Danıştay Kararı 10. Daire 2005/8667 E. 2008/401 K. 05.02.2008 T.

10. Daire         2005/8667 E.  ,  2008/401 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2005/8667
Karar No: 2008/401

Davacılar : …
Vekili : …
Davalılar : 1-İçişleri Bakanlığı / ANKARA
2-Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı / ANKARA
Davanın Özeti : 30.10.2005 tarih ve 25981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmeliğin, 2. maddesinde yer alan “özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanlarında yer almasına ilişkin usul ve esasları kapsar” ibaresinin, ikinci bölüm başlığının alt başlığında bulunan “Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına” ibaresinin ve 7. maddesindeki “Nüfus cüzdanında özürlüğüne ilişkin bilgi yer alan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” ibaresi ile anılan maddenin 2. fıkrasının ilk cümlesinin; temel kimlik niteliğindeki nüfus cüzdanına özürlülük oranının yazılmasını öngörmesi sebebiyle Anayasa’da da ifadesini bulan evrensel hukuk ilkelerinden, eşitlik ve özel hayatın gizliliği ilkelerine ve dayanağı kanunlara aykırı olduğu, nüfus cüzdanının ibrazını gerektiren işlemlerde, özür oranının başkalarınca öğrenilmesinin özürlü şahsı rencide edici nitelikte bulunduğu, söz konusu Yönetmeliğin yürürlükten kaldırdığı önceki yönetmelikte özürlü vatandaşlara münhasır olarak bir kimlik düzenlenmesinin öngörüldüğü ve bu uygulamanın işin mahiyetine ve amacına daha uygun düştüğü iddialarıyla iptali istenilmektedir.
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Savunmasının Özeti: Usul yönünden; dava konusu Yönetmeliğin hazırlanmasına katılan diğer bir kurum olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün de hasım mevkiine alınması gerektiği; esas yönünden ise, dava konusu Yönetmeliğin; dayanağı olan 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 1587 sayılı Kanuna uygun olduğu, söz konusu düzenleme öncesi mevcut uygulamada çıkan aksaklık ve eksikliklerin giderilmesi, e-devlet alt yapısını kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının doğru ve güncel bilgiye ulaşması ve özürlü vatandaşların daha kolay ve kısa bir sürede kimlik alarak kendilerine tanınan haklardan yararlanmaları amacıyla getirildiği, nüfus cüzdanında yer alması öngörülen ibarenin sadece özürlülük oranına ilişkin olduğu, dolayısıyla yürürlükten kaldırılan Yönetmelik döneminde kullanılan kimlik kartındaki gibi özürlü grubu ve tanısına ilişkin bilgilere yer verilmemesinin özürlü vatandaşların lehine bir düzenleme olduğu, ayrıca bu ibarenin isteğe bağlı olarak nüfus cüzdanında yer alacak olması sebebiyle kişiyi rencide edici olarak nitelendirilemeyeceği gibi, insan haklarına aykırı olduğundan da bahsedilemeyeceği, bu sebeple hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
İçişleri Bakanlığı Savunmasının Özeti: İptali istenilen Yönetmeliğin dayanağı düzenlemelere ve hukuka uygun olarak hazırlanıp kabul edildiği, 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 47. maddesinde yer alan hüküm uyarınca herhangi bir arıza sebebiyle vücutta meydana gelen şekil değişikliklerinin aile kütüklerine ve dolayısıyla nüfus cüzdanlarına yazılmasının idarelerinin yetkisi dahilinde bulunduğu, ayrıca nüfus cüzdanlarında yer alması öngörülen özürlülük oranı bilgisinin, şahsın isteğine bağlı olarak yazılması kabul edildiğinden ayrımcılık içeren bir düzenleme olarak telakki edilemeyeceği, yasal dayanağı olmadığı ileri sürülen davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi : …
Düşüncesi : Dava; Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmeliğin, özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanında yer almasını öngören bazı kısımlarının iptali istemiyle açılmıştır.
Dava konusu Yönetmelik, 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/h ve 25. maddeleri ile 1587 sayılı Yasanın 57/2 maddesine dayanılarak kabul edilmiştir. Anılan maddelerde ise, davalı idarelere, münhasıran özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden yararlanmak üzere “özürlü kimlik kartı hazırlama” görev ve yetkisi verilmiş; ancak dava konusu yönetmelik ile özürlülere özgü bir kimlik kartı düzenlenmesi yerine, temel kimlik belgesi niteliğindeki nüfus cüzdanlarına özürlülük bilgisinin oran olarak yazılması yoluna gidilmiş, böylece davalı idarelere verilen kanuni yetkinin sınırları aşılmıştır.
