Danıştay Kararı 10. Daire 2004/7285 E. 2007/212 K. 29.01.2007 T.

10. Daire         2004/7285 E.  ,  2007/212 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2004/7285
Karar No: 2007/212

Temyiz Eden ( Davacı ) : …
Vekili : …
Temyiz Eden (Davalı ) : İçişleri Bakanlığı ANKARA
İstemin Özeti : 20.7.1999 tarihinde, … ‘da bölücü terör örgütüne mensup teröristlerle güvenlik görevlileri arasında çıkan çatışma sırasında eşi …’ın yaşamını yitirmesi nedeniyle davacının uğradığı zarara karşılık 5000 YTL maddi ve 10.000 YTL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada; maddi tazminat ile manevi tazminatın 5000 YTL’lik kısmının reddine, sosyal risk ilkesine göre 5000 YTL manevi tazminata hükmedilmesine ve manevi tazminata yasal faiz verilmemesine ilişkin … İdare Mahkemesinin … günlü E:…; K:… sayılı kararının; davalı tarafından kabule yönelik bölümünün, davacı tarafından ise, redde yönelik bölümüyle, hükmedilen manevi tazminata yasal faiz verilmemesine ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Taraflarca karşılıklı olarak savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Uyuşmazlıkta, sosyal risk ilkesi uyarınca değil, idarenin kusursuz sorumluluğuna göre tazminata hükmedilmesi gerektiğinden Mahkemenin gerekçesi yerinde bulunmamaktadır.
Ayrıca, destekten yoksun kalma tazmianatı olarak yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucuna göre maddi tazminata hükmedilmesi ve hükmedilen tutardan daha fazla miktarda manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, Mahkeme kararının davacının talebinin reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : 20.07.1999 tarihinde, …’da bölücü terör örgütüne mensup teröristlerle güvenlik görevlileri arasında çıkan çatışma sırasında eşi …’ın yaşamını yitirmesi nedeniyle davacının uğradığı zarara karşılık 5 milyar TL. maddi ve 10 milyar TL. manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan davanın; maddi tazminata yönelik kısmıyla, manevi tazminata yönelik bölümünün 5 milyar TL.lik kısmının reddi, 5 milyar TL. manevi tazminata dair kısmının ise Sosyal Risk İlkesine göre kabulü yolunda verilen idare mahkemesi kararının; davalı tarafından kabule yönelik bölümünün, davacı tarafından ise, redde yönelik bölümüyle, hükmedilen manevi tazminata yasal faiz verilmemesine ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İdare Mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İYUK.nun 49/1.maddesinde belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Davalı idarenin temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar ile davacının temyiz dilekçesinde, manevi tazminat talebinin reddedilen bölümüne ilişkin olarak ileri sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından anılan bölümlere yönelik temyiz talepleri yerinde görülmemiştir.
Hükmedilen manevi tazminata ayrıca yasal faiz de verilmesi gerekirken, bunun aksine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Maddi tazminat istemine gelince; davacının, eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalmasından dolayı uğradığı maddi zararının bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanması ve bulunacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yapılmadan, eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz talebiyle, davacının manevi tazminat isteminin reddine yönelik temyiz talebinin reddiyle kararın bu kısımlarının onanmasının; davacının temyiz talebinin diğer bölümünün kabulüyle kararın, manevi tazminata yasal faiz verilmemesine ilişkin kısmıyla, maddi tazminat talebinin reddine dair bölümünün bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava, 20.7.1999 tarihinde, … ‘da bölücü terör örgütüne mensup teröristlerle güvenlik görevlileri arasında çıkan çatışma sırasında eşi …’ın yaşamını yitirmesi nedeniyle davacının uğradığı zarara karşılık 5000 YTL maddi ve 10.000 YTL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, olayın oluş şekli ve zararın niteliğine göre uğranılan zararın sosyal risk ilkesi gereğince tazmini gerektiğine, davacının herhangi bir maddi kaybının bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne ve manevi tazminata yasal faiz uygulanmamasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından, maddi tazminata hükmedilmediği, hükmedilen manevi tazminatın düşük olduğu ve manevi tazminata yasal faiz uygulanmadığı gerekçesiyle anılan mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması; Davalı idare tarafından ise hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle idare mahkemesi kararının kabule ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu Mahkeme kararının hükmedilen manevi tazminata ilişkin kısmında 2577 sayılı Yasanın 49 uncu maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davalı idarenin temyiz istemi yerinde görülmemektedir.
