Danıştay Kararı 10. Daire 2004/8356 E. 2005/3544 K. 21.06.2005 T.

10. Daire         2004/8356 E.  ,  2005/3544 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2004/8356
Karar No : 2005/3544

Kararın Düzeltilmesini İsteyen (Davacı) : …
Vekilileri : …
Karşı Taraf (Davalı) : Vakıflar Genel Müdürlüğü
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacı vakfın mazbut vakıflar arasına alınmasına ilişkin Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisinin 22.1.1997 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılan dava sonucunda; … İdare Mahkemesince; davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı temyiz istemini reddederek gerekçeli olarak onayan Dairemizin 19.11.2003 tarih ve E:2002/3851, K:2003/4527 sayılı kararının düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : 2577 sayılı İdari Yargılama usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenler bulunmadığından karar düzeltme isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca davacının karar düzeltme istemi kabul edilerek Dairemizin 19.11.2003 tarih ve E:2002/3851, K:2003/4527 sayılı kararı kaldırıldıktan sonra işin esasına geçildi.
Dava, davacı vakfın mazbut vakıflar arasına alınmasına ilişkin Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisinin 22.1.1997 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, dava dosyasının incelenmesinden; davacı vakfın vakfiyesi mevcut olmayıp, Vakıflar Kanunu’nun muvakkat maddesi gereğince 1936 yılında Vakıflar İdaresine vermiş bulundukları mal varlıklarını belirten beyannamenin vakfiyeleri yerine kaim sayıldığı ve böylece hükmi şahsiyet kazandığı, sözkonusu beyannamede vakfın isminin Büyükada’da … olarak belirtildiği, vakfa ait yetimhanenin 1984 yılında kapatılması nedeniyle faaliyeti hakkında Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan 27.6.1996 tarih ve 1 sayılı inceleme raporunda, vakfın gayesinin Büyükada’da bulunan yetimhanenin ihtiyaçlarının karşılanması olduğu, vakfa ait yetimhane binası ve müştemilatının ahşap ve eski eser özelliğine sahip olduğundan yangın tehlikesi nedeniyle boşaltıldığı, başka bir binada faaliyetine devam eden yetimhanenin masrafları karşılanmakta iken de yetimhane ve ilkokulun kapatılması nedeniyle herhangi bir faaliyetinin kalmadığı, vakfın son on yılda (1984-1993) yapılan teftişleri neticesi düzenlenen raporlarda da, hayri hizmetiyle ilgili hiçbir faaliyetinin olmadığı, gayesi yönünde hiçbir harcaması olmayıp gelirlerinin idari harcamalara sarfedildiğinin tesbit edildiği, ayrıca dosya üzerinde yapılan incelemede, biri Büyükada’da …, diğeri de Heybeliada’da … adlarında ayrı ayrı iki vakıf mevcut iken, Heybeliada’daki …nin İkinci Dünya Savaşı sıralarında kamulaştırılması ve Telsiz Okulunun inşaatı sebebiyle kapandığı, kız bölümünün erkek bölümü ile birleştirilerek bugüne kadar Büyükada’da … Vakfı adı altında faaliyetine devam ettiğinin tespit edildiğinden bahisle, 2762 sayılı Kanunun 1/D maddesine göre, kanunen ve fiilen hayri bir hizmeti kalmadığından mazbut vakıflar arasına alınmasına dava konusu işlemle karar verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, davacı vakıf hakkında 2762 sayılı Kanun’un 1/D maddesi hükmü gereğince tesis olunan işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı, öte yandan, yetimhanenin faaliyeti bulunmamakla birlikte, hayri hizmetin bina olmadan icrasının mümkün bulunduğu, amacın, yetim çocukların beden ve ruh sağlığı içinde büyüyüp gelişmelerini sağlamak olduğu, bunun için vakıfça burs adı altında nakdi tediyeler yapıldığı, ayrıca bu çocukların örf ve adetlere uygun şekilde yetişmeleri, dini bakımdan eğitimlerinin sağlanması hususunda gayret gösterildiği, yetimlere yapılan yardımların vakfın kanuni defterlerinde kayıtlı bulunduğu belirtilerek, sırf yetimhane binası mevcut olmadığından vakfın hayri hizmetinin kalmadığının öne sürülemeyeceği iddia olunmuş ise de; vakfın temel amacının yetimhane işletilmesine yönelik olması, yetimhanenin de 1980’li yılların başından itibaren kapalı ve kullanılmaz durumda bulunması nedeniyle temel amacını gerçekleştiremeyen vakfın, faaliyetinin devam ettiğini kanıtlama çabasına yönelik olarak az sayıda öğrenciye cüzi miktarda burs adı altında yapılan yardımların vakfın mazbut vakıflar kapsamına alınmasına engel olamayacağından, davacının bu yöndeki iddiasına itibar edilmediği, diğer taraftan, 2762 sayılı Kanunun 1/D maddesi hükmünün hayri hizmeti kalmamış bütün vakıflara tatbiki gerektiğinden, kanunun emredici hükmünün davacı vakfa uygulamasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, 2762 sayılı Kanun’un 1. maddesinde, cemaat