Ayrıca, dava konusu Yönetmeliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 43. maddesinde, nüfus aile kütüklerinde yer alacak bilgiler sayılmış, bunlar arasında özürlülük bilgisine yer verilmemiş; 57.maddesinde de nüfus cüzdanlarına bu Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret konulamayacağı kuralı getirilmiş olup; bu çerçevede nüfus cüzdanında yer almasına kanunen izin verilmeyen özürlülük oranının, nüfus cüzdanına yazılmasını öngören dava konusu Yönetmeliğin iptali istenilen kısımlarında bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan; iptali istenilen düzenleme ile nüfus cüzdanlarında özürlülük oranına, isteğe bağlı olarak yer verilmesi öngörülmekte ise de; isteğe bağlılık hususunun, dayanağı kanunlara aykırı olan düzenlemeyi hukuka uygun hale getirmeyeceği düşünülmektedir.
Açıklanan nedenlerle; Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmeliğin dava konusu edilen kısımlarının, dayanağı mevzuata aykırı olması sebebiyle iptali gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Dava; 30.10.2005 tarih ve 25981 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmeliğin 2.maddesindeki “özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanlarında yer almasına ilişkin usul ve esasları kapsar” ibaresinin, ikinci bölüm başlığı altında “özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanında yer almasına.” ibaresinin ve 7.maddesindeki “nüfus cüzdanında özürlülüğüne ilişkin bilgi yer alan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” ibaresiyle anılan maddenin 2. fıkrasında yer alan “Özürlü olduğunu istenen belgelerle beyan eden ve il müdürlüklerine başvuran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nüfus cüzdanlarının arka yüzünde, “% … oranında özürlüdür, ifadesi yer alır.” cümlesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin amacı 1.maddede, özürlüler veritabanı oluşturulmasına ve yürürlükte bulunan mevzuata dayanılarak özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden yararlanmada kullanılmak üzere özür durumlarının belgelendirilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemek, olarak belirtilmiş, Yönetmeliğin dayanağı ise 3.maddede, 25/3/1997 tarihli ve 571 sayılı Özürlüler İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3.maddesinin (h) bendi ve 25.maddesi ile 5/5/1972 tarihli ve 1587 sayılı Nüfus Kanununun 57.maddesinin 2.fıkrası olarak gösterilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü; nüfus cüzdanı tanımı ile nüfus cüzdanı ve dayanağı bilgilerin yer aldığı nüfus aile kütüklerinin kapsamı, yasal dayanağı, yetkili idare ve bu bilgilerin tutulma amacının, bunlardan hangi tür bilgilerin ne ölçütler dahilinde nüfus cüzdanında yer aldığının belirlendiği 1587 sayılı Nüfus Kanunu ile 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda bu konuyla ilgili mevcut düzenlemelerin irdelenmesinden geçmektedir.
Yönetmeliğin dayanağı olarak gösterilen 571 sayılı Özürlüler İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3.maddesinin (h) bendinde; Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın görevlerinden biri de; “Yürürlükte bulunan mevzuata dayanılarak münhasıran özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden yararlanmada kullanılmak üzere kimlik kartı hazırlamak,” biçiminde belirtilmiş, “Düzenleme görev ve yetkisi” başlıklı 25.maddede ise, “Başkanlık görevleri ile ilgili konularda yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinleri düzenlemekle görevli ve yetkilidir.” denilmiştir.
