Danıştay Kararı 1. Daire 2011/615 E. 2011/1610 K. 24.10.2011 T.

1. Daire         2011/615 E.  ,  2011/1610 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BİRİNCİ DAİRE
Esas No : 2011/615
Karar No : 2011/1610

K A R A R

Haklarında İşleme Konulmama Kararı Verilenler :
1- … – … İli, … Belediye Başkanı
2- Diğer Belediye görevlileri
İtiraz Edilen Karar : Şikayetin işleme konulmamasına ilişkin İçişleri Bakanının … tarih ve İNS:… sayılı kararı
Karara İtiraz Eden : Şikayetçi … vekili Av….
Soruşturulacak Eylemler : İşyeri güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle silikozis hastalığına yakalanan şikayetçinin çalıştığı işyerinde gerekli denetimleri yapmamak ve söz konusu işyerinin mevzuata aykırı faaliyet göstermesine göz yummak
Eylem Tarihi : 2002-2004 yılları arası
İçişleri Bakanlığının 7.4.2011 tarih ve 5872 sayılı yazısıyla gönderilen dosya, İçişleri Bakanı tarafından verilen … tarih ve İNS:… sayılı şikayetin işleme konulmaması kararı ile bu karara yapılan itiraz ve Dairemizin 24.10.2011 tarih, E:2011/1221, K:2011/1612 sayılı kararıyla birleştirilen dosya, Tetkik Hakimi …’ın açıklamaları dinlenildikten sonra, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca incelendi;
Gereği Görüşülüp Düşünüldü :
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında; bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikayetlerin soyut ve genel nitelikte olmamasının, ihbar veya şikayetlerde kişi veya olay belirtilmesinin zorunlu olduğu, iddiaların da ciddi bulgu ve belgelere dayanması gerektiği, bu hükme aykırı bulunan ihbar ve şikayetlerin, Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmayacağı ve durumun ihbar veya şikayette bulunana bildirileceği, 5 inci maddesinde, izin vermeye yetkili merciin, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini öğrendiğinde bir ön inceleme başlatacağı, ancak ihbar ve şikayetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olması halinde müracaatın işleme konulmayacağı, 6 ncı maddesinde de, ön inceleme ile görevlendirilen kişilerin, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olduğu, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilecekleri; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunacakları, yetkili merciin de bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar vereceği hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, şikayetçi … vekili Av….’in … Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçede, şikayetçinin 2002-2004 yılları arasında … İlçesinde faaliyet gösteren … Tekstil Kumlama Yıkama Boyama San.Ltd.Şti’de kot kumlama işçisi olarak çalıştığını, bu işyerinde işyeri güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle silikozis hastalığına yakalandığını, gayri sıhhi müesseseleri ruhsatlandırmak ve denetlemekle görevli Belediyenin gerekli denetimleri yapmayarak söz konusu işyerinin mevzuata aykırı faaliyette bulunmasına göz yumduğunu iddia ederek Büyükşehir ve … Belediye yetkilileri hakında suç duyurusunda bulunduğu, Başsavcılığın … tarih ve Soruşturma No: … sayılı yazısıyla şikayet evrakının 4483 sayılı Yasa uyarınca gereğinin takdir ve ifası için İstanbul Valiliğine gönderildiği, Valilikçe yaptırılan araştırma sonucunda düzenlenen 29.5.2009 tarihli raporda, … Belediye Başkanı ve yetkilileri ile Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin mevzuat uyarınca gerekli işlemleri tesis ettikleri, görevlerini ihmal etmedikleri ve haklarında ön inceleme yaptırılması gerekmediği kanaatinin bildirildiği, kanaat doğrultusunda İçişleri Bakanınca şikayetin işleme konulmamasına ilişkin … tarih ve İNS:.. sayılı kararın alındığı, şikayetçinin bu karara itirazı üzerine Dairemizin 15.7.2010 tarih ve E:2010/564, K:2010/1245 sayılı kararıyla, itiraz kabul edilerek ve iddia konusuyla ilgili ön inceleme yapılması gerektiği belirtilerek söz konusu işleme konulmama kararının kaldırıldığı, Dairemiz kararı üzerine İçişleri Bakanı tarafından ön inceleme onayı verildiği ancak Mülkiye Müfettişince yapılan incelemede, aynı konu ve görevliler hakkında daha önce 27.9.2010 tarih ve 105/105 sayılı ön inceleme raporu ile 27.9.2010 tarih ve 105/106 sayılı tevdi raporunun düzenlenmiş olduğu belirtilerek söz konusu iddiayla ilgili olarak 4483 sayılı Kanunun 5 inci maddesi gereğince mükerrer ön inceleme yapılmasının mümkün olmadığının bildirildiği, yetkili merciin de aynı gerekçeyle … Belediye Başkanı ve diğer Belediye görevlileri hakkında şikayetin işleme konulmamasına ilişkin … tarih ve İNS:.. sayılı kararı aldığı anlaşılmıştır.
