Danıştay Kararı 10. Daire 1995/2388 E. 1996/5893 K. 08.10.1996 T.

10. Daire         1995/2388 E.  ,  1996/5893 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1995/2388
Karar No : 1996/5893

Temyiz Eden (Davalı) : İçişleri Bakanlığı / ANKARA
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
İstemin Özeti : 8.8.1993 tarihinde … İli, … İlçesi … Köyüne yasadışı örgüt elemanları tarafından yapılan saldırıda, evi, ahırları ve samanlığı yanan ve ayrıca üç büyükbaş, yirmi küçükbaş hayvanı telef olan ve yirmi ton samanı yanan davacının uğradığını ileri sürdüğü 441.000.000 lira zararının tazmini istemiyle açılan davayı kısmen kabul, kısmen reddederek 104.400.000 lira maddi zararın 4.12.1993 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine hükmeden … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davalı idare tarafından temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Olayın ve meydana gelen zararın niteliğine göre idarenin hizmet kusuru bulunduğundan sözetmeye olanak bulunmadığı gibi, ortada meydana gelen zararla nedensellik bağı kurulabilecek bir idari eylem de bulunmamaktadır.
Ancak, nedensellik bağı bulunmamakla birlikte, ortaya çıkan özel ve olağandışı zararların da topluma paylaştırılması esasına dayalı Sosyal Risk ilkesi gereği davacının zararının tazmini gerekmektedir.
İdare Mahkemesince hem objektif sorumluluk esasına dayanılarak, hemde idarenin hizmet kusurundan bahisle hüküm tesis edilmişse de; yukarıda belirtilen ilke gereği davacının zararının tazmini gerektiğinden, temyize konu karar sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddiyle bozulması istenen kararın belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava 8.8.1993 tarihinde … İli, … İlçesi … Köyüne yasadışı örgüt elemanları tarafından yapılan saldırıda evi, ahırları ve samanlığının yandığını ve ayrıca üç büyükbaş, yirmi küçükbaş hayvanının telef olduğunun ve yirmi ton samanının yandığını ileri süren davacının uğradığını iddia ettiği 441.000.000 lira maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, hizmetin iyi işlememesi nedeniyle kişilerin uğradığı zararın hizmeti yürütmekle görevli idarece tazmini gerektiği, ayrıca kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişilerin uğradığı zararın hizmet kusuru bulunmasa bile zararla idari eylem arasında nedensellik bağının bulunması koşuluyla objektif sorumluluk ilkesi gereği karşılanması gerektiği, olayda da mal ve can güvenliğinin sağlanmasıyla görevli olan idarenin bu görevini zamanında yerine getirememesi nedeniyle doğan zararı karşılayıp gidermesinin zorunlu olduğu, bu itibarla zarar miktarının belirlenmesinde davacının yanan ev ve üç bölümlük ahırının boyutları ve nitelikleri olay yeri tespit tutanağında belirtilmediğinden bu hususun ara kararıyla olayın meydana geldiği … Köyü Muhtarlığından sorulduğu ve adı geçen Köy Muhtarlığı İhtiyar Heyeti tarafından davacının ev ve ahıra ilişkin zararının 55.000.000 lira olduğunun belirtildiği, davacının diğer zararlarının birim fiyatlarının … Ticaret ve Sanayi Odasından sorulduğu, verilen cevaba göre davacının meydana gelen zararlarının üç büyükbaş hayvanın (inek): 3 x 3.800.000 = 11.400.000. lira; yirmi adet büyükbaş hayvanın (keçi): 20 x 700.000 = 14.000.000. lira; yirmi ton samanın 20 x 1.200.000 = 24.000.000. lira olmak üzere toplam 104.400.000. lira olduğunun anlaşıldığından, bu miktarın 4.12.1993 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini gerektiğine fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Davalı idare; olayda hizmet kusuru bulunmadığı yapılan incelemenin yetersiz olduğu iddialarıyla anılan kararın temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
İdare Mahkemesince, davalı idarenin tazmin sorumluluğu belirlenirken hem hizmet kusuru ilkesine, hem de, kusursuz sorumluluk ilkesine dayanılmıştır. Oysa hem kusur hemde kusursuz sorumluluk ilkesine dayanılarak idarenin tazmin sorumluluğuna gidilmesi hukuken mümkün değildir. Olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip önce hizmet kusuru araştırılarak hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanıp uygulanamayacağı incelenmek suretiyle idarenin tazmin sorumluluğunun belirlenmesi gerekmektedir.
Kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında bireylerin uğradığı özel ve olağandışı zararların idarece tazmini gerektiği idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. İdarenin belirtilen hukuki sorumluluğu, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olma niteliğinin doğul sonucudur.
İdarenin hukuki sorumluluğu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta; İdare, kusur koşulu aranmadan da sorumlu sayılabilmektedir. Kural olarak idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdür. Ancak sözü edilen kuralın istisnası olarak, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da nedensellik bağı aramadan tazmin etmesi gerekmektedir. Kollektif sorumluluk anlayışına dayalı, sosyal risk adı verilen ilke, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmiştir.
Ülkemizin belli bir yöresinde yoğunlaşan terör eylemlerinin Devlete yönelik olduğu, Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçladığı, bu tür olayların zarar gören kişi ve kurumlara karşı kişisel husumetten ileri gelmediği bilinmekte ve gözlenmektedir.
Sözü edilen eylemler nedeniyle zarara uğrayan, terör eylemlerine her hangi bir şekilde katılmamış olan kişiler kendi kusur ve eylemleri sonucu değil toplum içinde ortaya çıkan bu olaylardan zarar görmektedirler. Başka bir değişle toplumun birer parçası olmak sıfatıyla zarar gören kişilerin belirtilen şekilde ortaya çıkan zararlarının özel ve olağan dışı nitelikleri dikkate alınıp nedensellik bağı aranmadan, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece yukarıda açıklanan sosyal risk ilkesine göre tazmini gerekir. Esasen terör olayları sonucu ortaya çıkan zararların idarece tazmini böylece topluma pay edilmesi hakkaniyet gereği olduğu, gibi sosyal devlet ilkesine de uygun düşecektir.
Olayda da, devletin ve ülkenin bütünlüğüne yönelik yaygın terörist faaliyetlerinin bir sonucu olarak davacıların murisinin öldüğü anlaşılmaktadır.
Bu itibarla uyuşmazlık konusu olayda idareye yüklenebilecek bir hizmet kusuru bulunmasa bile niteliği belirtilen terör eylemi nedeniyle ortaya çıkan olağandışı bireysel zararların sosyal risk ilkesi gereği idarece tazmini gerektiğinden, tazminata hükmedilmesi yolunda verilen temyize konu karar sonucu itibariyle yerinde bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49.maddesi uyarınca davalının temyiz isteminin reddine, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına 8.10.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.