Danıştay Kararı 10. Daire 1993/1224 E. 1994/126 K. 25.01.1994 T.

10. Daire         1993/1224 E.  ,  1994/126 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1993/1224
Karar No : 1994/126

Davacı : …
Vekili : …
Davalı : Ulaştırma Bakanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : Yasalara aykırı olarak izinsiz ve ruhsatsız kurulan ve kullanılan bütün radyo ve televizyon vericilerinin faaliyetlerinin tatil edilmesi, mühürlenmesi, sökülmesi gibi önleyici tedbirlerin, 5434 sayılı il idaresi yasasına göre mülki idare amirlerince alınmasını öngören 15.3.1993 tarih ve B.ll.1.TGM.0.01.00.00/02675-1414 sayılı Ulaştırma Bakanlığı Telsiz Genel Müdürlüğü Genelgesi’nin, radyolarının toplumsal meşruyet kapandığı, belgesel radyonun yayım tekeline aykırı olmadığı, toplumsal gereksinimler için yayım yapıldığı temel hak ve özgürlüklerin sınırlandığı, Anayasaya aykırı olduğu sürülerek iptali istemidir.
Savunmanın Özeti : Radyo ve televizyon vericilerinin kurulması ve yayın tekelinin Anayasa, 2954 sayılı Yasa, 3517 sayılı Yasa ve 2813 sayılı Yasa gereği devlete ait olduğu, anılan yasalar yönünde tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Dava, izinsiz ve ruhsatsız kurulan ve kullanılan bütün radyo ve televizyon vericilerinin faaliyetlerinin durdurulması, sökülmesi gibi önleyici tedbirlerin alınması ve bu maksatla kullanılan radyo ve televizyon vericilerinin menşeileri araştırılarak izinsiz imal ve yurda sokulmuş olanlarının sorumluları hakkında savcılıklara ihbarda bulunulması, yurda kaçak sokulmuş olanların gümrük müdürlüklerine işlem yapılmak üzere teslimi yolunda Ulaştırma Bakanlığı Telsiz Genel Müdürlüğünce çıkarılan 15.3.1993 günlü ve 1414 sayılı Genelgenin iptali istemi ile açılmıştır.
Her ne kadar günümüz Dünyasında özel teşebbüsün faaliyet alanı genişletilmiş, ekonomide görülen serbestlik radyo ve televizyon yayıncılığınada uzanmış, çağı yakalamak isteyen ülkemizde de bu anlayışa ayak uydurmak bir zorunluluk haline gelmiş, fiilen özel yayınlar başlatılarak bu yönde adımlar atılmış ise de; yasalar değişmediği sürece bu yasalara uyulması hukuk Devletinin gereğidir. Bu konuda yeni düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükteki yasaların uygulanması, bunu sağlamak üzerede yasa dışı radyo ve televizyon istasyonlarının kapatılması yolunda genelge çıkarılması doğaldır. İzinsiz kurulan istasyonların bir süredir faaliyette bulunması ilgililer lehine kazanılmış hakda doğurmaz.
2709 sayılı Anayasanın işlem ve dava tarihinde yürürlükte olan 133. maddesinde, radyo ve televizyon istasyonlarının ancak Devlet eli ile kurulacağı, idarelerinin tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenleneceği hükme bağlanmış bu hükme uygun olarak çıkarılan 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 4/a maddesinde de; radyo ve televizyon yayınlarının Devlet tekelinde olduğu vurgulanmıştır.
Özel radyo ve televizyon yayınlarının kamuoyunun serbestçe oluşumunda olumlu etkisi inkar edilemez. Ancak yasal düzenleme bu olunca özel radyo ve televizyon yayınlarının veya yabancı yayınların çanak antenle alınıp yansıtıcı sistemi ile yurtta televizyon ve radyoların alabileceği şekilde yayınlanmasının yasallığından söz etmekte mümkün değildir.
Herne kadar günümüz yayıncılık anlayışına ayak uydurmak üzere dava tarihinden sonra Anayasanın 133. maddesi değiştirilerek radyo ve televizyon istasyonları kurma ve işletmenin kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbest olduğu hükme bağlanmış ise de; 2954 sayılı Kanunun bu hükme uygun hale getirilmesi için hazırlanan tasarı henüz TBMM de görüşülme aşamasındadır ve kanunlaşmamıştır.
Kaldıki iptal davaları işlem tarihinde yürürlükte olan mevzuata göre incelenmekte ve çözümlenmektedir.
Bu durumda mevzuatımızın özel radyo ve televizyon yayıncılığına izin vermediği bir dönemde bu yayınların yasaklanması yolunda çıkarılan genelgenin yasal olduğu kuşkusuzdur.
Diğer taraftan Türkiye’nin de katıldığı Avrupa Yayın Birliği Sözleşmesi ile kabul edilen esaslara özel radyo ve televizyon yayıncıları uymamakta, bu yayınlar kanunla düzenlenmediğinden yasal boşluk dolayısıyla anılan yayınların uluslararası sözleşme ile kabul edilen esaslara uymasıda sağlanamamaktadır.