Yine Yönetmeliğin dayanağı olarak gösterilen 29.4.2006 tarih ve 26153 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 25.4.2006 tarihli 5490 sayılı Kanunun 71.maddesi ile yürürlükten kaldırılan ve olay tarihinde yürürlükte olan 1587 sayılı Nüfus Kanununun 4826 sayılı Yasanın 6.maddesiyle değişik 57.maddesinde ise; “Nüfus cüzdanı, kişinin Türk vatandaşı olduğunu ve nüfus aile kütüklerine kayıtlı bulunduğunu kanıtlayan resmi bir belgedir. Nüfus cüzdanının kapsam, şekil, ebat, yürürlük, değiştirme ve geçerlilik tarihlerini belirlemeye İçişleri Bakanlığı yetkilidir. Nüfus cüzdanı, yurt içinde ilçe nüfus müdürlüklerince ve yurt dışında başkonsolosluklarca kişilerin kendilerine, ergin olmayanların veli, vasi veya resmi vekillerine parmak izi karşılığında verilir. Nüfus cüzdanlarına, bu Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret konulamaz, bu cüzdanlar hiçbir kişi, kurum veya kuruluş tarafından alıkonulamaz. Ancak, ihtiyaç duyulan hallerde kurum veya kuruluşlar bir suretini saklayabilir.” hükmü yer almıştır.
1587 sayılı Nüfus Kanununun 15.3.2003 tarih ve 4826 sayılı Kanunun 3.maddesiyle değişik 43.maddesinde ise, “Nüfus kütükleri; ilçe ve aile esasına göre tutulan, kişilerin hak ve yükümlülüklerinin, doğumuna esas olmak üzere kimliklerinin, aile bağlarının, vatandaşlık durumlarının ve şahsi hallerinin belirlenmesi amacıyla istatistik verilerinin işlendiği defter veya bilgisayar ortamında tutulan resmi belgelerdir. Nüfus kütükleri; defter veya bilgisayar ortamında tutulan nüfus aile kütükleri ile özel kütükler ve mikrofilmlerden oluşur. Nüfus kütükleri, daimi olarak saklanması gerekli resmi belgelerdir. Nüfus aile kütükleri; ilçelerde şahsi hallere ilişkin işlemlerin yapılıp yürütülmesinde kullanılmak üzere ilçe, köy, mahalle ve aile esasına göre nüfus idarelerince tutulan resmi belgelerdir. Özel kütükler; defter veya bilgisayar ortamında tutulan nüfus aile kütüklerine düşürülen kayıtların dayanağı olan tutanak ve resmi belgelerin her yıl kütüğe geçiriliş sırası ve olay türüne göre tasnif edilip, yıllık olarak ciltlenmesinden oluşan resmi belgelerdir. Dayanak belgelerinden arşivlenmek üzere çıkarılan mikrofilmler ise, mikrofilmler özel kütüğünü teşkil eder. Tekniğine uygun hazırlanan ve saklanan mikrofilmler, özel kütüklerle aynı hukuki değere sahiptir. Defter ve bilgisayar ortamında tutulan kütük kayıtları arasında farklılık olduğu takdirde hangi kaydın doğru kabul edilip esas alınacağı, tescile esas olan dayanak belgesine göre tespit edilir. Merkezde, nüfus müdürlüklerindeki kayıtları kapsayacak bir veri tabanı oluşturulur. Nüfus olayları da iletişim ağı kullanılarak nüfus idareleri ve merkezdeki veri tabanlarına işlenir. İçişleri Bakanlığı, merkezde bilgisayar ortamında tutulan nüfus kütükleri ile özel kütüklere ait mikrofilmlerin yedeklerinin, tespit edeceği farklı bir yerde saklanmasını sağlar. İşlemden kaldırılmış nüfus kütüklerinden saklanmasına ihtiyaç duyulmayanlar, İçişleri Bakanlığınca imha edilebilir. Nüfus aile kütüklerinde kişi ve aileler hakkında aşağıdaki bilgiler bulunur. a) Şahsi hale ilişkin bilgiler: 1. Kişinin adı ve soyadı, cinsiyeti, baba-ana ad ve soyadları, evli kadınların önceki soyadları, 2. Doğum yeri, doğum tarihi, kütüğe kayıt tarihi (yıl, ay, gün olarak), 3. Evlenme, boşanma, nesep düzeltmesi ve reddi, ölüm ve vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi gibi şahsi halde meydana gelen değişiklik veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler. b) Diğer bilgiler: 1. Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, 2. Dini, 3. Medeni hali, c) İdari bilgiler: İl, ilçe, köy veya mahalle adı ile cilt, aile ve birey sıra numarası. Merkez ve ilçelerde tutulan nüfus kütüklerinin yetkili makamlarca usulüne göre onaylanmış olması şarttır. Onaysız nüfus aile kütüğündeki bilgilerin doğruluğu Genel Müdürlükçe teyit edilmedikçe hukuken geçerli değildir. İlçe nüfus idarelerinde tutulan ve defter şeklinde olan nüfus kütüklerinin her sayfasına cilt ve sayfa sıra numaraları konur. Kütüğün sonuna kaç sayfadan ibaret olduğu yazılır. Sayfa birleşim yerleri asliye hukuk mahkemesince mühürlenerek sonu onaylanır.” hükmü yer almış, aynı Kanunun 47.maddesinde ise, “Meslek, sanat, din ve her hangi bir arıza sebebiyle vücuttaki şekil değişiklikleri ve bu Kanunun 43’üncü maddesi gereğince nüfus kütüklerine yazılması gerektiği halde her nasılsa, yazılmamış ve dayanağı belgede kalmış olan ana baba adı, doğum yeri, cinsiyet ve soyadı gibi haller ilgililerin bağlı bulunduğu daire, kurum veya işyerinden köy veya mahalle ihtiyar kurulundan alacakları belge ve ilmühaber üzerine en büyük idare amirinin emri ile nüfus memurları tarafından aile kütüklerine işlenir.” denilmiştir.
