Danıştay Kararı 10. Daire 2001/2561 E. 2004/5848 K. 29.06.2004 T.

10. Daire         2001/2561 E.  ,  2004/5848 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2001/2561
Karar No : 2004/5848

Davacı : …
Vekilleri : …
Davalı : Rekabet Kurumu Başkanlığı
Vekili : …
İstemin Özeti : … A.Ş.’nin uydu yer hizmetleri piyasasındaki tarife uygulaması ile 4054 sayılı Yasayı ihlal ettiği iddiaları nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında anılan Yasanın 9. maddesinin son fıkrası uyarınca geçici tedbir alınmasına ilişkin olarak Rekabet Kurulunca verilen 31.7.2001 günlü ve … sayılı kararın; … A.Ş.’nin tüm telekomünikasyon alt yapısının kurulması ve işletilmesi hususunda yasal tekel hakkının bulunduğu, yasal tekelin olduğu bir yerde rekabet kurallarının uygulanamayacağı, bu alt yapı üzerinden hizmet verilmesinin, imtiyaz ruhsat veya genel izin ile mümkün olduğu, kendileri dışında imtiyaz ruhsat veya genel izin sahibi “işletmeci” bulunmadığından piyasadan söz edilemeyeceği, hazırladığı tarifeler bakan onayı ile yürürlüğe giren … A.Ş.’nin, 4054 sayılı yasanın tanımladığı anlamda, bağımsız karar verebilme yetisine sahip bir teşebbüs olmaması nedeniyle rekabet kurallarına tabi tutulamayacağı, kaldı ki, dava konusu karara konu uygulamanın ihlal niteliği taşımadığı öne sürülerek iptali iistenilmektedir.
Savunmanın Özeti : 4054 sayılı Yasanın “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde yer alan, bu Kanunun uygulanmasında piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerin teşebbüs sayılacağı kuralı karşısında, davacı şirket ile yaptıkları sözleşmelere dayalı olarak uydu yer hizmeti satan şirketlerin rekabet hukuku uygulamasında teşebbüs sayılacakları, yasal tekel hakkının var olduğu kabul edilse bile bu şirketlerin uydu yer hizmeti vermelerine bizzat kendisi imkan sağlayan davacının rekabet hukuku kurallarına aykırı davranma hakkının bulunmadığı, davacı şirketin ücret tarifesini Ulaştırma Bakanının onayına sunma konusunda yasal bir zorunluluk olmadığı, 2.5 ile 63 kat arasında değişen aşırı orandaki tarife artışının, uydu yer hizmeti veren teşebbüslerin piyasa dışına itilmeleri gibi ciddi ve telafi olunamayacak zararların ortaya çıkmasını önlemek amacıyla alınan, dava konusu kararda hukuka aykırılık bulunmadığı öne sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Dava, … A.Ş.’nin uydu yer hizmetleri piyasasındaki taife uygulaması ile 4054 sayılı Yasayı ihlal ettiği iddiaları nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında anılan Yasanın 9. maddesinin son fıkrası uyarınca geçici tedbir alınmasına ilişkin olarak Rekabet Kurulunca verilen 31.7.2001 günlü ve … sayılı kararın iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 9. maddesinin “İhlale Son Verme” başlıklı 9. maddesinin ilk fıkrasında Rekabet Kurulunun bu Kanunun 4,6 ve 7. maddelerinin ihlal edildiğini tespit ederse ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine rekabetin tesisi ve ihlalden önceki durumun korunması için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları kapsayan bir kararı bildireceği belirtilmiş, son fıkrasında ise “Kurul, nihai karara kadar ciddi ve telafi olunamayacak zararların ortaya çıkma ihtimalinin bulunduğu durumlarda, ihlalden önceki durumu koruyucu nitelikte ve nihai kararın kapsamını aşmayacak şekilde geçici tedbirler alabilir.” kuralına yer verilmiştir.
Bu yasa hükümlerine göre Rekabet Kurulunun ara kararı olarak geçici tedbirler alabilmesi için 4054 sayılı Kanunun 4,6 ve 7. maddelerinden birinin ihlal edildiğine dair delillerin mevcut olması ve söz konusu ihlal nedeniyle Rekabet Kurulunca verilecek nihai karara kadar ciddi ve telafi olunamayacak zararların ortaya çıkma ihtimalinin bulunması gerektiği kuşkusuzdur.
