Danıştay Kararı 10. Daire 2006/5584 E. 2007/2233 K. 25.04.2007 T.

10. Daire         2006/5584 E.  ,  2007/2233 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2006/5584
Karar No: 2007/2233

Temyiz Eden (Davalı) :Maliye Bakanlığı-ANKARA
Karşı Taraf (Davacı) :…
Vekili :…
İstemin Özeti : Davacı siyasi partiye 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı ve Ek 1 inci maddeleri uyarınca 2006 yılı Devlet yardımının, 2006 Mali Yılı Bütçe Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2006 tarihinden itibaren 10 gün içerisinde ödenmemesi üzerine, 2006 yılı Devlet yardımının ödenmesi isteğiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 7.3.2006 tarih ve 3338 sayılı davalı idare işleminin iptali ve ödenmeyen Devlet yardımının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan dava sonucunda … İdare Mahkemesince; dava konusu işlemin iptali ve ödenmeyen Devlet yardımının davanın açıldığı 13.3.2006 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, davalı idarece temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi:…
Düşüncesi : Anayasanın 68 inci maddesinin son fıkrasında,siyasi partilere Devletin yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapacağı, partilere yapılacak yardımın tabi olduğu esasların kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nda siyasi partilere yapılacak Devlet yardımı, bu yasanın Ek-1 ve Geçici 16 ncı maddelerinde düzenlenmekte iken; 7.5.2005 tarih ve 25808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 2 nci maddesi uyarınca yayımlandığı tarihte yürürlüğe giren 5341 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle, 2820 sayılı Yasanın davacı partiye Devlet yardımı yapılmasının dayanağı olan Geçici 16 ncı madde, Yasanın yayım tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmıştır.Yasanın yürürlüğünü sürdüren Ek 1 inci maddesinde ise, siyasi partilere Devlet yardımı, son milletvekili seçiminde 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 33 üncü maddesindeki genel barajı aşmak veya toplam geçerli oyların en az % 7’sinden fazla oy almış olmak şartlarına bağlanmıştır.Dolayısıyla ancak bu şartları taşıyan partilerin seçimde aldıkları oylarla orantılı şekilde her yıl Devlet yardımı alacakları kurala bağlanmış, diğer partiler Devlet yardımından mahrum bırakılmış bulunmaktadır.
Daha önce Anayasada siyasi partilere Devlet yardımı yapılacağına ilişkin herhangi bir açık hüküm yokken, 1995 yılında 4121 sayılı yasa ile yapılan Anayasa değişikliğiyle, siyasi partilere Devlet yardımı yapılacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Anayasanın 68inci maddesinin son fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle, siyasi partilere Devletin yardımının miktarının yeterli düzeyde olacağı ve yardımın hakça yapılacağı kurala bağlanmıştır. Bu kuralla yasayla yapılacak düzenlemenin sınırı belirlenmiştir. Yardımın tabi olduğu esasların kanunla düzenleneceği hükmü, yapılacak yardımın miktarına ve yardımın partiler arasında nasıl dağıtılacağına ilişkindir.Anayasanın bu açık hükmüne göre Devlet, konulacak objektif kriterlere göre, az veya çok bütün siyasi partilere yardım yapmakla yükümlüdür.Hiçbir siyasi parti Anayasada açıkça öngörülmüş haller dışında, yardımdan tamamen mahrum bırakılamaz. Anayasa koyucu partilere Devlet yardımı yapılacağını belirtmekle de yetinmemiş, yardımın miktarına ve partiler arasında dağıtımına ilişkin esasları da belirlemiştir. Yardımın yeterli düzeyinin tesbiti ve dağıtımın hakça yapılması; buna ilişkin objektif ölçütlerin ortaya konulmasını gerektirmektedir.Bu da tabii ki yasayla düzenlenecektir.Yasa koyucunun Ek-1 inci maddede kullandığı objektif ölçüt siyasi partilerin son seçimde almış oldukları oy oranıdır. Yardımın objektif ölçütlerini ortaya koyup düzenlemeyi yapmak yasa koyucunun görevidir.Yasa koyucu tarafından Geçici 16 ncı maddede, sırf Devlet yardımı almak için kötü niyetli bazı kişilerce yeni siyasi parti kurulabileceği dikkate alınarak ve bunun önüne geçilebilmek amacıyla, Mecliste belirli sayıda milletvekili bulundurma ve seçimlere girme hakkını elde edecek şekilde teşkilatlanmasını tamamlamış olma şartlarını birlikte aramıştır. Yasa koyucunun objektif kriterleri koyarken siyasal partilerin demokrasinin temel kurumları olduğunu ve görecekleri fonksyonları dikkate alarak hakça dağıtım için başka tercihlere yönelebileceği, hatta demokrasilerin azınlıkta olan fikir ve partilerin çoğunluk olabilme yollarının açık tutulduğu çoğulcu rejimler olduğu dikkate alınarak, Ek-1 inci maddede öngörülen çok oy alana çok yardım verilmesi ilkesinin tam tersine, az oy alanlara daha yüksek oranda yardım öngürülebilmesi de mümkündür. Önemli olan yapılacak düzenlemenin objektif ve hakça olmasıdır.Bazı Avrupa ülkelerinde oy oranına göre yardım yapılırken, belli bir oyu alamayan siyasi partilere de maktu bir miktar Devlet yardımı yapılmaktadır.