Danıştay Kararı 10. Daire 2002/6052 E. 2004/472 K. 21.01.2004 T.

10. Daire         2002/6052 E.  ,  2004/472 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2002/6052
Karar No : 2004/472

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : İçişleri Bakanlığı – ANKARA
Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacıya ait telefon konuşmalarının mahkeme kararı olmaksızın dinlendiğinden dolayı uğranıldığı öne sürülen manevi zarara karşılık 20.000.000.000.lira manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda; tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen ise davanın reddi yolunda verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davalı idarece, Mahkeme kararının tazminat ve yasal faiz isteminin reddine ilişkin kısmının onanması gerektiği, bu nedenle yerinde olmayan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur. Davacı ise savunma vermemiştir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; davacıya ait telefon konuşmalarının mahkeme kararı olmaksızın dinlendiğinden dolayı uğranıldığı öne sürülen manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; olayda, Anayasa ile güvence altına alınan haberleşmenin gizliliği esasının hukuk kurallarına uyulmaksızın davacıya ait telefon konuşmalarının idare ajanlarınca dinlenmesinde idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğu, davalı idarenin kamu oyunda “Tele kulak” skandalı olarak bilinen olayla ilgili olarak sorumlular hakkında soruşturma açtırmış olmasının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, sadece, idareye sözkonusu kişilere rücu etme imkanı vereceği, bu durumda, herhangi bir hakim kararı ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de yasayla yetkili kılınan mercii emri bulunmaksızın telefon konuşmaları dinlenen davacının uğradığı manevi zararın, olayda ağır hizmet kusuru bulunan davalı idarece manevi tazminatın niteliği de gözönüne alınmak suretiyle tazmin edilmesi gerektiği, manevi tazminatın, kişilerin mal varlığında meydana gelen azalmasını telafi etmeye yönelik bir tazmin aracı olmayıp manevi yönden duyulan acı ve ızdırabı kısmen de olsa gidermeye yönelik manevi bir tatmin aracı olduğundan manevi tazminat miktarının olayın gelişimi ilgilinin durumu, idarenin olaydaki kusurunun niteliği ve ağırlığı gözetilerek belirlenmesinin zorunlu olduğu, davada, hukuk kuralları gözardı edilerek davacıya ait telefon konuşmalarının dinlenmesi ve bu durumun basında yer alması davacı hakkında gerek çevresinde gerekse kamuoyunda şüphe ve tereddütler doğmasına neden olduğundan hakları zedelenen davacının ve davalı idarenin olaydaki ağır hizmet kusuru da dikkate alınarak uğradığı manevi zararın kısmen de olsa giderilmesi amacıyla 1.000.000.000.- lira manevi tazminatın ödenmesi gerektiği, manevi tazminata yasal faiz işletilmesine yer olmadığı gerekçesiyle kısmen tazminat isteminin kabulü, kısmen ise davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı idare, olayda manevi tazminat ödenmesini gerektirir bir durum olmadığı, davacı ise mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının manevi tazminata ilişkin hüküm fıkrası Dairemizce de hukuka uygun bulunduğundan bu kısma ilişkin tarafların temyiz istemleri yerinde görülmemiştir.
Davacının yasal faize ilişkin temyiz istemine gelince;
Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Bunun sonucunda manevi zararın telafisi için hükmedilecek miktara, idareye başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesi 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun gereğidir.
Bu durumda Mahkeme kararının hükmedilen manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı temyiz isteminin kısmen kabulü ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hükmedilen manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddine ilişkin kısmının bozulmasına oyçokluğu ile, davalı idare temyiz isteminin reddiyle anılan İdare Mahkemesinin manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin kısmının onanmasına ve bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, 21.1.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

AZLIK OYU :Bir maddi zararın giderilmesine yönelik açılan tam yargı davalarında tazminat faizi kişinin malvarlığındaki zararının oluştuğu an itibariyle karşılanması gerekirken, gecikerek ödenmesi karşısında bu gecikmeden dolayı para değerinde enflasyon nedeniyle meydana gelecek azalmayı karşılamaya yönelik olarak hükmedilmektedir.
Maddi zararlar malvarlığında meydana gelen ve para ile değerlendirilebilen bir azalmayı ifade ettiklerinden, bu azalma miktarının idare tarafından telafi edilmediği süre içinde ayrıca enflasyon nedeniyle de kayba uğrayacağı aşikardır. Manevi zararlar ise malvarlığında meydana gelen somut bir azalma olmayıp, kişinin manevi varlığında ortaya çıkan olumsuzluklar olduğundan, manevi tazminat değerinin yargılama sonucu para olarak belirlenmesi zarara uğrayanı tatmin ve de bu zararı meydana getireni cezalandırma aracı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Bu itibarla ilk defa yargı kararıyla para olarak değerlendirilebilen bir manevi tazminatın önceden davalı idarece belirlenmesi ve de ödenmesinin mümkün olmaması nedeniyle, ödemede gecikmeden bahsedilemeyeceğinden kararın manevi tazminata faiz uygulanması gerektiği yolundaki kısmına katılmıyorum.