Danıştay Kararı 10. Daire 1993/4354 E. 1994/411 K. 02.02.1994 T.

10. Daire         1993/4354 E.  ,  1994/411 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1993/4354
Karar No : 1994/411

Temyiz Eden (Davalı) : Adalet Bakanlığı – ANKARA
Karşı Taraf (Davacı) : 1-… , 6-…
Vekilleri : …
İstemin Özeti : … Yarı açık cezaevinde hükümlü olarak bulunduğu sırada Ziyaretçisi sıfatıyla cezaevine giren bir kişi tarafından öldürülen …’ın eşi, çocukları, annesi ve kardeşleri tarafından uğradıldığı ileri sürülen 150.000.000 lira maddi ve 100.000.000 lira manevi zararın tazmini istemiyle açılan dava sonunda, … İdare Mahkemesince, idarenin yasalarla kendisine verilen kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak örgütü kurmak, araç, gereç ve personeli o hizmetin gereklerine uygun biçimde hazırlamakla yükümlü olduğu, hizmetin iyi işlememesi sonucu kişilerin zarara uğramaları halinde, doğan bu zararın idare tarafından karşılanmasının Anayasanın 125. maddesi gereği olduğu, davacılar murisinin 31.3.1991 tarihinde … Yarıaçık Cezaevinde hakkındaki hüküm infaz edilirken infaz ve koruma memurlarının görevi ihmal ve kötüye kullanma sonucu ziyaretçi sıfatıyla cezaevine gelen bir kişi tarafından öldürülmesi olayında hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varıldığı, tazmini gereken maddi zararın hesabı için yaptırılan bilirkişi incelemesinden ölenin eşinin 47.317.402 lira çocuklarından …’in 6.194.292 lira, …’in 3.192.411 lira, …’un 1.157.603 lira, annesinin 3.192.411 lira maddi zararının oluştuğu, diğer oğlu …’un maddi zararının olmadığının anlaşıldığı, bu durumda toplam 61.054.119 lira maddi zararın istemin idarece zımnen reddedildiği 1.3.1992 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini gerektiği, ayrıca dava konusu olayın oluşum biçimi ve günümüz ekonomik koşullarıda gözönünde bulunduralarak ölenin eşi … için 15.000.000 lira, çocukları …, …, …, … için 10.000.000’ar lira, annesi için 5.000.000 lira ve kardeşleri …, …, … ve … için 2.000.000’ar lira olmak üzere toplam 68.000.000 lira manevi tazminatın da davacılara ödenmesi, bu miktarı aşan istemin reddinin gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü kısmen reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın; davalı tarafından olayda infaz ve koruma memurlarının kişisel kusurları bulunduğundan idare aleyhine tazminata hükmedilmemesi gerektiği, olayda ağır hizmet kusuru bulunmadığından manevi tazminata hükmedilmemesi gerektiği, tazminatın miktarının fazla olduğu iddiasıyla temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı, ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince işin gereği düşünüldü:
İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3622 sayılı Kanun ile değişik 49.maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Bozulması istenen karar, usul ve hukuka uygun olup dilekçede ileri sürülen temyiz sebepleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile bozulması istenen kararın onanmasına 2.2.1994 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AYRIŞIK OY X: Manevi tazminat temelde gerçek bir tazmin aracı olmayıp doğrudan doğruya bir manevi tatmin aracıdır. Bir idari işlem veya eylem nedeniyle ölen ve ızdırap duyan kişiye sadece tatmin aracı olan bir miktar para verilerek bu elem ve ızdırabın tam olmasa bile bir miktar azaltılması temel amaçtır. Dolayısıyla manevi bir acının maddi bir değeri olduğu düşünülemiyeceği gibi, verilecek bir miktar paranın da bu acıyı yok edeceği düşünülemez. Manevi tazminatın bu niteliğiyle hareket edildiğinde, ölüm nedeniyle istenilen manevi tazminata kişiler yönünden bir sınır konulması gerekmektedir.
İdare hukukunda ölüm nedeniyle kişilerin manevi tazminat isteyebileceği konusunda bir kural ve kayıt bulunmadığından, özel hukuktan, Borçlar Kanununun manevi tazminata ilişkin hükümlerinden esinlenmek gerekmektedir.
Özel hukukta bile, ölüm halinde ölenin ancak ailesine manevi tazminat verilmektedir. Günümüzde, Türkiye’de çağdaş aile düşüncesini oluşturan karı, koca ve çocuklardan oluşan bir çekirdek aile tipi hakim bulunmaktadır. Bu aile tipi, Cumhuriyetin ilk yıllarında madeni hukuk alanında yapılan yenilikler sonucunda ve ülkemizdeki gelişen ekonomik yapı nedeniyle gerek kent ve gerekse köylerde tam bir kabul görmektedir.
Belirtilen aile tipinin eşler ve çocuklar dışında ülkemizde en çok büyükanne ve babayı kapsadığı düşünülebilir. Bu aile tipinde kardeşlere yer olmadığından, ölüm nedeniyle kardeşlerin tazmini gerekecek ölçüde, manevi varlıklarının çöküntüye uğradığı kabul edilemez. Bu koşullar içinde manevi tazminatın çekirdek aile bireyleri ile sınırlandırılması bunların dışında kan ve sıhri hısımlara manevi tazminat ödenmemesi gerekir.
Bu itibarla ölenin kardeşlerine manevi tazminata hükmedilmemesi gerektiğinden ve diğer davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek bulunduğundan idare mahkemesi kararının manevi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.