Ülkemizde, Devlet yardımı Anayasal güvenceye bağlanmamış iken önce 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’na 1984 yılında 3032 sayılı Yasa ile eklenen Ek-1 inci maddeyle, seçimde genel barajı aşmış partiler için öngörülmüş, 1987 yılında 3349 sayılı yasa ile, geçici 11 inci maddede yapılan değişiklikle, daha önce yapılmış olan seçimlere katılmamış olan, ancak partilerinden ayrılan milletvekillerince ve birleşmeler sonucu kurularak Mecliste grup kurabilen … Parti’ye Devlet yardımı yapılması imkanı sağlanmış, Anayasa Mahkemesince bu düzenleme Anayasaya uygun bulunarak iptal istemi reddedilmiş, 1988 yılında 3470 sayılı Yasa ile Ek-1 nci maddeye yapılan eklemeyle, barajı aşamamakla birlikte % 7’den fazla oy alan partilere de yardım imkanı sağlanmış, Anayasa Mahkemesince bu düzenleme de Anayasaya uygun bulunarak iptal istemi reddedilmiş, daha sonra 1990 yılında 3673 sayılı yasayla, Geçici 16 ncı madde yürürlüğe girmiş, 1992 yılında da, 19 milletvekiline sahip … Partisi’nin hiç yardım alamadığından ve … Partinin ise çok az yardım alabildiğinden bahisle adaletsizlikleri gidermek gerekçesiyle 3789 sayılı yasayla Geçici 16 ncı madde son şeklini almış, 29.4.2005 tarih ve 5341 sayılı Yasayla yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu durumda 7.5.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5341 sayılı Yasanın yayım tarihi itibariyle, geçerli oyların en az % 7 sini alamamış olan partiler Devlet yardımından mahrum bırakılmış bulunmaktadır.Anayasa gereğince “yeterli düzeyde ve hakça mali yardım” ın usul ve esaslarını yasayla belirlemekle görevli olan yasama organı, siyasi partilere devlet yardımı yapılmasının şartlarını daha da daraltan bir düzenleme yapmıştır.Yapılan düzenlemenin yarattığı sonuç Anayasanın 68 inci maddesine aykırı olduğu gibi demokratik devlet ilkesine de aykırıdır. Geçici 16 ncı maddenin kendisinin zaten Anayasanın aradığı kriterler yönünden yeterli olmadığı veya 2820 sayılı yasanın Ek-1 inci maddesindeki düzenlemeye uygun olmadığı düşünülebilirse de, bu taktirde yapılacak şeyin sadece mecliste oluşan iki muhalefet partisinin yardım almasının dayanağının kaldırılması ve böylece Devlet yardımından mahrum bırakılmaları olmayıp, Anayasaya uygun olan diğer düzenlemelerin de yapılmasıdır. Zira bu uyuşmazlıkta uygulanacak diğer yasa kuralı olan, 2820 sayılı Yasanın Ek-1 inci maddesinde yeralan düzenleme de , yardımın seçimde en az %7 oy almak şartına bağlanmış olması nedeniyle, başlı başına Anayasanın 68 inci maddesine ve demokratik devlet ilkesine ilişkin düzenlemelerine aykırıdır. 2820 sayılı Yasanın Ek-1 inci maddesine 3470 sayılı Yasayla giren en az %7 oy alanlara da yardım yapılacağına ilişkin hüküm Anayasa Mahkemesinin 6.7.1989 tarih ve E:1988/39 K:1989/29 sayılı kararıyla Anayasaya uygun bulunmuş ise de; 3470 sayılı Yasa, o tarih itibariyle Ek-1 inci maddede yardım için öngörülen “barajı aşmış olmak” şartını yumuşatarak Devlet yardımı yapılmasını kolaylaştıran ve daha genişleten bir düzenlemedir. Daha da önemlisi o tarih itibariyle siyasi partilere Devlet yardımı yapılmasını öngören açık bir düzenlemenin bulunmuyor olmasıdır. 1995 yılında 4121 sayılı yasa ile yapılan Anayasa değişikliğiyle, Anayasanın 68 inci maddesinin son fıkrasına, siyasi partilere Devletin yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapacağı hükmü getirildiğinden, Ek- 1 inci maddedeki düzenleme de yukarıda açıklanan sebeplerle Anayasaya aykırı hale gelmiş durumdadır. Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin demokratik bir devlet olduğu, 5 inci maddesinde Devletin demokrasiyi korumakla görevli bulunduğu, 68 inci maddesinde Devletin partilere “yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapacağı” kurala bağlanmış olduğundan; mecliste temsil edilip yardım alamayan diğer siyasi partilere de aradığı koşulları taşıma durumuna göre yardım yapılmasını öngören Geçici 16 ncı maddeyi yürürlükten kaldıran 5341 sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile % 7′ den az oy alan partilere devlet yardımı öngörmeyen 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Ek 1 inci maddesinin Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılarak iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği düşünülmektedir.
Anayasaya aykırılık görüşünün heyetçe yerinde görülmeyerek işin esasının incelenmesine geçilmesi halinde;
Hak, en genel tanımıyla hukuken tanınan ve korunan menfaattir.Bu nedenle hakkın, anayasa ve kanun gibi hukuk kurallarına dayalı olması gerektiği açıktır.
