Danıştay Kararı 10. Daire 1996/3388 E. 1998/5083 K. 20.10.1998 T.

10. Daire         1996/3388 E.  ,  1998/5083 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1996/3388
Karar No : 1998/5083

Davacı : …
Vekili : …
Davalı : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : Davacı, 21.12.1995 tarih ve 22500 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kapıdan Satışlara İlişkin Uygulma Usul Ve Esaslarına Dair Tebliğ”in 4. maddesinin (k) bendinin, 5. maddesinin ilk fıkrasının ve 6 ncı, 8 inci, 20 nci maddelerinin, dayanağı Yasa’ya aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini istemektedir.
Savunmanın Özeti : Davacının “kişisel hakkını ihlal” etmediği için dava açma ehliyetinin bulunmadığı, davanın idari dava açma süresi içinde açılmadığı, 4077 sayılı Yasayla ekonominin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel etkilerden korunmasını sağlayıcı önlemlerin alınmasının amaçlandığı, son yıllarda ülkemizde kapıdan satışlar yoluyla hemen her çeşit emtianın pazarlanmasının yaygınlık ve yoğunluk kazandığı, ancak bu tür satış işlemlerinde tüketicilere ağır koşullar içeren senetlerin imzalatılıp peşinat bedeli alındıktan sonra vadedilen sürede ve önceden belirlenen nitelikleri taşımayan eşyaların teslim edilmesi ya da hiç teslim edilmemesi, satıcının bulunamayarak tüketicinin mağdur olması yolundaki şikayetlerle sıkça karşılaşıldığı, tüketicilerin korunması amacından hareket edilerek kapıdan satış faaliyetini yürütenlerin sermaye şirketi statüsünde olmasını öngören biçimdeki düzenlemenin yerinde olduğu; Tebliğin 20. Maddesinde esasen 4077 sayılı Yasanın 8.ve 9. maddelerine aykırılık durumunda 25. Maddede öngörülen cezaların uygulanacağının açıklandığı savunularak davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Dava konusu tebliğin dayanağı 4077 sayılı Yasanın 3.maddesinde, satıcı, kamu kurum ve kuruluşlarda dahil olmak üzere tüketiciye mal ve hizmet sunan gerçek ve tüzel kişiler olarak tanımlanmaktadır. Halbuki kapıdan satışlara ilişkin dava konusu Tebliğde, satıcı tanımını yapılırken gerçek kişilere yer verilmeyerek Yasanın tanımı daraltılmıştır. Bu nedenle, Yasaya aykırı bulunan dava konusu 4/k maddesinin ve bu madde sebebiyle gerçek kişilerin kapıdan satış yapmalarına engel hükümler içeren 5,6, ve 8. maddeleriyle, Yasanın, ceza gerektiren fiiler olarak belirlediği halleri genişletici şekildeki 20.maddesinin iptali gerektiği düşünülmektir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Dava, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca düzenlenip 21.12.1995 günlü ve 22500 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ” Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğin (TRKGM-95/136-137), 4. Maddesi (k) bendinin, 5. maddesi 1. fıkrasının ve 6,8 ve 20. maddelerinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dava konusu Tebliğin dayanağını oluşturan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesi (g) bendinde, satıcı, “Kamu kurum ve kuruluşları dahil olmak üzere tüketiciye mal ve hizmet sunan gerçek ve tüzel kişiler” olarak tanımlanmış bulunmaktadır. Tebliğin 4. maddesi (k) bendinde ise, satıcı, “kamu kurum ve kuruluşlarıda dahil olmak üzere tüketiciye mal ve hizmet sunan tüzel kişiler” olarak belirlenmiştir. Tebliğin 5. ve 6. maddelerinde de, satıcı olabilecek tüzel kişilerin statüleri belirlenmiş ve bu statüye sahip tüzel kişilerce, kapıdan satış yapabilmek için yapılan başvurularda istenilecek belgeler belirlenmiş, 8. maddesinde de kapıdan satış belgesi sahibi olan tüzel kişilerin belgelerinin hangi hallerde iptal edileceği açıklanmıştır.
Yasada tüketiciye mal ve hizmet sunan gerçek ve tüzel kişiler “satıcı” olarak belirlenmiş iken, tebliğ hükmü ile “satıcılık” sıfatının yalnızca tüzel kişiler olarak kabul edilmesi, yasa hükmünün daraltılması, yasa ile verilen bir hakkın tebliğ ile kısıtlanması anlamına geleceği ve hukuka aykırı olduğu açıktır. 4. madde (k) bendindeki bu hukuka aykırı düzenlemeye paralel olarak, yalnızca tüzel kişilerle ilgili düzenlemeler getirmiş olan 5/1, 6. ve 8. maddelerde yasaya aykırı olmaktadır.
