Danıştay Kararı 10. Daire 1999/755 E. 2001/3329 K. 02.10.2001 T.

10. Daire         1999/755 E.  ,  2001/3329 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1999/755
Karar No : 2001/3329

Davacı : …
Davacı Yanında Müdahil: …
Davalılar : 1-Başbakanlık-ANKARA
2-Vakıflar Genel Müdürlüğü-ANKARA
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacının da yöneticileri arasında bulunduğu … Vakfının yöneticiliğinden azli ve bir daha vakıf yöneticisi seçilmemesine karar verilmesi istemiyle dava açılması yolundaki işlemin, bu işlemin dayanağı Türk Medeni Kanunu’na Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzük’ün 23/1-e maddesiyle, 24. maddesinin son cümlesinin; Medeni Kanun hükümleri uyarınca teftiş makamı olan Vakıflar Genel Müdürlüğüne tanınan yetkinin aşıldığı, tüzük hükmüyle Anayasal bir hakkın ortadan kaldırıldığı, düzenlemeyle hakkın özüne dokunulduğu ve ceza niteliğinde yaptırım getirildiği iddialarıyla iptali istenilmektedir.
Davalı İdareler Savunmalarının Özeti : İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre iptal davasının konusunu kesin ve yürütülmesi gereken idari işlemlerin oluşturduğu, davacı hakkında azil davası açılmasını öngören işlemin, bir uygulama işlemi olduğundan iptal davasına konu olamayacağı, davacı dava dilekçesinde aleyhine azil davası açılmasına ilişkin işlemin haksızlığını ve hukuka aykırılığını iddia ettiğinden, davacının bu iddiasının … Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılmış bulunan davada değerlendirileceği ve mahkemesince bu konuda bir karar verileceği, bu nedenle, adli yargıda sonuçlanacak bir ihtilafı davacının idari yargıya getirdiğinden davanın İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3- ve 15/1-a maddelerine göre de reddi gerektiği, dava konusu Tüzüğün 23. maddesine göre, vakıf idarecilerinin, vakıf senedinde yazılı şartlarla, yürürlükteki kanuna ve nizamlara uymak ve genel olarak basiretli bir idareci gibi hareket etmek zorunda oldukları, bu şekilde davranmayan vakıf yöneticilerinin azledilmesi ile yine aynı tüzüğün 24.maddesinin son cümlesine göre bir daha başka bir vakıfta görev alamamasının hukuki bir yaptırım olup ceza olarak nitelendirilemeyeceği, dava konusu tüzüğün hukuki niteliği itibariyle ayrıntılı ve zorunlu hükümler getirdiği, bu düzenlemenin yasal dayanağını Türk Medeni Kanunu’nun 78/3 maddesinin lafzından ve ruhundan aldığını, kaldı ki, bir hak ve özgürlüğün amacına uygun olarak kullanılmasını temin yönünde getirilen düzenlemelerin hakkın özüne müdahale teşkil etmeyeceği belirtilerek yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Davanın, uygulama işlemine yönelik olarak, adli yargı görevli bulunduğundan görev yönünden, Tüzüğün iptali istenilen 23/1-e maddesinin dayanağı Medeni Kanun hükümlerine aykırı bir yönü bulunmadığından esastan reddine, Tüzüğün 24. maddesinin son cümlesinin yasada bu yönde bir düzenleme olmaması nedeniyle dayanağı norma aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Dava, davacının … Vakfının Yöneticiliğinden azli ve bir daha vakıf yöneticisi seçilememesine karar verilmesi istemiyle Asliye Hukuk Hakimliğine başvurulması yolundaki işlem ve bu işlemin dayanağı 21.8.1970 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Vakıflar Hakkındaki Tüzüğün” 23 üncü maddesinin 1-e bendi ile 24 üncü maddelerinin iptali istemine ilişkindir.
İdarenin usul yönünden ileri sürmüş olduğu iddialar yerinde görülmeyerek esasa geçildi:
1982 Anayasasının 33.maddesinde, “Dernek kurma hürriyeti” düzenlenmiş olup,maddede,herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahip olduğu,dernek kurabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesinin yeterli olduğu,bu bilgi ve belgelerin kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merciin derneğin faaliyetinin durdurulması veya kapatılması için mahkemeye başvuracağı,dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil,şart ve usullerin kanunda gösterileceği,bu madde hükümlerinin vakıflarla ilgili olarakda uygulanacağı öngörülmüştür.
