Danıştay Kararı 10. Daire 2005/9252 E. 2007/3211 K. 11.06.2007 T.

10. Daire         2005/9252 E.  ,  2007/3211 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2005/9252
Karar No: 2007/3211

Temyiz Eden (Davalı) : İçişleri Bakanlığı -ANKARA
Karşı Taraf ( Davacı ) : …
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesince davanın kabulü yolunda verilen … tarih, E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Cevap verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; 8.1.1991 tarihinde davacıya ait … plaka numaralı yolcu otobüsünün, … İli, … İlçesi, … Köyü’ne doğru seyir halinde iken … terör örgütü mensupları tarafından durdurularak içindeki yolcuların indirilmesinden sonra ateşe verilmesi sonucu tamamen yanması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 35.000.000 TL zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacıya ait olan ve olay tarihinde davacının sevk ve idaresinde bulunan yolcu otobüsünün yasadışı terör örgütü mensuplarınca yakıldığı, olayın herhangi bir kişisel husumete veya davacının kişisel kusuruna dayanmadığı hususlarının sabit olduğu, dolayısıyla tamamen Devletin bir bireyi olması sebebiyle meydana gelen olay sonucu zarara uğrayan davacının bu zararının, sosyal risk ilkesi uyarınca tazmini gerektiği, buna göre davacının başvurusu üzerine … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… İş sayılı dosyası ile olay mahallinde yaptırılan tespit sonucu düzenlenen ve hükme esas alınabilecek nitelikte bulunan bilirkişi raporunda, davacının zararının 35.000.000 TL olduğu sonucuna varıldığından, davanın kabulü ile 35.000.000 TL tazminatın, davacının, zararının giderilmesi amacıyla davalı idareye yaptığı başvurusunun zımnen reddedildiği 23.11.1991 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, eksik yatırılan 962.400 TL nispi harcın davacıya tamamlattırılmasına karar verilmiştir.
Davalı idarece, anılan kararın faize ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28.maddesinde, 1 sayılı tarifede yazılı nispi harçlardan Karar ve İlam harçlarının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, Karar ve İlam Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği hükme bağlanmış; yargı harçlarını düzenleyen 1 sayılı tarifenin A bendinin III/1-(a) fıkrasında ise, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 54) Binde 36 oranında nispi harç alınacağı, Bakanlar Kurulunun dava çeşitleri itibariyle birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu oranı binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkili olduğu, nispi harçların 60.000 (10.100.000) liradan aşağı olamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, nispi harcın davacıya tamamlattırılması için temyize konu kararın tebliğ edilmesinden önce 29.6.1995 tarihli yazıyla Harçlar Kanununun 28. maddesinin (a) bendi uyarınca davacıya, kararın verilmesinden (15.6.1994) itibaren 2 ay içinde eksik harcın tamamlanması, aksi takdirde ödeme yapılmadığı sürece ilamın verilmeyeceği hususunda bildirimde bulunulduğu; bu yazının davacıya 2.8.1995 (12.9.1998) tarihinde tebliğ edildiği, eksik harcın 2 aylık yasal sürede yatırılmaması üzerine Mahkemece 5.10.1998 tarihli yazı ile … Vergi Dairesi Müdürlüğünden eksik yatırılan harcın tahsilinin sağlanmasının istenildiği, eksik harcın davacı tarafından 20.6.2005 tarihinde tamamlandığı; temyize konu kararın ancak bundan sonra 28.6.2005 tarihinde davacıya, 29.6.2005 tarihinde davalıya tebliğ edildiği; davalı idare tarafından anılan kararın hüküm fıkrasında, hükmolunan tazminatın davacının idareye zararının giderilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun zımnen reddedildiği 23.11.1991 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verildiği, ancak anılan kararın idarelerine 29.6.2005 tarihinde tebliğ edildiği, kararın 10 yıl geç tebliğ edilmesinde idarelerinin kusuru bulunmadığından 10 yıl süresince işleyen yasal faizden sorumlu tutulmamaları gerektiği gerekçesiyle anılan mahkeme kararının faize ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
En basit biçimiyle, ödünç olarak verilen “para”nın fiyatı olarak tanımlanan “faiz”; hukuksal anlamda, alacaklının nakdinden bir süre için yoksun kalması nedeniyle, nakdin kullanılması olanağını borçluya bırakması karşılığında elde ettiği; miktarı yasa ile ya da hukuksal işlemle belirlenmiş bir tür ödentidir. İdarenin tazmin borcu bağlamında ise; idarenin tazmin sorumluluğu bulunduğunun yargı kararıyla saptandığı durumlarda, kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle idareye başvurdukları tarihte ödenmeyip, yargı kararıyla idarenin tazminata mahkûm edilmesi sonucunda; yani belirli bir gecikme ile ödenmesi nedeniyle, paranın bu dönemdeki satınalma gücündeki azalmayı karşılamaya yöneliktir.
Buna göre; anılan kararın faize ilişkin kısmının temyizen incelenmesi neticesinde, Mahkemece Harçlar Kanununun 28. maddesinin (a) bendinin uygulanması mevzuata uygun görülmekte ise de, davacının eksik yatırdığı nispi harcı makul süreyi oldukça aşan yaklaşık 11 yıllık bir süreden sonra ödemesi; başka bir anlatımla idarenin tazmin borcunu ödemekte gecikmesine, davacının bu davranışının neden olması karşısında, harcın geç ödenmesinde kusuru bulunmayan davalı idarenin, söz konusu 11 yıllık süreyi de kapsayacak şekilde hesaplanacak yasal faizden sorumlu tutulmasının hakkaniyete uygun bulunmadığı kanaatine varıldığından, anılan kararın hüküm fıkrasında, davacıya ödenmesine hükmedilen tazminat miktarına uygulanacak yasal faizin, kararın verildiği tarih ile idareye tebliğ edildiği tarih arasında da (15.6.1994- 29.6.2005) işletilmeye devam edilmesine neden olunacak şekilde hüküm kurulmasında bu sebeple hukuka uyarlık görülmemiştir.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, hükmedilen tazminat miktarına, davacının tazminat talebinin reddedildiği 23.11.1991 tarihinden karar tarihine kadar ve (davacının nispi harcı ödemesi üzerine) davalı idareye kararın tebliğ edilmesinden, karar gereğinin yerine getirilmesine kadar olmak üzere iki bölüm halinde yasal faiz işletilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesinin … tarih, E:…, K:… sayılı kararının yasal faize ilişkin kısmının BOZULMASINA, dosyanın faize ilişkin olarak yeniden karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine 11.6.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.