7.5.2005 tarih ve 25808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 2 nci maddesi uyarınca yayımlandığı tarihte yürürlüğe giren 5341 sayılı Yasanın 1 inci maddesi, 2820 sayılı Yasanın davacı partiye Devlet yardımı yapılmasının dayanağı olan Geçici 16 ncı maddeyi Yasanın yayım tarihi itibariyle yürürlükten kaldırdığından, davacı partiye bu tarihten sonraki yıllar için Devlet yardımı yapılmasının yasal dayanağı kalmamıştır.
Davacı siyasi partinin 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı maddesi uyarınca Devlet yardımından yararlandırılması isteğiyle başvuru yaptığı 1.4.2005 tarihi itibariyle, Yasanın Geçici 16 ncı maddesindeki koşulların sağlanarak, objektif hukuk kuralının davacı parti hakkında kendiliğinden uygulanacak hale geldiği, dolayısıyla davacı için 2005 yılı sonuna kadar kişiselleşerek kazanılmış hak doğduğu tartışmasızdır.
Nitekim, davacı siyasi partinin 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı maddesi uyarınca Devlet yardımından yararlandırılması isteğiyle 1.4.2005 tarihinde yaptığı başvuru üzerine, davacı partinin geçici 16.maddede aranılan koşulları taşımaya başladığı tarihten, Geçici 16 ncı maddenin yürürlükten kaldırıldığı 7.5.2005 tarihine kadar, gün sayısı üzerinden hesap yapılarak 715.683-YTL yardım ödenmesi yolunda tesis edilen 26.5.2005 tarih ve 75 sayılı davalı idare işleminin, ödemenin eksik yapıldığından bahisle iptali ve ödenmeyen Devlet yardımının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle … İdare Mahkemesinde açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptali ve işlem nedeniyle yoksun kalınan Devlet yardımının davanın açıldığı 23.6.2005 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi yolunda verilen karar Dairemizce hukuka uygun bulunarak onanmıştır.
Ancak, siyasi partilere yardımın yıl esas alınarak yapılması ve davacı partinin Devlet yardımı almasına dayanak oluşturan Geçici 16 ncı maddenin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin yasada açıkça, Geçici 16 ncı madde hükmünden yararlanan siyasi partilerin Hazine yardımından yararlanmaya devam edecekleri yolunda geçici bir hükme de yer verilmemiş olması nedeniyle, davacı Siyasi Partinin 2006 yılı için de kazanılmış hakkı bulunduğu yolundaki iddiasının hukuki geçerliliği olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Belirtilen nedenlerle Anayasaya aykırılık nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği, bu görüşümüz yerinde görülmezse uyuşmazlık yürürlükte bulunan hükümlere göre sonuçlandırılacağından, temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı maddesini yürürlükten kaldıran 5341 sayılı Yasa ile 2820 sayılı Yasanın Ek 1 inci maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına Üye …’ın ; Anayasanın 68 inci maddesinin son fıkrasında, siyasi partilere Devletin yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapacağının hükme bağlandığı,7.5.2005 tarih ve 25808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5341 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin, 2820 sayılı Yasanın davacı partiye Devlet yardımı yapılmasının dayanağı olan Geçici 16 ncı maddeyi Yasanın yayım tarihi itibariyle yürürlükten kaldırdığı,siyasi partilere Devlet yardımı yapılmasına ilişkin olarak 2820 sayılı Yasada yürürlüğünü sürdüren diğer düzenlemenin ise, Yasanın Ek 1 inci maddesinde yer aldığı,bunda ise, yardımın; seçimde barajı aşmak veya toplam geçerli oyların en az % 7′ sinden fazla oy almış olmak şartlarına bağlandığı, dolayısıyla bu şartları taşımayan partilerin Devlet yardımından mahrum bırakıldığı, Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin demokratik bir devlet olduğu, 5 inci maddesinde Devletin demokrasiyi korumakla görevli bulunduğu, 68 inci maddesinde siyasi partilerin demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu, Devletin partilere “yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapacağı” kurala bağlanmış olduğundan; 5341 sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile % 7 den az oy alan partilere devlet yardımı öngörmeyen 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Ek 1 inci maddesinin Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılarak iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği yolundaki karşı oyu ile karar verilmek suretiyle işin esasına geçildi, gereği görüşüldü :
