 35. maddesinde, herkesin mülkiyet ve miras hakkında sahip olduğu; bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği hükmü yer almıştır.
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan, 48. maddesinde, yolcu beraberinde getirilip gümrüğe sunulmasından sonra gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutuluncaya kadar yolcu eşyasına mahsus gümrük ambarlarına konulan eşyanın buralarda kalabileceği sürenin üç ay olduğu; 164. maddesinde, serbest dolaşımda olmayan eşyanın Hazineye hiçbir masraf getirmeyecek şekilde, gümrük idaresinin gözetiminde imhası veya gümrüğe terk edilmesinin mümkün olduğu; 177. maddesinde Yasanın 164. maddesine göre gümrüğe terk edilen eşyanın yasanın 178. maddesine göre tasfiye edileceği; 178. maddesinde, 177 nci maddede belirtilen eşyanın, ihale yoluyla satış suretiyle, yeniden ihraç amaçlı satış suretiyle tasfiyeye tabi tutulacağı, tasfiyeye ilişkin usul ve esasların tüzükle belirleneceği kuralına yer verilmiştir.
Mülga Gümrük Yönetmeliği’nin 132. maddesinde, yasaklama veya kısıtlamaya tabi olması nedeniyle teslimine imkan bulunmayan eşyanın, cezai kovuşturmalar saklı kalmak üzere sahip veya temsilcilerinin yazılı talebi doğrultusunda gümrüğe terk veya mahrece iade edilebileceği veya üçüncü bir ülkeye gönderilebileceği; eşyanın gümrüğe terk edilmesi halinde, bu eşya yine sahip veya temsilcilerinin yazılı talebi ile Gümrük Kanunu’nun 178. maddesi (b) ve (e) fıkraları hükümleri çerçevesinde yeniden ihraç amaçlı satış veya imha suretiyle tasfiyeye tabi tutulacağı düzenlenmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, İran uyruklu olan araç sürücüsü davacının 19.5.2006 tarihinde İran’a transit gitmek üzere İpsala Gümrüğüne müracaat etmesi üzerine sözlü beyana davet edildiği, araçta gümrüğe tabi eşya olmadığının beyan edildiği, ancak gümrük memurlarınca aracın dorse kısmının alt bölümünde gümrüğe tabi olmasına rağmen beyan edilmeyen oto yedek parçalarının olduğunun tespit edilmesi üzerine 20.5.2006 tarihinde tutanak tutulduğu, sözkonusu tutanağı avukatı ile birlikte davacının da imzaladığı, kaçakçılık şüphesi nedeniyle olayın Savcılığa bildirilmesi sonucunda aynı gün eşyanın muhafaza altına alındığı, yine aynı gün Savcılık soruşturması sonucunda, Savcılık tarafından eşyanın uyuşturucu ve yasak eşya niteliğinde olmadığı, aracın transit rejimine tabi olması nedeni ile Gümrük Kanunu uyarınca işlem yapılması gerektiğine karar verildiği; idare tarafından 9.6.2006 tarihinde düzenlenen yolculardan alınan eşyaya ait ambar makbuzunun davacıya imzalatılması ile 30 parça oto yedek parçasının ambara alındığı, bu makbuza “kati terk” ibaresi yazılmak suretiyle eşyaların 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 164. maddesi uyarınca davacı tarafından Devlete kati olarak terkinin yapıldığı gerekçesiyle işlem yapıldığı; 27.7.2006 tarihinde davacı vekili tarafından, anılan eşyaların teminat karşılığı yurtdışı edilmek üzere taraflarına teslimi veya refakatçi memur tayini istemiyle idareye yapılan başvurunun reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı idare tarafından, davacının yeterince Türkçe bildiği ve kendi iradesiyle Gümrük Kanunu’nun 164. maddesi uyarınca eşyayı gümrüğe terk ettiğinden, Gümrük Kanunu’nun 177. maddesi uyarınca eşyanın tasfiyelik hale geldiğinden bahisle dava konusu işlem tesis edilmiştir.
Eşyanın gümrüğe terki, Anayasayla güvenceye bağlanmış olan mülkiyet hakkından vazgeçilmesi anlamına geldiğinden, ilgilinin kesin ve tereddüte yol açmayacak bir açıklıktaki irade beyanını gerektirdiği tartışmasızdır.
Uyuşmazlıkta, davacı tarafından imzalanan, 9.6.2006 tarihli yolculardan alınan eşyaya ait ambar makbuzu incelendiğinde, makbuzda “kati terk” ifadesine yer verilmekle birlikte, aynı zamanda, üç ay içinde Gümrükten çekilmeyen eşyanın tasfiyeye tabi tutulacağı ve devlet malı haline geleceği ibaresine de yer verildiği; bu ifadeye dayanarak davacı vekilince üç aylık süre dolmadan 27.7.2006 tarihinde eşyanın gümrükten çekilmesi istemiyle başvurduğu görüldüğünden, işleme dayanak alınan makbuzun, davacının gümrüğe terk konusundaki iradesini kesin ve tereddüte yer vermeyecek açıklıkta ortaya koyacak nitelikte bir belge olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, İran uyruklu olup, İran’da yaşayan davacının yeterince Türkçe bilmediği, makbuz düzenlenmeden önce 20.5.2006 tarihinde ifadesi alınırken yanında Avukatının bulunmasına karşın makbuzu imzaladaığı sırada avukatın bulunmadığı da dikkate alındığında, kati terk ifadesinin ne anlama geldiğini bilemeyeceği açık olduğundan, davacının iradesinin gümrüğe kati terk yönünde olmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, davacının başvurusunun, eşyanın Gümrüğe terk edildiğinden bahisle reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49.maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, BOZULMASINA dosyanın esas hakkında yeniden karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 14.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.