10. Daire 1996/9012 E. , 1997/6164 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1996/9012
Karar No : 1997/6164
Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : İçişleri Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : Davacı; teröristler tarafından kamyonunun yakılması sonucu uğradığı maddi zararın tazmini istemiyle açtığı davayı reddeden … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İdari yargıda ve idare hukuku kuralları çerçevesinde tazmini gereken zararın kişisel ve olağandışı nitelikte olması yeterliyken, hukuki dayanaktan yoksun olarak, sosyal risk ilkesine göre ancak yaşamı sona erdiren veya tümden değiştiren maddi hak kayıplarının tazmininin istenebileceği gibi hukuk dışı bir gerekçeyle davayı reddeden mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : TC. Anayasasının 125.maddesinin son fıkrasına göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.
İdarenin sorumluluğu istemiyle açılan davalarda, öncelikle hizmet kusurunun varlığı araştırılmalı, hizmet kusuru esaslarına göre tazmin olanağı bulunamadığı takdirde kusursuz sorumluluk esaslarına gidilerek uyuşmazlık çözümlenmelidir.
Davacıya ait aracın teröristlerce yakıldığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Olayın oluş biçimi itibariyle idarenin hizmet kusuru esaslarına göre sorumlu tutulması hukuken mümkün değildir.
İdarenin kusursuz sorumluluk esasına göre tazminle sorumlu tutulup tutulamıyacağı hususuna gelince;
İdarenin dışındaki kişi ve toplulukların idare tarafından önlenemeyen eylemlerinden doğan özel ve olağandışı zararların sosyal risk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir. 1983 yılından itibaren terörist ve bölücü örgütlerin ülkenin bütünlüğüne yönelik olarak hedef gözetmeden yaptıkları saldırılar sonucu meydana gelen ve mağdurları yönünden özel ve olağandışı olan zararların sadece zarara uğrayan üzerinde bırakılmayarak sosyalleştirilmesi aynı zamanda sosyal devlet ilkesi ile hakkaniyetin de bir gereğidir.
Bu durumda, davalı idarenin kusursuz sorumluluğunun kabul edilerek tazminata hükmedilmesi gerekirken, davacının “hayatının idamesini engelliyecek bir zarara uğramadığı” gerekçesiyle davanın reddinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteğinin kabulüyle İdare Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Davacının duruşma istemi, 2577 sayılı Yasanın 17/2 maddesi uyarınca yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
Dava; … ili … İlçesi … köyünde bulunan ve bir şirket tarafından işletilen maden ocakları park sahasında 7.8.1995 tarihinde, aralarında davacının kamyonunun da bulunduğu araçların teröristlerce yakılması sonucu uğranıldığı ileri sürülen ve … Asliye Hukuk Mahkemesinde tesbit ettirilen kamyondaki hasar tutarı karşılığı 936.000.000 TL maddi zararın, olay tarihinden itibaren işletilecek reeskont faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi; tazmini istenilen zararı doğuran olayda idarenin hizmet kusuru ve zararla idare arasında illiyet bağı olmadığı, bireylerin uğradıkları kişisel ve olağanüstü zararların illiyet bağı aranmaksızın “sosyal risk” ilkesine göre tazmin edilebilmesi için ise ülke bazında fiili bir durum olarak yaşanan terör eylemleri arasında niteliği itibariyle tazmin yükümlülüğü doğuran eylemlerin ayrımının yapılması gerektiği; aksi takdirde, özellikle yurdun doğu ve güneydoğu kesimlerinde sıklıkla rastlanan ve devletin her vatandaşının maruz kalması halinde katlanmaya hazır olduğu terör eylemleri nedeniyle devletin ilgililere sürekli ödeme yapması sonucunun doğacağı; uyuzmazlıkta kamyonu yakılan davacının, fakirleşmiş olmakla birlikte, ev ve eşyalarının yakılması gibi hayatının idame etmesini engelleyecek bir zarara uğramadığı ve olayın hayatını tümden değiştirecek etki doğuran bir nitelik taşımadığı; dolayısıyla uğranılan zararın “sosyal risk” ilkesi çerçevesinde değerlendirilerek tazmin edilmesi gereken zarar kapsamında bulunmadığı gerekçeleriyle; davayı reddetmiştir.
Davacı; yakılan kamyonuyla çalışarak elde ettiği gelirle hayatını sürdürdüğü ve uğradığı zararın hizmet kusuru veya sosyal risk ilkeleri çerçevesinde idarece tazmini gerektiği savlarıyla; anılan mahkeme kararının temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
Kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağandışı zararların idarece tazmini; Anayasanın 125. maddesi gereği ve Türkiye Cumhuriyetinin “Sosyal Hukuk Devleti” niteliğinin doğal bir sonucudur.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, “hizmet kusuru” veya “kusursuz sorumluluk” ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Öte yandan nedensellik bağı, idarenin tazmin sorumluluğunun mutlak koşulu da değildir. İdarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da, nedensellik bağı aranmadan ve kollektif sorumluluk anlayışına dayalı “sosyal risk ilkesi gereğince tazmini gerekmektedir.
Ülkemizin belli bir yöresinde yoğunlaşan terör eylemlerinin Devlete yönelik olduğu, Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçladığı, bu tür olayların zarar gören kişi ve kurumlara karşı kişisel husumetten ileri gelmediği bilinmekte ve gözlenmektedir.
Sözü edilen eylemler nedeniyle zarara uğrayan, terör eylemlerine her hangi bir şekilde katılmamış olan kişiler kendi kusur ve eylemleri sonucu değil toplum içinde ortaya çıkan bu olaylardan zarar görmektedirler. Başka bir değişle toplumun birer parçası olmak sıfatıyla zarar gören kişilerin belirtilen şekilde ortaya çıkan zararlarının özel ve olağan dışı nitelikleri dikkate alınıp nedensellik bağı aranmadan, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece yukarıda açıklanan sosyal risk ilkesine göre tazmini gerekir. Esasen terör olayları sonucu ortaya çıkan zararların idarece tazmini böylece topluma pay edilmesi hakkaniyet gereği olduğu, gibi sosyal devlet ilkesine de uygun düşecektir.
Tazmini istenilen zararı doğuran olayda da, devletin ve ülkenin bütünlüğüne yönelik yaygın terörist faaliyetlerin bir sonucu olarak davacıya ait aracın yakıldığı anlaşılmaktadır.
Bir zararın; hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk veya sosyal risk ilkeleri uyarınca tazmin edilebilmesi için; kişisel ve olağandışı nitelikte olması gerek ve yeter koşuldur. Bu bağlamda, tazmin edilecek maddi zarar, mal varlığındaki eksilme veya çoğalma olanağından yoksunluktur.
Sonuçta, davacının sosyal risk ilkesi uyarınca tazmini gereken maddi zararının yaşamını sürdürmesini engelleyecek veya hayatını tümden değiştirecek nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddeden mahkeme kararı, hukuki dayanaktan yoksun ve açıkça hukuka aykırı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, dava dosyasının yeniden karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine 25.12.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.