Danıştay Kararı 10. Daire 1997/190 E. 1997/2601 K. 27.06.1997 T.

10. Daire         1997/190 E.  ,  1997/2601 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1997/190
Karar No : 1997/2601

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü – ANKARA
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacının, çocuğu ve kendisi için vazife malüllüğü aylığı bağlanması yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı dava sonucunda; … İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Davacının … İl Jandarma Alay Komutanlığı emrinde Jandarma Astsubay olarak görev yapan eşi, Alay Komutan vekilince görevlendirildiği esnada kullandığı araçla yaptığı trafik kazası sonunda vefat etmiştir. Buna göre davacının murisi görevli bulunduğu ve görev sırasında kullandığı araçla kaza yapmıştır. Her ne kadar davalı idarece ve mahkemece, meydana gelen kazanın davacının kendi kusuruyla olduğu gerekçesiyle 5434 sayılı Yasanın 48/b maddesi uyarınca yasak fiil kapsamında değerlendirilerek vazife malülü olarak kabul edilmeyeceği belirtilmekte ise de davacının murisinin kazanın oluşumundaki kusuru görevin neden ve etkisini ortadan kaldırmayacağından vazife malülü olarak kabul edilmesi gerekirken aksi yönde verilen mahkeme ararında hukuka uyarlık bulunmadığından bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İleri sürülen bozma nedenleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1 numaralı bendinde öngörülen nedenlerden hiçbirisine girmediğinden, temyiz isteğinin reddi ile hukuka ve usul hükümlerine uygun bulunan, İdare Mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Davacının, … İl Jandarma Alay Komutanlığı emrinde Jandarma Astsubay olarak görev yapan eşinin görevlendirildiği esnada yaptığı trafik kazası sonucu ölmesine karşın, idarece, ölüm olayının 5434 sayılı Yasanın 48/b maddesi kapsamında değerlendirilerek davacının murisinin vazife malülü olarak kabul edilmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacının eşinin yaptığı kazada 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 84/g maddesinde belirtilen “şeride tecavüz etmeye” ilişkin trafik kuralını ihlal ederek 5/8 oranında asli kusurlu bulunduğu, dolayısıyla 5434 sayılı Yasanın, vazife malüliyeti kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan doğmuş olursa, bunlar hakkında (adi malüllük) hükümlerinin uygulanacağı yolundaki 48/b maddesi uyarınca ölen murisin vazife malülü olarak kabul edilmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, yerinde olmadığı iddiasıyla anılan idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
5434 sayılı T.C.Emekli Sandığı Kanununun, 45. maddesinde, 44. Maddede yazılı malüllük, a) iştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa,… buna (vazife malüllüğü) ve bunlara uğrayanlara da (vazife malülü) deneceği belirtilmiştir.
Aynı yasanın 48. maddesinde ise, vazife malüllükleri,
a) keyif verici içki ve her çeşit maddeleri kullanmaktan,
b) Kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,
c) Yasak fiilleri yapmaktan,
ç) İntihara teşebbüsten,
d) Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlamak veya zarar yapmak maksadından doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında (adi malüllük) hükümlerinin uygulanacağı hükmü yer almıştır.
Aktarılan düzenlemede, maluliyetin, görevin yapılması sırasında görevin neden ve etkisinden doğması halinde ilgilinin vazife malülü sayılması ilke olarak kabul edilmiş; ilgilinin vazife malulü sayılmaması sonucunu doğuran nedenler ise yasanın 48. maddesinde sayılmak suretiyle belirlenmiştir. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde yasa hükmünde sayılan nedenlerin malüliyeti doğuran eylem ile görev arasındaki nedensellik bağını kaldıran halleri kapsadığı görülmektedir. Özellikle, madde metninde (a),(ç) ve (d) bendlerinde, maluliyetidoğuran ancak görevle bağdaşmayan eylemlerin maddi unsuru açıkça ortaya konulmuştur. Eylemin maddi unsurunun açıkça belirtilmediği (b) ve (c) bendlerinde yer alan kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmek, yasal fiilleri yapmak biçiminde tanımlanan nedenlerin ise, her olayın kendi özelikleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Ancak bu halde de genel ölçütün uygulanması, görev ile malüliyetin doğumu arasında nedensellik bağının aranması gerekir. İlgilinin hukuka aykırı sonucu açıkca bildiği ve istediği veya hukuka aykırı sonucu öngörmekle birlikte açıkça istemediği ya da aynı koşullarda makul bir kimseden beklenen en basit dikkat ve özeni göstermediği hallerde, artık görev ile malüliyeti doğuran eylem arasındaki nedensellik bağının bulunduğundan sözedilemez.
Dava konusu olayda ise, davacının astsubay olan eşinin görevli bulunduğu sırada görevi gereği kullandığı araç ile yaptığı trafik kazası sonucu vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, trafik kazasının oluşumunda ölen araç sürücüsü 5/8 oranındakusurlu bulunmuş ise de; dikkatli bir kimseden beklenebilen özen ve dikkati göstermemek biçimindeki söz konusu fiil maluliyet ile görev arasındaki neden sonuç ilişkisini ortadan kaldırır nitelikte bulunmamaktadır. Bu haliyle ölen urisin vazife malulü sayılması ile davacı ve çocuğuna bu nedenle vazife malüllüğü aylığı bağlanması gerektiğinden dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine 27.6.1997 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Azlık Oyu : İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen incelenip bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. Maddesinde yer alan sebeplerin varlığı halinde mümkün olup bozulması istenilen karar, usul ve hukuka uygun olup dilekçede ileri sürülen temyiz sebepleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile bozulması istenilen kararın onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.