Bu itibarla, ortada bir ihlal yoksa veya ihlal mevcut olmakla birlikte ihlalin rekabet düzenine, tüketicilere veya işletmelere vermesi muhtemel zararlardan tedbir kararı alınmadan kurtulmak mümkün ise tedbir kararına gerek bulunmadığı konusunda duraksamaya yer yoktur.
Öte yandan, tedbir kararının ihlalden önceki durumu koruyucu nitelikte olması ve ileride verilecek nihai kararın kapsamını aşmayacak boyutta olması gerektiğinden, tedbir kararının ihlalden zarar görme ihtimali bulunanları ihlalden öncekinden daha iyi veya daha kötü duruma sokmaması, sadece ihlalden önceki durumu muhafaza etmeye yönelik bulunması zorunludur. Bu nedenle tedbir kararının ihlalden önce mevcut olmayan bir hak ihdas edici nitelikte olmaması ve nihai kararla ilgililere en fazla hangi zorunluluklar getirilebilecekse tedbir kararıyla da en fazla o kadar zorunluluk getirilmesi gerekir.
Bu nedenle dava konusu tedbir kararının hukuka uygun olup olmadığının belirlenebilmesi bakımından yasanın öngördüğü koşulların olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve alınan tedbir kararının yasanın öngördüğü sınırlar içinde kalıp kalmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, … A.Ş ile yaptıkları sözleşmeler uyarınca uluslararası noktadan noktaya data servisi yapan şirketlerce Rekabet Kurumuna verilen şikayet dilekçelerinde … A.Ş.’nin tarifelere 2,4 ila 63 kat arasında zam yapması nedeniyle sektörün büyük zarara uğrayacağı belirtilerek koruyucu nitelikte geçici tedbir alınmasının talep edilmesi üzerine … A.Ş’nin sözü edilen zamlarla sektördeki rekabet koşullarını bozmak suretiyle temel telekomünikasyon hizmetlerindeki hakim durumunu kötüye kullandığı ve bu şekilde 4054 sayılı Yasanın 6. maddesini ihlal ettiği iddialarının ciddiyeti dikkate alınarak … A.Ş. hakkında doğrudan soruşturma açılmasına karar verilerek savunmasının istendiği ve konunun aciliyeti gözönüne alınarak geçici tedbir talebine yönelik incelemelere başlandığı, 2813 sayılı Telsiz Kanununun 7. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca geçici tedbire ilişkin görüşü istenen Telekomünikasyon Kurumunun geçici tedbir alınmasının uygun olacağı yönündeki görüşü gözönünde bulundurularak gerekli önlemlerin hemen alınmaması halinde uydu yer istasyonu işletmecilerinin pazar dışına itileceğinden bahisle doğabilecek ciddi ve telafi olunamayacak zararların önlenebilmesi için ihlalden önceki durumu koruyucu nitelikte geçici tedbir olmak üzere 1.5.2001 tarihi itibariyle …A.Ş tarafından uygulamaya konan yeni ücret tarifesinin uygulanmasına bir hafta içinde son verilmesine ilişkin dava konusu tedbir kararının alındığı anlaşılmaktadır.
Davacı 4502 sayılı Yasa yürürlüğe girinceye kadar 406 sayılı Yasanın Ek 18.maddesi uyarınca tarifelerin Ulaştırma Bakanının onayı ile yürürlüğe konulduğunu, Telekomünikasyon Kurumunca hazırlanan tarife yönetmeliğinin 28.8.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine anılan Yönetmelik hükümleri çerçevesinde tarifelerini serbetçe belirleyebilme yetkisine bu tarih itibariyle kavuştuğunu, 4502 sayılı Yasanın Geçici 7.maddesine istinaden bu tarihe kadar tarifelerin Ulaştırma Bakanının onayına sunulmaya devam edildiğini, bu itibarla …A.Ş.’nin bağımsız karar verebilme ve piyasa dinamikleri ile hareket edebilme yetkisine sahip olmaması bakımından 4054 sayılı Yasa anlamında hakkında soruşturma yapılabilecek teşebbüs niteliğinde bulunmadığını ileri sürmekte ise de 406 sayılı Yasanın 29.1.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4502 sayılı Yasa ile değiştirilen 29.maddesinde işletmecilerin alacakları ücretleri ilgili mevzuat, tabi oldukları görev veya imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ile Telekomünikasyon Kurumunun düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde “serbestçe” belirleyebilecekleri kuralına yer verilmiş olması nedeniyle bu tarihten itibaren davacı şirketin ücret tarifesini Ulaştırma Bakanının onayına sunma konusunda yasal bir zorunluluğunun bulunmadığı açıktır.
