Danıştay Kararı 10. Daire 1997/6010 E. 2000/1632 K. 19.04.2000 T.

10. Daire         1997/6010 E.  ,  2000/1632 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1997/6010
Karar No : 2000/1632

Temyiz Eden (Davalı) : …
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacının 4077 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasına aykırı davrandığından bahisle 30.000.000 TL para cezas ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; dava konusu işlemin iptaline karar veren … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Davacının kapıdan yaptığı satışın konuyla ilgili Tebliğin 19. maddesi (d) fıkrasında yer alan “… benzerlerini kapsayan satışlar” ibaresi içinde olduğu kabul edilerek kapsam dışı satış olduğu dikkate alınarak verilen idare mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığından kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava, davacının 4077 sayılı Yasanın 9. maddesinin birinci fıkrasına aykırı davrandığından bahisle 30.000.000 TL para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacı şirket tarafından, kapıdan satış yoluyla ev çalışmalı yabancı dil eğitimine yönelik kitap ve kaset satıldığı, şikayet üzerine yapılan denetim sonucu tutulan tutanakla tüketiciye cayma bildirim belgesinin verilmediğinin tespit edildiği, bu hususun 4077 sayılı Yasanın 9. maddesi birinci fıkrasına aykırı olması nedeniyle aynı Yasanın 25. maddesi uyarınca dava konusu para cezasının verildiği, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 9. maddesine göre kapıdan satışlarda satıcının, tüketiciye cayma hakkı bulunduğunu bildiren bir belgeyi verme zorunluğu bulunduğu, aynı Yasaya dayanılarak çıkarılan Kapıdan Satışlara ilişkin Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğin 19. maddesinde tebliğ hükümlerinin uygulanmayacağı satışlar arasında, eğitim ve/veya kültürel amaçlı ses kaseti, video kaseti veya benzerlerini kapsayan satışların sayıldığı, tebliğ hükmünde kapsam dışında kalan ürünler ismen sayılmışsa da bu ürünlere tebliğ hükümlerinin uygulanmamasının eğitim ve/veya kültürel amaçlı olmalarından kaynaklandığı, bu duruma göre dava konusu olayda satışı yapılan kitapların da eğitim ve/veya kültürel amaçlı “… veya benzerlerini kapsayan satışlar” kapsamında tebliğ hükmü dışında olduğunun kabulü gerektiği, dolayısıyla kitapların tebliğ hükmü kapsamı içinde olduğundan bahisle verilen para cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare, mahkeme kararında belirtildiği şekliyle tebliğ hükmündeki temel faktörün, emtianın eğitim ve kültürel amaçlı olması esasına dayandırılmadığı, “… veya benzeri satışlar” dan müzik bandı, kompakt disk gibi ürünlerin satışının anlaşılması gerektiği iddiasıyla kararın temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun, Kapıdan Satışlarda Satıcının Yükümlülüğü başlıklı 9. maddesinde, kapıdan satışlarda satıcının, cayma hakkının var olduğunu bildiren bir belgeyi tüketiciye verme zorunluluğu bulunduğu düzenlenmiş olup bu Yasanın 8,9 ve 31. maddelerine istinaden hazırlanıp 21-12-1995 tarih ve 22500 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kapıdan satışlara ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan Kapıdan Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğin (TRKGM-95/136-137) kapsam dışı satışları düzenleyen 19. maddesinin (d) fıkrasında, Eğitim ve/veya kültürel amaçlı ses kaseti, video kaseti veya benzerlerini kapsayan satışların kapsam dışı olduğu belirtilmiştir.
4077 sayılı Yasaya dayanılarak hazırlanıp yürürlüğe konulan Tebliğ hükmünde hangi satışların kapsam dışı olduğunu ismen sayılarak belirtilmesi ve sayılanlar arasında kapıdan kitap satışlarının yer almaması nedeniyle kitap satışlarının kapsam dışında olduğu kabul edilemez.
Dolayısıyla tebliğ kapsamında olduğu kabul edilen kitap satışı için 4077 sayılı Yasada öngörülen cayma bildirim belgesinin verilmemesi nedeniyle kesilen para cezasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İdare Mahkemesince, para cezasına dayanak teşkil eden kapıdan kitap satışının tebliğ kapsamında bir satış olduğu kabul edilerek bir karar verilmesi gerekirken sözkonusu satışın kapsam dışı olduğundan bahisle para cezasına ilişkin işlemin iptaline karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi gereğince kabulüyle, … İdare Mahkemesinin … tarih ve …, K:… sayılı kararının bozulmasına, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan idare
mahkemesine gönderilmesine 19.4.2000 tarihinde esasta oybirliği usulde oyçokluğuyla karar verildi.