29.4.2006 tarih ve 26153 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 1587 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 25.4.2006 tarihli 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun “Aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgiler” başlıklı 7.maddesinde; “(1) Her mahalle veya köy için ayrı aile kütüğü tutulur. Aile kütüklerinde aşağıdaki bilgiler bulunur: a) Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası. b) Kayıtlı bulunduğu il, ilçe, köy veya mahalle adı ile cilt, aile ve birey sıra numarası. c) Kişinin adı ve soyadı, cinsiyeti, baba ve ana adı ile soyadları, evli kadınların önceki soyadları. ç) Doğum yeri ile gün, ay ve yıl olarak doğum tarihi ve kütüğe kayıt tarihi. d) Evlenme, boşanma, soybağının kurulması veya reddi, ölüm, vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi gibi kişisel durumda meydana gelen değişiklik veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler. e) Dini. f) Medenî hali. g) Yerleşim yeri adresi. ğ) Fotoğrafı. (a), (g) ve (ğ) bentlerinde belirtilen kayıtlar sadece elektronik ortamda tutulur. (2) Türkiye’de aile kütüğü bulunmayan ve yabancı ülkelerde oturan vatandaşlar Bakanlığın göstereceği bir nüfus müdürlüğünde açılacak aile kütüğüne kaydedilir.” hükmü yer almış, Kanunun “Nüfus ve Uluslararası Aile Cüzdanları” başlıklı beşinci kısmın, “Düzenlenmesi ve dağıtılması” başlıklı 41.maddesinin 7.bendinde, 1587 sayılı Yasanın 57.maddesinde yer alan “Nüfus cüzdanlarına bu Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret konulamaz. Bu cüzdanlar hiçbir kişi, kurum tarafından alıkonulamaz. Ancak, ihtiyaç duyulan hallerde kurumlar bir suretini saklayabilir.” hükmü korunmuştur.
Bütün bu yasal düzenlemelere göre; kişinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu ve Türk nüfus kütüklerine kayıtlı bulunduğunu kanıtlamasının yanında kişinin toplum içerisinde ayırt edilmesini ve tanınmasını sağlayan kimlik bilgilerini de kapsayan, Devlet ile birey arasındaki vatandaşlık bağını simgeleyen resmi belge olan nüfus cüzdanlarında dava konusu düzenlemelerin yer almasının;
1.Hangi bilgilerin yer alacağı gerek olay tarihinde yürürlükte olan 1587 sayılı Kanun, gerekse 4826 sayılı Kanunun ilgili maddelerince belirlendiği, bu bilgilerin dışında herhangi bir bilginin nüfus cüzdanında yer almasının belirtilen Kanunlarda yer alan düzenlemelere açıkça aykırı olduğu,
2.Belirtilen yasalarda yer alan bilgilerin, nüfus cüzdanlarında bulunması zorunlu bilgiler olup yazılıp yazılmaması konusunda tercih hakkının söz konusu bulunmadığı, belirtilen Yasalarda seçimlik bilgi diye bir düzenlemenin bulunmadığı,
3.Nüfus cüzdanında özürlülük bilgisinin yer alması hususunun Yönetmeliğin dayanağı olarak gösterilen 1587 sayılı Yasada belirtilmediği,
4. Her ne kadar 1587 sayılı Yasanın 47.maddesinde, meslek, sanat, din yanında herhangi bir arıza sebebiyle vücuttaki şekil değişiklerinin aile kütüklerine işlenmesine olanak sağlanmışsa da; özürlülük hallerinin, bir arıza sebebiyle vücuttaki şekil değişikliği olarak tanımlanmasına olanak bulunmadığından Yönetmeliğin ilgili hükümlerini bu madde kapsamında değerlendirmenin de olası olmadığı,
5. Temel kimlik belgesi niteliğinden dolayı bireyin devletle olan tüm ilişkilerinde ibrazı zorunlu olan nüfus cüzdanlarının bu niteliği nedeniyle günlük yaşamda sıklıkla kullanılması nedeniyle kişileri ruhsal yönden etkileyebilecek özürlülük bilgilerinin, bu belgede yer almasının kişilerin hassas oldukları bir alanda sürekli bir kırılganlığa yol açabileceğinden kişisel hak ve özgürlükler ile eşitliği de içeren temel insan hakları ilkelerine aykırı bir durum olduğu,
6. Özürlülere verilecek hizmetlerin kalite yüksekliği ve hızının bu bilgilerin salt nüfus cüzdanında yer alması olgusuna bağlanmasının bilimsel mantığından söz edilemeyeceği gibi konuya ilişkin düzenlenecek özel belgelerin bu kaliteyi artırmada yeterli olacağı, nitekim konuya ilişkin temel özel düzenlemelerin işlerliğini sürdürdüğü,