Dava, davacı siyasi partiye 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı ve Ek 1 inci maddeleri uyarınca 2006 yılı Devlet yardımının, 2006 Mali Yılı Bütçe Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2006 tarihinden itibaren 10 gün içerisinde ödenmemesi üzerine, 2006 yılı Devlet yardımının ödenmesi isteğiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 7.3.2006 tarih ve 3338 sayılı davalı idare işleminin iptali ve ödenmeyen Devlet yardımının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Ek-1 ve Geçici 16 ncı maddelerine göre,Geçici 16 ncı maddesinde öngörülen Devlet yardımının, seçimlere girme hakkını elde edecek şekilde teşkilatlanma ve en az 3, 10 ve 10 dan fazla milletvekiline sahip olma şartlarının kaybedilmemesi koşuluyla yapılacak ilk milletvekili seçimine kadar her yıl genel bütçe kanununun yürürlüğe girmesini müteakip 10 gün içinde ödenmesi zorunluluğu bulunduğu, Anayasanın 77.maddesinde düzenlenen, T.B.M.M. seçimlerinin beş yılda bir yapılacağı ve bu süre dolmadan seçimlerin yenilenebileceğine ilişkin hüküm uyarınca beş yıllık sürenin bitimi olan Kasım 2007 veya yenilenen seçim tarihine kadar bu haktan yararlanması gerektiği, Geçici 16 ncı madde kapsamındaki Devlet yardımına, bu hükmün yürürlükte olduğu 1.4.2005 tarihinde hak kazanan siyasi partinin hukuksal durumuna sonradan yürürlüğe konulan yasanın uygulanma yeteneği bulunmadığı, davacı partinin 2820 sayılı yasanın Geçici 16 ncı maddesindeki koşulları sağladığı andan itibaren Devlet yardımının bu parti için kişisel alacak niteliğine dönüştüğü ve hukuk düzeni tarafından korunması gereken bir hak haline geldiği,bu durumda, hakedilen Devlet yardımının seçim dönemi bitene kadar davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığından, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ve işlem nedeniyle yoksun kalınan Devlet yardımının davanın açıldığı 13.3.2006 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan mahkeme kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 68 inci maddesinin son fıkrasında, Devletin siyasi partilere yardım yapacağı, siyasi partilere yapılacak yardımın tabi olduğu esasların kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun “Devletçe yardım” başlıklı Ek 1 inci maddesinde, “Yüksek Seçim Kurulunca son milletvekili genel seçimlerine katılma hakkı tanınan ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 33 üncü maddesindeki genel barajı aşmış bulunan siyasi partilere her yıl Hazineden ödenmek üzere o yılki genel bütçe gelirleri “(B) Cetveli” toplamının beşbinde ikisi oranında ödenek mali yıl için konur.
(Değişik birinci cümle: 12/8/1999 – 4445/2 md.)Bu ödenek, yukarıdaki fıkra gereğince Devlet yardımı yapılacak siyasi partiler arasında, bu partilerin genel seçim sonrasında Yüksek Seçim Kurulunca ilan edilen toplam geçerli oy sayıları ile orantılı olarak bölüştürülmek suretiyle her yıl ödenir. Bu ödemelerin o yılki genel bütçe kanununun yürürlüğe girmesini takiben on gün içinde tamamlanması zorunludur.
Bu yardım sadece parti ihtiyaçları veya parti çalışmalarında kullanılır.
(Ek fıkralar: 7/8/1988 – 3470/1 md.)Milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların % 7’sinden fazlasını alan siyasi partilere de Devlet yardımı yapılır. Bu yardım en az Devlet yardımı alan siyasi partinin ikinci fıkra gereğince almış olduğu yardım ve genel seçimlerde aldığı toplam geçerli oy esas alınarak kazandıkları oyla orantılı olarak yapılır. Ancak bu yardım üçyüzelli milyon liradan az olamaz. Bunun için her yıl Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesine yeterli ödenek konulur.
Yukarıdaki fıkralarda öngörülen yardım miktarları; bu yardımdan faydalanabilecek siyasi partilere, milletvekili genel seçiminin yapılacağı yıl üç katı, mahalli idareler genel seçim yılı için iki katı olarak ödenir. Her iki seçim aynı yıl içerisinde yapıldığında bu ödemenin miktarı üç katı geçemez. Bu fıkra gereğince yapılacak katlı ödemeler, Yüksek Seçim Kurulunun seçim takvimine dair kararının ilanını izleyen 10 gün içinde yapılır.
(Ek fıkra: 12/8/1999 – 4445/21 md.) Bu Kanunun 76 ncı maddesi hükmü dairesinde gelirleri Hazineye irad kaydedilen ve taşınmaz malları Hazine adına tapuya tescil edilen siyasi partilere, bu madde gereğince yapılacak Devlet yardımından, Hazineye irad kaydedilen gelirin Hazine adına tapuya tescil edilen taşınmazların toplam değerinin iki katı indirilir. ” hükümlerine yer verilmiştir.
29.4.2005 tarih ve 5341 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan Geçici Madde 16′ da; “Türkiye Büyük Millet Meclisinde 10 veya daha fazla milletvekili bulunup da Devlet yardımı alamayan ve seçimlere girme hakkını elde edecek şekilde teşkilatlanmasını tamamlamış siyasi partilere, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, Siyasi Partiler Kanununun “Ek Madde 1″ de öngörülen esaslar dairesinde en az Devlet yardımı alan siyasi partiye yapılan yardım kadar Devlet yardımı yapılır. Bu partilerin 10’dan az olmakla birlikte en az 3 veya daha fazla milletvekiline sahip olmaları halinde kendilerine en az Devlet yardımı alan siyasi partiye yapılan yardımın 1/4’ü tutarında Devlet yardımı yapılır. ” hükmü yer almaktadır.
