Danıştay Kararı 10. Daire 2002/7366 E. 2005/2483 K. 10.05.2005 T.

10. Daire         2002/7366 E.  ,  2005/2483 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2002/7366
Karar No : 2005/2483

Davacı : …
Vekilleri : …
Davalılar : 1- Başbakanlık – ANKARA
2- Kültür Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : 24.9.2002 tarih ve 24886 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzükte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tüzüğün 17.maddesinin; Anayasa’nın sanatın ve sanatçının korunmasını düzenleyen 64. maddesi ile çalışma ve sözleşme özgürlüğünü düzenleyen 48. maddesine aykırı olduğu, eser sahibinin haklarını sınırladığı öne sürülerek, iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Dava konusu düzenlemenin davacı Birliğin üyelerinin meşru, güncel ve hukuki menfaatlerini en etkin ve uluslararası uygulamalara paralel şekilde korumak amacıyla hazırlanarak yürürlüğe girdiği, düzenlemenin Anayasa’ya ve bu alanındaki uluslararası sözleşmelere aykırı bir yönünün bulunmadığı, düzenlemenin eser hakkı sahiplerinin ve kullanıcı konumundaki yayın kuruluşlarının haklarını korur mahiyette adil ve dengeleyici nitelikte olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Dava, Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzüğün 40 ncı maddesine iki fıkra ilavesine dair Tüzük Değişikliğinin iptali istenilmektedir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 42 nci maddesinde; eser sahipleri ve eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı hak sahiplerinin ve sözleşmelerle eser veya hak sahibinden mali hakları kullanma yetkilerini devralarak ilim-edebiyat eserleri üzerindeki hakları kullanarak, süreli olmayan yayınları çoğaltan ve yayanların ortak çıkarlarını korumak ve kanun ile tanınmış hakların idaresini ve takibini, alınacak ücretlerin tahsilini ve hak sahiplerine dağıtımını sağlamak üzere, bakanlıkça hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca onaylanan tüzük ve tip statülere uygun olarak tesbit edilecek alanlarda birden fazla meslek birliği kurabilecekleri, Meslek birliklerinin ve federasyonun tip statülerinde genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu, teknik bilim kurulu ve haysiyet kurulunun mecburi organ olarak düzenleneceği, bu birliklerin ve federasyonun kurulması, kontrolü, denetlenmesi ile ilk genel kurullarını toplayabilmeleri için gerekli en az üye sayıs, diğer ihtiyari organları, kurulların teşekkül tarzı, üye sayısı, üyeliğe girme, çıkma ve çıkarılma şartları, şubelerini kurabilecekleri bölgelerin tespiti, yurt içi ve yurt dışındaki kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri ile olan ilişkileri, bu ilişkilerdeki hak ve yetkileri, üyeleriyle olan mali ilişkileri, elde edilen telif ücreti ve tazminatlarının dağıtımı ve diğer usul ve esaslara ilişkin hususların ilgili kuruluşların görüşleri alındıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanacak tüzükce belirleneceği hükme bağlamıştır.
Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Bağlantılı Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzüğe davaya konu Tüzük değişikliği ile eklenen 40/A maddesi ile birliklerin, aldıkları yetki belgesi çerçevesinde eserlerin, icraların, tespitlerin ve yayınların kullanımına ve tarifelere ilişkin sözleşmeleri yaparken uyacakları ölçütler açıklanmış, 40/B maddesi ile meslek birlikleri ile yayın kuruluşları arasında yapılan sözleşmelerde taraflar arasında sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek uyuşmazlıkların çözümlenmesi ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir.