Dairemizin 26.5.2011 tarihli ara kararıyla İçişleri Bakanlığından , itiraza konu işleme konulmama kararının gerekçesini oluşturan 27.9.2010 tarihli, 105/105 sayılı ön inceleme raporu ile 105/106 sayılı tevdi raporunun istenildiği, ara kararımıza verilen cevap ve eki belgelerden, şikayete konu işyerinde gerekli denetimlerin yapılmadığı iddiasını kapsayacak şekilde … Büyükşehir Belediyesi ve … Belediyesi görevlileri (ilgili Belediye Başkan Yardımcıları ile Ruhsat ve Denetim Müdürleri) yönünden 105/105 sayılı ön inceleme raporunun düzenlendiği ve bu kişiler hakkında soruşturma izni verilmemesi yolunda İçişleri Bakanı tarafından … tarih ve Mül.Tef.Ku.Bşk…. sayılı kararın alındığı, söz konusu kararın itiraz edilmeyerek kesinleştiği, şikayet edilen … Belediye Başkanı …’ın ise ön inceleme tarihinde milletvekili olması nedeniyle anılan ön inceleme raporu ve yetkili merci kararı kapsamında değerlendirilmediği, şikayetin adı geçene ilişkin kısmı tefrik edilerek bu kişi hakkında 105/106 sayılı tevdi raporunun düzenlendiği, bu raporda, adı geçenin halen milletvekili olması nedeniyle Anayasanın 83 üncü maddesi uyarınca yasama dokunulmazlığının bulunduğu, bu nedenle 4483 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince ifadesinin temini mümkün olmadığından konunun ilgiliye ilişkin kısmının Adalet Bakanlığına tevdi edilmesi gerektiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının yasama dokunulmazlığını düzenleyen 83 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında, seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekilinin, Meclisin kararı olmadıkça tutulamayacağı, sorguya çekilemeyeceği, tutuklanamayacağı ve yargılanamayacağı hüküm altına alınmıştır. Anayasadaki düzenlemeden de anlaşıldığı üzere yasama dokunulmazlığı, suç işlediği iddia edilen milletvekilini, hürriyeti kısıtlayıcı bazı usul işlemlerinden ve yargılamalardan korumayı ifade etmektedir. Ayrıca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Tanımlar başlıklı 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde sorgu, şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi şeklinde tanımlanmıştır. 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinde, ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişilerin, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz oldukları, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemesi Kanununa göre işlem yapabilecekleri, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunacakları hükmüne yer verilmiştir. Kanunda belirtilen ifade alma işlemi, Anayasanın 83 üncü maddesinde belirtilen sorguya çekilme anlamına gelmeyip sadece hakkında ön inceleme yapılanın ön inceleme konusu olaya ilişkin bilgi ve görgüsüne başvurulması anlamını taşımaktadır. Kaldı ki, 4483 sayılı Kanunla, yürürlükten kaldırılan 4 Şubat 1329 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat’ın öngördüğü soruşturma sisteminden vazgeçilmiş izin sistemi benimsenmiştir. Böylece 4483 sayılı Kanun hükümleri uyarınca memurlar ve diğer kamu görevlilerine görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı soruşturma izni verilmiş ise ancak o zaman haklarında Cumhuriyet başsavcılıklarınca soruşturma yapılması mümkündür. Cumhuriyet başsavcılıklarınca soruşturma yapılmasına başlanılmasından itibaren kişi, Ceza Muhakemesi Kanununa göre “şüpheli” sıfatını kazanacaktır. Kişinin ön incelemede ifadesine başvurulmakla, kişiye ceza hukuku ilkeleri açısından “şüpheli” sıfatının yüklenemeyeceği açıktır. Böylece, yetkili merci tarafından hakkında soruşturma izni verilen ancak Anayasanın 83 üncü maddesi uyarınca yasama dokunulmazlığı bulunan kişiler hakkında Cumhuriyet başsavcılıklarınca soruşturma yapılabilmesi ve ifade alınabilmesi ancak yasama dokunulmazlığının TBMM’ce kaldırılmasına bağlıdır. Yasama dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle TBMM’ye gönderilmek üzere Adalet Bakanlığına bildirilmesi için tevdi raporu düzenleme görevi de yine Ceza Muhakemesi Kanununa göre soruşturma yapmakla görevli Cumhuriyet başsavcılığına aittir. Ayrıca 4483 sayılı Kanun kapsamında alınacak ifadenin, vicahen alınması zorunlu olmayıp, gerektiğinde makul bir süre verilmek suretiyle yazıyla istenebileceği hususu da göz önünde bulundurulduğunda, yasama dokunulmazlığının …’ın ifadesinin alınmasına dolayısıyla hakkında ön inceleme yapılmasına engel oluşturmayacağı sonucuna varılmaktadır.
