Danıştay Kararı 10. Daire 1994/3467 E. 1997/5311 K. 04.12.1997 T.

10. Daire         1994/3467 E.  ,  1997/5311 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1994/3467
Karar No : 1997/5311

Davacı : …
Vekili : …
Davalı : T.C. Başbakanlık – ANKARA
İstemin Özeti : Bakanlar Kurulunun 11.4.1994 tarih ve 94/5456 sayılı kararıyla bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan … Bankası A.Ş.’nde tasarruf mevduatı bulunan davacı; davalı idarenin Banka üzerinde gerekli gözetim ve denetim görevini yerine getirmediğini, bu nedenle bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığını iddia ederek bu yüzden uğradığını ileri sürdüğü 440.000.000 lira maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazminini istemektedir.
Başbakanlık Savunmasının Özeti : Bankanın mevduat kabul etme ve bankacılık izninin kaldırılmasına Bankanın kötü yönetiminin sebebiyet verdiği, Bankanın denetiminde Bankalar Kanunu ve ilgili mevzuatın gereklerinin yerine getirildiği dolayısıyla hizmet kusurunun bulunmadığı ileri sürülerek yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İdarenin hizmet kusurundan doğan davacı zararının Anayasanın 125.maddesi uyarınca davalı idarece tazmin edilmesi gerekmektedir.
Tazmini gereken zarar miktarına gelince; olayda gerçek zarar, faaliyeti durdurulan banka hakkında iflas davası açılmış ise bu dava veya Bankalar Kanununda düzenlenen sigorta sistemi içinde öngörülen yönteme göre yapılacak ödemeler sonucunda davacının eline geçecek miktarın, davacının tazminat olarak istediği miktardan düşülmek suretiyle bulunacak meblağ ile bu meblağa yürütülecek ve ancak yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkarılabilecek olan banka faiz gelirinden ibarettir.
Yine davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle bankacılık işlemleri yapma yetkisi kaldırılan bankadaki tasarruf mevduatı nedeniyle davacının uğradığı manevi zararın manevi tazminat ödenmesi yoluyla giderilmesi gerekmektedir.
Öte yandan T.C.Merkez Bankasının 7.Temmuz.1993 tarih ve 61034 sayılı uyarı niteliğindeki yazısına rağmen sözkonusu bankanın işlemlerini incelemeye almayan ve bankanın yurtdışına döviz depolamasına göz yumduğu yolunda kanıtlar bulunan dönemin Hazine Müsteşarlığı yöneticileri hakkında ceza kovuşturması açılması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacının maddi tazminat isteminin kabulü, dönemin Hazine Müsteşarlığı yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Mali yapısı sağlam olmayan bankalardaki mevduatları Devlet garanti etmek zorunda değildir. Yüksek faizin cazibesine kapılanlar bunun risklerinide kabul etmek durumundadırlar. Bu sebeple davanın reddi düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü.
