Danıştay Kararı 10. Daire 2000/1740 E. 2002/4442 K. 19.11.2002 T.

10. Daire         2000/1740 E.  ,  2002/4442 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2000/1740
Karar No : 2002/4442

Davacılar : …
Vekili : …
Davalılar : 1-Başbakanlık – ANKARA
2-Vakıflar Genel Müdürlüğü – ANKARA
Vekili : …
İstemin Özeti : Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı ekli listede bulunan yerler ve tapu kayıtları belirtilen 55 öğrenci yurdunun protokol şartları doğrultusunda işletilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı’na tahsisine yönelik Vakıflar Meclisi Başkanlığı’nın 13.12.1999 tarih ve 965/941 sayılı kararının ve dayanak oluşturduğu Bakanlar Kurulunun 1.2.2000 tarih ve 2000/167 sayılı kararının iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait öğrenci yurtlarına kapasitelerinin artırılması ehliyetli yönetim ve personel kadrosu ile hizmet veriminin yükseltilmesi amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı’na işletmesinin devri için yapılan hazırlık çalışmaları sonucunda varılan ön mutabakatla hazırlanan protokol taslağını incelemek üzere oluşturulan komisyonun yaptığı inceleme sonucu prokotolle devrin yasal olduğu, Vakıflar Genel müdürlüğü Öğrenci Yurtları Yönetmeliğinde öngörülenlerden daha kapsamlı bir sosyal yardım ve hayır hizmeti oluşturacağı bu yurtlardaki yatılı öğrencilerin orta öğrenimlerini bitirinceye kadar yurtta kalmaya devam edecekleri maddi durumu orta öğrenimi yaptırmaya elverişli bulunmayan başarılı öğrenciler için %10 kontenjan ayrıldığı, iaşe ve ibate giderlerinin Vakıflar Genel Müdürlüğünce karşılanacağı, işletme hakkının devrinde amaç ve yürütülecek hizmetler açısından hukuka aykırılık olmadığı personelin yürürlükteki mevzuat uyarınca kadrolarıyla birlikte Bakanlık bünyesine geçişleri sağlanıncaya kadar yurt müdürü dışındaki halen yurtlarda görevli tüm çalışanların yurtlarda çalışmaya devam edeceği, yurtların kapasitelerinin artırılması, ehliyetli yönetim ve personel kadrosu ile hizmet veriminin yükseltilmesi amacıyla Bakanlığa işletmesinin devrinin yasaya uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Davacılar murisinin taşınmazını hibe etmekteki amacı ile devir işlemi gerçekleştirilirken ortaya konulan amacın farklılık taşımadığı, taşınmazın bir vakıf malı yada davalı idareye devri sonrasında bir vakfiye oluşturulmamış olması yalnızca davalı idareye ait bir öğrenci yurdu olması karşısında 2762 sayılı Kanunun 10. maddesi hükmü uyarınca hayrat vakıf malın ancak bir başka hayrat vakfa devredilebileceği yolundaki kuralı uygulama olanağı da bulunmadığından davacı yönünden tesis edilen işlemde kamu yararı ve hizmetin gereğine aykırılık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenle, davanın reddi gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi :Dava, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı 55 öğrenci yurdunun 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 10. maddesine göre, protokol şartları doğrultusunda işletilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına tahsisine ilişkin 1.2.2000 günlü ve 2000/167 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu karara esas teşkil eden Vakıflar Meclisinin 13.12.1999 gün ve 965/941 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
2762 sayılı Vakıflar Kanununun 1. maddesinde 4 birinci teşrin 1926 tarihinden önce vücud bulmuş mazbut vakıfların Vakıflar Genel Müdürlüğünce idare olunacağı, 6. maddesinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ve temsil ettiği vakıfların bir kül halinde tüzel kişilik sayılacağı, 8. ve 9. maddelerinde vakıfların doğrudan doğruya hayrattan olan gayrimenkullerinin rehnedilemeyecekleri, kural olarak satılamayacakları ve bu gayrimenkullerin Devlet malları imtiyazından faydalanacakları belirtilmiş, 227 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde ise vakfa ait müesseseleri gayelerine göre yaşatmak ve vakfiyelerde öngörülen hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilmesini sağlamak Vakıflar Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
Aktarılan bu yasal düzenlemelere göre Vakıflar Genel Müdürlüğünün 4.10.1926 tarihinde yürürlüğe giren Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce vücud bulmuş mazbut vakıfları yönetmekle görevlendirildiği ve bu görevini vakfedenin iradesine sadık kalarak vakfın tahsis edildiği gayeye göre yaşatılmasını ve vakfiyede öngörülen hizmetleri en iyi şekilde yerine getirecek tarzda yürütmek zorunda olduğu açıktır. Başka bir anlatımla, Vakıflar Genel Müdürlüğü bu görevini yerine getirirken vakfiyeyi esas alarak vakfedenin uyulması imkansız veya hukuka aykırı olmayan arzusuna uygun hareket etmek zorundadır.
