Danıştay Kararı 10. Daire 1995/5846 E. 1996/6434 K. 30.10.1996 T.

10. Daire         1995/5846 E.  ,  1996/6434 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1995/5846
Karar No : 1996/6434

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : İçişleri Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması taraflarca istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davacı savunma vermemiştir. Davalı idare davacının temyiz isteminin reddi gerektiğini savunmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyize konu İdare Mahkemesi kararından sonraki bir tarihte davacı tarafından verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat isteminden feragat edildiği beyan edildiğinden, bu husus gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Görev sırasında elektrik çarpmasına maruz kalarak sakatlanan davacının, bu yüzden uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açtığı davanın maddi tazminata ilişkin kısmının reddi, manevi tazminata ilişkin kısmınında kabulü yolundaki yerel mahkeme kararı taraflarca temyiz olunmakla dosya incelendi.
İdare; kamu hizmetlerinin görülmesi sırasında kişilerin uğradığı zararları; zararın idareye atfının mümkün olması ve zararla eylem arasında nedensellik bağının bulunması halinde tazminle yükümlüdür. Ancak idarenin tazmin sorumluluğunun hudutlarının ilanihaye genişletmesi de mümkün değildir. Nitekim hukuki nitelikleri itibariyle tazmini gerekmeyen zararların olabileceği, bugün idare hukukunda genellikle kabul edilmektedir. İdarenin tazmin sorumluluğunu kaldıran bu husus bizzat zararın sebebinden neş’et edebilir. Şöyle ki; zarara uğrayanın kusurunun bulunduğu ahvalde, bu husus zarar failinin, yani idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaktadır. Zira sorumluluğun temel ilkesi, zarar uğrayanın kusurunun failin kusuruna inzimam etmemesidir. Bu itibarla zarara uğrayanın kendi kusurundan doğan zararları,tazmin sorumluluğunun hudutları dışında kabul etmek gerekmektedir.
Bakılan davada; davacının, … Şube Müdürlüğünde görev yapan ve yaptığı işin ehli olan bir kişi olarak, telsiz direğini karakol çatısına monte ederken, aşağıdan yukarıda çektiği 6 metre boyundaki direği gerilim hattına temas ettirerek elektrik çarpmasına kendi kusurlu hareketi ile maruz kaldığı ve zararın bu kusurlu hareket sonucu meydana geldiği anlaşıldığından, bu şekilde meydana gelen zararın idareye atfı mümkün olmayıp, idarenin tazmin sorumluluğundan sözetmeye olanak bulunmamaktadır. Bu itibarla; davanın maddi tazminat isteminin, tazmini gereken zarar bulunmadığından dolayı reddine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmadığı gibi manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmında da, idarenin sorumluluğunun bulunmaması nedeniyle hukuka uyarlık görülememiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ve hükmün yukarıdaki esaslar gözetilmek ve yeniden bir karar verilmek üzere bozulması gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
… Emniyet Müdürlüğü … Şube Müdürlüğünde görevli bulunan davacı; 9.12.1992 tarihinde görevli olarak gittiği … Karakolunda, sabit masa telsizi ile antenini monte ederken, binanın üzerinden geçen yüksek gerilim hattına değen direkten elektrik akımına kapılması sonucunda sağ kolunun kesilmesi, sol kolunun da işlevini yitirmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü 1.000.000.000 lira maddi; 1.000.000.000 lira manevi zararın tazmini istemiyle dava açmıştır.
… İdare Mahkemesi, … tarih ve E:…; K:… sayılı kararıyla; 11.10.1994 tarihli ara kararına gönderilen yanıttan, davacının halen emniyet müdürlüğü muhabere ve elektronik şube müdürlüğü kadrosunda çalıştırıldığının anlaşıldığı, bu durumda davacının maddi tazminat isteminin dayanağının bulunmadığı; olayda, davacının uzuv kaybı nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabı bir ölçüde de olsa giderebilmek amacıyla manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın maddi tazminata yönelik kısmının reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüyle 250.000.000 lira manevi tazminatın davalı idareden alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.
Davacı, manevi tazminatın düşük takdir edildiği, maddi tazminata hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğu; davalı idare de, olayda tazmin sorumluluğunun bulunmadığı savıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, temyiz dilekçesi tarihinden sonraki tarihi taşıyan bir dilekçe ile maddi ve manevi tazminat talebinden feragat ettiğini bildirdiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, davacının feragat etme hakkı dava açma hakkının da doğal bir sonucu ise de, idarenin yargısal denetiminin gerçekleştirildiği idari yargıda, davanın karara bağlanmasından sonraki aşamada, temyiz veya kararın düzeltilmesi isteminin incelenmesi sırasında davacıya, davasından feragat etme hakkının tanınması, yapılmış olan yargısal denetimin geçersiz sayılması sonucunu doğuracaktır. Bunun da, idarenin faaliyetlerinde hukuka uygunluğunun sağlanması amacıyla, dolayısıyla kamu yararıyla bağdaşmayacağı açıktır.
Bu nedenle, 2577 sayılı Yasanın 31.maddesiyle yollamada bulunulan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun feragata ilişkin hükümlerinin, ancak idari yargılama usulüyle bağdaştığı ölçüde uygulanması mümkün olup, sözkonusu yasal düzenlemenin idari yargıda, kanun yollarında da davadan feragat etme olanağı tanıdığından söz edilemeyeceğinden, temyiz aşamasında verilen, davadan feragat ettiği yolundaki davacı dilekçesi dikkate alınmayarak davalının ve davacının temyiz istemi incelendi.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının … Emniyet Müdürlüğü … Şube Müdürlüğünde görevli olduğu, 9.12.1992 tarihinde görevli olarak gittiği … Karakolunda sabit masa telsizi ile antenini monte ederken, karakol binasının çatısına çıktığında, telsiz direğinin elektrik hattına temas etmesi üzerine akıma kapılarak yaralandığı, olayın, davacının kendi kusurundan meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Kişilerin kendi kusurları nedeniyle oluşan zararların idareye atfı mümkün bulunmadığından, idareyi tazminat ödemeye mahkum eden idare mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesine uygun bulunmayan davacının temyiz isteminin reddine, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adıgeçen mahkemeye gönderilmesine 30.10.1996 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun “feragat ve kabul” konusunda atıfta bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda, iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesi olarak tanımlanan feragatın kat’i bir hükmün hukuki neticelerini hasıl edeceği belirtilmiştir.
Dava açma hakkı şahsa bağlı olup, kişinin davanın her aşamasında davasını takipten vazgeçebileceği gibi davası ile ulaşmak istediği sonuçtan da vazgeçebilmesi bu hakkın doğal sonucudur. Bu itibarla, kanun yolu olarak davanın aşaması olan temyiz incelemesi sırasında feragat isteminde bulunulabileceği açıktır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacın temyiz istemi sonrası verdiği dilekçede açıkça davasından feragat ettiğini beyan ettiği görülmekte olup, davadan feragat nedeniyle yeniden bir karar verilmek üzere İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.