Söz konusu Tüzük maddeleri değerlendirildiğinde ise; 40/A maddesi ile getirilen ve eserlerin, icraların, tespitlerin ve yayınların kullanımına ve tarifelere ilişkin sözleşmeleri yaparken gözönünde bulundurulacak ölçütlerin; eser sahipleri ve bağlantılı hak sahiplerinin ortak çıkarlarını korumak yanında uygulamada birliği sağlamak ve son tahlilde kamu yararını gerçekleştirmeyi amaçladığı ve 5846 sayılı yasa ve ilgili diğer mevzuata aykırı olmadığı, keza 40/B maddesi ile tanımlanan tahkim ve uzlaşma kurulu yolunun, tarafların yargı yoluna başvurmasını engellemeyen ve pratik bir çözüm yolu arama çabası olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu düzenlemede de hukuka ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, duruşma için taraflara önceden bildirilmiş bulunan 26.4.2005 tarihinde davacı vekili Av. …’ın ve davalılardan Başbakanlığı temsilen …’ın, Kültür Bakanlığı’nı temsilen ise …’ın geldiği görülmekle, açık duruşmaya başlandı.Taraflara usulüne uygun olarak söz verildikten ve Danıştay Savcısı’nın düşüncesi alındıktan sonra, taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Dava dosyası incelenip, gereği görüşüldü:
Dava; 24.9.2002 tarih ve 24886 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzükte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tüzüğün 17.maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın,” Piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi” başlıklı 167. maddesinde; Devletin, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı; piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceği belirtilmiş, ” Çalışma ve sözleşme hürriyeti” başlıklı 48. maddesinde de, ” Herkes,dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır. ” kuralına yer verilmiştir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 27. maddesinin 1. fıkrası, “Herkes toplumun kültürel yaşamına özgürce katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir” şeklinde, hemen arkasından gelen ikinci fıkrası ise “herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır” şeklindedir.
Öte yandan, 25.2.1995 tarih ve 22213 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması Eki Ticaretle Bağlantılı Fikri ve Sinai Mülkiyet Hakları Anlaşmasının (TRİPS) giriş cümlesinde, bu anlaşmanın amacının; uluslararası ticaretteki engel ve çarpıklıkların azaltılması fikir ürünleri üzerindeki mülkiyet haklarının etkili ve yeterli bir şekilde korunması, geliştirme ihtiyacının dikkate alınması ve fikir ürünleri üzerindeki mülkiyet haklarının meşru ticarete engel oluşturmaması için gerekli önlem ve yöntemlerin saptanması olduğu şeklinde açıklanmıştır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 42 nci maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan şeklinde; eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı hak sahiplerinin ve sözleşmelerle eser veya hak sahibinden mali hakları kullanma yetkilerini devralarak ilim-edebiyat eserleri üzerindeki hakları kullanarak, süreli olmayan yayınları çoğaltan ve yayanların ortak çıkarlarını korumak ve kanun ile tanınmış hakların idaresini ve takibini, alınacak ücretlerin tahsilini ve hak sahiplerine dağıtımını sağlamak üzere, Kültür Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca onaylanan tüzük ve tip statülere uygun olarak tesbit edilecek alanlarda birden fazla meslek birliği kurabilecekleri, Meslek birliklerinin ve federasyonun tip statülerinde genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu, teknik bilim kurulu ve haysiyet kurulunun mecburi organ olarak düzenleneceği, bu birliklerin ve federasyonun kurulması, kontrolü, denetlenmesi ile ilk genel kurullarını toplayabilmeleri için gerekli en az üye sayısı, diğer ihtiyari organları, kurulların teşekkül tarzı, üye sayısı, üyeliğe girme, çıkma ve çıkarılma şartları, şubelerini kurabilecekleri bölgelerin tespiti, yurt içi ve yurt dışındaki kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri ile olan ilişkileri, bu ilişkilerdeki hak ve yetkileri, üyeleriyle olan mali ilişkileri, elde edilen telif ücreti ve tazminatlarının dağıtımı ve diğer usul ve esaslara ilişkin hususların ilgili kuruluşların görüşleri alındıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanacak tüzükçe belirleneceği, hükme bağlamıştır.
