Danıştay Kararı 10. Daire 2007/5446 E. 2009/10321 K. 11.12.2009 T.

10. Daire         2007/5446 E.  ,  2009/10321 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2007/5446
Karar No: 2009/10321

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Boğaziçi Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı-İSTANBUL
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz önünde bulunan, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki denizden dolgu vasıfllı taşınmazın 150 m²’lik kısmının işgal edildiğinden bahisle davacı şirketten istenilen 16.298 TL ecrimisilin ödenmesi üzerine, işgal edilen alanın 98,89 m² olduğundan bahisle fazla ödendiği iddia edilen 5.553,28 TL’nin yasal faiziyle birlikte geri ödenmesine karar verilmesi istemiyle tam yargı davası olarak açılan davada; dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından, İstanbul Defterdarlığına verilen 24.7.2003 tarihli dilekçede, yaz aylarında müşteri sayısının artması nedeniyle ecrimisil istenilen taşınmazda bulunan iskelenin genişletilmesi sonucunda taşınmazın 140 m²’lik kısmını kullanmaya başladıkları belirtilerek, 140 m²’lik kısmın kendilerine kiralanması isteminde bulundukları ve 11.3.2004 tarihinde İstanbul Milli Emlak Dairesi Başkanlığınca yapılan tepitte, işgal edilen alanın 150 m² olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı şirketin, taşınmazın 150 m²’lik kısmını işgal ettiği sabit olduğundan fazladan ödediğini ileri sürdüğü 5.553,28 TL’nin yasal faiziyle birlikte geri ödenmesine karar verilmesi yolundaki isteminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, sonucu itibariyle hukuka uygun bulunan davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; … ili, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz önünde bulunan, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki, denizden dolgu vasıfllı taşınmazın 150 m²’lik kısmının işgal edildiği ileri sürülerek, davacı şirketten istenilen 16.298 TL ecrimisilin ödenmesi üzerine, işgal edilen alanın 98,89 m² olduğundan bahisle, fazla ödendiği iddia edilen 5.553,28 TL’nin yasal faiziyle birlikte geri ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacının ecrimisil ihbarnamesine karşı düzeltme başvurusunda bulunması üzerine, idare tarafından düzeltme ihbarnamesi düzenlenmesi ile ecrimisilin tahakkuk edeceği, davacı tarafından ecrimisil ihbarnamesine yapılan düzeltme başvurusunun sonucu beklenmeden, ecrimisilin fazla ödendiğinden bahisle fazla ödendiği iddia edilen miktarın iadesinin istenilmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, kararın usul ve hukuka aykırı olduğunu öne sürerek temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulu Kanunu’nun 2. maddesinde, idari dava türlerinin; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olduğu; 7. madddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürenin idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı; 12. maddesinde; ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava açma süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğu hükmüne yer verilmiştir.
İdari yargıda istirdat davası şeklinde bir dava türü olmamakla birlikte, kişilerden herhangi bir kamu alacağının istenilmesine ilişkin idari işlemin iptali istemiyle dava açılmamış olsa dahi, söz konusu kamu alacağının idareye ödenmesinden sonra, ödeme tarihinden itibaren altmış gün içinde haksız yere ödendiği ileri sürülen miktarın iadesi istemiyle idareye başvurulabileceği ve istemin reddi üzerine, haksız yere ödendiği ileri sürülen miktarın iadesine karar verilmesi istemiyle dava açılabileceği tartışmasızdır. Bu istemle açılan davaların ise tam yargı davası niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Öte yandan, haksız yere ödendiği ileri sürülen miktarın iadesine karar verilmesi istemiyle açılan tam yargı davalarında, kamu alacağının istenilmesine ilişkin işlem dava konusu edilmemiş olsa dahi, idare mahkemesince, bu işlemin hukuka aykırılığı irdelenebilecek, dolayısıyla davacıdan söz konusu meblağın istenilip istenilemeyeceğinin hukuka uygunluk denetimi yapılabilecektir.
