Danıştay Kararı 10. Daire 2004/11213 E. 2007/4449 K. 28.09.2007 T.

10. Daire         2004/11213 E.  ,  2007/4449 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2004/11213
Karar No: 2007/4449

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı): İçişleri Bakanlığı – ANKARA
Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacı): …
Vekili : …
İstemin Özeti : … idare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması taraflarca istenilmektedir.
Davalı İdarenin Savunmasının Özeti: Yerinde olmadığı ileri sürülen karşılıklı temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davacının Savunmasının Özeti: Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Mahkeme kararının hükmedilen maddi ve manevi tazminat yönünden onanması, manevi tazminata faiz yürütülmemesine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılan davada; maddi tazminat isteminin tamamının davanın açılma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte kabulüne,, manevi tazminat isteminin ise; 10 milyar TL lik kısmının faizsiz olarak kabulüne ve 80 milyar TL lik kısmının reddine dair olarak verilen idare mahkemesi kararının; davalı tarafından kabule ilişkin bölümünün, davacı tarafından ise, manevi tazminata yasal faiz verilmemesine ve maddi tazminata olay tarihinden itibaren faiz yürütülmemesine ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İdare Mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İ.Y.U.K.nun 49/1. maddesinde belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Davalı idarenin temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar ile davacının temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlardan manevi tazminata faiz verilmemesine yönelik olanlar dışındakiler, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, davalının temyiz isteminin ve davacının diğer kısımlara yönelik temyiz isteminin reddi ile kararın bu
bölümlerinin onanmasının, davacının temyiz talebinin, manevi tazminata faiz talebine yönelik kısmının kabulüyle; hükmedilen manevi tazminata yasal faiz verilmesi gerekirken bunun yapılmayıp aksi yönde hüküm kurulmasına ilişkin kısmının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, 2577 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:
Dava, polis memuru olarak görev yapan davacının, görevden dönerken araç kullanan diğer bir polis memurunun kusuru nedeniyle aracın devrilmesi sonucu sakat kalması üzerine 2330 sayılı Yasa uyarınca ödenmesi gereken nakdi tazminat ve karşılanan tedavi giderleri dışında; hayatını kendi başına idare ettiremeyip, sürekli bakıma ihtiyacı bulunduğundan bahisle refakatçi giderine yönelik 80.000-YTL maddi, duyulan elem ve ızdırap karşılığı 100.000- YTL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
… idare Mahkemesince, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina ve tesislerde, hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu; davalı idare tarafından, nöbeti biten polislerin nöbet değişimi yapıldıktan sonra ekip otolarıyla evlerine bırakılması şeklinde bir çeşit servis hizmeti sunulduğunun görüldüğü; nöbet bitiminde sunulan bu hizmetin, idarenin aracıyla yapıldığı ve idarenin ajanı tarafından yerine getirildiği; dolayısıyla belirtilen hizmet sırasında meydana gelen kazanın, görev dışında basit bir trafik kazası olmaktan öte, “nöbet, nöbet değişimi, nöbet sonrası nöbet mahallinden alınıp eve iletilme” aşamalarından oluşan bir idari hizmet sırasındaki kaza olarak tanımlanması gerektiği; davacının yukarıda belirtilen hizmetten istifade eden kişi olduğu ve nöbet bitiminde grup değişimi yapıldıktan sonra evine bırakılması için ekip otosuna bindiği, ekip otosunun idarenin başka bir personeli tarafından kullanıldığı ve meydana gelen kaza sonucunda davacının, vücudunun yarısını kullanamaz hale (felç) geldiği, ekip otosunu kullanan personel hakkında “tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralanmaya sebep olmak” suçundan … Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada, bilirkişilerce konunun kusur açısından incelendiği ve düzenlenen raporda; aracı kullanan personelin tamamen kusurlu olduğunun tesbit edildiği; buna dayanılarak mahkemece … gün ve K:… sayılı kararla ekip otosunu süren polis memurunun hapis ve