Danıştay Kararı 10. Daire 2006/6659 E. 2007/1390 K. 19.03.2007 T.

10. Daire         2006/6659 E.  ,  2007/1390 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2006/6659
Karar No: 2007/1390

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Adalet Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : Davacı tarafından, eşinin hapis cezasının Anayasa’nın 104/2-b maddesi uyarınca affedilmesi istemiyle yapılan 1.2.2006 tarihli başvurunun reddine ilişkin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 16.2.2006 tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açılan dava sonucunda … İdare Mahkemesi’nce; davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D. Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi :Anayasanın 104/2-b maddesi uyarınca cezaların affedilmesi istemiyle yapılan başvurular üzerine, hükümlünün sağlık durumunun sürekli hastalık, sakatlık ve kocama derecesinde olup olmadığına ilişkin olarak davalı idarece yapılan değerlendirme sonucunda hükümlünün durumunun Anayasanın 104/2-b maddesi kapsamında olmadığının anlaşılması halinde, elde edilen bilgi ve belgelerin, af istemi hakkında nihai kararı vermeye yetkili olan ve verdiği karar yargı denetimi dışında bulunan Cumhurbaşkanlığına gönderilmeyerek af başvurusunun davalı idarece reddedilmesine ilişkin işlem, ilgililerin hukuki durumunu etkileyen, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte bir idari işlem olduğundan, bu işlemlere karşı açılan davanın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi :Davacının, eşinin hapis cezasının Anayasanın 104. maddesi uyarınca affedilmesi istemiyle Cumhurbaşkanlığı’na yaptığı başvuru üzerine Adalet Bakanlığınca tesis edilen; Adli Tıp Kurumu tarafından ittihaz olunan raporda, rahatsızlığın Anayasanın anılan maddesinde yazılı “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali” derecesinde olmadığı, ancak hastanesi olan bir ceza infaz kurumunda cezanın infazının uygun bulunduğu belirtildiğinden dolayı bu aşamadaki yapılacak bir işlem olmadığına ilişkin işlem, ilgilinin af talebini Cumhurbaşkanı’na sunulmaması suretiyle olumsuz şekilde sonuçlandıran bu haliyle tek başına hukuki sonuç doğuran kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlem niteliğinde bulunduğundan bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın incelenmeksizin reddine ilişkin temyize konu idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemesi nedeniyle bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, dava dosyasının tekemmül ettiği görülerek davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin davanın esası görüşüldü:
Dava, davacının eşinin hapis cezasının Anayasa’nın 104/2-b maddesi uyarınca affedilmesi istemiyle yaptığı 1.2.2006 tarihli başvurunun reddine ilişkin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 16.2.2006 tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi; davacının eşine verilen hapis cezasının hastalık nedeniyle ertelenmesine ilişkin başvuruların, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu hükümleri uyarınca ilgili mercilerce incelenerek karara bağlandığı göz önüne alındığında, cezanın infazının ertelenmesi istemine ilişkin olarak davalı idarece tesis edilen dava konusu işlemin, idari davaya konu olabilecek nitelikte icrai bir işlem olmadığı; öte yandan Anayasanın 104/2-b maddesi uyarınca sağlık sebebiyle davacının af başvurusunun ayrıca yürütüldüğü, bu hususun bu davada incelenemeyeceği; Cumhurbaşkanı tarafından değerlendirilecek af başvurusuyla ilgili olarak, Cumhurbaşkanınca davalı idareye yaptırılacak inceleme sonucunda tesis edilen işlemlerin de hazırlık işlemi niteliğinde olduğu, elde edilecek bulguların nihai kararı verecek olan Cumhurbaşkanını bağlayıcı niteliği bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir.
Davacı, anılan kararın hukuka aykırı olduğu savıyla temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
İdarenin tek yanlı irade beyanıyla, kamu gücüne dayanarak tesis ettiği ve kişilerin hukuksal durumlarını etkileyen işlemlerin İdari Yargılama Usulü Yasası bakımından kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem olduğu ve bunların idari yargı yerlerinde “iptal” davasına konu edilebileceği tartışmasızdır.