Kamuoyu oluşumunda büyük etkinliği olan özel radyo ve televizyon yayıncılığının bugünkü haliyle objektif kurallardan, sınırlandırmalardan ve denetimden uzak şekilde sürmesinin yarattığı sakıncalar herkesce bilinmektedir. Bu sakıncaları önlemek üzere çıkarılan genelgenin özel bazı istasyonları mühürleyip kapatmak, bazılarına da göz yummak şeklinde uygulanması elbetteki yasal değildir ve idarenin tarafsızlığı ile de bağdaşmaz. Ancak uygulamada yapılan yanlışlık genel bir düzenleyici işlem olan genelgenin iptalini gerektirmez. Uygulama işleminin iptali bu davada istenmediğinden ayrı bir davanın konusunu oluşturur, bu dosyada çözümlenmesi mümkün değildir.
Açıklanan nedenle genelgeye ilişkin davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince duruşma için taraflara bildirilmiş bulunan 25.1.1994 tarihinde davacı tarafından gelmediği, ve davalı idareyi temsilen Hukuk Müşavirleri … ve …’nın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Gelen tararafa usulüne uygun olarak söz verilip dinlendikten Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra duruşmaya son verildi. Dava dosyası incelenip gereği düşünüldü:
Dava, yasalara aykırı olarak izinsiz ve ruhsatsız kurulan ve kullanılan bütün radyo ve televizyon vericilerinin faaliyetlerinin tatil edilmesi mühürlenmesi, sökülmesi gibi önleyici tedbirlerin, 5442 sayılı il idaresi yasasına göre mülki idare amirlerince alınmasını öngören 15.3.1993 tarih ve B.ll.1.TGM 0.01.00.00/02675-1414 sayılı Ulaştırma Bakanlığı, Telsiz Genel Müdürlüğü Genelgesi’nin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı’nın Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmemiştir.
Dava konusu genelge’de kullanılacak radyo ve televizyon verici cihazları için izin ve ruhsatname alınması ve frenkans tahsisi yaptırılması zorunlu olduğu halde, Belediyelerle gerçek ve tüzel kişilerce radyo ve televizyon vericilerinin Anayasa ve Yasalara karşın kurulduğu ve rastgele seçilen frekans ve televizyon kanallarından yayınlar yapıldığı belirtilerek izinsiz ve ruhsatsız kurulan ve kullanılan bütün radyo ve televizyon vericileriyle ilgili önlem alınması istenilmektedir.
2709 sayılı Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 133. maddesinde, Radyo ve televizyon istasyonlarının ancak Devlet eli ile kurulacağı ve idarelerinin tarafsız bir kamu tüzelkişiliği halinde düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 4. maddesi (a) bendinde, radyo ve televizyon istasyonlarının kurulması, işletilmesi, idareleri ve yayınlarının düzenlenmesine ilişkin temel ilkeler arasında, radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ile yurt içine ve yurt dışına yayın yapılmasının, Devlet tekelinde olduğu, bu tekelin Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu tarafından kullanılacağı hususu belirtilmiş, aynı maddenin (f) bendinde de her türlü radyo ve televizyon yayımı için frekans planlama, tahsis ve tescil işlemlerinin Telsiz Kanunu hükümlerine tabi olduğu kuralı yer almıştır.2954 sayılı Yasanın 4/f maddesiyle yollamada bulunulan 2813 sayılı Telsiz Yasasının 11. maddesindede, her ne şekilde olursa olsun telsiz verici cihazı kurmak isteminde bulunacakların gerekli bilgileri Ulaştırma Bakanlığına bildirerek frekans tahsis ve tescil işlemlerini yaptırmak zorunda olduğu; 4/g maddesinde ise müsade edilen veya edilmeyen frekanslarda yapılacak usulsüz yayınların önlenmesi amacıyla gerekli düzenleme ve önlemlerin alınacağı hükme bağlanmıştır.
Bu durumda, işlem tarihinde yürürlükte bulunan ve radyo ve televizyon istasyonlarının devlet eliyle kurulacağını ve idarelerinin kamu tüzelkişiliği halinde düzenleneceğini hükme bağlayan Anayasa hükmü ve 2954 sayılı Yasanın 4/a maddesiyle radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesiyle yurt içine ve dışına yayın yapılmasının devlet tekelinde olduğunun öngörülmesi ve aynı Yasanın 4/f maddesiyle her türlü radyo ve televizyon yayımı için frekans planlama, tahsis ve tescil işlemlerinin Telsiz Yasası hükümlerine tabi olduğu kuralı karşısında; devletin yayın tekeline aykırı olarak radyo ve televizyon istasyonları kurulmasına, yurt içi ve yurt dışına yayım yapılmasına yasal olanak bulunmadığı gibi, her türlü radyo ve televizyon yayımı için Telsiz Yasasında öngörülen prosedüre uyulması da zorunlu bulunmaktadır.
Bu haliyle de dava konusu genelgede mevzuata aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, hukuki dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına 25.1.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.