para cezası ile cezalandırıldığı; sonuç olarak meydana gelen kazanın, idarenin aracıyla ve idarenin ajanı tarafından yerine getirilen hizmet sırasında meydana geldiğinden, idarenin belirtilen hizmetin görümünde hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle, davacının uğramış olduğu maddi ve manevi zararın karşılanması gerektiği, öte yandan; davacının gerçek zararının tesbiti için … Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiği ve adı geçen Üniversitenin Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalından sağlanan sağlık raporunda, davacıya “Thorakal 11-12 vertebra kırıklı çıktığı” teşhisi konduğu, hastanın mevcut durumu nedeniyle süresiz işten güçten kaldığı, iyileşmesinin söz konusu olmadığı, “mevcut hali ile hayatını kendi başına idare ettiremeyeceği ve sürekli bakıma (refakatçiye) ihtiyacı olduğu”nun belirtildiği; davacının refakatçi ücretine yönelik zararının tespiti açısından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda da; işlemiş ve işleyecek bakıcı gideri toplamının 109.526,59-YTL olarak hesaplandığı; bilirkişi tarafından, davacının refakatçiye yönelik zararı 109.526,59-YTL olarak tespit edilmiş ise de, davacının istemine bağlı kalarak 80.000,00-YTL maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği; olayın oluşumu, gelişimi ve sonucu itibarıyle vücudunun yarısının felç olması neticesinde davacının büyük üzüntü ve acı duyduğu ve yaşama zevkinin azaldığı açık olduğundan, manevi tazminat isteminin takdiren 10.000,00-YTL’ lik kısmının kabulü, fazlaya ilişkin kısmının ise reddine, sonuç olarak; davacının maddi tazminat isteminin kabulü ve idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi ve manevi tazminata faiz işletilmesi isteminin reddine karar verilmiştir.
Taraflardan; davalı idare, İdare Mahkemesi kararının hükmedilen maddi ve manevi tazminata yönelik kısmının, davacı ise, manevi tazminat miktarı ile manevi tazminata faiz yürütülmemesine ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.
Temyize konu Mahkeme kararında hükmedilen maddi ve manevi tazminat ile maddi tazminata faiz işletilmesine ilişkin kısmında 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiç birisi bulunmadığından, davalı idarenin ve davacının buna yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Mahkeme kararının hükmedilen manevi tazminata yasal faiz yürütülmesi isteminin reddine ilişkin kısmına gelince;
Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir.
Manevi tazminata hükmedilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi ve idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması gerekir.
Manevi zararın tazminine hükmedilirken, ilgililerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak olay nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabın kısmen giderilmesini ifade edecek, idarenin eylem veya işleminin hukuka aykırılığının ağırlığını ortaya koyacak ve hukuka aykırılığı özendirmeyecek bir miktarın belirlenmesi gerekmektedir.
Manevi zararın giderilmesi amacıyla parasal olarak takdir edilen manevi tazminat, idareye başvuru tarihi itibariyle belirlenen bir tutardır. Zira manevi tazminat, ilgilinin istemde bulunduğu tutarla sınırlandırılmaktadır. Dolayısıyla takdir edilen manevi tazminatın tam olarak ödenebilmesi, idareye başvuru tarihi ile tazminatın ödendiği tarih arasında geçen süre için, paranın alış gücündeki farklılığın ve sağlayacağı gelirin karşılığı olarak kabul edilen yasal faizin de ödenmesini gerektirmektedir.
Bu durumda, davacının dava dilekçesindeki istemi gözönünde bulundurularak, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri esas alınarak manevi tazminata faiz yürütülmesi gerektiğinden, Mahkeme kararının hükmedilen manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davalı idare temyiz istemi ile davacı temyiz isteminin manevi tazminat miktarına yönelik kısmının reddine, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının toplam …-YTL maddi ve …,-YTL manevi tazminata ve maddi tazminata faiz hükmedilmesine ilişkin kısmının ONANMASINA, hükmedilen manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA, dosyanın bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 28.9.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.