Dava; Bakanlar Kurulunun 11.4.1994 tarih ve 94/5456 sayılı kararıyla bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan … Bankası A.Ş.’nde tasarruf mevduatı bulunan davacının, davalı idarece, Banka üzerinde gerekli denetim ve gözetim görevi yeterince yerine getirilmemek suretiyle Bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılmasına yol açılması nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü 440.000.000 lira maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
3182 sayılı Bankalar Yasasının 512 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 64. maddesinde;
1-Denetlemeler sonucunda bir bankanın mali bünyesinin ciddi bir şekilde zayıflamakta olduğunun tespit edilmesi halinde, Bakan’ın uygun bir süre vererek, yönetim kurulundan;
a) Sermayenin arttırılmasını veya sermayenin ödenmeyen kısmının tahsilini,
b)Kar dağıtılmamasını, tahsilinde tehlike görülen alacaklar için karşılık ayrılmasını,
c)Bir kısım şubelerin kapatılması, yeni personel veya benzeri şekilde masrafın kısılmasını,
d)İştirak veya sabit değerin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasını,
e)Risk doğurucu işlemlerden kaçınılmasını, kredilerin sınırlanmasını veya durdurulması,verimsiz veya donuk kredilerin tahsiliyle ilgili önlemlerin arttırılmasını,
f)Mevzuata aykırı işlemleri ile banka mali bünyesini zayıflattığı tespit edilen personelin bankayı temsil yetkilerinin kaldırılmasını,
g)Genel Kurulun toplantıya çağrılmasını,
h)Mali bünyesinin güçlendirilmesi için gerekli görülecek diğer tedbirlerin alınmasını isteyebileceği,
Yönetim Kurullarının bu istikamette gerekli tedbirleri almak ve aldığı karar ve tedbirleri aylık raporlar halinde Müsteşarlığa bildirmek zorunda olduğu, Bakan’ın yukarıdaki tedbirleri talep hakkı saklı kalmak kaydıyla gerektiği takdirde Yönetim Kurulu veya Denetim Kurulu üyelerini kısmen veya tamamen görevden alarak veya yönetim ve denetim kurulu üye sayısının arttırılarak bu kurullara üye atamaya, kanuni karşılık yükümlülüklerini cezai faizlerini kaldırmak suretiyle ertelemek veya düşürmek de dahil olmak üzere bünyesinin takviyesi için gerekli tedbirleri almaya yetkili olduğu, bu madde gereğince atanan Yönetim Kurulu Üyeleri için 22. maddenin 1. Fıkrasındaki yükümlülüğün aranmayacağı,
2-Bakan’ın yukardaki tedbirlere rağmen mali bünyesi güçlendirilmeyen bankalar hakkında 68. madde hükümlerinin uygulanmasını talep edebileceği, bu bankalardan sermayesinin tamamı genel ve katma bütçeli dairelere veya kamu iktisadi teşebbüslerine ait olanların devir veya birleştirilmesine, bununla ilgili usul ve esasları tespite Bakan’ın yetkili olduğu hükme bağlanmış, anılan maddenin 2. fıkrası ile gönderme yapılan aynı Yasanın 512 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 68. maddesinin 1. fıkrasında, bu maddenin uygulanmasına karşın mali bünyesinin güçlendirilmesine olanak görülmeyen bir bankanın mevduat kabul ve bankacılık işlemleri yapma yetkisinin 12. maddeye göre kaldırılacağı, 3.fıkrasında, Bakanlığın, hakkında 2. fıkra hükmü uygulanan bir bankanın yönetimi ve denetimini tasarruf mevduatı sigorta fonuna veya bir bankaya geçici olarak devredebileceği hükme bağlanmış; 12. maddenin 1. fıkrasında ise, 11. maddede yazılı izinleri almış olan bir bankanın bankacılık işlemleri yapmasında veya mevduat kabul etmesinde daha sonra sakınca görülmesi halinde T.C.Merkez Bankasının görüşü alınmak suretiyle Bakanlığın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunun bankanın bankacılık işlemleri yapma veya mevduat kabul etme iznini geçici veya sürekli olarak, kısmen veya tamamen ve tüm teşkilatını veya gerekli görülecek şubelerini kapsayacak şekilde kaldırabileceği öngörülmüş bulunmaktadır.
Bu düzenlemelerden görüldüğü gibi Yasa idareye; mali bünyesinin ciddi biçimde zayıflamakta olduğu saptanan Banka hakkında önce, Bankalar Yasasının 64. maddesinde öngörülen mali bünyenin güçlendirilmesi için bazı önlemlerin alınması, bu önlemlere rağmen mali bünyenin güçlendirilmesinin mümkün olmaması halinde daha sonra anılan Yasanın 68. maddesi aracılığıyla 12. maddesine göre bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılması yetkisini verdiği gibi, 12. maddede öngörülen sebeblere dayanılarak da bankacılık işlemleri yapma iznini kaldırabilme yetkisini de vermektedir.