Öte yandan, 4502 sayılı Yasanın Geçici 7.maddesinde yer alan “Bu Kanuna göre gereken düzenlemeler yapılıp yürürlüğe konuluncaya kadar mevcut mevzuatın bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü 4502 sayılı Yasa uyarınca düzenleme yapılması zorunlu hallerde uygulanabilecek nitelikte olup işletmecilere ücret tarifesini serbestçe belirleyebilme yetkisi veren yasa kuralı herhangi bir düzenlemeye gerek olmadan uygulanabilir nitelikte bulunduğundan ve sadece madde devamında tadadi olarak sayılan dört halde ücretlerin hesaplanma yöntemlerini ve üst sınırlarını tayin ve tespit etmeye yetkili olan Telekomünikasyon Kurumunca yapılacak düzenlemenin beklenmesine gerek olmadığından, sözü edilen Geçici 7. madde uyarınca tarifelerin Ulaştırma Bakanının onayına sunulmasının zorunlu olduğu ve bu nedenle …A.Ş’nin bağımsız karar verebilme yetkisine sahip olmaması nedeniyle teşebbüs sayılamayacağı yönünde davacı şirketçe ileri sürülen iddialar geçerli görülmemiştir.
Bu itibarla dava konusu geçici tedbir kararının hukuka uygun olup olmadığının anlaşılabilmesi için doğal tekel durumunda bulunması itibariyle piyasada hakim durumda olan davacı şirketin dava konusu ücret tarifesini yürürlüğe koymak suretiyle hakim durumunu kötüye kullanıp kullanmadığının belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Uydu yer istasyonu çalıştıranlara bir anlamda kendi ruhsatını kiralaması nedeniyle gelir elde ettiği anlaşılan davacı şirketin herhangi bir maliyet artışı söz konusu olmadığı halde rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaşması ve piyasa dışına itilmeleri sonucunu doğuracak şekilde mevcut tarifeyi 63 kata kadar artırmasının ilk bakışta hakim durumun kötüye kullanıldığı yönünde açık kanaat uyandıracağında duraksamaya yer yoktur.
Hal böyle olunca dava konusu tedbir kararının, nihai karara kadar rakip teşebbüslerin piyasa dışına itilmeleri suretiyle ciddi ve telafi olunamayacak zararların ortaya çıkma ihtimali gözönüne alınarak verildiği, kapsamı itibariyle ihlalden önceki durumu koruyucu nitelikte olduğu ve nihai kararın kapsamını aşacak bir tedbiri içermediği açıktır.
Öte yandan, davacı tedbire konu iddiaların yasal tekel hakkının kullanımından kaynaklandığını, …A.Ş. dışında uydu hizmeti verilebilmesi için bedelinin ödenmesi suretiyle imtiyaz sözleşmesi imzalanması veya genel izin veya ruhsat alınması gerektiğini, uydu yer hizmeti verenlerin bu tür bir imtiyaz sözleşmesi imzalamamaları veya genel izin veya ruhsatlarının bulunmaması itibariyle 406 sayılı Yasa anlamında işletmeci olarak kabul edilemeyecekleri için esasen kendisine rakip olamayacaklarını iddia etmekte ise de 4054 sayılı Yasanın “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde bu Kanunun uygulanmasında piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerin teşebbüs sayılacağının belirtilmiş olması nedeniyle davacı şirket ile yaptıkları sözleşmelere dayalı olarak uydu yer hizmeti satan şirketlerin rekabet hukuku uygulamasında teşebbüs sayılacaklarında kuşkuya yer olmadığından, yasal tekel hakkının var olduğu kabul edilse bile bu şirketlerin uydu yer hizmeti vermelerine bizzat kendisi imkan sağlayan davacının rekabet hukuku kurallarına aykırı davranma hakkının bulunmadığı şüphesizdir.
Başka bir anlatımla, uydu yer istasyonu çalıştırıcılarının 406 sayılı Yasanın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2.maddesinin (c) bendi hükmüne göre imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izinlerde öngörülen telekomünikasyon alt yapısının kurulması ve işletilmesi yönünde bir haklarının bulunmaması ve 406 sayılı Yasaya 10.6.1994 tarihli ve 4000 sayılı Yasa ile ilave edilen Ek 18. madde uyarınca işletme lisans ve ruhsatlarının olmaması itibariyle anılan Yasa anlamında işletmeci sayılmamaları, davacının sağladığı olanaklardan yararlanarak piyasada fiilen hizmet satmaları nedeniyle 4054 sayılı Yasa bakımından teşebbüs sayılan uydu yer istasyonu çalıştırıcıları ile davacı arasındaki ilişkinin rekabet hukuku kuralları açısından değerlendirilmesine engel değildir.