Temyizen incelenen idare mahkemesi kararında; davanın, davacının eşinin hürriyeti bağlayıcı cezasının infazının, sağlık koşulları nedeniyle ertelenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açıldığı belirtilmekte ise de dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davanın, davacının eşinin hapis cezasının, Anayasa’nın 104/2-b maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı’nca affedilmesi yolundaki başvurusunun reddedilmesine ilişkin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 16.2.2006 tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açıldığı görülmektedir.
Anayasa’nın 104/2-b maddesinde; “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak” Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Hükümlünün ceza infaz ilişkisini değiştiren sebeplerden biri olan ve öğretide “atıfet işlemi” olarak nitelendirilen bu “özel af” yetkisinin, Cumhurbaşkanı tarafından nasıl kullanılacağına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Yasası’nın 16. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebepleri ile belirli kişilerin cezalarının hafifletilmesi veya kaldırılmasına ilişkin işlemler, Üçüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun görevleri arasında sayılmış, öte yandan; Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 1.1.2006 tarih ve 20 nolu Genelgesinde; sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebepleri ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmeye veya kaldırmaya ilişkin Cumhurbaşkanına ait olan yetkinin kullanılmasına dair başvurular üzerine yapılması gerekenler belirlenmiş olup; hükümlülerin bu başvurularını Bakanlığa veya doğrudan Cumhuriyet başsavcılığına yapmaları gerektiği; bu durumda, hükümlünün tam teşekküllü bir Devlet hastanesine sevk edilerek hastalığının Anayasanın 104/2-b maddesi kapsamında sürekli hastalık, sakatlık ve kocama halini oluşturup oluşturmadığına ilişkin sağlık kurulu raporu alınacağı; bu raporun onaylı nüfus kayıt örneği, kesinleşmiş mahkeme kararı ve müddetnamesi ile birlikte Adli Tıp Kurumuna gönderilerek hükümlünün hastalığının Anayasanın 104/2-b maddesi kapsamında sürekli hastalık, sakatlık ve kocama derecesinde olup olmadığı hususunda görüş alınacağı, düzenlenecek görüşte hükümlünün hastalığının sürekli hastalık, sakatlık ve kocama halinden biri veya bir kaçına girdiğinin belirtilmesi halinde, bu raporun diğer belgelerle birlikte Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderileceği; buna karşılık hükümlünün hastalığının Anayasanın 104/2-b maddesi kapsamında sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali derecesinde olmadığı yönünde görüş bildirilmesi halinde, sadece bu görüş ile sağlık kurulu raporunun Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderileceği belirtilmiştir.
Dava ve temyiz dosyasının birlikte incelenmesinden; davacının eşinin, … Devlet Güvenlik Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olduğu, Wernicke-Korsakoff hastalığı nedeniyle cezanın infazının 6 ay süreyle ertelendiği; ancak, sağlık durumunun, infazın ertelenmesi ve Anayasanın 104/2-b maddesi kapsamında olup olmadığı hususlarında Adli Tıp Kurumundan görüş alınmaya devam edildiği, Adli Tıp Kurumunun, 6.11.2002, 12.5.2003, 15.10.2003, 17.6.2004, 11.8.2004, 9.9.2004 tarihli raporlarında; davacının eşinin hastalığının Wernicke-Korsakoff olduğu ve cezasının infazının ertelenerek, yeniden kontrol muayenesine getirilmesi gerektiğinin belirtildiği; 14.9.2005 tarih ve … sayılı raporda, davacının eşinin halihazır durumu itibariyle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/1. maddesi gereğince, TCK’nın 57. maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasının uygun olduğunun belirtildiği; davacı tarafından 2.1.2005 tarihli dilekçe ile hastalık nedeniyle eşinin kalan cezasının Anayasanın 104/2-b maddesi uyarınca affedilmesi istemiyle Cumhurbaşkanına başvurduğu; Cumhurbaşkanlığınca, hükümlünün durumunun değerlendirilmek üzere, başvuru dilekçesinin Adalet Bakanlığına gönderildiği; Adalet Bakanlığınca davacının eşinin hastalığının Anayasanın 104/2-b maddesi kapsamında olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan görüş istenildiği, 9.11.2005 tarih ve … sayılı raporda, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/1. maddesi gereğince cezanın infazına sağlık kurumunda devam