24.9.2002 tarih ve 24886 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzükte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tüzüğün iptali istenilen 17.maddesi ile 10.3.1999 tarih ve 99/12574 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzüğe, 40. maddesinden sonra gelmek üzere 40/A ve 40/B maddeleri eklenmiş olup, “Sözleşmelerde gözönünde bulundurulacak ölçütler” başlıklı 40/A maddesinde; birliklerin, aldıkları yetki belgesi çerçevesinde eserlerin, icraların, tespitlerin ve yayınların kullanımına ve tarifelere ilişkin sözleşmeleri yaparken:eserlerin topluma yaygın bir şekilde iletiminde devamlılık sağlanması, ulusal ve uluslararası uygulamalar dikkate alınarak, eserlerin yayınlarda kullanımı karşılığı ödenecek ücretlerin makul seviyede belirlenmesi, rekabeti bozucu şartların oluşturulmaması, yayın kuruluşunun yayın alanı (ulusal, bölgesel, yerel) ve izleyici/dinleyici sayısı,eserlerin kullanım sıklığı, pazar oranı,kullanılan her eser başına bir ücret, sabit ücret, saniye veya dakika bazında birim ücret, gibi ölçütleri gözönünde bulunduracakları, bu ölçütler esas alınarak kullanıcılar ile ilgili alan meslek birlikleri arasında yapılacak sözleşmelerde, ödemelerin yapılacağı yer ile meslek birlikleri arasındaki paylaşım esas ve usullerinin gösterileceği, hükmüne yer verilmiştir.
Davacı, anılan düzenlemenin; Anayasa’nın sanatın ve sanatçının korunmasını düzenleyen 64. maddesi ile çalışma ve sözleşme özgürlüğünü düzenleyen 48. maddesine aykırı olduğunu, eser sahibinin haklarına sınırlamalar getirdiğini iddia etmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle fikri ürünler üzerindeki hakların teknik olarak mutlak bir hak olup olmadığının, daha sonra da, toplumun yararlanma hakkı ve ticaretin önündeki engellerin kaldırılması gerekçesiyle bu hakların, düzenlemeye tabi tutulup tutulamayacağının irdelenmesi gerekmektedir.
İnsan Hakları Evrensel Beyanamesi, maddi şeylere özgü mülkiyet hakkına 17.maddede yer verirken, “bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarların korunması hakkı” olarak nitelendirdiği fikri haklara ise, 27. maddede yer vermek suretiyle bu iki hakkın nitelikleri arasındaki farkı zımni olarak ortaya koymuştur. Beyannamenin 27. maddesinde, bireylerin kültürel yaşama katılma, sanat eserlerinden yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılma hakları ile eser sahibinin fikri haklarının bir arada düzenlenmesi de bu iki unsur arasındaki dengeyi sağlama çabasını yansıtmaktadır.
Diğer taraftan, Ticaretle Bağlantılı Fikri ve Sinai Mülkiyet Hakları Anlaşmasında, uluslararası ticaretteki engel ve ve çarpıklıkların azaltılması ile fikir ürünleri üzerindeki mülkiyet haklarının etkili ve yeterli bir şekilde korunması amacının bir arada sayılması da, aynı denge yaklaşımının ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.
Keza, 1982 Anayasasında da, mülkiyet hakkı 35. maddede düzenlenirken, Devletin sanatçıyı ve sanat eserlerini koruma görevinin 64. maddede düzenlenmesi bu hakların farklı nitelikte olduklarına karine oluşturmaktadır.
Tüm bu değerlendirmelerden, fikir ürünleri üzerindeki, eser sahibinin haklarının teknik anlamda mülkiyet hakkından farklı olduğu, eser sahibinin mali haklarına zarar vermemek koşuluyla, eser sahibinin hakkı ve toplumun yararlanma hakkı arasında makul dengenin sağlanması gerektiği sonucu çıkmaktaddır.