Nitekim, davacı şirketçe Danıştay 10. Dairesine sunulan 6.12.2001 günlü dilekçede “406 sayılı Kanunun 4502 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki halinde de uydu hizmetleri katma değerli telekomünikasyon hizmeti olarak nitelendirilmekte ve 406 sayılı Kanunun Ek 18. maddesi uyarınca müvekkil şirketin önerisi üzerine Ulaştırma Bakanlığınca imtiyaz verilmek suretiyle özel kesimce yürütülebilen bir hizmet mahiyetinde bulunmakta idi…. müvekkil şirketin özel hukuk hükümlerine tabi olarak yaptığı sözleşmelerle, yürüttüğü hizmetlerin bir kısmını, işletme kendisinde kalmak üzere, üçüncü şahıslardan teknik veya pazarlamaya ilişkin hususlarda destek almak suretiyle yürütmesi mümkündür.”ifadelerine yer verilmek suretiyle uydu hizmetleri konusunda …A.Ş’nin 4000 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1994 yılından bu yana yasal tekel hakkının bulunmadığına ve uydu yer istasyonu çalıştıranların …A.Ş’. nin imkan sağlaması nedeniyle bu faaliyetlerini yürütebildiklerine işaret edilmiştir. Bu itibarla, uydu yer hizmetlerini 406 sayılı Yasada öngörüldüğü şekilde imtiyaz sözleşmesine, telekomünikasyon ruhsatına veya genel izne dayalı olarak değil de anılan Yasada öngörülmediği halde davacı ile yaptıkları özel hukuk sözleşmelerine göre yürüten ve aynı zamanda davacının rakibi olan uydu yer istasyonu çalıştırıcılarının bu fiili konumlarından yararlanan davacının görev sözleşmesinden kaynaklanan hak ve yetkilerini onlara kısmen kullandırması nedeniyle aldığı bedelleri 63 kata kadar artırmasının rakiplerini piyasa dışına itmeye yönelik bir davranış olması itibariyle hakim durumu kötüye kullanma sayılacağında kuşkuya yer yoktur.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, duruşma için önceden belirlenen ve taraflara usulüne uygun olarak bildirilen 9.12.2003 tarihinde davacı vekill Av… ve davalı idare vekili Av…’nun geldikleri ve Danıştay Savcısının hazır olduğu görülerek duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilip dinlenildikten sonra duruşmaya son verilerek dava dosyası incelenip gereği düşünüldü.
Dava, …A.Ş.’nin uydu yer hizmetleri piyasasındaki taife uygulaması ile 4054 sayılı Yasayı ihlal ettiği iddiaları nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında anılan Yasanın 9. maddesinin son fıkrası uyarınca geçici tedbir alınmasına ilişkin olarak Rekabet Kurulunca verilen 31.7.2001 günlü ve … sayılı kararın iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı 4502 sayılı Yasa yürürlüğe girinceye kadar 406 sayılı Yasanın Ek 18.maddesi uyarınca tarifelerin Ulaştırma Bakanının onayı ile yürürlüğe konulduğunu, Telekomünikasyon Kurumunca hazırlanan tarife yönetmeliğinin 28.8.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine anılan Yönetmelik hükümleri çerçevesinde tarifelerini serbetçe belirleyebilme yetkisine bu tarih itibariyle kavuştuğunu, 4502 sayılı Yasanın Geçici 7.maddesine istinaden bu tarihe kadar tarifelerin Ulaştırma Bakanının onayına sunulmaya devam edildiğini, bu itibarla …A.Ş.’nin bağımsız karar verebilme ve piyasa dinamikleri ile hareket edebilme yetkisine sahip olmaması nedeniyle 4054 sayılı Yasa anlamında hakkında soruşturma yapılabilecek teşebbüs niteliğinde bulunmadığını, ayrıca tedbire konu iddiaların yasal tekel hakkının kullanımından kaynaklandığını, …A.Ş. dışında uydu hizmeti verilebilmesi için bedelinin ödenmesi suretiyle imtiyaz sözleşmesi imzalanması veya genel izin veya ruhsat alınması gerektiğini, uydu hizmeti verenlerin bu tür bir imtiyaz sözleşmesi imzalamamaları veya genel izin veya ruhsatlarının bulunmaması itibariyle 406 sayılı Yasa anlamında “işletmeci” olarak kabul edilemeyeceklerini bu nedenle de rakip teşebbüs sayılamayacaklarını iddia ettiğinden öncelikle bu iddiaların irdelenmesi gerekmektedir.