Dava konusu olayda davacının mevduatının bulunduğu Bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılması işleminden önce, 64.maddeye dayanılarak Bankanın mali bünyesinin güçlendirilmesi için bazı önlemler alınması yoluna gidildiği, bunun mümkün olmadığının anlaşılması nedeniyle de 12.maddeye göre bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etmeizninin kaldırıldığı ve yönetim ve denetiminin geçici olarak … Bankası A.Ş.’ne devredildiği anlaşıldığından, davalı idarenin tazmin sorumluluğunun saptanabilmesi için Bankanın, mevduat kabul etme ve bankacılık işlemleri yapma yetkisinin kaldırılması aşamasına gelinmeden önceki durumun ve davalı idarece banka üzerindeki denetim ve gözetim görevinin yerine getirilmesinde kusurlu davranılıp davranılmadığının incelenmesi gerekir.
Buna göre, gerek dava dosyası, gerekse E:… sayılı dava dosyasındaki belgelerin incelenmesinden;
T.C.Merkez Bankasınca, Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’na yazılan 7.Temmuz.1993 tarih ve 61034 sayılı yazıda, … Bankası A.Ş.’nin döviz pozisyonu işlemlerinin incelenmesi sonucunda adıgeçen Banka’nın 18.6.1993 tarihi itibariyle toplam USD kredileri ve bankalar nezdindeki USD depoları toplamı olan 57.640.000 USD’nın %77’sine tekabül eden 44.650.000 USD tutarındaki döviz varlığını daha önce muhabirlik ilişkisi içinde bulunmadığı …’e 21-24.6.1993 tarihleri arasındaki kısa sürede depo etmesi biçimindeki Banka kayıtlarında gözüken işlemin gerçek mahiyeti hakkında tereddüt edildiği, sözkonusu işlemlerin gerçekte Banka’nın çoğunluk hissesine sahip olan … Grubu’na sağlanmış bir finansman kolaylığı olabileceğinin ihtimal dahilinde olduğu, bu boyutta bir desteğin kısa vadeli olarak fonlandığı da gözönüne alındığında Banka’yı ciddi bir mali ve likidite riski ile karşı karşıya bırakabileceği belirtilerek konunun Müsteşarlıkça incelenerek sözkonusu depo tutarlarının niteliğinin Banka’nın döviz pozisyonuna ilişkin hesaplamalara esas olmak üzere bildirilmesinin istenildiği, bu yazıdan sekiz ay kadar sonra yine T.C.Merkez Bankasınca Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’na yazılan 23 Mart 1994 tarih ve 22829 sayılı yazıda; daha önce yazılan 7 Temmuz 1993 tarih ve 61034 sayılı yazıya bugüne kadar herhangi bir yanıt alınamadığı, edinilen bilgilerden, Banka’nın özellikle 1994 yılı başından itibaren likitide sıkıntısı içine düştüğü ve son haftalarda bankalarına olan kanuni karşılık yükümlülüklerini yerine getiremediğinin görüldüğü, nitekim adıgeçen Bankaya 25.2.1994 ve 4.3.1994 tarihli TL mevduat ve DTH munzam karşılık cetvellerine göre tesis etmesi gereken mevduat munzam karşılıklarını tam olarak tesis edememesi nedeniyle toplam 138.705.000 Türk Lirası, 14.1.1994, 28.1.1994, 18.2.1994 ve 25.2.1994 tarihli disponibilite cetvellerine göre tesis etmesi gereken disponibiliteyi tam olarak tesis edememesi nedeniyle de toplam 16.793.515.000 Türk Lirası cezai faiz tahakkuk ettirildiği, ayrıca Banka’nın 17.3.1994 ve 23.3.1994 tarihlerinde takas açıklarını süresinde kapatamadığı, son zamanlarda ilgili Banka’nın yurt dışına olan döviz yükümlülüklerini ödemede önemli sıkıntılarla karşılaştığı yolunda duyumlar alındığı, ciddi bir