vakıflarının ayrı bir özellik göstermesi nedeni ile 1949 tarihli Kanun değişikliği ile cemaat vakıflarının diğer vakıflardan ayrıldığı, bu itibarla Kanun’un 1/D maddesinin cemaat vakıfları için uygulanamayacağı, vakfın hayri hizmetinin devam ettiği, vakfın amacını gerçekleştirmek için binanın şart olmadığı, diğer yandan vakfın bir azınlık vakfı olması nedeniyle, Lozan Antlaşmasındaki koruyucu hükümlerden yararlanması ve azınlık vakıflarının faaliyetlerine devam edebilmek için Türkiye Cumhuriyet Devleti tarafından teşvik edilmesi gerektiği iddialarıyla İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Medeni Kanunla birlikte 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren Kanunu Medeninin Sureti Mer’iyet ve Şekli Tatbiki Hakkındaki 864 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası, “Kanunu Medeninin mer’iyete vaz’ından mukaddem vücuda getirilen evkaf hakkında ayrıca bir tatbikat kanunu neşrolunur.” hükmünü getirmiştir.
4 Ekim 1926 tarihinden önce mevcut vakıflara ilişkin tatbikat kanunu da 2762 sayılı Vakıflar Kanunu adı altında yürürlüğe konulmuştur. Anılan Kanunun hükümet gerekçesinde ve gerekçesine uygun olarak yürürlüğe giren birinci maddesinde, cemaatlerce idare olunan vakıfların “mülhak vakıf” olduğu açıklanmış, idare ediliş yöntemleri belirlenmiştir. Kanun’un muvakkat maddesi ile de, mevcut cemaat vakıfları için, onları idare edenlere, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne beyanname verme yükümlülüğü getirilmiştir.
2762 sayılı Vakıflar Kanununun 1. maddesini değiştiren ve 1949 yılında yürürlüğe giren 5404 sayılı Yasa ise, o tarihe kadar mülhak vakıf olduğu kabul edilen cemaat vakıflarını ayrı bir vakıf türü olarak belirlemiş; “cemaatlere ve esnafa mahsus vakıflar, bunlar tarafından seçilen kişi veya kurullarca yönetilir.” hükmünü getirmiştir. Böylece 5404 sayılı Yasa ile Medeni Kanun öncesi mevcut vakıflar, mazbut, mülhak ve cemaat vakıfları olarak tasnif edilmiştir.
Bu itibarla, 2762 sayılı Yasanın Medeni Kanun öncesi mevcut vakıflardan hangilerinin mazbut vakıf sayılıp, Vakıflar Genel Müdürlüğünce idare edileceğine ilişkin 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasının, 5404 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 1949 yılından sonra ayrı vakıf türü olarak tanımlanıp, yönetim şekli belirlenen cemaat vakıfları hakkında uygulanmasına olanak bulunamamaktadır.
Esasen 2762 sayılı Yasanın 1 inci maddesi, Medeni Kanun öncesi mevcut vakıfların, o tarihteki durumları itibariyle tasnifini ve beş bentte belirtilen haller saptandığında mazbut vakıf sayılıp, Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilmesini öngörmekte; Medeni Kanun öncesi mevcut vakıfların, 2762 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki durumlarının değerlendirilmesine olanak vermemektedir. Dolayısıyla, Medeni Kanun öncesi mevcut vakıfların, 2762 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki durumlarının, anılan Yasanın 1 inci maddesine göre değil, diğer maddelerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, 1936 yılında verdiği beyannameden sonra kesintisiz olarak faaliyetine devam eden davacı vakfın 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 1/D maddesi kapsamında Mazbut Vakıflar arasına alınmasına olanak bulunmamaktadır.
Öte yandan, cemaat vakıflarında, fiilen hayri bir hizmetin kalmadığından söz edebilmek için, vakfın malvarlığı ve gelir durumunun amacına hizmet edemeyecek bir dereceye düşmüş olması gerekir.
Dava dosyasının incelenmesinden, … Noterince Osmanlıcadan tercüme edilen Servet Beyanından, vakıf yerinin Padişah izni ile Rum yetimlerine hane olmak üzere Rum Patrikhanesine ayrılmış olduğu, Defter-i Hakani’de Rum yetimler namına kaydolunduğu, 1936 yılında vermiş olduğu beyannamede de, ismi, Büyükada da … olarak belirlenen ve bir cemaat vakfı olan davacı vakfın, … …, …, …, …, …, … ve … caddesinde bir çok taşınmazı bulunduğu, davacı vakfa ait yetimhanenin 1980′ li yılların başında kapatılmakla birlikte bazı öğrencilere burs adı altında çeşitli yardımlar yapıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, bir çok taşınmazı bulunduğu ve bazı öğrencilere burs verdiği anlaşılan davacı vakfın, yetimhanesinin kapatılması nedeniyle fiilen hayri bir hizmetinin kalmadığını kabul etmeye olanak olmayıp; dava konusu işlemde bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine 21.6.2005 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

AZLIK OYU

Uyuşmazlıkta, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenler bulunmadığından karar düzeltme isteminin reddi gerektiği oyuyla çoğunluğun kararına katılmıyoruz.