7.5.2005 tarih ve 25808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5341 sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “22.4.1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun geçici 16 ncı maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.” hükmüne yer verilirken, anılan Kanunun 2 nci maddesinde, bu Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Dava dosyasının, Dairemizin E:2006/5605 sayılı dosyasıyla birlikte incelenmesinden; … Partisi (…) nin 10.11.2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde % 5,13 oranında oy alması nedeniyle genel barajı aşamadığı ve bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilemediği, daha sonra, 17.3.2005 tarihinde 3 milletvekili, 1.4.2005 tarihinde ise, 10 milletvekili ile temsil edilir duruma geldiği, davacı parti tarafından 1.4.2005 tarihli dilekçeyle Maliye Bakanlığına başvurularak, 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı maddesi uyarınca Devlet yardımından yararlandırılmanın istenildiği, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından 6.4.2005 tarihli yazı ile partinin Geçici 16 ncı madde şartlarını taşıyıp taşımadığının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Yüksek Seçim Kurulu’ndan araştırıldığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 12.4.2005 tarihli yazısıyla, partinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmeye başlandığı milletvekili sayılarının ve tarihlerinin bildirildiği, Yüksek Seçim Kurulu’nun 18.4.2005 tarihli yazısıyla da, 16.4.2005 tarih ve 204 sayılı kararlarıyla, … Partisinin 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı maddesinde öngörülen, siyasi partilerin seçimlere girme hakkını elde edecek şekilde teşkilatlanmasını 1.4.2005 tarihi itibariyle 81 ilde tamamlamış olduğuna karar verilerek, anılan Kanunun Ek-1 inci maddesi uyarınca Devletçe yardım koşullarının oluşup oluşmadığının Maliye Bakanlığınca değerlendirilmesi gerektiğinin bildirildiği, 7.5.2005 tarih ve 25808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5341 sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Geçici 16 ncı maddesinin aynı tarihte yürürlükten kaldırıldığı, bunun üzerine, davalı idare tarafından, 26.5.2005 tarih ve … sayılı dava konusu işlemle, davacı partinin Geçici 16 ncı maddede aranılan koşulları taşımaya başladığı tarihten, Geçici 16 ncı maddenin yürürlükten kaldırıldığı 7.5.2005 tarihine kadar gün sayısı üzerinden hesaplama yapılarak 715.683-YTL yardım yapıldığı, daha önceki yıllarda, … Partisine, … Partisine, … Partisine, yardımı hakettikleri tarihten başlayarak yıl sonuna kadar olan dönem için Geçici 16 ncı maddeye göre yardım yapıldığı, … Partisi tarafından anılan yardım miktarının eksik hesaplandığı ve kazanılmış hakları bulunduğu iddiasıyla … İdare Mahkemesinde dava açıldığı, anılan dava devam ederken, davacı siyasi partiye 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı ve Ek 1 inci maddeleri uyarınca 2006 yılı Devlet yardımının bütçe kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2006 tarihinden itibaren 10 gün içerisinde ödenmemesi üzerine, davacı tarafından 2006 yılı Devlet yardımının ödenmesi isteğiyle 6.3.2006 tarihinde yapılan başvurunun reddine ilişkin 7.3.2006 tarih ve … sayılı davalı idare işleminin iptali ve ödenmeyen Devlet yardımının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle, yine kazanılmış hakları bulunduğu ileri sürülerek, bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından kanunların uygulanmasına ilişkin temel ilkelerle, hak ve kazanılmış hakka ilişkin ilkelerin irdelenmesi gerekmektedir.
Hak, en genel tanımıyla hukuken tanınan ve korunan menfaattir.Bu nedenle hakkın, anayasa ve kanun gibi hukuk kurallarına dayalı olması gerektiği açıktır.
Yasama organınca çıkartılan nesnel, soyut, genel ve sürekli nitelikteki hukuk kuralları olan yasalar; objektif hukuk alanında yeni bir durum yaratan, veya varolan durumları düzenleyen veya ortadan kaldıran kural işlemlerdendir. Yasalar, ilke olarak yürürlüğe girmeleriyle birlikte derhal uygulanır. Yasalarda yürürlüğe girmeleri için açıkça bir zaman öngörülmüşse, o tarihte yürürlüğe girecekleri ve sonraki olaylara uygulanacakları tartışmasızdır.
Eski yasayı yürürlükten kaldıran yeni yasa ile objektif hukuk alanında gerçekleşecek değişiklik, hukuki durumu etkileyerek, mevcut durumlara son verecek ve ileride doğacak sonuçları ortadan kaldıracaktır.
Yürürlükten kaldırılan yasa zamanında, yasanın uygulanmasından doğan ve anılan yasanın doğurmuş olduğu genel hukuki durumun verdiği yetkiye dayanılarak yapılmış olan diğer işlemlerle, bunlardan doğan diğer kişisel sonuçların geçerli kalacağı tabiidir.
Eski yasa zamanında uygulanması başlayan ve devam etmekte olan işlerde, eski yasa hükümlerinin uygulanmasına devam edilebilmesi, yeni yasada bunu öngören açık bir düzenleme bulunmasına bağlıdır.
Sonuç itibariyle, objektif hukuksal sonuçlar doğuran kural işlemlerden olan yasaların, yürürlüğe girmeleriyle, artık getirdikleri düzenlemenin öngördüğü hukuksal düzen geçerli olacağından, yeni düzenlemede açıkça korunmadıkları sürece, önceki yasada öngörülen hakların, ileriye yönelik etkisinin hukuken korunmaya devam etmesi olanaksızdır.