Dava konusu işlemlere dayanak gösterilen 2762 sayılı Yasanın 10. maddesinde tahsis edildikleri maksada göre kullanılmaları kanuna veya amme intizamına uygun olmayan veyahut işe yaramaz bir hale gelen hayrat vakıfların idare meclisinin teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile mümkün mertebe gayece aynı olan diğer hayrata tahsis edilebileceği gibi bu kabil hayratın ayın veya para ile değiştirilerek elde edilecek ayın veya paranın dahi aynı suretle diğer hayrata tahsis olunabileceği belirtilmiştir.
Madde metninin incelenmesinden anlaşılacağı üzere, bu madde uyarınca işlem tesis edilebilmesi için doğrudan doğruya hayır hizmetinin gerçekleştirilmesine tahsis edilen herhangi bir hayrat vakfın tahsis edildiği amaca göre kullanılmasının yasaya veya kamu düzenine uygun olmadığının veya işe yaramaz hale geldiğinin saptanmış olması gerekir.
Başka bir anlatımla eğer bu yönde yapılmış tespitler yoksa bu maddeye göre idari işlem tesis edilmesi mümkün değildir.
Öte yandan, bu tür saptamaların varlığı halinde ise mümkün olduğunca aynı amaca hizmet eden bir başka hayrat vakfa tahsis edilmesi veya ayın veya para ile değiştirilerek elde edilen ayın veya paranın diğer hayrata tahsis edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla bu tür hayrat vakıfların bir başka hayrata tahsisinden başka bir seçenek Yasada öngörülmediğinden, hayrata tahsis konusunda idarenin bağlı yetki içinde bulunduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle idarenin hayrat vakıfları bir başka kurum veya kuruluşa tahsis etmeye ilişkin bir takdir yetkisi bulunmamaktadır.
Keza, 10. maddede belirtilen koşulların gerçekleştiğine ilişkin tespitlerin her bir hayrat vakıf için ayrı ayrı yapılması gerektiğinden, dava konusu işleme esas alınan 55 öğrenci yurdundan her birinin tahsis edildiği amaca göre kullanılmasının yürürlükteki herhangi bir Yasaya veya kamu düzenine uygun olmadığının veya işe yaramaz hale geldiğinin ayrı ayrı saptanması zorunludur.
Dosyanın incelenmesinden, bu yurtların tamamının tahsis edildiği amaca göre kullanılmasının herhangi bir Yasaya aykırı olduğu veya kamu düzenine uygun olmadığı veya işe yaramaz hale geldiğine ilişkin idari tespitlerin bulunmadığı, sadece yönetim ve işletmelerinin yetersiz olduğunun saptandığından bahisle işlem tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan hukuki duruma göre, yönetim ve işletme yetersizliğinin Vakıflar Kanununun 10. maddesine göre işlem tesis etmenin yasal nedenini oluşturamayacağı konusunda duraksamaya yer yoktur.
Başka bir anlatımla, hayrat vakıf niteliğinde olmayan herhangi bir kamu idaresine ait bir öğrenci yurdunun yönetim ve işletme yetersizliğinin saptanması halinde kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından daha yararlı olacağından bahisle başka bir kamu kurumuna tahsis edilmesi konusunda ilgili idarenin takdir yetkisine sahip bulunması halinde bu yetkisini kamu yararını sağlama amacıyla kullanıp kullanmadığının maddi olayın esası irdelenerek belirlenmesi gerekir. Oysa hayrat vakıf niteliğindeki yurtlar bakımından bağlı yetki içinde bulunan idarenin Vakıflar Kanununun 10. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde bile bu taşınmazlar üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunamayacağı ve maddede öngörülen işlem tipine uygun işlem yapmaktan başka seçeneğinin bulunmadığı açıktır. Bu itibarla yönetim ve işletme yetersizliği sebebine dayanılarak hayrat vakıf niteliğindeki yurtların başka bir kamu idaresine tahsisi mümkün değildir.