Davacının temyiz istemine gelince;
İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Buna karşın bilimsel ve yargısal içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır.
Belirtilen niteliğine göre sosyal risk ilkesinin uygulanabilmesi için olayın tüm toplumla ilgilendirilmesi ve zararın toplumsal nitelikli bir riskin gerçekleşmesi sonucu meydana gelmesi yanında, olay ve zararın yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmaması, başka bir deyişle zarar ile idari eylem arasında bir nedensellik bağının da kurulamaması gerekmektedir.
Zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının kurulabildiği hallerde sosyal risk ilkesinin uygulanmasına olanak bulunmadığından, idare hukuku kuralları çerçevesinde öncelikle hizmet kusurunun bulunup, bulunmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesine göre zararın tazmin edilip edilemiyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Olayda, bölücü terör örgütüne mensup teröristlerle güvenlik görevlileri arasında çıkan çatışmanın, evinin damında yatmakta olan şahsın ölümüne sebep olduğu, idarenin hizmet kusuru saptanamamakla birlikte, ölüm nedeniyle oluşan zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağı bulunduğu açık olduğundan, açılan tam yargı davasında mahkemece, kusursuz sorumluluk ilkesine göre hüküm kurulması gerekirken, sosyal risk ilkesine dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, ölen şahıs hayatta iken bazı kimselerin yardımcısı, maddi destekçisi durumunda ise, ölüm nedeniyle bu kimseler bir zarara uğramış olurlar. Bu durumun sonucu olarak destekten yoksun kalma tazminatının amacı; desteğini yitiren kimsenin, ölümün meydana gelmesinden önce bulunduğu sosyal ve ekonomik yaşama düzeyinin devamını sağlayacak geliri temin etmesidir. Ayrıca, çalışmayan, ev hanımı olan kişinin, eve maddi katkısının bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Bu gibi hallerde en azından, ölen şahsın, ölüm olayından önce evde gerçekleştirildiği hizmetin üçüncü bir kişi tarafından yapılması halinde ödenecek meblağ kadar katkısı olduğunun kabulü gerekmektedir. Her ne kadar, bu katkının somut olarak davacı tarafından ispatı mümkün değilse de, işin uzmanı olan bilirkişilere zararın hesaplatılması ve bu hesap yapılırken asgari ücretin brüt tutarının esas alınması gerekmektedir
Olayda, davacının ölen eşinden dolayı maddi zarara uğradığı ve destekten yoksun kaldığı açık olup, mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken, maddi tazminatın reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemektedir.
Öte yandan, manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir oranda olması gerekmektedir.
Dava konusu olayın meydana geliş şekli ve idarenin kusursuz dahi olsa sorumluluğu dikkate alındığında, takdir edilen manevi tazminatın düşük miktarda olduğu açıktır.
Diğer taraftan, ilgililerin uğradıkları manevi zararın gerçek anlamda karşılanabilmesi, hükmedilen manevi tazminat tutarına yasal faiz uygulanmasını gerektirmekte olup, mahkemece hükmedilen manevi tazminata yasal faiz uygulanmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; olayda idarenin hizmet kusuru saptanamamakla birlikte, zarar ile idarenin eylemi arasında nedensellik bağının bulunması sebebiyle kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince zararın tazminine hükmedilmesi gerekirken, mahkemece, sosyal risk ilkesine dayanılarak hüküm kurulmasında; bilirkişi incelemesi yaptırılarak maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken, maddi tazminatın reddine ilişkin karar verilmesinde; düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi ve hükmedilen manevi tazminata yasal faiz uygulanmamasına ilişkin verilen kararda hukuki isabet görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının maddi ve manevi tazminata ilişkin kısmının BOZULMASINA, davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle kararın hükmedilen manevi tazminata ilişkin kısmının ONANMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine 29.1.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.