Danıştay Kararı 10. Daire 1996/6698 E. 1998/2040 K. 20.05.1998 T.

10. Daire         1996/6698 E.  ,  1998/2040 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1996/6698
Karar No : 1998/2040

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalılar) : 1- İçişleri Bakanlığı – ANKARA
2- Manisa Valiliği – MANİSA
İstemin Özeti : Davacıya pasaport verilmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; davanın reddine karar veren … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davalı idarelerden İçişleri Bakanlığı, yerinde olmadığını ileri sürdüğü temyiz isteminin reddi gerektiğini savunmaktadır. Diğer davalı Manisa Valiliği ise savunma vermemiştir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Davacının yargılanıp cezasını çekerek tahliye olduktan sonra aşırı sol görüşlü kişilerle temasta bulunduğundan bahisle pasaport istemi yerinde görülmemiş ise de tahliye olduktan sonra hakkında herhangi bir soruşturma açılmadan ve takibat yapılmadan ülkeden ayrılmasında genel güvenlik bakımından mahzur bulunduğuna ilişkin başka bir tespit bulunmadan pasaport verilmemesi yönünde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Davacıya pasaport verilmemesine ilişkin işlemin iptali için açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
Davacı hakkında … Sıkıyönetim Komutanlığı … Nolu Askeri Mahkemesince 12 yıl ağır hapis cezası ile birlikte ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanmasına karar verildiği, ilgilinin bu cezasını çekerek tahliye olduğu, pasaport isteminin ise tahliye olduktan sonra bulunduğu ilçede aşırı sol görüşlü kişilerle irtibatını sürdürdüğü gerekçesiyle reddedildiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
5682 sayılı Yasanın 22.maddesine göre yurt dışına çıkmaları genel güvenlik bakımından sakıncalı bulunanlara pasaport verilmiyeceği hükme bağlanmıştır.
Genel güvenlik bakımından sakınca teşkil etmesi durumunun cezası çektirilen bir suça dayandırılmıyacağı, Danıştay 10.Dairesinin 31.5.1995 gün ve E:1993/5052, K:1995/2724 sayılı kararı ile de kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, davacının bulunduğu ilçede aşırı sol görüşlü olduğu ileri sürülen kişilerle temasta bulunması halinin, başkaca bir saptama olmadan, genel güvenlik bakımından sakınca oluşturduğu ise hukuken kabul edilemez.
Bu itibarla, dava konusu işlem ile buna yönelik davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteğinin kabulüyle İdare Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava; bazı siyası faaliyetleri nedeniyle yargılanıp mahkum olan ve cezası infaz edildikten sonra tahliye olunan davacının, pasaport verilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun idarece, tahliye olduktan sonra aşırı sol görüşlü kişilerle temas halinde olduğu gerekçesiyle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dava dosyasının incelenmesinden davacının; memleketten ayrılmasında genel güvenlik bakımından mahzur bulunduğunun anlaşıldığı, buna göre 5682 sayılı Pasaport Kanunu’nun 22.maddesi uyarınca davacıya pasaport verilmemesi yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, Anayasının 23.maddesi gereğince seyahat özgürlüğünün sınırlandırılamayacağı, tahliye olduktan sonra herhangi bir suç işlemediğini belirterek kararın temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
5682 sayılı Pasaport Kanunu’nun 3463 sayılı Yasayla değişik 22 maddesinde, İçişleri Bakanlığınca yurtdışına çıkmaları genel güvenlik bakımından sakıncalı bulunduğu tesbit edilenlere pasaport veya seyahhat vesikası verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu hükümle idareye verilen yetki ancak kişilerin yurtdışına çıkmasında hangi nedenlerle ve genel güvenlik bakımından ne gibi sakıncalar bulunduğunun açıkça tesbiti halinde kullanılabilecektir.
Diğer taraftan, hukukun genel ilkelerinden olan ve Anayasımızın 38.maddesinde ifadesini bulan suç ve cezaların kanuniliği ilkesi gereği ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur, kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez, idarece kişinin hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulanamaz.
Dosyanın incelenmesinden, davacıya kanunların suç saydığı fiillerinden dolayı yine kanunla öngörülen cezanın verildiği ve bu ceza infaz edilerek davacının tahliye olduğu, dava konusu işlemin ise davacının tahliye olduktan sonra aşırı sol görüşlü kişilerle temas halinde bulunduğu sebebine dayandırıldığı ve yurtdışına çıkmasında genel güvenlik bakımından başkaca bir sakınca tesbit edilmeyip, “Yurdışına çıkması halinde Ülkemiz aleyhinde faaliyetlerde bulunabileceği” varsayımıyla tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının yurtdışına çıkmasında genel güvenlik bakımından mahzur bulunduğuna ilişkin herhangi bir tespitin bulunmamasına rağmen, davacıya pasaport verilmeyerek yurtdışına çıkma hürriyetininin sınırlanmasına ilişkin dava konusu işlemde; hukukun genel ilkelerine, Anayasa ve 5682 sayılı Yasaya uyarlık bulunmamaktadır.Dolayısıyla, davacının pasaport talebinin reddine ilişkin işlemde mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddeden mahkeme kararında hukuka isabet görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49.maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan idare mahkemesine gönderilmesine 20.5.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.