Anayasanın 13.maddesinde ise,temel hak ve hürriyetlerin Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün,milli egemenliğin,Cumhuriyetin,milli güvenliğin,kamu düzeninin,genel asayişin,kamu yararının,genel ahlakın ve genel sağlığın korunması ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle,Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceği belirtilmiştir.
Cemiyetler,Medeni Kanunun 53 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş iken 1982 Anayasasından sonra dernekler,2908 sayılı Kanun ile kuruluşundan sona ermesine kadar ayrıntılı bir şekilde özel olarak düzenlenmiştir.
Anayasada Vakıflarda derneklerle ilgili hükümlere tabi kılınmakla beraber derneklerde olduğu gibi vakıflar bakımından Medeni Kanunda yer alan hükümler dışında özel bir düzenleme yoluna gidilmemiştir.Bu itibarla vakıflar, kurulmasından sona ermesine kadar Medeni Kanundaki hükümlerle denetim bakımından Vakıflar Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine tabi kılınmışlardır.
Türk Medeni Kanununda 903 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle özel hukuk tüzel kişisi olarak kurulan vakıfların tabi oldukları kurallar yeniden düzenlenerek 73 üncü maddesinde vakfın başlı başına mevcudiyeti haiz olmak üzere bir malın belli bir gayeye tahsisi olduğu,78 inci maddesinde vakıfların,Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftişine tabi olduğu,teftişin tarzı nasıl yapılacağı ve neticelerinin tüzük ile belli edileceği,anılan Yasanın uygulamasını göstermek amacıyla çıkarılarak yürürlüğe konulan “Türk Medeni Kanun hükümlerine göre kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün” 23 üncü maddesinin 1-e bendinde yapılması mahkemenin veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün iznine bağlı bir işi kendiliğinden yapanların Vakıflar Genel Müdürlüğünün yapacağı başvuru üzerine yetkili Asliye Mahkemesince duruşma yapılarak görevden alınabilecekleri 24 üncü maddede ise görevden alınan vakıf yöneticilerinin bir daha hiçbir vakfın yönetiminde görev alamayacakları belirtilmiştir.
Sürekli olarak gelişen ve ekonomik potansiyel olarak çok büyüyen vakıfları idare edenlerin de basiretli birer idareci olmaları gereğinden hareketle bahse konu yasanın 79 uncu maddesinde yetkili asliye mahkemesinin teftiş makamının tüzükde gösterilen sebeplere dayanarak yapacağı müracaat üzerine duruşma yaparak idare edenleri işten uzaklaştırabileceği ve vakıf senedinde ayrı bir hüküm yoksa yenisini seçebileceği hükmedilmiş olup,yasa metninden de işten uzaklaştırılan idarecilerin,bu uzaklaştırmalarının belirli bir süre ile sınırlı olmadığı gibi amaçlananın vakıf idareciliği yapamayacaklarına ilişkin olduğu anlaşıldığından bahsekonu yasanın amacı doğrultusunda uygulanmasını gösteren Tüzüğün 23.maddesinin 1-e bendi ve 24üncü maddelerinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan,davacının uygulama işlemi olarak nitelendirildiği işlem; kendisinin de arasında bulunduğu “Avukatlar Dayanışma ve Hukuk Araştırmaları Vakfı” yöneticilerinin azline ve bir daha vakıf yöneticisi seçilememelerine karar verilmesi talebi ile Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Beyoğlu Asliye Hukuk Hakimliğine yapılan başvuruya ilişkin olup,söz konusu işlemi idari yargıda dava konusu edilebilecek idari bir işlem olarak nitelendirmeye olanak bulunmamaktadır.
Belirtilen ynedenlerle yasal dayanaktan yoksun davanın reddi düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince önceden belli edilen ve taraflara bildirilen 2.10.2001 tarihinde davacı …’ın, davacı yanında Müdahil Av….’ın, davalı idarelerden Başbakanlığı temsilen Hukuk Müşaviri …’in, davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nü temsilen de Av….’in geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilip dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan, taraflara son kez söz verildikten sonra duruşmaya son verildi. Dava dosyası incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, davacının da yöneticileri arasında bulunduğu Avukatlar Dayanışma ve Hukuk Araştırmaları Vakfının yöneticiliğinden azli ve bir daha vakıf yöneticisi seçilmemesine karar verilmesi istemiyle dava açılması yolundaki işlemin, bu işlemin dayanağı Türk Medeni Kanunu’na Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzük’ün 23/1-e maddesiyle, 24. maddesinin son cümlesinin iptali istemiyle açılmıştır.