Diğer taraftan, İçişleri Bakanının … tarih ve İNS:.. sayılı kararında, şikayet konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olduğu gerekçesiyle … Belediye Başkanı ve diğer Belediye görevlileri hakkında işleme konulmama kararı verilmişse de, Belediye Başkanı dışındaki … Belediye görevlileri hakkında aynı şikayet konusuyla ilgili olarak daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme bulunduğu, Belediye Başkanı hakkında ise yasama dokunulmazlığına sahip olduğu ve ifadesinin alınamayacağı belirtilerek ön inceleme yapılmadığı ve dosyanın ilgiliye ilişkin kısmı tefrik edilerek Adalet Bakanlığına gönderilmesi yolunda tevdi raporu düzenlendiği, dolayısıyla Belediye Başkanı hakkında aynı iddiayla ilgili olarak daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayet konusu eylemle ilgili Belediye Başkanı dışında kalan diğer Belediye görevlileri yönünden daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme bulunduğu ve aynı eylem nedeniyle mükerrer soruşturma yapılamayacağı, bu nedenle şikayetin Belediye görevlilerine ilişkin kısmının, anılan 5 inci madde kapsamında ön inceleme yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, İçişleri Bakanının … tarih ve İNS:… sayılı kararının, Belediye Başkanı dışında kalan diğer Belediye görevlileri hakkında şikayetin işleme konulmamasına ilişkin kısmına yapılan itirazın reddine,
Şikayet konusu eylemle ilgili Belediye Başkanı yönünden daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme bulunmadığı, yasama dokunulmazlığının ise, yukarıda ayrıntılı olarak incelendiği üzere, 4483 sayılı Kanun kapsamında ifadesinin alınmasına ve hakkında ön inceleme yapılmasına engel oluşturmadığı, bu nedenle yetkili merci tarafından verilen ön inceleme emri uyarınca Belediye Başkanı hakkında bir ön inceleme raporu düzenlenmesi ve yetkili merci tarafından söz konusu ön inceleme raporu da göz önünde bulundurulmak suretiyle soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin bir kararın tesis edilmesi, verilecek kararın türüne göre on günlük itiraz süresini ve itiraza bakmakla görevli yeri de belirten gerekli bildirimlerin yapılması, tesis edilen karara karşı itirazda bulunulması durumunda yazılı bildirimlere ilişkin tarihli ve imzalı bildirim alındıları ile itiraz dilekçelerinin de eklenerek dosyanın Dairemize gönderilmesi gerektiğinden, şikayetçi itirazının kısmen kabulü ile İçişleri Bakanının … tarih ve İNS:… sayılı kararının Belediye Başkanı hakkında şikayetin işleme konulmamasına ilişkin kısmının kaldırılmasına, dosyanın İçişleri Bakanlığına, kararın bir örneğinin şikayetçi vekiline gönderilmesine 24.10.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X – K A R Ş I O Y

İçişleri Bakanının … tarih ve İNS:.. sayılı kararında, şikayetçinin çalıştığı işyerinde gerekli denetimlerin yapılmadığı iddiasıyla ilgili olarak daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olduğu gerekçesiyle … Belediye Başkanı ve diğer Belediye görevlileri hakkında işleme konulmama kararı verildiği, dosya kapsamından Belediye Başkanı dışındaki … Belediye görevlileri hakkında aynı şikayet konusuyla ilgilli olarak daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme bulunduğu, Belediye Başkanı hakkında ise yasama dokunulmazlığına sahip olduğu ve ifadesinin alınamayacağı belirtilerek ön inceleme yapılmadığı ve dosyanın ilgiliye ilişkin kısmı tefrik edilerek Adalet Bakanlığına gönderilmesi yolunda tevdi raporu düzenlendiğinin anlaşıldığı, yetkili merci kararının itirazen incelenmesi sonucunda, şikayet konusuyla ilgili Belediye Başkanı yönünden daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme bulunmadığı, yasama