Doktrinde ve yargı içtihatlarında, kazanılmış hak, objektif bir hukuk kuralının ilgili kişi hakkında uygulanması veya uygulanacak hale gelmesi, böylece objektif ve genel hukuki durumun kişisel bir işlemle özel hukuki duruma dönüşmesi olarak tanımlanmaktadır.Anayasa Mahkemesinin 3.4.2001 tarih ve E:1999/50 K:2001/67 sayılı ve11.6.2003 tarih ve E:2001/346 K:2003/63 sayılı kararında belirtildiği üzere, “kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak haline dönüşmüş haktır. Bir statüye bağlı olarak ileriye dönük, beklenen haklar ise bu nitelikte değildir.” . Anayasa Mahkemesine göre, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için; 3.7.1986 tarih ve E:1986/3 K:1986/15 sayılı kararında belirtilen “kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın ya da borcun yeni yasadan önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekir.” ibaresinde ve 8.10.1991 tarih ve E:1991/9 K:1991/36 sayılı kararında yer alan, “Ancak, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın yeni yasadan önceki yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla eylemli biçimde elde edilmiş olması aranır.” ibaresinde ifade edildiği üzere ; hakkın edinildiği anda yürürlükte olan kurallara uygun şekilde ve bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekmektedir.
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun “Devletçe yardım” başlıklı Ek 1 inci maddesinde, partilere Devlet yardımının ödenmesi yıllık esasa bağlanmıştır. Bu maddenin birinci fıkrasında, son milletvekili genel seçiminde genel barajı aşmış bulunan siyasi partilere, anılan maddenin üçüncü fıkrasında da, milletvekili genel seçiminde toplam geçerli oyların % 7′ sinden fazlasını alan siyasi partilere, kazandıkları oyla orantılı olarak yardım yapılacağı öngörülmüştür.
Davacı siyasi partinin Devlet yardımı almasına dayanak oluşturan ve 29.4.2005 tarih ve 5341 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmış bulunan Geçici Madde 16′ da, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 10 veya daha fazla milletvekili bulunup da Devlet yardımı alamayan ve seçimlere girme hakkını elde edecek şekilde teşkilatlanmasını tamamlamış siyasi partilere, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, Siyasi Partiler Kanununun “Ek Madde 1” de öngörülen esaslar dairesinde en az Devlet yardımı alan siyasi partiye yapılan yardım kadar Devlet yardımı yapılacağı öngörülmüştür.
7.5.2005 tarih ve 25808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5341 sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 1. maddesiyle, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Geçici 16 ncı maddesi, 5341 sayılı yasanın 2.maddesi uyarınca 7.5.2005 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır.Anılan Yasada Geçici 16 ncı madde hükmünden yararlanan siyasi partilerin Hazine yardımından yararlanmaya devam edecekleri yolunda geçici bir hükme de yer verilmemiştir.
Davacı siyasi partinin 2820 sayılı Yasanın Geçici 16 ncı maddesi uyarınca Devlet yardımından yararlandırılması isteğiyle başvuru yaptığı 1.4.2005 tarihi itibariyle, yürürlükte bulunan Geçici 16 ncı maddedeki koşulları sağlayarak, objektif hukuk kuralının davacı parti hakkında kendiliğinden uygulanacak hale geldiği, dolayısıyla mali yıl esas alınarak ödenen Devlet yardımının, davacı için hakedildiği bu tarihten itibaren 2005 yılı sonuna kadar kişiselleşerek 2005 yılı için kazanılmış hak haline geldiği tartışmasızdır.
Ancak, siyasi partilere yardımın yıl esas alınarak yapılması ve davacı partinin Devlet yardımı almasına dayanak oluşturan Geçici 16 ncı maddenin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin yasada açıkça, Geçici 16 ncı madde hükmünden yararlanan siyasi partilerin Hazine yardımından yararlanmaya devam edecekleri yolunda geçici bir hükme de yer verilmemiş olması nedeniyle, sonraki yıllarda Hazineden ödeme yapılmasının yasal dayanağı ve davacı Siyasi Partinin 2006 yılı için de kazanılmış hakkı bulunduğu yolundaki iddiasının hukuki geçerliliği olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, davanın reddi gerekirken, Devlet yardımının seçim dönemi bitene kadar bu parti için kişisel alacak niteliğine dönüştüğü gerekçesiyle aksi yönde verilen temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı Yasanın 49.maddesine uygun bulunan davalı idare temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, 25.4.2007 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU :

Dava konusu uyuşmazlığın çözümü için, davacı siyasi partinin 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Geçici 16 ncı maddesi ile kendisine tanınan Devlet yardımından yararlanma hakkının, 29.4.2005 tarih ve 5341 sayılı yasa ile gerçekleştirilen mevzuat değişikliği çerçevesinde, bu yasanın Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği 7.5.2005 tarihi itibarıyla ortadan kalkıp kalkmadığı, davacı siyasi partinin bu mevzuat değişikliğinden önce doğmuş ve hukuk düzenince korunması gereken bir kazanılmış hakkının bulunup bulunmadığı hususlarının irdelenmesi gerekmektedir. Bu çözüm de kazanılmış hak kavramı ve hakkın süjesi olarak siyasi parti kavramı irdelenerek yapılacaktır.