Dosyanın incelenmesinden; … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz önünde bulunan, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki, denizden dolgu vasıfllı taşınmazın 150 m²’lik kısmının 1.6.2003-15.3.2004 tarihleri arasında işgal edildiğinden bahisle, davacıdan 16.298 TL ecrimisil istenilmesine ilişkin olarak düzenlenen 18.3.2004 tarih ve 13734 sayılı ecrimisil ihbarnamesinin 18.3.2004 tarihinde davacı şirkete tebliğ edildiği; davacı şirket tarafından, söz konusu tutarın 16.4.2004 tarihinde ödenmesinden sonra 20.5.2004 tarihinde, kullanılan alanın 150 m² olmadığından bahisle ecrimisilin fazla hesaplandığı, 96 m² üzerinden tekrar hesaplanması ve fazla ödenen kısmın iade edilmesi için idareye başvurulduğu; gerekli ölçümlerin Kadastro Müdürlüğüne müracaat edilerek yaptırılması gerektiği yolundaki 1.6.2004 tarihli davalı idare işleminin davacı şirkete tebliği üzerine, davacı şirketin 1.10.2004 tarihinde Kadastro Müdürlüğünden fen memurunun ölçüm için görevlendirilmesi isteminde bulunduğu; Kadastro Müdürlüğünün ölçüm için ilgili kurumun başvuruda bulunması gerektiğini bildirmesi ve İstanbul Defterdarlığının Kadastro Müdürlüğünden ölçüm yapılmasını istemesi üzerine, 7.10.2004 tarihinde yapılan ölçümde, kullanılan alanın 98,89 m² olduğunun tespit edildiği; davacı şirketin, 8.10.2004 tarihinde tekrar idareye başvurarak ecrimisil miktarının 98,89 m² üzerinden hesaplanması ve fazla ödediği miktarın kendisine iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun, Kadastro Müdürlüğünün yaptığı tespitin, işgal edilen dönemden sonraki bir tarihe ait olduğundan geçmişe yönelik düzeltme yapılamayacağına ilişkin 12.1.2005 tarihli işlemle reddi üzerine, fazladan ödendiği ileri sürülen 5.553,28 TL’nin yasal faiziyle birlikte geri ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacı, ecrimisil ihbarnamesinin tebliğinden itibaren altmış günlük süre geçtikten sonra düzeltme başvurusunda bulunmuş olup; ihbarnameye süresinde itiraz etmediği ve ihbarnamenin iptali istemiyle dava açmadığından, ecrimisil ihbarnamesinin kesinleştiği görülmektedir. Ancak davacının, ecrimisil ihbarnamesinde belirtilen miktarı ödediği 16.4.2004 tarihinden itibaren, altmış gün içinde, 20.5.2004 tarihinde fazla ödediğini ileri sürdüğü miktarın iadesini talep ettiği; bu başvuru tarihinden, (davalı idarenin kadastrodan ölçüm yapılması gerektiği yolundaki işlemi üzerine yapılan) kadastro ölçümünden sonra, davacının isteminin reddine ilişkin 12.1.2005 tarihli işlemin tebliğine kadar geçen sürede dava açma süresinin durduğu dikkate alındığında, 2.2.2005 tarihinde açılan dava, süresinde açılmış bir tam yargı davası olarak nitelendirilmelidir.
Bu durumda, işin esasına girilerek, ödediği miktarın, davacıdan istenilmesine ilişkin işlemin hukuka uygunluğunun irdelenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından, 24.7.2003 tarihli dilekçe ile İstanbul Defterdarlığına başvurularak, yaz aylarında turistik teknelerle gelen müşteri sayısının arttığı ve teknelerin boyutlarının büyüdüğü, bu nedenle ecrimisil istenilen taşınmazda bulunan iskelenin genişletilerek, taşınmazın 140 m²’lik kısmının kullanılmaya başlandığının belirtildiği ve 140 m² üzerinden taşınmazın kendilerine kiralanması isteminde bulunulduğu; ayrıca İstanbul Milli Emlak Dairesi Başkanlığı görevlilerince 11.3.2004 tarihinde yapılan incelemede işgal edilen alanın 150 m² olduğunun tespit edildiği anlaşıldığından; davacı şirket tarafından ecrimisil istenilen dönemde işgal edilen alanın 150 m² olduğu sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla; davacıdan, taşınmazın 150 m²’lik kısmını işgal ettiğinden bahisle 16.298 TL ecrimisil istenilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, davacının fazladan ödediğini ileri sürdüğü 5.553,28 TL’nin yasal faiziyle birlikte geri ödenmesine karar verilmesi yolundaki istemi yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen kararda, sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin reddine, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA, 11.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.