Danıştay Kararı 10. Daire 2001/40 E. 2001/3396 K. 04.10.2001 T.

10. Daire         2001/40 E.  ,  2001/3396 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2001/40
Karar No : 2001/3396

Temyiz Eden (Davacılar) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : İçişleri Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : … … Merkez Polis Karakolunda polis memuru olarak görev yapan davacılardan …’ın karakolda polis memuru arkadaşlarından …’in tabancayla ateş etmesi sonucu yaralanması ve tedavi sırasında duyulan elem ve üzüntüden dolayı toplam 13 milyar lira manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Polis memuru olarak görev yapan davacının aynı karakolda görev yapan diğer bir polis memuru tarafından yaralandığı anlaşılmaktadır. İdarenin, yasalarla verilen kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi için örgütü kurmak, personel, araç ve gereci hazırlamakla yükümlü olduğu tartışmasızdır. Genel güvenliğin sağlanması hizmetinin yürütülmesini sağlayan personelinin görevi sırasında yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurun hizmet kusurunu oluşturacağı ve idarenin bu zararların tazmini ile sorumlu tutulacağı idare hukuku ilkesi gereğidir. Davacının görevi sırasında idarenin ajanı tarafından yaralandığı dikkate alındığında personelin kişisel kusuru sonucu meydana gelen zararın idareye hizmet kusuru ilkesi gereği tazmin yükümlülüğünü getireceğinden, davacıların manevi tazminat taleplerinin bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdari hizmetlerin görülmesi sırasında görev ile ilgili genel külfetler dışında kamu görevlilerinin uğradıkları zararların eylem ile zararlı sonuç arasında nedensellik bağının bulunması koşuluyla objektif sorumluluk esaslarına göre hizmetin sahibi idarelerce tazmini gerekir. Aksi halde, bu hizmetlerin yürütülmesi sırasında oluşan zararların bir veya birkaç kişiye yükletilmesi söz konusu olur ki; buna da ne eşitlik, ne de hakkaniyet ve nasafet kuralları izin verir.
Nitekim, T.C. Anayasası’nın 125.maddesi son fıkrası ve 2577 sayılı Yasa’nın 2.maddesinin 1.bendi (b) fıkrası hükümlerine göre ayrıca kusur şartı aranmadığından zararın objektif sorumluluk esasına göre hizmetin sahibi idarece karşılanması gerekir. Bu durumda, olay ile zarar arasında nedensellik bağının bulunması tazmin borcunun doğması için yeterlidir.
Dava ve temyiz dosyasının incelenmesinden; … … Merkez Polis Karakolunda polis memuru olarak görev yapan davacılardan …’ın, karakolda 22.7.1999 tarihinde meydana gelen ve polis memuru arkadaşlarından …’in bilinmeyen bir sebeple tabancayla ateş etmesi sonucu yaralandığı açık bulunduğundan, davacıların bu yüzden uğradıkları zararlarına karşılık tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Karakolda görev yapan başka bir polis memurunun psikolojik durumundan kaynaklanan ve idarenin hizmet kusuru bulunmadığı olayda idareyi manevi tazminat ödemekle yükümlü tutmaya olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenle, davacıların temyiz isteminin kabulüyle, temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava, aynı karakolda görev yaptığı bir meslektaşının ateş etmesi sonucu davacılardan …’ın yaralanmasından ve tedavisi sırasında duydukları elem ve üzüntüden dolayı kendisi için 4.000.000.000.-TL. eşi için 3.000.000.000.-TL. ve çocukları için toplam 6.000.000.000.-TL. manevi tazminatın olayın meydana geldiği tarihten itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
İdare mahkemesince, davalı idarenin ağır hizmet kusurundan sözedebilmek için idarenin sanık polis memurunun psikolojik bir rahatsızlığının olduğunu bilmesi ve bilerek aktif polis olarak istihdam etmesi ve görev yaptığı karakolda ölüm ve yaralama olayı ile sonuçlanabilecek bir huzursuzluğun intikal etmiş olması gerektiği, ancak dosyadaki bilgi ve belgelere göre sanık polis memurunun önceden tedavi gördüğüne yada karakolda huzursuzluk bulunduğuna dair bir kanıtın olmadığı, tamamen sanık polis memurunun o anki psikolojik durumundan kaynaklanan olaydan dolayı idarenin hizmet kusurundan söz etmeye olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar, hukuka uygun olmadığı iddiasıyla anılan idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacıyla aynı karakolda görevli polis memurunun resmi üniformalı olarak 22.7.1999 tarihinde saat 17.30’da grup amirinin odasında tabancayla ateş etmek suretiyle davacı … ile birlikte bir başka polis memurunun yaralanmasına, grup amirinin ölümüne sebebiyet verdiği, ceza yargılaması sırasında Adli Tıp Kurumunca yapılan incelemede sanık polisin suçun işlendiği sırada ceza ehliyetini kaldıracak derecede paranoid şizofren olduğu saptandığından ceza tertibine yer olmadığına ve akıl hastanesinde muhafaza ve tedavi altına alınmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın 125.maddesinin son fıkrasında, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmü yer almıştır.
Yasalarla kendilerine verilen kamu hizmetinin işlemesini sağlayacak örgütü kurmak, personel ve araç gereci hizmet gereklerine uygun şekilde hazırlamakla yükümlü olan idarenin, hizmeti yürüten personelinin görevi sırasında yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurunun hizmet kusurunu oluşturacağı ve zararın tazminiyle sorumlu tutulacağı, idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Polis memuru olan davacının karakolda bir başka polis memurunun tabancayla ateş etmesi sonucu yaralandığı, bu halde, genel güvenliğin sağlanmasına ilişkin kamu hizmetini yürüten davalı idarenin, bu hizmetin gereği gibi yürütülmesini sağlayacak personelinin kişisel kusuru sonucu uğranılan maddi ve manevi zararı tazmin sorumluluğu bulunduğu açıktır.
Bu durumda, davacılardan …’ın yaralanması nedeniyle kendisi ve diğer davacılar eşi ve çocuklarının duyduğu elem ve üzüntü değerlendirilerek bir tatmin aracı olarak manevi tazminat verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49.maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına yeniden karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine 4.10.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.