Kazanılmış hak kavramı öğretide şu şekilde tanımlanmaktadır. “Doğumu anında hukuka uygun olarak tamamlanmış ve böylece kişiye özgü, lehte sonuçlar doğurmuş, daha sonra mevzuat değişikliği ya da işlemin geri alınması gibi nedenlere rağmen hukuk düzenince korunması gereken haktır.” (OĞURLU, Yücel, İdare Hukukunda Kazanılmış Haklara Saygı ve Haklı Beklentiler Sorunu, Ankara 2003, s.28)
Kazanılmış haklara saygı, bireylerin hukuki güvenliğinin bir gereği olarak görüldüğü için, hukuk devletinin unsurlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlıkta, kazanılmış hakkın süjesi olan siyasi partinin hukuki güvenliğinin, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Geçici 16 ncı maddesi ile kendisine tanınan hakkın, yine yasada belirlenen koşulların kaybedilmemesi kaydıyla, o yasama dönemi boyunca korunması şeklinde anlaşılması gerekir. Çünkü siyasi partiler, ulusal iradenin gerçekleşmesine yasama faaliyetlerine katılarak katkıda bulunmak amacıyla kurulur ve faaliyetlerini sürdürürler. Ulusal iradenin oluşumunda ise yasama faaliyetinin ve dolayısıyla yasama döneminin esas alınması tabiidir. Anayasamızın 77 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri beş yılda bir yapılır.” hükmü de bu doğrultudadır. Siyasal partiler açısından “öngörülebilirlik” ve “belirlilik” ilkelerinin hayata geçirilebilmesi, kendilerine yasa ile tanınan hakkın o yasama dönemi için geçerli olmasını gerektirir.
Bir tüzel kişilik olarak siyasi partiler, gerçek kişilerden ve diğer tüzel kişililerden farklı bir biçimde değerlendirilmelidir. Siyasi partiler nihai amaç olarak iktidara gelerek yasama faaliyetine yön vermeyi seçmişlerdir. Siyasi partiler açısından amaç, bir sonraki genel seçime katılarak ulusal iradenin tecellisinde yasama organı içinde yer alarak katkıda bulunmaktır. Bunun için genel seçimlere katılarak başarılı olmaları gerekir. Dolayısıyla siyasi partiler açısından gelecek planları ve strateji belirlemesi yasama dönemi itibarıyla yapılır. Bu nedenle söz konusu Devlet yardımının yasama dönemi itibarıyla yapılması siyasi partiler açısından hayati bir önem taşımaktadır ve bir dahaki genel seçime kadar sürecek demokratik yarışın hakça olması açısından da gereklidir. Siyasi partilere Hazineden yapılan mali yardımın her yıl başında ve neredeyse otomatik sayılabilecek bir yöntemle bütçeden kaynak aktarılarak yapılıyor olması dava konusu uzlaşmazlıkta “kazanılmış hak” kavramının yasama dönemini kapsayıcı ve bu dönemle sınırlı olduğunu göstermektedir. Devlet yardımının ödenme biçimi kadar, bu hakkın süjesi durumunda olan siyasi partilerin niteliği de kazanılmış hakkın yasama dönemini kapsar şekilde anlaşılması gerektiğine işaret etmektedir. Ayrıca 2820 sayılı yasanın Ek 1 inci maddesinin beşinci fıkrasındaki “Yukarıdaki fıkralarda öngörülen yardım miktarları; bu yardımdan faydalanabilecek siyasi partilere, milletvekili genel seçiminin yapılacağı yıl üç katı, mahalli idareler genel seçim yılı için iki katı olarak ödenir. Her iki seçim aynı yıl içerisinde yapıldığında bu ödemenin miktarı üç katı geçemez. Bu fıkra gereğince yapılacak katlı ödemeler, Yüksek Seçim Kurulunun seçim takvimine dair kararının ilanını izleyen 10 gün içinde yapılır.” şeklindeki ifade de, yasa koyucunun bu yardımların yasama dönemi esas alınarak yapılacağını öngördüğünü ortaya koymaktadır. Aynı maddenin birinci ve ikinci fıkralarındaki, ödemenin her yıl bütçeye konulacak ödenekler çerçevesinde yıllık olarak yapılacağına yönelik düzenleme ise; bütçe kanunlarının yıllık olmasının doğal bir sonucudur ve dava konusu uzlaşmazlıkta kazanılmış hakkın, davacının 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Geçici 16 ncı maddesinde belirtilen Hazine yardımına hak kazanma koşullarını sağladığı tarihten başlamak üzere bir dahaki genel seçimlerin yapılacağı tarihe kadar olan dönemi kapsadığı tezini desteklemektedir.
Siyasi partilere Hazine yardımı yapılmasında şimdiye kadar gözlenen eğilim, kapsamın giderek genişletilmesi yönünde olmuştur. İlk düzenleniş biçiminde, son milletvekili genel seçimlerine katılma hakkı tanınan ve yüzde 10’luk genel oy barajını aşan partilere devlet yardımı öngörülmüşken, buna ek olarak;
– 3349 sayılı yasayla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan partilere,
– 3470 sayılı yasayla, genel seçimlerde toplam geçerli oyların yüzde 7’sinden fazlasını alan partilere,
– 3673 sayılı yasayla, seçimlere girme hakkını elde edecek biçimde örgütlenmesini tamamlamış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 10 ya da daha çok milletvekili bulunup da Devlet yardımı alamayan partilere,
– 3789 sayılı yasayla da, yine seçimlere girme hakkını elde edecek biçimde örgütlenmesini tamamlamış ve en az üç milletvekiline sahip olan partilere,
Devlet yardımı yapılmasına olanak sağlanmıştır.