7. Sonuç olarak; özürlüler veri tabanına göre nüfus cüzdanı dışında ayrı bir özürlü kimlik belgesi düzenlenmesi hususunda 5378 sayılı Yasa ve 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile görev verilen Başbakanlık Özürlüler İdaresince, yasayla verilen bu görevin sürdürülmesi yerine, bu konuda temel yasalar olan 1587 ve 5490 sayılı Yasada bulunmayan özürlülük bilgilerinin nüfus bilgilerine dahil edilmesi ve nüfus cüzdanlarına yazılması hususunun, Yönetmelik aracılığıyla nüfus cüzdanlarına taşınması biçiminde yasaya aykırı bir düzenlemeye yol açılmıştır.
Öte yandan, bu konuda idare, söz konusu bilginin nüfus cüzdanlarında yer almasının kişilerin rızasına bağlı olduğu, bu bağlamda kişileri rahatsız etmemeyi amaçladıklarını, durumun yönetmelikte açıkça belirtildiğini ileri sürmekte ise de, nüfus cüzdanlarında yer alacak bilgiler bu konudaki temel yasaların ilgili hükümlerinde de görüleceği üzere seçimlik olamayacağı gibi bu bilgilerin seçimlik olduğunun ileri sürülmesi konuyla ilgili temel yasalara açıkça aykırılık teşkil ettiği gibi, görevi, özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanlarında yer almasını sağlamak değil özürlülük bilgilerini içeren kimlik belgesi hazırlamak olan idarece yapılan dava konusu düzenlemeler, Yönetmeliğin 1.maddesinde belirtilen çıkarılış amacına da aykırı bir durum yaratmaktadır.
Açıklanan nedenlerle istemin kabulü ile 30.10.2005 tarih ve 25981 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmeliğin 2.maddesindeki “özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanlarında yer almasına ilişkin usul ve esasları kapsar” ibaresinin, ikinci bölüm başlığı altında “özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanında yer almasına.” ibaresinin ve 7.maddesindeki “nüfus cüzdanında özürlülüğüne ilişkin bilgi yer alan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” ibaresiyle anılan maddenin 2. fıkrasında yer alan “Özürlü olduğunu istenen belgelerle beyan eden ve il müdürlüklerine başvuran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nüfus cüzdanlarının arka yüzünde, “% … oranında özürlüdür, ifadesi yer alır.” cümlesinin iptali yönünde karar verilmesi gerektiğinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince önceden belirlenen ve taraflara bildirilen 5.2.2008 tarihinde davacılar vekili Av. …’ın gelmediği, davacılardan …’ın geldiği, davalı idarelerden Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nı temsilen Hukuk Müşaviri …’nın; diğer davalı İçişleri Bakanlığı’nı temsilen Hukuk Müşaviri …’ın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Gelen taraflara söz verilip dinlenildikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan, taraflara son kez söz verildikten sonra duruşmaya son verildi, dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
Davalı Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığının usule ilişkin itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi:
Dava; 30.10.2005 tarih ve 25981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmeliğin, 2. maddesinde yer alan “özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanlarında yer almasına ilişkin usul ve esasları kapsar” ibaresinin, ikinci bölüm başlığının alt başlığında bulunan “Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına” ibaresinin ve 7. maddesindeki “Nüfus cüzdanında özürlüğüne ilişkin bilgi yer alan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” ibaresi ile anılan maddenin 2. fıkrasında yer alan “Özürlü olduğunu istenen belgelerle beyan eden ve il müdürlüklerine başvuran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nüfus cüzdanlarının arka yüzünde, “% … oranında özürlüdür” ifadesi yer alır.” cümlesinin iptali istemiyle açılmıştır.