Her ne kadar dava konusu işlemde dayanak olarak gösterilmeyen ve fakat savunmada değinilen 227 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13. maddesinin (b) bendinde Hayır İşleri ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığının görevlerinden birinin de hayrat türünden olup idarece kullanılması mümkün olmayan vakıf taşınmaz malların, tesis maksadına uygun kamu hizmetlerinde kullanılmak üzere diğer bir kamu kuruluşuna tahsisi için gerekli işlemleri yürütmek olduğu belirtilmekte ise de bu hükmün, bu tür tahsislerle ilgili usul işlemlerini hangi dairenin yürüteceğini açıklığa kavuşturmaya yönelik olması ve Vakıflar Kanununun 10. maddesi hükmünü bertaraf edici bir niteliğinin bulunmaması itibariyle dava konusu işleme dayanak oluşturması mümkün değildir.
Öte yandan, 227 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 31.maddesinde Vakıflar Genel Müdürlüğü katma bütçesinin, kira gelirleri, işletme karları, iştirakler gelirleri, vakıflardan alınan teftiş ve denetleme payları, emaneten ve niyabeten yönetilen vakıflardan alınan yönetim payları, faizler, müteahhitlerden alınacak gecikme cezaları, taşınır malların satış bedeli ve çeşitli gelirleri ile hazine yardımından oluşacağı ve 13.maddesinin (f) bendinde gerekli yerlerde öğrenci yurtları açma ve yönetimini sağlamanın Hayır İşleri ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığının görevlerinden biri olduğu belirtildiğinden, Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ve temsil ettiği mazbut vakıfların vakfiyeleri doğrultusunda işletmek zorunda olduğu öğrenci yurtlarından başka söz konusu katma bütçe gelirleri ile yeni inşa ettirdiği öğrenci yurtlarını “kullanılmalarının mümkün olmadığının saptanması halinde” başka bir kamu kuruluşuna tahsis etmesi mümkün ise de vakfiyeleri doğrultusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare ve temsil edilmeleri 2762 sayılı Yasanın emredici hükümleri gereği zorunlu olan mazbut vakıflara ait öğrenci yurtlarının başka bir kamu kuruluşuna tahsis edilmesi yasal açıdan olanaklı değildir.
Bu durumda, dava konusu işlemin 2762 sayılı Yasanın 10.maddesi dayanak gösterilerek tesis edilmesi itibariyle mazbut vakıflara ilişkin olanlar ve yeni inşa ettirilenler ayrımı yapılmaksızın 55 öğrenci yurdunun, genel idare esaslarına göre kamu hizmeti yapan ve bu nedenle hayrat vakıf olmadığı hususunda kuşku bulunmayan Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilmesine ilişkin işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemlerin iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince duruşma için taraflara bildirilmiş bulunan 26.2.2002 tarihinde davacılar vekilinin gelmediği Başbakanlık temsilcisinin ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün vekili Av….’in geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Gelen tarafa usulüne uygun olarak söz verilip dinlendikten Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan, gelen tarafa son kez söz verildikten sonra duruşmaya son verildi. Duruşma sonrası yapılan ara kararının cevabı gelmiş olmakla dava dosyası incelenip gereği düşünüldü:
Dava, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı ekli listede bulunan yerler ve tapu kayıtları belirtilen 55 öğrenci yurdunun protokol şartları doğrultusunda işletilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı’na tahsisine yönelik Vakıflar Meclisi Başkanlığı’nın 13.12.1999 tarih ve 965/941 sayılı kararı ile Bakanlar Kurulunun 1.2.2000 tarih ve 2000/167 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