1982 Anayasasının 33.maddesinde, “Dernek kurma hürriyeti” düzenlenmiş olup, maddede, herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahip olduğu, dernek kurabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesinin yeterli olduğu, bu bilgi ve belgelerin kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merciin derneğin faaliyetinin durdurulması veya kapatılması için mahkemeye başvuracağı, dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği, bu madde hükümlerinin vakıflarla ilgili olarakda uygulanacağı öngörülmüştür.
Anayasanın 13.maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceği belirtilmiştir.
Cemiyetler, Medeni Kanunun 53 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş iken dernekler ise kuruluşundan sona ermesine kadar 2908 sayılı Kanun ile ayrıntılı bir şekilde özel olarak düzenlenmiştir.
Anayasada, Vakıflar derneklerle ilgili hükümlere tabi kılınmakla beraber derneklerde olduğu gibi vakıflar bakımından Medeni Kanunda yeralan hükümler dışında özel bir düzenleme yoluna gidilmemiştir. Bu itibarla vakıflar, kurulmasından sona ermesine kadar Medeni Kanundaki hükümlerle denetim bakımından Vakıflar Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine tabi kılınmışlardır.
Medeni Kanun’da 903 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle, özel hukuk tüzel kişisi olarak kurulan vakıfların tabi oldukları kurallar Kanunun 73-81/B maddelerinde yeniden düzenlenmiş olup, ilgili hükümlerde görevli mahkeme yetkili asliye mahkemesi olarak gösterilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının da yöneticileri arasında bulunduğu Avukatlar Dayanışma ve Hukuk Araştırmaları Vakfının, 1997 yılı teftiş proğramı doğrultusunda, 1994, 1995, 1996 yılları işlemlerinin Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerince denetimi sonucu düzenlenen 25.12.1997 tarih ve 62 sayılı denetim raporu ile, anılan vakfın borsaya kote edilmemiş hisse senedini Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 29.6.1990 tarih ve 150-170 tam. 90.5051 sayılı Genelgesine aykırı olarak izinsiz satın aldığı tespit edildiğinden bahisle, vakıf yönetilerinin azledilmeleri ve bir daha vakıf yöneticisi seçilmemelerine karar verilmesi istemiyle Vakıflar Genel Müdürlüğünce … Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, Vakıflar Genel Müdürlüğünce … Asliye hukuk Mahkemesinde dava açma kararının ve hakkında tesis edilen uygulama işleminin iptalini istemekte ise de; davacının Vakıf yöneticiliğinden azline ve bir daha vakıf yöneticisi seçilememesinin şartlarının oluşup oluşmadığına, Medeni Kanun hükümleri doğrultusunda görevli adli yargı yerince bir karar verileceğinden, uyuşmazlığın bu kısmı hakkında idari yargı yerince karar verilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın, Tüzük hükümlerinin iptaline ilişkin kısmına gelince; Medeni Kanun’un 903 sayılı Yasa ile değişik 78. maddesinde, Vakıfların, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün teftişine tabi olduğu, teftiş makamı tarafından, vakıf senedi hükümlerinin yerine getirilip getirilmediği, vakıf mallarının gayeye uygun surette ve tarzda idare ve sarf edilip edilmediği yönünden denetleneceği, teftişin tarzı ve nasıl yapılacağının, neticelerinin ve bu kanuna göre kurulmuş olsun veya olmasın bilcümle vakıfların, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ödeyecekleri teftiş ve denetleme masraflarına katılma payının, safi gelirin yüzde beşini geçmemek üzere, tüzük ile belli edileceği, anılan yasanın değişik 79. maddesinin ikinci paragrafında da, yetkili asliye mahkemesinin, teftiş makamının tüzükte gösterilen sebeplere dayanarak yapacağı müracaat üzerine duruşma yaparak idare edenleri işten uzaklaştırabileceği ve vakıf senedinde ayrı bir hüküm yoksa yenisini seçebileceği hukmü yer almaktadır.
Medeni Kanunda, 903 sayılı Yasayla yapılan değişiklik üzerine, vakıfların tabi olduğu kurallar yeniden düzenlediğinden, anılan Yasanın uygulanmasını göstermek amacıyla dava konusu Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkındaki “Tüzük 21.8.1970 tarih ve 13586 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sosyo ekonomik şartlarda zaman içinde ortaya çıkan değişiklik ve uygulamadan doğan aksaklıklar nedeniyle 1982 yılında yapılan değişikliklerle Tüzükte yeni hukuki düzenleme getirilmiş; ancak vakıf sayısındaki hızlı artış nedeniyle uygulamanın yeniden yönlendirilmesi için 12 Eylül 1991 tarih ve 20989 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzük’ün Değiştirilmesine İlişkin Tüzük Yürürlüğe konulmuştur.