406 sayılı Yasanın 29.1.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4502 sayılı Yasa ile değiştirilen 29.maddesinde, işletmecilerin alacakları ücretleri ilgili mevzuat, tabi oldukları görev veya imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ile Telekomünikasyon Kurumunun düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde “serbestçe” belirleyebilecekleri kuralına yer verilmiş olması nedeniyle bu tarihten itibaren davacı şirketin ücret tarifesini Ulaştırma Bakanının onayına sunma konusunda yasal bir zorunluluğunun bulunmadığı açıktır.
Öte yandan, 4502 sayılı Yasanın Geçici 7.maddesinde yer alan “Bu Kanuna göre gereken düzenlemeler yapılıp yürürlüğe konuluncaya kadar mevcut mevzuatın bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü 4502 sayılı Yasa uyarınca düzenleme yapılması zorunlu hallerde uygulanabilecek nitelikte olup, işletmecilere ücret tarifesini serbestçe belirleyebilme yetkisi veren yasa kuralı herhangi bir düzenlemeye gerek olmadan uygulanabilir nitelikte bulunduğundan ve sadece madde devamında tadadi olarak sayılan dört halde ücretlerin hesaplanma yöntemlerini ve üst sınırlarını tayin ve tespit etmeye yetkili olan Telekomünikasyon Kurumunca yapılacak düzenlemenin beklenmesine gerek olmadığından, sözü edilen Geçici 7. madde uyarınca tarifelerin Ulaştırma Bakanının onayına sunulmasının zorunlu olduğu ve bu nedenle …A.Ş’nin bağımsız karar verebilme yetisine sahip olmaması nedeniyle teşebbüs sayılamayacağı yönündeki iddiası geçerli görülmemiştir.
Davacının diğer iddiasına gelince;
4054 sayılı Yasanın “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde bu Kanunun uygulanmasında piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerin teşebbüs sayılacağının belirtilmiş olması nedeniyle davacı şirket ile yaptıkları sözleşmelere dayalı olarak uydu yer hizmeti satan şirketlerin rekabet hukuku uygulamasında teşebbüs sayılacaklarında kuşkuya yer olmadığından, yasal tekel hakkının var olduğu kabul edilse bile bu şirketlerin uydu yer hizmeti vermelerine bizzat kendisi imkan sağlayan davacının rekabet hukuku kurallarına aykırı davranma hakkının bulunmadığı şüphesizdir.
Başka bir anlatımla, internet servis sağlayıcıların 406 sayılı Yasanın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2.maddesinin (c) bendi hükmüne göre imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izinlerde öngörülen telekomünikasyon alt yapısının kurulması ve işletilmesi yönünde işletme lisans ve ruhsatlarının olmaması itibariyle anılan Yasa anlamında işletmeci sayılmamalarının, davacının sağladığı olanaklardan yararlanarak piyasada fiilen hizmet satmaları nedeniyle 4054 sayılı Yasa bakımından teşebbüs sayılan uydu yer istasyonu çalıştırıcıları ile davacı arasındaki ilişkinin, rekabet hukuku kuralları açısından değerlendirilmesine engel teşkil etmeyeceğinden bu iddiaya da itibar edilmemiştir.
Dava Konusu kararın esasına gelince;
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun “İhlale Son Verme” başlıklı 9. maddesinin ilk fıkrasında; Rekabet Kurulunun, bu Kanunun 4, 6 ve 7. maddelerinin ihlal edildiğini tespit ederse ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine rekabetin tesisi ve ihlalden önceki durumun korunması için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları kapsayan bir kararı bildireceği belirtilmiş, son fıkrasında ise “Kurul, nihai karara kadar ciddi ve telafi olunamayacak zararların ortaya çıkma ihtimalinin bulunduğu durumlarda, ihlalden önceki durumu koruyucu nitelikte ve nihai kararın kapsamını aşmayacak şekilde geçici tedbirler alabilir.” kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan yasa hükmünün değerlendirilmesinden; Rekabet Kurulu’nun nihai kararı beklemeden geçici tedbirler alabilmesi için 4054 sayılı Kanunun 4, 6 ve 7. maddelerinden birinin ihlal edildiğine dair delillerin mevcut olması ve söz konusu ihlal nedeniyle Rekabet Kurulunca verilecek nihai karara kadar ciddi ve telafi olunamayacak zararların ortaya çıkma ihtimalinin bulunması gerektiği sonucu çıkmaktadır.