227 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13. maddesi “f” fıkrasında gerekli yerlerde öğrenci yurtları, aşocağı, eğitim tesisleri açmak, yönetimini sağlamak imkanları ölçüsünde muhtaç, sakat ve amalara aylık bağlamak Hayır İşleri ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığının görevlerinden biri olarak kurala bağlanmış, Vakıflar Meclisinin görevlerini belirleyen 5. maddesi h fıkrasında, Vakıflar Genel Müdürlüğünce lüzum gösterilen işlerde kararlar vermek görevine diğer görevleri arasında yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacılar murisince … ili … mevkiinde bulunan Pafta …, Parsel … no’lu, 10.000 m2 yüzölçümlü gayrimenkulün tamamı üzerinde vakıf öğrenci yurdu yapılmak ve yapılacak binaya zemininin “…” tarafından vakfedildiğini gösterir bir plaket konulmak şartı ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz hibe edildiği, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait öğrenci yurdu olarak faaliyet gösteren bu taşınmazın dava konusu işlemle mülkiyeti davalı Genel Müdürlükte kalmak üzere işletmesinin Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığa konu taşınmazın hibe öncesinde bir vakıf malı olup olmadığı, devir sonrasında taşınmaz üzerinde yada taşınmazın içinde yer aldığı bir vakfiye oluşturulup oluşturulmadığının Dairemizce yapılan ara kararı ile sorulması üzerine davalı Genel Müdürlükçe, bahsi geçen taşınmazın arsa nitelikli olduğu, kişi adına kayıtlı iken vakıf öğrenci yurdu yapılmak üzere 10.8.1973 tarihli resmi senede dayalı olarak hibe edildiği, herhangi bir vakıf yada vakfiye ile ilgisi bulunmadığı … Bağış Hayrat Kütüğünde Vakıflar Genel Müdürlüğü adına kayıtlı bulunduğu açıklanmıştır.
Her ne kadar davacılar murisince hibe edilen taşınmaz üzerine yapılan öğrenci yurdunun işletilmesinin Milli Eğitim Bakanlığına devri 2762 sayılı Yasanın 10. maddesi hükmüne dayanılmak suretiyle gerçekleştirilmiş ise de anılan Yasanın 10. maddesinde, hayrat vakıfların belirlenen koşulların gerçekleşmesi halinde bir başka hayrat vakfa devredilebileceği veya ayın ve para ile değiştirilerek elde edilecek tutarın da yine hayrata tahsis edilebileceği hükme bağlanmış ise de dava konusu işlemle devri gerçekleştirilen öğrenci yurdunun ve zeminin bir hayrat vakıf olmadığı, koşullu olarak davalı idareye bağışlanmış olmasının taşınmaza vakıf malı yada vakfiye niteliği kazanmasını sağlamadığı dolayısıyla davacıların hayrat vakfın ancak bir başka hayrat vakfa devredilebileceği, Bakanlığa devrinin mümkün olmadığı yolundaki iddiasının ayrıca incelenmesine gerek bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan öğrenci yurdu yapılmak koşuluyla taşınmazını hibe eden şahsın, ihtiyacı olan öğrencilere sosyal hizmet sunulmasını amaçladığı tartışmasızdır.
Devir protokolünde amaç, bulunduğu yerleşim yerinde öğrenimini sürdüremeyeceklere veya maddi olanaksızlık içerisinde bulunan öğrencilere iaşe ve ibate hizmetinin tek elden verilmesini gerçekleştirmek olarak belirlenmiş olup, yurttaki yatılı öğrencilerin orta öğrenimlerini bitirinceye kadar yurtta kalmaya devam edecekleri, ailelerin maddi durumu orta öğrenimi yaptırmaya elverişli bulunmayan başarılı öğrenciler için %10 kontenjan ayrılacağı, bu kontenjana öğrenci alımında babası ve annesi olmayan çocuklar ile doğal afete uğramış ailelerin çocukları, şehit ve gazi çocuklarına öncelik tanınacağı yolundaki protokol kuralı da gözönünde bulundurulduğunda hibenin amacının değişmediği, hizmetin kalitesinin ve kapasitesinin yükseltilmesinin hedeflendiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda tesis edilen dava konusu işlemlerde hizmetin gereği ve kamu yararına aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemlerin davacıya yönelik kısmına ilişkin davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı Vakıflar Genel Müdürlüğüne verilmesine 19.11.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.