Danıştay Kararı 10. Daire 1998/1604 E. 1999/1627 K. 20.04.1999 T.

10. Daire         1998/1604 E.  ,  1999/1627 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1998/1604
Karar No : 1999/1627

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : …
İstemin Özeti : Davacı şirketin satışa sunduğu televizyonun garanti belgesinin tüketiciye verilmediğinden bahisle 4077 sayılı Yasa uyarınca 270.000.000 lira para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda … İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:… K:… sayılı kararın davacı tarafından temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : 4077 sayılı Yasa’nın 13.maddesinde tüketicinin sanayi malını satınaldığı satıcının, sözkonusu mal için garanti belgesini doldurup tüketiciye vermesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Satış üzerine kanunen verilmesi gereken garanti belgesinin tüketiciye verilmemesi cezai yaptırım için gerekli ve yeter koşuldur. Temyize konu Mahkeme kararında da belirtildiği üzere, satış yapılan yerin depo olması veya başka bir ad taşıması önemli değildir.
Ancak dava konusu uyuşmazlıkta işleme dayanak alınan tutanağın satış yapılmayan depoda tutulduğu iddiasına karşılık, tutanakta satışın yapıldığı ve satılan televizyonlar için verilmesi gereken garanti belgesinin verilmediği hususları açık değildir.
Mahkemece bu hususun araştırılarak karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İşyerinde satılan televizyonun garanti belgesini tüketiciye vermediğinden bahisle 4077 sayılı Yasa uyarınca davacı adına para ceza kesilmesine ilişkin işlemin iptali için açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
4077 sayılı Yasanın 26.maddesinin 2.fıkrasının son cümlesinde,itiraz üzerine idare mahkemesince verilen kararın kesin olduğu belirtilmiştir.İdari para cezalarına tebliğinden itibaren en geç yedi gün içinde idare mahkemelerine yapılan itiraz üzerine mahkemece verilen kararın kesin olması,bu kararlara karşı üst yargı yollarının kapalı olduğu anlamına gelmektedir.2577 sayılı Yasanın değişik 46/1 maddesinde Danıştay Dava Daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının,başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda temyiz edilebileceği öngörülmüş ise de “kanun yolunu” kapayan 4077 sayılı Yasanın 25 nci maddesi, 2577 sayılı Yasanın 46 ncı maddesinin 1 nci fıkrasını değiştiren 3622 sayılı Yasadan daha sonra yürürlüğe girmiş olduğundan yukarıda ulaştığımız sonucunun değiştirilmesini gerektiren hukuki bir etken olarak kabul edilmemiştir.Anayasa Mahkemesinin 7.2.1992 tarih ve 2135 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1.10.1991 tarih ve E:1990/40, K:1991/33 sayılı olup,2577 sayılı Yasanın 3622 sayılı Yasanın 26.maddesiyle değişik “Ek 3.maddesini” iptal eden kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere “kanun yolunu” kapatan yasa kuralının adalet duygusunu sarsmaması ve hukuk devleti ilkesini zedelememesi gerekmektedir.Büyük oranda para cezalarına ilişkin idari işlemlere karşı itiraz üzerine verilecek kararlarda “kanun yolunun” kapatılmasında ise bu ilkenin zedelenmesi kaçınılmazdır.Bu itibarla,hiçbir sınırlama getirilmeden tüm para cezalarına itiraz üzerine verilen İdare Mahkemesi kararlarına karşı “kanun yolunun” kapatılmasına ilişkin 4077 sayılı Yasanın 26.maddesinin son cümlesi Anayasaya aykırı bulunduğundan iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması ve yargılamanın Anayasa Mahkemesi karar sonucuna kadar bekletilmesi gerekeceği;
Bu görüşümüz kabul edilmeyerek temyiz incelemesine geçildiğinde ise, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava, davacı şirketin satışa sunduğu televizyonun garanti belgesinin tüketiciye verilmediğinden bahisle 4077 sayılı Yasa uyarınca 270.000.000 lira para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin 23.5.1997 tarih ve 798 sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi; 4077 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde, ithalatçı ve imalatçı firmaların ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için garanti belgesi düzenlemek zorunda olduklarının ve garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğunun tüketicinin mal satın aldığı satıcı, bayi, acenta ya da temsilciliklere ait olduğunun hükme bağlandığı, dosyada mevcut 15.5.1997 tarih ve … sayılı tutanakta davacının işyerinde satışını yaptığı televizyon için garanti belgesi düzenlenip tüketiciye verilmediğinin saptandığı, şirket yetkilisi tarafından tesbit içeriğine ihtirazi kayıt konulmaksızın tutanağın imzalandığı, tespitin tüketiciye garanti belgesi verilmemesi yönünde olması nedeniyle tutanak tutulan yerin satış yeri veya depo olmasının durumu etkilemiyeceği, bu durumda davacı şirketin, anılan Yasa’nın 25. maddesi ve göndermede bulunduğu Türk Ceza Kanunu’nun Ek 2. maddesi uyarınca 270.000.000 lira para cezasıyla cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Davacı tarafından; işleme dayanak alınan tutanağın, tüketiciye satış yapılmayan şirkete ait depoda tutulduğu, söz konusu yerdeki malların bayi ve satıcılara gönderilmesi aşamasında garanti belgelerinin eklenerek tüketiciye garanti belgeli olarak satıldığı iddiasıyla anılan mahkeme kararının incelenip bozulması istenilmektedir.