AYRIŞIK OY: İdare Mahkemesinin temyiz edilen kararı, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 26 ncı maddesine göre, İdari nitelikteki para cezasına davacının itirazı üzerine verilmiş bir karardır.
Anılan Yasanın 26 nci maddesinde, bu Yasada öngörülen idari nitelikteki para cezalarına karşı itiraz üzerine idare mahkemesince verilen kararların kesin olduğu, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 46 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında ise, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda temyizi kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 20.01.1982 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak bu tarihte, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ise, 08.03.1995 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak bu tarihten altı ay sonra yürürlüğe girmiştir.
Bu duruma göre Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 2577 sayılı Kanundan sonra yürürlüğe girmiş ve 2577 sayılı kanundaki usul hükümlerine nazaran bir usul hükmü getirmiş olan özel bir kanun konumundadır.
2577 sayılı Kanunun 46/1 maddesindeki hüküm ile 4077 sayılı Kanunun 26 ncı maddesindeki hüküm birbirine zıt hükümler değildir. Zira, 2577 sayılı Kanundaki söz konusu hüküm, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte mevzuatta başka hükümler bulunsa dahi nihai kararlara karşı Danıştayda temyiz yolunu açan bir hükümdür. Yasama organının bir döneminde çıkarılan bir kanun hükmü ile kendinden sonraki dönemin Yasama organının iradesine kısıtlama getirmesi ne hukuka nede Anayasaya göre mümkün bulunmamaktadır. Yasama organı herhangi bir döneminde kendinden önceki dönemde çıkartılmış bir kanunu yürürlükten kaldırabilir, değiştirebilir veya yeni bir hüküm de getirebilir.
4077 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle, bu kanunda düzenlenen idari para cezalarına ilişkin işlemlere karşı açılan davalarda cezaların niteliği ve etkinliği nazara alınarak buna mahsus yargılama yöntemi özel olarak düzenlenmiş ve yargı yoluna başvurma “itiraz” olarak nitelendirilmiştir.
Maddede bu yargılama yöntemine göre verilen kararların kesin olduğu belirtilmiştir. Yargı kararlarının kesin olduğunun belirtilmesi bu kararlara karşı normal kanun yollarına başvurulamayacağı anlamını taşır. Bu kararlara karşı normal kanun yollarına başvurulamaz ise de, yazılı emir yolu ile Danıştaya başvurulması mümkün bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, 3622 sayılı Yasa ile 2577 sayılı Yasaya eklenen aynı içerikteki hükmü (Ek 3.madde) 01.10.1991 tarih ve E:1990/40, K:1991/33 sayılı kararı ile Anayasaya aykırı bularak iptaline karar vermiş ise de, kararın gerekçesinde, 23.01.1986 tarih ve E:1985/23, K:1986/2 sayılı kararına gönderme yaparak, kamu yararı gerektirdiğinde, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacak sonuçlara yol açma olanak ve olasılığına neden olmadıkça kimi kararlara karşı yasa yollarına başvurmanın sınırlanıp önlenebileceğini kabul etmiştir. Önemli olan hangi işlemlere karşı yapılacak başvuruların bu sınırlı yargılamaya bağlı olduğunun belirtilmesi, bunun ölçülerinin Yasalarda gösterilmesi, idarenin yargısal etkinliğinin ortadan kaldırılması amacıyla yapılmaması ve kişilere tanınan yargı güvencesini anlamsızlaştırmamasıdır denilmiştir.
Olayımızda ise, 2577 sayılı Kanununa göre özel kanun olan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun özelliği dikkate alınarak getirilmiş olan idari yargıya has özel yargılama yönteminde, idari nitelikte para cezalarına karşı olağan kanun yolu kapatılmış bulunduğundan temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği görüşüyle çoğunluğun temyiz incelemesine geçilmesi yolundaki kararına katılmıyorum.