edilebileceğinden, Anayasanın 104/2-b maddesinin uygulanmasına gerek bulunmadığına karar verildiği, bunun üzerine davalı idarenin 22.12.2005 tarih ve … sayılı işlemle, Adli Tıp Kurumunun raporunu gerekçe göstererek başvuruyu reddettiği; davacının, 1.2.2006 tarihli dilekçelerle yeniden Cumhurbaşkanlığına ve Adalet Bakanlığına başvurarak, eşinin cezasının Anayasanın 104/2-b maddesi uyarınca affedilmesini istediği; Adalet Bakanlığınca, 16.2.2006 tarih ve … sayılı dava konusu işlemle; daha önceki başvuru hakkında 22.12.2005 tarih ve 55254 sayılı işlemle bilgi verildiği ve yeni başvurunun konusunun da aynı olduğu gerekçesiyle bu aşamada Bakanlıkça yapılacak bir işlemin bulunmadığı belirtilerek istemin reddedildiği; Cumhurbaşkanlığına verilen dilekçenin ise, 15.2.2006 tarih ve 729 sayılı yazı ekinde, konunun değerlendirilmesi amacıyla Adalet Bakanlığına gönderildiği; gönderilen bu yazı üzerine, Bakanlığa sunulan 1.2.2006 tarihli dilekçenin aynısı olduğu belirtilerek, önceki dilekçe üzerine işlem yapıldığından, dosyasında saklanmasına karar verilerek, davacıya herhangi bir cevap verilmediği, davacı tarafından da 16.2.2006 tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açıldığı görülmektedir.
Hükümlülerin, Anayasanın 104/2-b maddesi kapsamında sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle cezalarının Cumhurbaşkanı tarafından affedilmesi istemini içeren başvurularının, öncelikle Adalet Bakanlığı’na veya Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılacağı; bunun üzerine durumun sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali oluşturup oluşturmadığı yolunda tam teşekküllü Devlet hastanesinden sağlık kurulu raporu alınarak bu raporun Adli Tıp Kurumuna gönderileceği ve rahatsızlığın sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali oluşturup oluşturmadığı yolunda görüş alınacağı; bu raporların Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderileceği; hükümlünün durumunun sürekli hastalık, sakatlık ve kocama halini oluşturması durumunda af başvurusu konusunda nihai karar verilmek üzere raporlarla birlikte, bilgi ve belgelerin Adalet Bakanlığınca Cumhurbaşkanlığına sunulacağı; buna karşın, Adli Tıp Kurumu raporunda hükümlünün sürekli hastalık, sakatlık ve kocama derecesinde hastalığı bulunmadığının belirtilmesi durumunda bilgi ve belgelerin Cumhurbaşkanlığına gönderilmeyerek, af başvurusunun yerinde görülmediğine davalı idarece karar verileceği açık olup, bugüne kadarki uygulamanın da bu yönde olduğu bilinmektedir.
Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın yukarıda sözü edilen 104/2-b maddesindeki “özel af” yetkisini, koşulları taşısalar bile her başvuru sahibi hükümlü için kullanmak zorunluluğu bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, Cumhurbaşkanı bu konuda mutlak bir takdir yetkisine sahip iken; Adalet Bakanlığı, koşulları taşıyan her başvuruyu, yukarıda özetlenen Genelgedeki prosedüre uygun olarak, Cumhurbaşkanı’nın takdirine sunma konusunda “bağlı yetki” içindedir.
Anayasanın 104/2-b maddesi uyarınca cezaların affedilmesi istemiyle yapılan başvurular üzerine, hükümlünün sağlık durumunun, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama derecesinde olup olmadığına ilişkin olarak davalı idarece yapılan değerlendirme sonucunda, hükümlünün durumunun Anayasanın 104/2-b maddesi kapsamında olmadığının anlaşılması halinde, elde edilen bilgi ve belgelerin, af istemi hakkında nihai kararı vermeye yetkili olan Cumhurbaşkanı’nın takdirine sunulmak üzere Cumhurbaşkanlığına gönderilmeyerek, af başvurusunun davalı idarece reddedilmesine ilişkin işlem; ilgililerin hukuki durumunu etkileyen, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte bir idari işlem olduğundan, bu işlemlere karşı açılan davanın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, davacının eşinin cezasının sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle affedilmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen temyize konu idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüyle … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yürütmenin durdurulması istemi hakkında herhangi bir karar verilmediğinden … YTL yürütmenin durdurulması harcının davacıya iadesine, yeniden karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine 19.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.