4077 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde, ithalatçı ve imalatçı firmaların ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için garanti belgesi düzenlemek zorunda oldukları ve garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketciye verilmesi sorumluluğunun, tüketicinin mal satın aldığı satıcı, bayi acenta yada temsilciliklere ait olduğu öngörülmüş olup, bu Yasa hükmüyle satıcı bayi, acenta yada temsilciliklerinde satılan mallar için, malın satıldığı sırada garanti belgesinin doldurularak tüketiciye verilmesi suretiyle tüketicinin korunması amaçlanmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu işleme dayanak alınan tutanakta, Bakanlıkça onaylı garanti belgesinin düzenlenip tüketiciye verilmediğinin belirtildiği, ancak davacı tarafından bu tutanağın tüketiciye satış yapılmayan kendilerine ait depoda mevcut televizyon kutularında garanti belgelerinin bulunmaması nedeniyle tutulduğunun ileri sürüldüğü, söz konusu tutanakta da tutanağın nerede ve hangi sebebe dayanılarak tutulduğu, diğer bir ifadeyle satışı yapılan bir televizyona verilmesi gereken garanti belgesinin verilmemesi üzerine mi düzenlendiği yolunda açıklık getirici saptamalar bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, belirlenen hususların mahkemece davalı idareden araştırılarak karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasa’nın 49. maddesine uygun bulunan davacı temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesinin 30.10.1997 tarih ve E:… K:… sayılı kararının bozulmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine 20.4.1999 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU
İdare Mahkemesinin temyiz edilen kararı, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 26 ncı maddesine göre, İdari nitelikteki para cezasına davacının itirazı üzerine verilmiş bir karardır.
Anılan Yasanın 26 nci maddesinde, İdare Mahkemesince, bu Yasa düzenlenen cezalara karşı itiraz üzerine verilen kararların kesin olduğu kurala bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 46 ncı maddesinde ise, “….idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda temyiz edilebilir.” kuralına yer verilmiştir.
Belirtilen durum karşısında, iki kuraldan hangisinin uygulanacağı hususu, 4077 sayılı Kanunun öngördüğü idari para cezasına itiraz üzerine İdare Mahkemesince verilen kararın Danıştayda temyizen incelenip incelenemeyeceği noktasından önem kazanmaktadır.
Yasa koyucunun, yürürlükteki bir kuralı, başka bir yasa ile her zaman yürürlükten kaldırabileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
Ancak, Yasa koyucunun yürürlükteki bir kuralı açık olarak yürürlükten kaldırdığı durumlarda sorun yoksa da önceki ve sonraki Yasa hükümleri arasında olayda olduğu gibi bir çatışmanın söz konusu olduğu durumlarda, ortada üstü kapalı bir yürürlükten kaldırmanın bulunup bulunmadığının, Yasaların özel-genel. önceki ve sonraki asa oluşlarına bakılarak tesbiti gerekir.
Buna göre, önceki ve sonraki yasaların her ikisi de özel nitelikte iseler, sonraki yasa önceki yasanın çelişen hükümlerini ilga eder; önceki yasa genel, sonraki yasa özel ise, özel Yasanın düzenlediği konularda genel Yasa hükümleri ilga edilmiş sayılır; önceki yasa özel, sonraki yasa genel nitelikteyse ve genel Yasa özel Yasanın öngörmediği bir konuyu düzenlenmişse, özel yasa ilga edilmiş sayılmaz, ancak özel Yasanın genel Yasaya aykırı bulunan hükümleri ilga edilmiş olur. (Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku İst. 1991 s.50 vd.)
Bu açıklamalar karşısında, “itiraz üzerine İdare Mahkemesince verilen kararlar kesindir.” hükmünü içeren 4077 sayılı Yasanın 2577 sayılı Yasaya nazaran özel bir Yasa olduğu açıktır.
Öte yandan, bu Yasanın, 20.7.1982 günü yürürlüğe giren İdari Yargılama Usulü Kanununun İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının başka Yasalarda aksine bir hüküm bulunsa dahi Danıştayda temyiz edilebileceğini öngören, 46. madde hükmünün, 8.3.1995 günü yürürlüğe giren Yasa kuralına göre önceki Yasa niteliğinde olduğu da tartışmasızdır.
Bu durumda, iki kural arasında bir çatışma bulunduğu açık olduğundan, özel Yasa olan 4077 sayılı Kanunun düzenlediği konularda, genel Yasa olan 2577 sayılı Kanunun 46. maddesindeki kuralın zımnen ilga edildiğinin kabulü gerekir.
4077 sayılı sonraki kanunla getirilen üst yargı yolunun kapatılması kuralının, 2577 sayılı Kanunun 46. maddesi karşısında uygulanamayacağı sonucuna varmak, 46. maddeyle Yasama organının iradesini sürekli bir biçimde bağladığı ve hukuken uygulanmayacağını bile bile düzenleme yaptığı anlamına geleceğinden, İdare Mahkemesinin, idari para cezasına yönelik itirazı sonuçlandıran kararının zımnen yürürlükten kaldırılmış bir kurala dayanılarak temyizen incelenmesi mümkün bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiğinden çoğunluk kararına katılmıyoruz.