Davacı Birliğin; dava konusu Tüzüğün 17.maddesi ile 10.3.1999 tarih ve 99/12574 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzük’e eklenen 40/A maddesinin, eser sahibinin haklarını sınırladığı yolundaki iddiasına gelince;
Eser sahiplerinin ve komşu hak sahiplerinin haklarının tek tek korunmalarındaki güçlük dikkate alınarak, bunların ortak çıkarlarını korumak ve haklarını takip amacıyla 5846 sayılı yasanın 42 .maddesi uyarınca kurulan birlikler ile kullanıcılar arasında yapılacak sözleşmelerde, gözönünde bulundurulması gereken ölçütler; ödenecek ücretlerin bazı somut verilere göre tespitini, sözleşmelerin dengeli ve uygulanabilir olmasını, eserlerin topluma ulaşmasının kolaylaştırılmasını amaçlayan ölçütler olup, belirlenen ölçütlerin, eser sahiplerinin mali haklarını ve sözleşme özgürlüğünü kısıtladığından söz etme olanağı yoktur.
Aksi halde, makul olmayan talepler nedeniyle sözleşmelerin yapılamaması veya yapılan sözleşmelerin uygulanamaması söz konusu olur ki; böyle bir ortamın da izinsiz ve bedelsiz eser kullanımını artıracağı, bundan da en çok birlik üyelerinin zarar göreceği tartışmasızdır. Kaldı ki dava konusu düzenleme ile eser ve komşu hak sahipleri ile bunların bağlı oldukları meslek birliklerinin sözleşme yapma iradelerinin ortadan kaldırıldığından söz etmek te mümkün değildir.
Bu itibarla, fikir ürünleri üzerindeki hakların kendine özgü niteliği gözönünde bulundurularak, eser sahiplerinin hakları ile toplumsal yarar arasındaki dengeyi sağlamak, etkin ve işleyen bir piyasa oluşturmak amacıyla, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümlerine ve Anayasanın 167. maddesiyle, Devlete yüklenen pozitif yükümlülüğe ve yine Anayasanın 48. maddesinin 2. fıkrasındaki sınırlama sebeplerine uygun olarak tesis edilen dava konusu düzenleyici işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Dava konusu Tüzüğün 17.maddesi ile 10.3.1999 tarih ve 99/12574 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzük’e eklenen 40/B maddesinin iptali istemine gelince;
Anılan maddede; meslek birlikleri ile yayın kuruluşları arasında yapılan sözleşmelerde, taraflar arasında sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek uyuşmazlıkların tahkim yoluyla veya oluşturulacak uzlaştırma kurulu aracılığıyla çözümlenmesinin öngörülebileceği belirtilmektedir.
Davacı tarafından, “…meslek birlikleri ile yayın kuruluşları arasında yapılan sözleşmelerde…” ibaresindeki çoğul anlatımın, toplu sözleşmeyi zorunlu hale getirdiği, her bir birliğin tek başına sözleşme yapma hakkını ortadan kaldırdığı iddia edilmekte ise de; meslek birliği yerine “…meslek birlikleri …” ve sözleşme yerine “…sözleşmeler…” denilmesinin, aynı alanda birden fazla meslek birliği kurulabileceği öngörüsüne dayandığı ve anılan düzenlemeden toplu sözleşmenin zorunlu hale getirildiği sonucunun çıkarılamayacağı açık olduğundan, davacı iddiası yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, aynı madde de yer alan “taraflar arasında sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek uyuşmazlıkların tahkim yoluyla veya oluşturulacak uzlaştırma kurulu aracılığıyla çözümlenmesinin öngörülebileceği” şeklindeki düzenlemenin; birliklerin pazarlık gücünü azaltacağı iddia edilmekte ise de, uyuşmazlıkların barışcı yoldan çözümünü öngören ve tercihi taraflara bırakan düzenlemeye yönelik bu iddiaya da itibar edilmemiştir.
Dolayısıyla iptali istenilen 40/ B maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 10.5.2005 tarihinde oybirliğiylle karar verildi.