likidite krizine girdiği görülen Banka’nın Bankalar Kanunu’nun 64.maddesi kapsamına alınmasının gerekli olduğunun belirtildiği, bu yazıya istinaden Bankanın likidite durumu ile birlikte kullandırılan kredilerinin seyyal olmadığı, bu kredileri kullanan firmalara ilişkin sağlıklı bilgi edinilemediği ve kredilerinin teminatsız olarak kullandırıldığı, ayrıca bankanın taahhütlerini yerine getirmekte zorlandığının tesbiti üzerine, idarece bankanın 3182 sayılı Yasanın 64.maddesi kapsamına alındığı, 64.maddenin 1.fıkrasına dayalı işlemin ilgili Devlet Bakanı’nın 28.3.1994 tarihli onayı ile tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, … Ticaret Bankası A.Ş.’nin Bankalar Kanununun 64/1. maddesi kapsamına alındıktan sonra mali bünyesinin güçlendirilmesi için Bankaca alınması gereken mali önlemlerin, Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığınca 29.3.1994 gün ve 24571 sayılı yazı ile bildirilmekle beraber, Bankanın durumunun idarece izlenmesi sonucunda likidite sorununun devam ettiği, kanuni karşılık ve takas borçlarını ödeyemediğinin anlaşılması ve Banka tarafından Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına gönderilen yazıda, Bankanın 64. madde kapsamına alınması çerçevesinde ve müsteşarlık emirleri doğrultusunda işlemlerini sürdürdüğü, ancak müşterilerinin artan taleblerinin giderek Banka çalışanlarını tehdide yönelmesi nedeniyle şubelerde emniyetce güvenlik tedbirleri alınmış olmasına karşın banka elemanlarının mesai saatleri dışında evlerinde tehditlere maruz kaldığı, Bankanın faaliyetlerini sürdürmesinin personelin can emniyeti açısından uygun bulunmadığı ifade edilerek Bankanın faaliyetlerinin 8.4.1994 tarihi itibariyle geçici olarak durdurulmasının bildirilmesi üzerine Bankanın en son mali durumu hakkında bilgisine başvurulan Bankalar Yeminli Murakıplar Kurulu Başkanlığının 8.4.1994 tarihli yazısında;
– Bankanın mali kesime olan vadesi gelmiş borçlarını ödeme gücünden önemli ölçüde yoksun olduğu, zaman zaman kısmi ödemelerde bulunabildiği,
– Türk lirası ve yabancı para borçlanmalarında zorunluluklardan kaynaklanan temditlere gidildiği,
– Mevduat müşterilerinin mevduatlarını geri alma taleblerinin de zamanında ve tam olarak yerine getirilmediği, mevduat müşterilerinin bu taleblerinin son günlerde arttığı,
– …’tan sağlanan fonların önemli tutarlara ulaştığı,
– Kredilerde dikkate alınacak bir tahsilat olmadığı,
– Kredilerde yeterli tahsilatların yapılamaması yurtdışındaki plasmanların kullanılamaması ve yeni kaynak temin edilememesi hallerinde likidite krizinin had safhaya ulaşacağı belirtilmiştir.
Bankanın mevcut mali bünyesi ile taahütlerini karşılayamadığının anlaşılması, Bankalar Kanununun 64. maddesine göre alınabilecek tedbirler ile de mali bünyesinin güçlendirilmesine olanak görülmemesi ve bu durumu anılan Yasanın 68. maddesi yoluyla 12. maddesi uyarınca görüşüne başvurulan T.C. Merkez Bankasının 8.4.1994 gün ve 028975 sayılı yazısı ile doğrulaması ve bu maddeye göre İdarece kurulacak işlemlerin uygun görülmesi karşısında 11.4.1994 gün ve 1994/5456 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla davacı şirketin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmıştır.