571 sayılı Özürlüler İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde, yürürlükte bulunan mevzuata dayanılarak münhasıran özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden yararlanmada kullanılmak üzere kimlik kartı hazırlamak Başkanlığın görevleri arasında sayılmış, bu kimlik kartı ile ilgili usul ve esasların Başkanlıkça hazırlanacak bir yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıştır. Aynı bende 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 42. maddesiyle bir paragraf eklenerek, Başkanlığın bağlı olduğu Bakanın onayı ile özürlü kimlik kartı hazırlama veya verme yetkisinin, valiliklere devredilebileceği, özürlü kimlik kartı hazırlama ve verme usûl ve esaslarının, İçişleri Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünce müştereken hazırlanacak yönetmelikle belirleneceği düzenlemesi getirilmiştir.
Aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25. maddesinde de, Başkanlığa görevleri ile ilgili konularda yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinleri düzenleme görev ve yetkisi verilmiştir.
5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “özürlü” kelimesi, doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi olarak tanımlanmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan Mülga 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nda; nüfus cüzdanı, kişinin Türk vatandaşı olduğunu ve nüfus aile kütüklerine kayıtlı bulunduğunu kanıtlayan resmi belge olarak; nüfus aile kütükleri ise, ilçelerde şahsi hallere ilişkin işlemlerin yapılıp yürütülmesinde kullanılmak üzere ilçe, köy, mahalle ve aile esasına göre nüfus idarelerince tutulan resmi belgeler olarak tanımlanmıştır. Anılan Yasanın 43. maddesinde; nüfus aile kütüklerinde kişi ve aileler hakkında yazılacak bilgiler, “kişinin adı ve soyadı, cinsiyeti, baba-ana ad ve soyadları, evli kadınların önceki soyadları, doğum yeri, doğum tarihi, kütüğe kayıt tarihi (yıl, ay, gün olarak), evlenme, boşanma, nesep düzeltmesi ve reddi, ölüm ve vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi gibi şahsi halde meydana gelen değişiklik veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler; Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, dini, medeni hali; il, ilçe, köy veya mahalle adı ile cilt, aile ve birey sıra numarası” olarak belirlenmiştir.
Aynı Yasanın 47. maddesinde ise, “Meslek, sanat, din ve her hangi bir arıza sebebiyle vücuttaki şekil değişiklikleri ve bu Kanunun 43’üncü maddesi gereğince nüfus kütüklerine yazılması gerektiği halde her nasılsa, yazılmamış ve dayanağı belgede kalmış olan ana baba adı, doğum yeri, cinsiyet ve soyadı gibi haller ilgililerin bağlı bulunduğu daire, kurum veya işyerinden köy veya mahalle ihtiyar kurulundan alacakları belge ve ilmühaber üzerine en büyük idare amirinin emri ile nüfus memurları tarafindan aile kütüklerine işlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan Yasanın 57. maddesinin 2. fıkrasında; nüfus cüzdanının kapsam, şekil, ebat, yürürlük, değiştirme ve geçerlilik tarihlerini belirleme hususunda İçişleri Bakanlığı’na yetki verilmiş; son fıkrasında ise nüfus cüzdanlarına, bu Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret konulamayacağı hükme bağlanmıştır.