Tebliğin, bu tebliğ hükümlerine aylkırı hareket edenler hakkında uygulanacak cezaları belirleyen 20. maddeside, 4077 sayılı yasada belirlenmiş olan cezaları aşar niteliktedir. Yasa ile getirilmiş olan cezaların tebliğ hükmü ile genişletilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle dayanağı yasaya ve hukuka aykırı bulunan tebliğ hükümlerinin iptali gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
507 sayılı Yasanın 101. maddesinin (ı) bendine Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’na, mensuplarını genel mesleki menfaatlerini ilgilendiren konularda adli ve idari yargı mercileri önünde temsil etmek görev ve yetkisinin verilmiş olması karşısında davalı idarenin, davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığı yolundaki itirazı, davanın; dava konusu Tebliğin 21.12.1995 tarih ve 22500 sayılı Resmi Gazete’de yayımından sonra, altmış günlük idari dava açma süresi içinde, 12.2.1996 tarihinde açılmış olması karşısında da, davalı idarenin davanın süre aşımı nedeniyle incelenemeyeceği yolundaki itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi;
Dava, 21.12.1995 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Kapıdan Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ”in “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (k) bendinde, kamu kurum ve kuruluşları da dahil olmak üzere tüketiciye mal ve hizmet sunan tüzel kişileri “satıcı” olarak tanımlayan düzenlemenin, “Kapıdan Satış Yapma Koşulları” başlıklı 5. maddenin ilk fıkrasında yer alan “Anasözleşmelerinde sayılan çalışma konuları arasında bu tebliğ kapsamındaki satışlar ile bunların organizasyonu, yönetimi ve desteklenmesi bulunan tüzel kişiler Genel Müdürlüge başvurarak 7 nci maddede belirtilen belgeyi onaylatmakla yükümlüdürler. Bu kapsamdaki tüzel kişilerin, Anonim veya limited şirket statüsü taşımaları zorunludur.” kuralının; başvuru sırasında istenilen belgeleri açıklayan 6. maddeyle, verilen belgenin iptalini düzenleyen 8. maddenin ve “bu tebliğ hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında Kanun’un 8 ve 9 uncu maddeleri delaletiyle 25 nci maddenin 1 ve 2 nci fıkrasında öngörülen cezaların uygulanacağı”nı öngören 20 nci maddenin iptali istemiyle açılmıştır.
Dava konusu tebliğ, 3. maddesinde de gösterildiği gibi 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanmaktadır.
Anılan Yasanın “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde “satıcı” kamu kurum ve kuruluşlarıda dahil olmak üzere tüketiciye mal ve hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri ifade eder bir biçimde tanımlanmıştır.
Kamu idarelerinin, Yasalarla tanınan yetki ve görev içerisinde yürüttükleri faaliyetlerini düzenleyen, açıklayan düzenleyici işlemlerinin, üst normlara aykırı olmaması gerektiği, “normlar hiyerarşisi” adıyla açıklanan genel hukuk ilkesinin gereği ve sonucudur.
Dava konusu tebliğin 4/k maddesinde ise Yasada yer alan “Satıcı” tanımı daraltılarak, gerçek kişilerin kapıdan satış uygulaması engellendiğinden, düzenlemede Yasaya uygunluk bulunmamaktadır.
Aynı Tebliğin “kapıdan satış yapma koşulları” başlıklı 5. maddesinin ilk fıkrası ile Yasanın, kapıdan satışlarda satıcının yükümlülüğü olarak gösterdiği “cayma hakkını açıklayan belgenin” davalı idarece onayı için yapılacak başvuruda aranılan belgeleri düzenleyen 6. maddesi ve bu belgenin iptalini açıklayan 8. maddesinde yalnızca tüzel kişilerden bahsedilmiş olup; aktarılan maddelerde de, Yasa’da yer alan satıcı tanımının daraltılması ve gerçek kişilerin kapıdan satış uygulamasını engellediği için Yasaya aykırı görülen Tebliğin 4/k maddesindeki eksiklik yönünden yine Yasaya uyarlık görülmemektedir.
Kuşkusuz davalı idarenin, kapıdan satış organizasyonunu çalışma konusu olarak alan tüzel kişilerin niteliklerini, başvuru sırasında bunlardan istenilecek belgeleri belirlemesinde Yasanın amacına, davalı idareye tanınan yetkiye ve hizmetin gerekleriyle kamu yararına aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, davalı idare; söz konusu düzenlemenin 4077 sayılı Yasanın amacına uygun olduğunu savunmakta ise de; 4077 sayılı Yasanın 8. ve 9 uncu maddelerinde “kapıdan satışlar” ve “satıcının yükümlülüğü” hakkında kurallar da getirilmiş ve bu düzenleme içinde yer alan “satıcı” tanımı daraltılmamıştır. Aksi halin kabulü Yasanın 8.ve 9 ncu maddelerinin kendi amacına aykırı olduğu anlamına gelecektir.
Aynı şekilde dava konusu tebliğin 20. maddesiyle bu tebliğ hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında 4077 sayılı Yasanın 8. ve 9 uncu maddeleri gereğince 25 nci maddelerin 1 ve 2 nci fıkrasında öngörülen cezaların uygulanacağının belirtilmeside, üst normun düzenlemediği ancak Tebliğle düzenlenmiş yada açıklanmış fiiller hakkında da Yasanın ceza hükümlerinin uygulanması sonucunu doğuracağı gibi, yukarıda aktarılan ve Yasaya aykırı olarak gerçek kişilerin kapıdan satış uygulamasını engelleyen düzenlemeler nedeniyle bunlar hakkında Yasanın cezai hükümlerinin uygulanacağının açıklanması karşısında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu “Kapıdan Satışlara İlişkin Uygulama ve Esaslarına Dair Tebliğ”in 4/k, 5. maddesinin ilk fıkrası ile 6 ncı, 8 nci ve 20 nci maddelerinin iptaline, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderleri toplamı … liranın ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …- lira Avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine 20.10.1998 tarihinde oybirliğiyle karar veildi.