Diğer taraftan, tedbir kararının ihlalden önceki durumu koruyucu nitelikte olması ve ileride verilecek nihai kararın kapsamını aşmayacak boyutta olmaması gerektiğinden, tedbir kararının ihlalden zarar görme ihtimali bulunanları ihlalden öncekinden daha iyi veya daha kötü duruma sokmaması, sadece ihlalden önceki durumu muhafaza etmeye yönelik bulunması zorunludur. Bu nedenle tedbir kararının ihlalden önce mevcut olmayan bir hakkı ihdas edici nitelikte olmaması ve nihai kararla ilgililere en fazla hangi zorunluluklar getirilebilecekse tedbir kararıyla da en fazla o kadar zorunluluk getirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu tedbir kararının hukuka uygun olup olmadığının belirlenebilmesi açısından, yasanın öngördüğü koşulların olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve alınan tedbir kararının yasanın öngördüğü sınırlar içinde kalıp kalmadığının bu ölçüler dahilinde irdelenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, Ulaştırma Bakanlığı ile 28.2.2001 tarihinde imzaladığı Görev Sözleşmesi kapsamında uydu yer istasyonu hizmetlerini özel işletmeciler ile imzaladığı sözleşmelere dayalı olarak yürüten …A.Ş’nin 1.5.2001 tarihi itibariyle uygulamaya koyduğu ücret tarifesi ile ücretlere 2,5 ila 63 kat arasında değişen oranlarda zam yaptığı, uydu yer istasyonu işleticileri tarafından Rekabet Kuruluna başvurularak koruyucu nitelikte geçici tedbir alınmasının talep edilmesi üzerine anılan Kurul’ca …A.Ş’nin sözü edilen zamlarla sektördeki rekabet koşullarını bozmak suretiyle temel telekomünikasyon hizmetlerindeki hakim durumunu kötüye kullandığı ve bu şekilde 4054 sayılı Yasanın 6. maddesini ihlal ettiği iddialarının ciddiyeti dikkate alınarak …A.Ş. hakkında doğrudan soruşturma açılmasına karar verilerek savunmasının istendiği ve konunun aciliyeti gözönüne alınarak geçici tedbir talebine yönelik incelemelere başlandığı, 2813 sayılı Telsiz Kanununun 7. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca geçici tedbire ilişkin görüşü istenen Telekomünikasyon Kurumunun geçici tedbir alınmasının uygun olacağı yönündeki görüşü gözönünde bulundurularak gerekli önlemlerin hemen alınmaması halinde uydu yer istasyonu işletmecilerinin pazar dışına itileceğinden bahisle doğabilecek ciddi ve telafi olunamayacak zararların önlenebilmesi için ihlalden önceki durumu koruyucu nitelikte geçici tedbir olmak üzere 1.5.2001 tarihi itibariyle …A.Ş tarafından uygulamaya konan yeni ücret tarifesinin uygulanmasına bir hafta içinde son verilmesine ilişkin dava konusu tedbir kararının alındığı anlaşılmaktadır.
Bir anlamda, kendi ruhsatını uydu yer istasyonu işletenlere kiralamak suretiyle gelir elde ettiği anlaşılan davacı şirketin, herhangi bir maliyet artışı söz konusu olmadığı halde rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaşması ve piyasa dışına itilmeleri sonucunu doğuracak şekilde mevcut tarifeyi 63 kata kadar artırması, ilk bakışta hakim durumun kötüye kullanıldığı yönünde açık kanaat uyandırmaktadır.
Bu durumda, piyasada hakim durumda bulunduğu çekişmesiz olan davacı şirket hakkında, hakim durumunu kötüye kullandığı iddiasıyla ilgili olarak açılan soruşturma sonucunda verilecek nihai karara kadar, rakip teşebbüslerin piyasa dışına itilmeleri suretiyle ciddi ve telafi olunamayacak zararların ortaya çıkma ihtimali gözönüne alınarak verilen, kapsamı itibariyle ihlalden önceki durumu koruyucu nitelikte olan ve nihai kararın kapsamını aşacak bir tedbir içermeyen dava konusu kararda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … Llira vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine 29..6.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.