1587 sayılı Nüfus Kanununu yürürlükten kaldıran 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 7. ve 41. maddelerinde de mülga kanunda yer alan hususlara paralel düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda aktarılan 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/h maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın bağlı olduğu Bakanın 9.8.2005 tarihli oluru ile özürlü kimlik kartı hazırlama ve verme yetkisi valiliklere devredilmiş, ardından dava konusu Yönetmelik, İçişleri Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünce müştereken hazırlanıp yürürlüğe konulmuş ve bu Yönetmelik ile “Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Özürlüler İçin Kimlik Kartı Yönetmeliği” yürürlükten kaldırılmıştır.
Dava konusu Yönetmelik genel olarak; doğuştan veya sonradan veya herhangi bir nedenle meydana gelen bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini %40 ve üzerinde kaybedenlerin, bu durumlarına ilişkin bilgilerinin, önce özürlüler veri tabanına kaydedilmesi, buradan Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) veri tabanına işlenmesi ve isteklerine bağlı olmak kaydıyla özürlülük bilgilerinin sadece yüzde oranlarının nüfus cüzdanlarında yer almasına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektedir.
Bununla birlikte, davacılar tarafından Yönetmeliğin sadece, özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanında yer almasına ilişkin olarak getirilen ve yukarıda aktarılan kısımları dava konusu edildiğinden, uyuşmazlık, özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanında yer almasının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin bulunmaktadır.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/h ve 25. maddeleri ile 1587 sayılı Yasanın 57/2 maddesinin birlikte değerlendirilmesinden; söz konusu mevzuat ile davalı idarelere, münhasıran özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden yararlanmak üzere “özürlü kimlik kartı hazırlama” görev ve yetkisi verildiği; oysa dava konusu yönetmelik ile özürlülere özgü bir kimlik kartı düzenlenmesi yerine, kişinin Türk vatandaşı olduğunu ve nüfus aile kütüklerine kayıtlı bulunduğunu kanıtlayan resmi belge niteliğindeki nüfus cüzdanlarına özürlülük bilgisinin oran olarak yazılması yoluna gidildiği, böylece davalı idarelere verilen kanuni yetkinin sınırlarının aşıldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Ayrıca, dava konusu Yönetmeliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan Mülga 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun yukarıda aktarılan 43. maddesinde, nüfus aile kütüklerinde yer alacak bilgiler arasında özürlülük bilgisine yer verilmemesi; 57. maddesinde de nüfus cüzdanlarına bu Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret konulamayacağı kuralı getirilmesi, böylece şahıslara nüfus cüzdanlarında yer alacak hususları belirleme hakkı da tanınmaması karşısında; nüfus cüzdanında yer almasına kanunen izin verilmeyen özürlülük oranının, nüfus cüzdanına yazılmasını ve bu hususun özürlü vatandaşın isteğine bağlı kılınmasını öngören dava konusu Yönetmelik, bu yönüyle de hukuka aykırı görülmüştür.
Diğer taraftan; kişinin Türk vatandaşı olduğunu ve nüfus aile kütüklerine kayıtlı bulunduğunu kanıtlayan, bu sebeple yapılacak herhangi bir hukuki işlemde ibrazı istenilecek temel kimlik belgesi niteliğinde bulunan nüfus cüzdanına, özürlülük oranının yazılmasını öngören söz konusu düzenlemenin, kimliğin her ibrazında kişinin özürlülük oranının başkaları tarafından bilinmesi ve bu suretle özürlü vatandaşların kişi hak ve hürriyetinin zedelenmesi sonucunu doğuracağı da açıktır.
Nitekim, dava konusu Yönetmelik gibi 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/h maddesine dayanılarak kabul edilen ve dava konusu Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan “Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Özürlüler İçin Kimlik Kartı Yönetmeliği”nde, sadece özürlülere özgü olarak düzenlenen ve bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve/ya sosyal nitelikteki özel durumları nedeniyle kendilerine tanınan hak ve hizmetlerden yararlanmak istedikleri esnada ibraz edecekleri, özürlülük grubu-tanısı ile oranının yer aldığı bir kimlik kartı öngörülmüş, böylece hem yasal yetki çerçevesinde kalınmış, hem de özürlü vatandaşların günlük işlemlerini gerçekleştirirken rencide olmalarının önüne geçilmiştir.