dokunulmazlığının ise, 4483 sayılı Kanun kapsamında ifadesinin alınmasına ve hakkında ön inceleme yapılmasına engel oluşturmadığı, bu nedenle Belediye Başkanı hakkında bir ön inceleme raporu düzenlenmesi ve yetkili merci tarafından söz konusu ön inceleme raporu da göz önünde bulundurulmak suretiyle soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin bir kararın tesis edilmesi gerektiği belirtilerek İçişleri Bakanının … tarih ve İNS:… sayılı kararının Belediye Başkanı hakkında şikayetin işleme konulmamasına ilişkin kısmının kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu kararda ön inceleme sırasında başvurulması gereken ifade almanın, Anayasanın 83 üncü maddesiyle getirilmiş bulunan sınırlamalarla ilgisinin olmadığı, yasama dokunulmazlığının ifade almaya ve karar vermeye engel teşkil etmeyeceği görüşü benimsenmiştir.
Dairenin kararı kaldırma gerekçesi esas itibariyle 4483 sayılı Kanuna göre ifade almanın Ceza Muhakemesi Kanununun tanımladığı anlamda bir ifade alma işlemi olmadığı yönünde şekillenmiştir. Oysaki, gerek yürürlükten kaldırılan Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun, gerekse 1412 sayılı CMUK yerine geçen kanunlar yasama dokunulmazlığının kaldırılması konusunda, eskiye göre daha kolaylaştırıcı bir sistem getirmemiştir. Bilindiği üzere 02.12.1999 tarihi itibariyle memur ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri iddia edilen suçlarla ilgili işlemler ve verilen kararlar yeni bir düzenlemeye tabi tutulmuş bulunmaktadır. Getirilen sistemde ön inceleme işlemlerinin basit ve hızlı işlemesi amacı güdülmüş ve Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanundan farklı olarak 1982 yılında yürürlüğe giren Anayasanın 129 uncu maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan izin sistemine geçilmiştir. Ayrıca, anılan tarihten sonra, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun kapsamı, sadece görevden doğan suçlarla sınırlandırılmıştır. Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunun yerini alan bu Kanun, basit ve hızlı işleyen bir sistemi benimsemiş; ön inceleme, karar ve itiraz süreciyle ilgili belli süreler getirmiş, ifade alınmasını, ön incelemeye başlamadan önceki aşamada hukuki ve fiili engeller hariç zorunlu kılmıştır. İzin sistemini benimsemiş olan 4483 sayılı Kanun uyarınca yetkili merciin onayı ile başlatılan ön inceleme işlemleri, bu Kanunun 6 ıncı maddesinde yer alan düzenleme uyarınca atıfta bulunduğu 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu(CMUK) ile 1.6.2005 tarihi itibariyle bu Kanun yerini almış bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda (CMK) yer alan bazı yetkilerde kullanılarak sonuçlandırılmaktadır. Örneğin yeminli yazman görevlendirilmesi, bilirkişi ataması, muhbir ve müşteki ile hakkında ön inceleme yapılanın ifadesinin alınması, tanıkların çağrılması gibi ceza muhakemesi işlemlerine başvurulmaktadır. Bir başka önemli nokta ise, 4483 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince ön inceleme aşamasında ifade alınmasının zorunlu olmasıdır. Ayrıca bu zorunluluk tek taraflı bir zorunluluktur. Hakkında inceleme başlatılan kamu görevlileri ifade verip vermemekte serbest olsalar da ön inceleme yapmakla görevlendirilenler, bunların ifadelerini alarak bilgi ve belgeleri toplamak mecburiyetindedirler. Kanun bu konuda takdir hakkı tanımamaktadır. Kanunun öngördüğü süreler ve bu süreleri kesen diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde ifadenin alınması, ifade verilmiyorsa ya da ön inceleme ve karar verme süresi geçiyorsa, bu durumları belgeleyen objektif kanıtların dosyaya konulmasından sonra işlemlerin sonuçlandırılması gerekmektedir.