Siyasi partilere yapılan Hazine yardımının yardım yapılacak siyasi partiler açısından kapsamının giderek genişletilmesi, Anayasamızın 68 inci maddesindeki “Siyasî partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve hakça malî yardım yapar.” hükmüyle ve demokratik ülkelerdeki uygulamalarla da büyük ölçüde uyumludur. 2820 sayılı yasanın Geçici 16 ncı maddesinin, 29.4.2005 tarih ve 5341 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmış olması ise, bu eğilimin tersine döndürülmesi anlamını taşımaktadır. Eğer, görülmekte olan uzlaşmazlıktaki şekilde, yeni yasa açıkca daha önceki hüküm çerçevesinde kazanılmış hakların kaldırıldığını belirtmemişse, daha önceki yasa çerçevesinde kazanılmış hakların, hukukun genel ilkeleri doğrultusunda korunduğu anlaşılmak gerekir. Çünkü yasa koyucu, daha önce belirli koşullarda kapsamını giderek genişlettiği bir hakkı daraltmakta, daha önce bu haktan yararlanan bazıları için bu hakkı ortadan kaldırmaktadır (bu görüş doğrultusunda örnek Danıştay kararları; İDDGK 18.3.1998 gün E:1987/12 K:1988/20, 1. Daire 27.10.1982 gün E:1982/211 K:1982/209). Yasa koyucunun 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Geçici 16 ncı maddesinin yürürlükte olduğu dönemde kazanılmış hakları kaldırdığını açıkca belirtmemiş olması, bu hakların saklı tutulduğu şeklinde anlaşılmalıdır. Bunun aksi yönündeki bir yorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluğu elinde bulunduran parti veya partilerin, demokratik bir yarışma olan ve başlamış bulunan seçim sürecine ilişkin kuralları değiştirerek azınlıktaki diğer partilere yapılacak devlet yardımını o seçim dönemi için fiilen engellemesi ve dolayısıyla bu partilerin bir sonraki seçime hazırlanamamaları ve sonuçta seçimde başarısız olmaları anlamına gelecektir ki, bunun ne Anayasamızla ne de demokratik hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığı açıktır. Dolayısıyla yasa koyucunun gerçekleştirilen mevzuat değişikliği ile içinde bulunulan yasama dönemini değil, bir sonraki yasama döneminde yapılacak Devlet yardımının şartlarını düzenlemeyi amaçladığı düşünülmektedir.
Öğretiye göre, kazanılmış hakkın doğumu için, ilgili düzenlemenin yürürlüğü döneminde bir hukuk kuralına uygun şekilde bir hukuki statünün bütün sonuçları ile edinilmesi, ilgililer lehine doğan hukuki durumların ortaya çıkması gerekir. Yani söz konusu hakkın hukuk düzeni tarafından korunmaya değer bir aşamaya gelmesi, o hakkın kazanılmış hak olarak değerlendirilebilmesi için zorunludur. Önümüzdeki uyuşmazlıkta 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Geçici 16 ncı maddesinin yürürlüğü döneminde davacı siyasi parti için hukuk düzeni tarafından korunmaya değer bir hak doğmuştur: Koşulları taşıdığı sürece bir dahaki genel seçime kadar her yıl bütçeden, ölçütleri önceden belli bir yöntemle hesaplanan tutarda Hazine yardımı almak. Hazine yardımı almaya hak kazanan siyasi parti statüsü, yargı kararlarında da aranan “tamamlanmış hukuki statü” anlamına gelmektedir. Hukuka uygun bir şekilde bir statüye girmek (bir statüyü kazanmış olmak) işlemin tamamlanmış olduğunun açık göstergesidir. Bunun yanında ek olay ve olguları aramak hakkı daraltıcı bir yorum anlamına gelecektir. Yine çeşitli yargı kararlarında vurgulandığı şekliyle “kazanılmış hakkın yeni düzenlemeden önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması” kuralı, bu uyuşmazlıkta yasama döneminin tamamı için hak sahibi siyasi parti adına Hazine yardımı tahakkuk ettirilmiş olmasını gerektirmez. Çünkü ödemeler bütçeden yapılmaktadır ve bütçeler yıllık olarak hazırlanmaktadır. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun Ek 1 inci maddesinin yukarıda aktarılan birinci ve ikinci fıkrasındaki “yıllık ödeme” ifadeleri de bütçelerin yıllık olması ilkesinin zorunlu bir yansımasıdır.
Hukuk devleti, yürürlüğü sırasında bir hukuk kuralına uygun bir şekilde, sonuçları ile birlikte kesin ve tam olarak elde edilen hakların korunmasını amaçlamaktadır. 2820 sayılı yasanın Geçici 16 ncı maddesi yürürlükte olduğu sırada, gerekli koşulları taşıyan siyasi partilere “sonuçları ile birlikte kesin ve tam olarak elde edilen” haklar sağlamıştır. Yukarıda aktarılan kazanılmış hak tanımı uyarınca, 29.4.2005 tarih ve 5341 sayılı yasa ile gerçekleştirilen mevzuat değişikliğine rağmen, hukuk devletinin bu hakları koruması zorunludur. Bu nedenlerle davalının temyiz istemin reddi ile temyize konu mahkeme kararının onanması gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.