Türk Medeni Kanun Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün idarecilerin işten uzaklaştırılmasını düzenleyen 23. maddesinde, vakıf idarecilerinin, vakıf senedinde yazılı şartlarla, yürürlükteki kanun ve nizamlara uymak ve genel olarak basiretli bir idareci gibi hareket etmek zorunda olduğu belirtildikten sonra, iptali istenilen 1 (e) fıkrasında, yapılması mahkemenin veya Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün iznine bağlı olan bir işi vakıf yöneticisi kendiliğinden yapmış ise, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yapacağı başvuru üzerine yetkili asliye mahkemesince duruşma yapılarak görevden alınabileceği kurala bağlanmıştır.
Medeni Kanun hükümlerine göre kurulan vakıfların, Medeni Kanun ve bu kanunun uygulanmasını gösteren tüzükte belirlenmiş, yapılması mahkemenin iznine tabi işleri kendiliğinden yapmış olması, diğer yönden, vakfın, vakfın senedi hükümlerini yerine getirmesi, vakıf mallarını gayeye uygun surette kullanılması konusunda teftiş makamı olan Vakıflar Genel Müdürlüğünün iznine tabi işleri kendiliğinden yapması hallerinde, vakıf yönetiminin mahkeme kararıyla görevden alınması yolundaki düzenlemede yukarıda aktarılan Medeni Kanun Hükümlerine aykırılık görülmemiştir.
Tüzüğün, işten uzaklaştırılanların yerine yeni idareci seçimi konusunu düzenleyen 24. maddesinde, “Görevden alınan ve görevden uzaklaştırılan idarecilerin yerine vakıf senedine göre yenileri seçilir. Vakıf senedinde bu konuda bir hüküm yoksa Vakıflar Genel Müdürlüğünün yazılı düşüncesi alınmak suretiyle vakıf idarecileri mahekemece seçilir.” davacının iptalini istediği son cümlesinde ise “Görevden alınan vakıf yöneticileri bir daha hiçbir vakfın yönetiminde görev alamazlar.” kuralı yer almaktadır.
Vakıf idarecilerinin, vakıf senedinde yazılı şartlarda, yürürlükteki kanun ve nizamlara uymak ve genel olarak basiretli bir idareci gibi hareket etmek zorunda olduğu Tüzüğün 23. maddesinde belirtilmiştir. Maddenin dayanağını oluşturan Medeni Kanun’un 79. maddesi hükmü doğrultusunda, idarecilerin hangi şartlarda görevden uzaklaştırılabileceği belirtilmiş, bu şartlardan birinin varlığı halinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne yalnızca vakıf idarecisinin işten uzaklaştırılması için mahkemeye başvurma yetkisi tanınmıştır.
Tüzüğün, 24. maddesinin son cümlesindeki, “Görevden alınan vakıf yöneticileri, bir daha hiçbir vakfın yönetiminde görev alamazlar” “hükmü, Tüzüğün dayanağı Medeni Yasada bu yönde bir düzenleme bulunmaması karşısında, tüzüklerin üst hukuk kurallarına uygun olmasının zorunlu olduğu yolundaki Anayasa hükmüne ve genel hukuk prensibine aykırılık bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın; davacının vakıf yöneticilinden azli ve bir daha vakıf yöneticisi olarak seçilememesine karar verilmesi istemine ilişkin kısmının görev yönünden, Türk Medeni Kanunu’na Göre Kurulun Vakıflar Hakkındaki Tüzüğün iptali istenilen 23. maddesinin 1/e fıkrası yönünden ise esastan reddine, tüzüğün 24. maddesindeki “Görevden alınan vakıf yöneticileri, bir daha hiçbir vakıf yönetiminde görev alamazlar.” hükmünün iptaline, davanın kısmen ret, kısmen iptali ile sonuçlanması nedeniyle aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin yarısı olan … liranın davalılardan alınıp davacıya verilmesine, yargılama giderinin diğer kısmının ise davacı üzerinde bırakılmasına, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21.maddesi gereğince takdir olunan … lira avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı Vakıflar Genel Müdürlüğüne verilmesine 2.10.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.