Danıştay Kararı 10. Daire 1996/9928 E. 1999/2597 K. 24.05.1999 T.

10. Daire         1996/9928 E.  ,  1999/2597 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1996/9928
Karar No : 1999/2597

Temyiz Eden (Davacılar) : 1- … – 8- …
Vekilleri : …
Karşı Taraf (Davalı) : Sermaye Piyasası Kurulu
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacılar, 3.11.1995 tarih ve … sayılı Sermaye Piyasası Kurulu kararının iptali istemiyle açtıkları davayı reddeden …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan idare mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
2577 sayılı Yasanın 17.maddesi uyarınca duruşma istemi yerinde görülmeyerek esasa geçildi.
Dava, … Elektrik Anonim Şirketinin yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davacıların,2499 sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu”nun 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 46/g maddesi uyarınca görevlerinden alınarak, yerlerine isimler belirtilen yeni üyelerin atandığına ilişkin 3.1.1995 tarih ve 61/1477 sayılı kararın iptali istemiyle açılmıştır.
Açılan bu dava sonunda, …İdare Mahkemesince; 2499 sayılı Yasanın 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 46/9 maddesi ile halka açık bir anonim şirketin, mevzuat ve esas sözleşme hükümlerine aykırı faaliyetlerinin ve mali durumunun ciddi suretle zayıflamakta olduğunun belirlenmesi halinde yönetim ve denetim kurulu üyelerini değiştirmeye, azil ve görev süresini belirleyerek, genel kurulca seçilen üyelerin görev ve yetkisini taşıyan üye atamaya Sermaye Piyasası Kurulunun yetkili olduğunun belirtildiği, dava dosyasının incelenmesinden, çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen denetimlerle, şirket yönetiminin şirket esas sözleşmesine ve mevzuata aykırı işlemlerinin belirlendiğinin, uyarılmasına karşın şirket yönetiminin mevzuata aykırı iş ve işlemlerde ısrarlı olduğunun, esas görevi elektrik üretimi ve dağıtımı olmasına karşın, şirket kaynaklarının verimli olmayan yerlere aktarılarak sermaye kaçırıldığının anlaşıldığı, bu haliyle, şirket esas sözleşmesinde amaç ve konusuna uygun işlemlere ağırlık verilmeden, şirketin aktif varlığının, bulunduğu grup içindeki şirketlere aktarmak suretiyle faaliyetin sürdürülmesi karşısında tesis edilen işlemde mevzuata aykırılık görülmediği, öte yandan, 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar, dava konusu işlemin dayanağı olan 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği ve iptal kararının dava görülmekte iken yürürlüğe girdiği, 2499 sayılı Yasanın 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 46/g maddesinde işlem tesisi için aranan koşulların oluşmadığı, haklarındaki suç duyurularının takipsizlik kararlarıyla sonuçlandığı, davalı idarenin söz konusu takipsizlik kararlarına yönelik itirazlarınında Ağır Ceza Mahkemelerinde reddedildiği iddialarıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.
Anayasanın “Anayasa Mahkemesi Kararları” başlıklı 153.maddesinin 5.fıkrasında, aynı maddenin 3.fıkrasında yer alan, Kanun, Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı, gereken hallerde Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği kuralını tamamlar biçimde, iptal kararlarının geriye yürümeyeceği hükme bağlanmış; Anayasa Mahkemesi kararlarının, Yasama , yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığı belirtilmiştir.
Bu düzenlemenin, “hukuk devleti” ilkesinin gereği ve doğal sonucu olarak, hukukun genel ilkelerine ve Anayasaya aykırı oldukları için iptal edilen kuralların yürürlükte iken uygulanmasıyla tüm sonuçlarıyla birlikte elde edilmiş kazanılmış hakkı korumayı amaçladığı açıktır.
Ancak bu, Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği bilinen kuralların, bu kuralların uygulanmasına ilişkin idari işlemlerin hukuka aykırı olduklarından dolayı iptali istemiyle açılan ve halen görülmekte olan davalarda da uygulanacağı anlamını taşımamaktadır.
Aksi hal “hukuk devleti” ve “Anayasanın üstünlüğü” ilkeleriyle bağdaştırılamaz.
Kaldı ki; menfaat veya hakkını ihlal ettiğini ileri sürdüğü ve hukuksal durumunda etki yaratan idari işlemin iptali istemiyle dava açan ilgilinin, bu işlemin dayandığı Yasa ya da Yasa gücündeki kararname hükmünün iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkının devamı olarak Anayasa Mahkemesinin bu kuralların iptali yolundaki kararının sonuçlarının görülmekte olan davasında uygulanmasını istemek hak ve yetkiside vardır.
Esasen, yargı yerininde bu yolda kendiliğinden hareket etmesi gerektiği yukarıda yapılan açıklamalar karşısında zorunludur.
Ancak, Anayasa Mahkemesinin, kamu yararını olumsuz yönde etkileyecek hukuksal bir boşluğun doğmamasının temini için, iptal kararının yürürlüğünü ertelediği durumlar, yukarıda yapılan tüm açıklamaların ayrık halidir.
Nitekim, 2499 sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu”nun dava konusu işlemin dayanağı olan 46/g maddesini değiştiren 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesinin 24.11.1995 tarih ve 22743 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 13.11.1995 tarih ve E:1995/45, K:1995/58 sayılı kararı ile dayanağı yetki Yasasının iptal edildiği gerekçesiyle iptal edilmiş ise de; iptal kararı nedeniyle meydana gelecek olan hukuksal boşluğun kamu yararını olumsuz yönde etkileyecek nitelikte olduğu belirtilerek, Anayasanın 153.maddesi ve 2949 sayılı “Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri hakkında Kanun”un 53.maddesi uyarınca, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dört ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, iptal kararının daha sonra yürürlüğe gireceğini öngörmek suretiyle yasa koyucunun bu süre içerisinde o alanı, dava konusu olayda olduğu gibi, yeniden düzenlemesini, böyle bir düzenleme yapılması halinde de oluşmuş hukuksal durumun korunmasını ve devam etmesini amaçlamaktadır.
Dolayısıyla, kamu yararını bozacak, olumsuz yönde etkileyecek hukuksal boşluğun doğmasını engellemek için getirilen bu sürenin, yalnızca yasama organına yönelik olduğunu, idarenin bu sürede bir tasarrufta bulunamayacağını kabul etmek, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını bağlayacağını belirten Anayasaın 153.maddesine aykırı olacaktır. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlandığını ve fakat henüz yürürlüğe girmediği dönemde tesis edilen işlemlerin yargısal denetiminin yürürlüğü Anayasa Mahkemesi kararıyla korunan düzenlemeye göre yapılmalıdır.
Dava konusu işlem ise, dayandığı üst normun iptaline ilişkin bulunan Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından daha önce tesis edilmiş olup, bu işlemin yargısal denetimininde, iptal edilmekle birlikte doğuracağı hukuksal boşluğun kamu yararını etkileyeceği belirtilerek yürürlüğü iptal kararının yayımından itibaren dört ay daha korunan 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca yapılması gerektiği, yukarıdaki açıklamaların sonucu olup, davacıların bu yoldaki iddiaları yerinde görülmemektedir.
İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3622 sayılı Yasayla değişik 49.maddesinde yer alan sebeblerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen ve yukarıda özetlenen gerekçelere dayalı olarak verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı, usul ve hukuka uygun olup, bozma nedeni bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddine ve anılan kararın onanmasına, 24.5.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.