4483 sayılı Kanunda yer alan “ifade alma” kavramı Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan ifadeden farklı olmayıp her iki kavram da bir ceza muhakemesi işlemidir. Diğer taraftan 4483 sayılı Kanunun yasalaştığı tarihte yürürlükte olan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun (C.M.U.K.) 132 – 135 inci maddelerinde yer alan “ifade” ve “sorgu” kavramları bu Kanun yerine geçen yeni Ceza Muhakemesi Kanununun (C.M.K.) 145 – 147 nci maddelerinde de aynen yer almıştır. Kavramların özünde bir değişiklik olmamakla birlikte yürürlükten kalkan C.M.U.K.’un anılan madderindeki “ifade” ve “sorgu” kavramları, bu Kanunun yerine geçen C.M.K’nın 2 nci maddesindeki tanımlar başlığı altında ayrıca açıklanmıştır. Dolayısıyla 4483 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca ifade alınmasında, eski ve yeni ceza muhakemesi mevzuatı açısından herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 2 nci maddesinde tanımlanan ve sorgu aşamasında kullanılması gereken bir yetki olan ifade almanın, 4483 sayılı Kanuna göre yapılan ön inceleme işlemleri sırasında alınan ifadeden ayrı bir müessese olduğu düşünülemez. Çünkü 4483 sayılı Kanun gereği başvurulan ifade alma işlemi de bir ceza muhakemesi işlemidir. C.M.K’nın 145 inci maddesindeki “ifadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi….” ibaresi de böyle bir değerlendirmeye imkan vermektedir.
4483 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine göre ifade alınması, ön incelemeye başlanmasında bir ön şartsa ön incelemeye muhatap olan kamu görevlisinin böyle bir güvenceden ve haktan mahrum edilemeyeceği açıktır. Çünkü ifade, savunma açısından çok önemlidir. Nitekim bu Kanun tasarısının Meclise sunulduğu ilk şeklinde “gerektiğinde ifadesi alınarak” sözcüğü mevcutken, bu düzenleme, genel kuruldaki görüşmeler sırasında muhalefet milletvekillerinin de katkısıyla hazırlanan ve ortaklaşa verilen önerge ile “ifadesi de alınarak” biçiminde değiştirilmek suretiyle yasalaştırılmıştır. Kanunda yapılan bu değişiklik sırasında Meclis Genel Kurulunda yapılan görüşmelere ilişkin tutanaklarda, soruşturma kararı verilmeden önceki aşamalarda kullanılan bazı yetkilerin ceza muhakemesi yetkisi olacağı, bilgi ve belge toplanmasına ifade alınarak başlanacağı hususları yer almıştır. Bu görüşme tutanaklarından da anlaşılacağı üzere ifade alma, ön incelemeye başlanması sırasında objektif şartlarda uyulması gereken bir usul kuralıdır. Daha sonra ilgilinin savunmasının alınacak olması bu aşamanın işlemsiz geçilmesine cevaz vermemektedier. Daha önce de işaret edildiği üzere 4483 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine göre yapılan işlemler ceza muhakemesi işlemidir. İfade için çağrıldığı halde ilgili gelmemişse bu ayrı bir durumdur ve yasal hakkını kullanmayacak demektir. Doğaldır ki hakkında ön inceleme başlatılan ifadeye zorlanamaz. Uygulamada çoğunlukla ön inceleme işlemleri bütüncül bir yaklaşımla ele alınmadığı için bu işlemler sırasında birçok kavram birbirinin yerine kullanılmaktadır. Bu bağlamda ifade alma ve savunma isteme kavramları da karışmakta, zaman zaman birbirinin yerine kullanıldığı sıkça görülebilmektedir.