Öte yandan; her ne kadar davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, 1587 sayılı Yasanın 47. maddesinde yer alan hüküm uyarınca herhangi bir arıza sebebiyle vücutta meydana gelen şekil değişikliklerinin aile kütüklerine ve dolayısıyla nüfus cüzdanlarına yazılmasının idarelerinin yetkisi dahilinde bulunduğu ileri sürülmekte ise de; gerek yukarıda aktarılan 5378 sayılı Yasanın 3. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, gerekse dava konusu Yönetmeliğin “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde “özürlü” kavramının sadece bedensel araz sahibi kişileri kapsamadığı, bunun dışında zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini kaybedenlerin de özürlü tanımına, dolayısıyla dava konusu Yönetmelik kapsamına dahil olduğu anlaşıldığından, idarenin bu iddiası yerinde görülmemiştir.
Bu durumda; doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle meydana gelen bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini %40 ve üzerinde kaybedenlerin, isteklerine bağlı olmak kaydıyla özürlülük oranlarının nüfus cüzdanlarında yer almasını öngören Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmeliğin, dava konusu edilen kısımlarının, dayanağı olan mevzuata aykırı olduğu gibi, kişi hak ve özgürlüğünü de zedeleyici nitelikte bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; 30.10.2005 tarih ve 25981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmeliğin, 2. maddesinde yer alan “özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanlarında yer almasına ilişkin usul ve esasları kapsar” ibaresinin, ikinci bölüm başlığının alt başlığında bulunan “Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına” ibaresinin ve 7. maddesindeki “Nüfus cüzdanında özürlüğüne ilişkin bilgi yer alan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” ibaresi ile anılan maddenin 2. fıkrasında yer alan “Özürlü olduğunu istenen belgelerle beyan eden ve il müdürlüklerine başvuran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nüfus cüzdanlarının arka yüzünde, “% … oranında özürlüdür” ifadesi yer alır.” cümlesinin iptaline, aşağıda dökümü yapılan … YTL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … YTL avukatlık ücretinin, davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine 5.2.2008 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU

Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmelik, genel olarak; özürlü vatandaşların, münhasıran özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden daha kolay ve hızlı yararlanmalarını sağlamak amacıyla, özürlülük bilgisinin, özürlüler veri tabanı ile MERNİS veri tabanına kaydedilmesini ve isteğe bağlı olmak kaydıyla özürlülük oranının nüfus cüzdanına yazılmasını öngörmektedir.
Anılan Yönetmeliğin 10. maddesinde; Başbakanlık tarafından mevcut özürlüler için verilmiş kimlik kartlarının geçerli olduğu, özürlüler için kimlik kartının içerdiği bilgilerin değişmesi, kaybedilmesi, çalınması durumunda yeniden özürlüler için kimlik kartı düzenlenmeyeceği, özürlülük bilgisinin ter aldığı nüfus cüzdanının, nüfus müdürlüklerinden talep edileceği; 11. maddesinde ise, 13.8.1998 tarihli ve 23432 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Özürlüler İçin Kimlik Kartı Yönetmeliğinin yürürlükten kaldırıldığı hükme bağlanmış ise de; Yönetmeliğin 7. maddesinin son fıkrasında getirilen düzenleme ile, davalı idarelerce de kabul edildiği gibi, özürlülük bilgisinin nüfus cüzdanına yazılması, özürlünün isteğine bağlı kılınmış olduğundan; özürlü vatandaşların, özürlülük oranlarının nüfus cüzdanlarında yer almasını istememeleri halinde, bu kişilerin de özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden yararlanabilmelerini teminen (dava konusu Yönetmelikten önceki uygulamaya devam edilerek) adlarına Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından “özürlüler için kimlik kartı” düzenlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan; özürlü vatandaşın, nüfus cüzdanında özürlülük bilgisine yer verilmeyip, bunun yerine, özürlülere münhasır olarak düzenlenen “özürlüler için kimlik kartı” verilmesi istemiyle başvurması ve bu isteminin yukarıda aktarılan düzenlemenin gereğine aykırı olarak reddedilmesi halinde, söz konusu bireysel işlem için idare mahkemesinde dava açabileceği de tabiidir.
Açıklanan nedenle, kamu yararına ve özürlülere daha etkin ve hızlı bir hizmet sunulması amacıyla, özürlü vatandaşların menfaatine uygun olarak çıkarılan Yönetmeliğin, dava konusu edilen kısımlarında hukuka aykırılık bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.