Bu hukuki durum karşısında, davacı; davalı idarece Banka üzerindeki denetim ve gözetim görevinin yeterince yerine getirilmemesi suretiyle ve bankanın, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılmasına yol açılması nedeniyle zarara uğradığını iddia ettiğinden anılan zarardan dolayı idarenin sorumlu tutulup tutulmayacağına gelince;
Anayasanın 125.maddesine göre idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. İdarenin belirtilen hukuki sorumluluğu aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olma niteliğinin de doğal bir sonucudur.
Kamu idareleri yapmakla yükümlü oldukları kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmekle yükümlüdürler.
İdarenin bu yükümlülüğünü hiç veya gereği gibi yerine getirmeyerek hizmetin kötü ve geç işlemesi ve bu yüzden bir zarara neden olunması halinde zararı tazminle yükümlü olacağı tabiidir.
Dava konusu olayda, T.C.Merkez Bankasınca Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına yazılan 7.Temmuz.1993 tarih ve 61034 sayılı yazıda, ilgili Bankanın ileride ciddi bir mali ve likidite krizi ile karşı karşıya kalabileceği belirtilerek konunun incelenmesi istenilmesine rağmen, yukarıda değinildiği gibi sekiz aya yakın bir süre Hazine Müsteşarlığınca herhangi bir inceleme yaptırılmamış ancak, Merkez Bankasının 23.Mart.1994 tarih ve 22829 sayılı yazısında ilgili Bankanın 1994 yılı başında likidite sıkıntısı içine düştüğü ve diğer bir takım nedenlerle Bankalar Kanununun 64.maddesi kapsamına alınması gerektiği yolundaki görüşü doğrultusunda, Banka 28.3.1994 tarihli onayla Bankalar Kanununun 64.maddesi kapsamına alınmıştır.
Bu durumda Hazine Müsteşarlığı, denetim görevini zamanında yerine getirerek gerekli önlemleri almamış bulunduğundan Banka mali krize girmiş ve sonuçta bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmış olduğundan hizmet kusuru teşkil eden bir eylem nedeniyle davacıların bu yüzden uğradıkları maddi zararının davalı idarece karşılanması gerekmektedir.
Nitekim 2.6.1997 tarihli ara kararıyla; T.C.Merkez Bankasının, T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığına gönderdiği 7 Temmuz 1993 tarih ve 61034 sayılı yazıda belirtilen konular hakkında 23 Mart 1994 tarihine kadar herhangi bir inceleme yapılıp yapılmadığı davalı idareden sorulmuş, inceleme yapılmış ise gerekli bilgi ve belgeler istenilmiş ancak ara kararına verilen cevapta bu konuda herhangi bir bilgi ve belge sunulmamıştır.
Tazmini gereken zarar olup olmadığı ve miktarına gelince; idare yönünden tazmin borcunun doğabilmesi için, sadece zararın varlığı yeterli olmayıp, bu zararın kesin olarak ortaya çıkmış, miktar olarak belirgin, yani gerçek zarar olması gerekir. Bu noktadan hareketle maddi zarar kişilerin mal varlığında, iradeleri dışında ortaya çıkan kayıp ve eksilmeyi ifade edeceğinden, olayda gerçek zarar, faaliyeti durdurulan Banka hakkında iflas davası açılmasına rağmen henüz tasfiye sonuçlanmamış ve davacının gerçek zararı miktar olarak ortaya çıkmadığından, başka bir ifadeyle gerçek zarar, davanın açıldığı ve görüldüğü aşamada oluşmamış olduğundan şu anda davada maddi tazminata hükmetmeye imkan bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, alınan nispi karar harcından maktu karar harcının mahsubuyla kalan … liranın davacıya iadesine 4.12.1997 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AYRIŞIK OY :
Daire kararında etraflıca açıklandığı üzere idarenin hizmet kusurundan doğan davacı zararının Anayasanın 125.maddesi uyarınca davalı idarece tazmin edilmesi gerekmektedir.