Diğer yandan, milletvekilliğine seçilen kamu görevlisiyle ilgili olarak başlatılması gereken bir ön incelemeyi, Anayasanın 83 üncü maddesiyle birlikte düşünmek gerekmektedir. Çünkü, kamu görevlisinin, önceki görev dönemiyle ilgili olarak başlatılan ön inceleme işlemlerinde, milletvekillerine, Anayasanın 83 üncü maddesiyle getirilen yasama dokulmazlığı güvencesi ve Meclisin izninin alınması şartı gözardı edilemez. 4483 sayılı Kanun, ön incelemeyi görevden doğan suçlarla sınırladığı ve görev esnasında işlenen suçları kapsam dışında bıraktığı için iddiaların kanıtlanmasında tanık ifadesinin rolü neredeyse kalmamıştır. Kamu görevlilerinin işlediği suçların kanıtları işlem dosyalarında yer aldığı için bunların toplanması çoğunlukla hakkında işlem yapılan kişilerden bağımsız olabilmekte ve herhangi bir sorun teşkil etmemektedir. Bu belgeler toplanarak hazırlanacak dosyanın milletvekilinin ifadesi alınmadan önce TBMM’ye gönderilerek izin istenmesi ve izin verilmesi halinde ifade alınarak ön inceleme ve karar verme işlemlerinin sonuçlandırılması, izin veya yanıt verilmemesi halinde ise yasama döneminin bitmesinin beklenmesi gerekir. Ön inceleme işlemlerini düzenleyen 4483 sayılı Kanuna göre kamu görevlisi hakkında yetkili merci kararını verirken, kamu görevlilerinin hukukunu koruyacak tüm kurallara eksiksiz uyulup uyulmadığını da aramak zorundadır.
Somut olayda milletvekili seçilen ve yeni bir statü kazanan … Belediyesi eski Başkanı …’ın milletvekilliği sıfatından kaynaklanan yasama dokunulmazlığının gözardı edilmesi mümkün değildir. Çünkü, yasama dokunulmazlığı, memur yargılama mevzuatınının öngördüğü izin sisteminden daha fazla hak sağlamaktadır. Ön inceleme yapılması ve karar verilmesi için getirilen yasal süreler Anayasanın 83 üncü maddesi uyarınca askıya alınabilmekte, bekletici mesele sayılmaktadır. Gerekli olan Meclis kararı alınıncaya kadar ön inceleme sürecindeki süre ve dava zamanaşımı işlememektedir. Anayasal düzenlemeler uyarınca milletvekili istese bile Türkiye Büyük Millet Meclisinin izni olmadıkça ön inceleme tamamlanamaz.
Anayasanın 83 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında “…sorguya çekilemez” ibaresinden yola çıkılarak burada yer almadığı için milletvekli seçilen … Belediye Başkanı …’ın ifadesinin istenebileceği sonucuna varılması uygulamada önemli sorunlara neden olabilecektir. 4483 sayılı Kanunda geçen “ifade almanın” da bir ceza muhakemesi işlemi olduğu kabul edildiğinde, CMK’nın 2 nci maddesindeki tanımlamalara bakarak bu kavrama farklı anlamlar yüklemek de mümkün değildir. Dolayısıyla milletvekili seçilen Belediye Başkanı …’ın dosyasının Meclise gönderilerek yasama dokunulmazlığının kaldırılması yolunda işlem yapılması, mevcut memur yargılama usulüne göre 1924 yılından bu yana yürürlüğe giren tüm Anayasalarda yer alan ve güçlendirilerek korunan yasama dokunulmazlığının ön inceleme işlemlerinde de dikkate alınması gerekmektedir. Yasama dokulmazlığının gözardı edilmesi halinde ise, milletvekilliğine seçilen memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yerli yersiz ihbarlarla görevini yapamaz hale düşürülmeleri kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Bir başka ifade ile milletvekili seçilmiş kamu görevlileri, yapılacak ihbar ve şikayetlerle sürekli olarak ön inceleme görevlilerine ifade vermeye mecbur kalacaklardır. Açıklanan nedenlerle, milletvekili dokunulmazlığını gözeterek 4483 sayılı Kanunun özüne, Anayasanın 129/5 ve 83 üncü maddelerinin ruhuna uygun olarak verildiğini düşündüğüm kararın kaldırılması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.