Danıştay Kararı 10. Daire 1997/3244 E. 1999/4801 K. 12.10.1999 T.

10. Daire         1997/3244 E.  ,  1999/4801 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1997/3244
Karar No : 1999/4801

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Sağlık Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : Davacının, görevi sırasında oda pencere camlarının üzerine düşerek parçalanması sonucu yaralanması nedeniyle 75.000.000.-lira manevi tazminat istemiyle açılan dava sonucunda; … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenip bozulması davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Dava, davacının görevi sırasında odasındaki pencere camının üzerine düşerek parçalanması sonucunda, duyduğu üzüntü ve eleme karşılık 75.000.000.-lira manevi tazminat istemiyle açılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden, Sağlık Bakanlığında hukuk müşaviri olarak görev yapan davacının, görevi başında olduğu bir sırada odasının pencere camının aniden çerçevesinden çıkarak başına düştüğü, olay nedeniyle davacının hastaneye kaldırılarak 8 gün rapor aldığı, olay tarihinden sonra binanın cam ve çerçevelerinin eskimesi nedeniyle çok acele tamir ettirilmesi gerektiği yönünden resmi yazışmaların yapıldığı ve bu konuda bazı çalışmaların başlatıldığı anlaşılmaktadır.
İdarenin hareketsiz kalarak hizmet kusuru işlediği açık olan dava konusu olayda, davacının yaralanmasına sebebiyet verilmesi nedeniyle olaydan dolayı manevi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Anayasanın 56 ncı maddesinin 3. Fıkrasında “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak…” hükmü getirilmiş 224 sayılı “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanunu’nun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında Sağlık”
yalnız hastalık ve maluliyetin yokluğu olmayıp bedenen ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hali” olarak tarif edilmiştir.
Yukarıda açıklanan yasa hükümlerinden anlaşılacağı üzere pozitif hukukumuzda sağlık, beden ve ruh sağlığı olarak iki bölümde fakat ayrılmaz bir bütün olarak ele alınmaktadır.
Kişinin beden sağlığına bir zarar verilmesi halinde meydana gelen zararın bu zarara neden olanlar tarafından ödenmesi “maddi tazminat” kavramı içinde mütalaa edilirken, kişinin ruh sağlığına verilen ve fakat somut olarak psikolojik tedavi görmesine neden olmayacak zararlar ise “manevi tazminat” kavramı içinde mütalaa edilmektedir.
Kişinin ruh sağlığı üzerinde sonuç meydana getiren bu çeşit ruhsal travmaların verdiği zararlardan kişiyi korumak, kişinin topluma, yargıya ve Devlete olan güvenini yeniden kurmak özet olarak kişinin sosyal eserlendirilmesini sağlamak için yargının elindeki tek araç manevi tazminattır.
Esasen çağdaş uygarlığın gerektirdiği bu husus uygar ülkelerin hukuk sisteminde gittikçe bir önem kazanırken maddi tazminat davaları olağan bir uygulama alanı içinde kalmakta manevi tazminat davaları ise adaletin tam tecellisi olarak önem ve öncelik kazanmaktadır.
Dava konusu olayda iş yerinde davacının uğramış olduğu kaza ile ruhsal sağlığının bozulduğunu kabul etmek gerekir mahkeme kararında yer alan meydana gelen kazanın davacının “şeref ve haysiyetini” rencide etmediği yolundaki görüş ise manevi tazminat taleplerini sadece şeref ve haysiyeti rencide eden olaylara tabi kalması yönünden kabul edilemez.
Bu durumda: davacıya manevi tazminat ödenmesi gerekli iken aksine verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünüldü.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava, davacının görevi sırasında oda pencere camlarının üzerine düşerek parçalanması sonucu yaralanması nedeniyle 75.000.000.-lira manevi tazminat istemiyle açılmıştır.
Açılan bu dava sonucunda, … İdare Mahkemesince; dava dosyasının incelenmesinden,Sağlık Bakanlığında hukuk müşaviri olarak görev yapan davacının, 2.5.1996 tarihinde odasında telefonla görüşmekte olduğu bir sırada odasının pencere camı aniden çerçevesinden çıkarak başına düşdüğünün, cam kesikleriyle yaralandığının, hastaneye kaldırılarak 8 gün rapor verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda dava konusu olayda davacının şeref ve haysiyetini rencide edici bir kusur bulunmadığı gibi bu olay nedeniyle duyulduğu ileri sürülen üzüntü ve elemde manevi açıdan tazmin edilmesini gerektirecek bir nitelik taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, duyduğu üzüntünün ölçüsünün olmadığı gibi bunun tespitinin de mümkün bulunmadığı, idarenin objektif sorumluluk kuralları çerçevesinde zararının karşılanması gerektiği savlarıyla anılan temyize konu kararın bozulmasını istemektedir.
Kamu idareleri; yürütmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmekle; bu hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İdarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemek suretiyle hizmetin kötü veya geç işlemesi, gereği gibi işlememesi idarenin hizmet kusurunu oluşturur. Dolayısıyla hizmet kusuru nedeniyle bir zarar verilmiş olması halinde, belirtildiği üzere idarenin meydana gelen zararları tazmin sorumluluğu bulunmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, Sağlık Bakanlığında hukuk müşaviri olarak görev yapan davacının, görevi başında olduğu bir sırada odasının pencere camının aniden çerçevesinden çıkarak başına düştüğü, olay nedeniyle davacının hastaneye kaldırılarak 8 gün rapor aldığı, olay tarihinden sonra binanın cam ve çerçevelerinin eskimesi nedeniyle çok acele tamir ettirilmesi gerektiği yönünde bazı çalışmaların başlatıldığı görülmektedir.
Kamu hizmetinin yürütüldüğü davalı idare binasının, cam ve çerçevelerinin eski ve acilen tamir edilmesi gerektiği halde tamir ettirilmemesi sonucu yerinden çıkıp düşerek davacıya verdiği zararda, davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Temyiz konusu mahkeme kararında, tazmini istenen zarara neden olan olayın, davacının şeref ve haysiyetini rencide edici bir nitelik taşımadığı kabul edilerek dava reddedilmiş ise de, manevi tazminat, sadece kişinin şeref ve haysiyeti gibi manevi değerlerin değil; yaşam, beden tümlüğü, sağlık gibi kişilik haklarına dahil olan bedensel değerlerinin ihlali halinde de ilgilinin duyduğu elem ve üzüntünün kısmen giderilmesini sağlayan manevi bir tatmin aracıdır.
Bu durumda, sekiz gün rapor alacak derecede davacının, cismani zararına neden olan bu eylemden dolayı manevi varlığında meydana gelen üzüntünün karşılanabilmesi için uygun, haksız zenginleşmeye yol açmayacak miktarda tazminata hükmedilmesi gerekirken, idare mahkemesinin manevi tazminat istemiyle açılan davayı reddetmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine 12.10.1999 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU :
Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği oyuyla, davanın reddi yolundaki mahkeme kararının bozulmasına ilişkin çoğunluk kararına katılmıyorum.