Maddi zarar, mal varlığında istemsiz olarak ortaya çıkan kayıp ve eksiklikleri ifade eder. Bakanlar Kurulunca faaliyeti durdurulan, hakkında iflas davası açılıp tasfiyesi yoluna gidildiği anlaşılan … Bankasında tasarruf mevduatı bulunan davacının maddi zararı da, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonundan kendisine 150.000.000 TL ödenmekle ortaya çıkmıştır. Davacının maddi zararı, tasarruf mevduatı ve alabileceği banka faizi tutarından, sigorta fonundan yapılan ödeme düşüldükten sonra kalan tutardır. Nitekim Dairemiz de, bu ve benzeri davalarda maddi zararın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan ödeme yapıldığı tarihte doğduğunu kabul ederek dava açma sürelerini hesaplamış; süresinde bulduğu davalarda dosyaları tekemmül ettirmiştir.
… Bankasının tasfiyesi sonucunda bir tutar ödenebileceği olasılığı, davacının maddi zararının henüz oluşmadığını, Banka tasfiyesi tamamlanınca oluşacağını değil, maddi zararın tasfiye sonucunda karşılanabileceği varsayımını ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu varsayımın, hizmeti kusurlu işlettiği Daire kararında da kabul edilen idarenin tazmin sorumluluğunun ertelenmesi veya ortadan kalkması sonucunu doğurması düşünülemez. Zira öğretide de belirtildiği gibi, idarenin hukuki sorumluluğu ikinci derecede bir sorumluluk olmayıp, asli sorumluluktur. Dolayısıyla idarenin, tazmin sorumluluğu bulunan olayda ileride maddi zararın karşılanabilmesi olasılığının bulunduğu kabul edilerek sorumluluktan kurtulması, idare hukukunda kabul edilen sorumluluk anlayışıyla bağdaştırılamaz. Esasen maddi zararı hukuki sorumluluğu nedeniyle tazmin eden idarenin, zarara neden olan olaydaki diğer sorumlulara rücu edebileceği; tazmin ettiği maddi zararın karşılığı olarak ödenecek tutarın kendisine ödenmesi isteminde bulunabileceği; belirtilen bu hususların, idarenin tazmin borcunu saptayan yargı kararında açıklanabileceği tartışmasızdır.
Öte yandan davacının banka mevduatı ve idarece yapılacak ödemeye kadar hesaplanan banka faizi olan maddi zararının miktar olarak belirlenebilmesi, bilirkişi incelemesi yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak davacının zararının halen devam etmesi, yapılacak bilirkişi incelemesi sonrası da devam edeceği dikkate alındığında, olayın ve maddi zararın niteliği itibariyle miktar belirtilmeden maddi zararın, yukarıda yapılan tanımına ve açıklanan kriterlere göre idarece ve davacı tarafından kararlaştırılacak tutarın idarece ödenmesi suretiyle tazminine hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Belirtilen biçimde verilecek bir hüküm, idari yargı merciine geniş hareket serbestisi tanıyan tam yargı davası formuna uygun olduğu gibi, davacının bütün zararlarının idarece tazminine ve idarenin banka tasfiyesi sonucunda davacı lehine doğacak alacağı tahsiline olanak tanıyacaktır.
Açıkladığım şekilde tazminata hükmedilmesi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

AYRIŞIK OY : Daire kararında etraflıca açıklandığı üzere idarenin hizmet kusurundan doğan davacı zararının Anayasanın 125.maddesi uyarınca davalı idarece tazmin edilmesi gerekmektedir.
Tazmini gereken zarar miktarına gelince; olayda gerçek zarar, Bankalar Kanununda düzenlenen sigorta sistemi içinde öngörülen yönteme göre yapılacak ödemeler sonucunda davacının eline geçecek miktarın, davacının tazminat olarak istediği miktardan (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan ödeme yapılmamışsa) düşülmek suretiyle bulunacak meblağ ile bu meblağa Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan yapılacak ödeme tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz gelirinden ibarettir.
Sözü edilen gerek yerine getirildikten sonra zararın hizmeti kusurlu yürüten Başbakanlıkça tazminine karar verilmesi gerektiği yolundaki düşünceyle, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.