Danıştay Kararı 1. Daire 1999/140 E. 1999/156 K. 01.11.1999 T.

1. Daire         1999/140 E.  ,  1999/156 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1999/140
Karar No : 1999/156

Görevinden alınarak başka bir göreve atanan ve bu atama işleminin iptali istemiyle açtığı davada mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararı gereğince görevine iade edilen bir kamu görevlisinin yeniden görevinden alınarak başka görevlere atanması ve bu işlemlere karşı dava açmaması durumunda, ilk işlemin iptali kararının uygulanmasının gerekip gerekmediği hususuna ilişkin olarak Başbakanlığın 30.4.1999 günlü ve 1916 sayılı yazısı ile istişari görüş istenmesi üzerine, Dairemizce verilen 30.6.1999 günlü ve E:1999/73, K:1999/110 sayılı kararda, duraksama konusuna benzer bir konuda açılan davada Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 11.12.1998 günlü ve E:1997/652, K:1998/642 sayılı kararıyla konunun açıklığa kavuşmuş bulunduğu belirtilerek idarece aynı
nitelikteki olaylarda da bu karar doğrultusunda işlem yapılması gerekeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Dairemizin bu kararı, İdari İşler Kurulunun 16.9.1999 günlü ve E:1999/112, K:1999/112 sayılı kararı ile yargısal kararlarda somut uyuşmazlıkların, tarafların iddia ve savunmaları gözönünde tutularak kendi koşulları içinde incelenmesi sonucunda çözümlendiği, istişari düşüncelerde ise konuların genel planda incelendiği, hukuken genel bir kanaatin ifade edildiği ve Danıştay’ın bu kararlarında objektif değerlendirme yaparak idareye hukuki yolun gösterildiği, bu durumda olayına özgü olan ve sadece taraflarını bağlayıcı özellik taşıyan yargı kararlarının istişari düşünceye dayanak yapılması ve benzer olaylarda bu kararlar doğrultusunda işlem tesis edilmesi gerektiği yolunda görüş bildirilmesinin uygun olmadığı gerekçesiyle bozulmuş ve istem hakkında görüş bildirilmek üzere dosya Dairemize iade edilmiş olmakla konu yeniden incelenerek;

Gereği Görüşülüp Düşünüldü:
İdare yazısında aynen “Kamu personeli olarak görev yapmakta iken görevinden alınarak başka bir göreve atanan, atama işleminin iptali istemiyle dava açarak mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararları gereğince eski görevine iade edilen, dava devam ettiği sırada bir veya birden fazla atama işlemi ile yeniden görevinden alınarak başka görevlere atanan, ilk işlemden sonra yapılan atama işlemleri aleyhine dava açmayan ve bir itirazı bulunmayan personelin, dava konusu etmediği işlemle atandığı görevine devam ettiği sırada ilk işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi üzerine kararın uygulanmasını talep etmesi halinde; sonradan tesis edilen atama işlemi aleyhine dava açmayıp itirazda bulunmamasının uygulanan işlemleri kabul ettiği, artık ilk işlemle menfaat ilişkisi kalmadığı ve hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek bulunmadığı yönünde değerlendirilmesinin mi gerektiği, yoksa davacının ikinci işlemi ayrıca dava konusu etmemiş olmasının anılan işlemi benimsediği ve ilk işlemle ilgili dava ve iddialarından vazgeçtiği anlamına gelmeyeceğinden hareketle her ne şartta olursa olsun 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28 inci maddesi gereğince yargı kararının uygulanmasının mı gerekeceği hususunda uygulamada düşülen duraksamanın giderilmesi amacıyla 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 42 nci maddesinin (f) bendi uyarınca istişari görüşünüzün alınmasına ihtiyaç duyulmuştur. “denildiğinden, istem yukarıda açıklanan duraksama konularıyla sınırlı olarak incelenmiş ve uygulamada ortaya çıkabilecek diğer olası sorunlara değinilmemiştir.
Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin hukuk Devleti olduğu vurgulanmış, 138 inci maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği öngörülmüştür. Buna uygun olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28 inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında da “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.” denilmek suretiyle idarenin yargı kararlarını yerine getirme zorunluluğu bir kez daha vurgulanmıştır.
Danıştayın yerleşik kararlarında da açıklandığı üzere, iptal kararları iptali istenen işlemle ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak işlemin tesisinden önceki hukuki durumun devamını sağlar.
Bu durumda, bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan başka bir seçeneği olmayan idarelerin yargı kararlarına uymaması, karar gereklerine göre işlem ve eylemde bulunmaması ya da biçimsel nitelikte uygulamalarla yargı kararlarını etkisiz ve geçersiz kılması söz konusu olamaz.
Aksine anlayış ve tutum, Anayasa ve Yasanın özüne ve sözüne olduğu kadar hukuk Devleti ve hukukun temel ilkelerine açıkça aykırılık oluşturur.
Diğer yandan, 2577 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 93 üncü maddesine göre, açılmış bir davadan vazgeçme, ancak, açık bir irade beyanıyla mümkündür.
İptal davalarında da davanın açıldığı tarihte aranan ve mevcut olan menfaat ilişkisi davanın esastan çözümü aşamasında da genel olarak yeterli görüldüğünden, ilgilinin sonraki atama işlemlerine karşı dava açmamış olması ilk işlemle menfaat ilişkisini ortadan kaldırmaz.
Yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde istem yazısında belirtilen duraksama konuları incelendiğinde, görevinden alınarak başka bir göreve atanan ve bu atama işleminin iptali istemiyle açtığı davada mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararı gereğince görevine iade edilen bir kamu görevlisinin, ilk atama işlemine karşı açtığı davayı sürdürmesine karşın, yeniden görevinden alınarak başka görevlere atanması ve bu işlemlere karşı dava açmamış olmasının, sonradan tesis edilen atama işlemlerini benimsediği, ilk işlemle menfaat ilişkisi kalmadığı ve bu işleme karşı açtığı dava ve iddialarından vazgeçtiği anlamında değerlendirilemeyeceğinden, söz konusu ilk atama işleminin iptaline ilişkin yargı kararının uygulanmasının gerekeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 11.12.1998 günlü ve E:1997/652, K:1998/642 sayılı kararında da aynen “…iptal davalarında, idari işlemin iptali yolunda verilen kararların idari işlemin tesis edildiği tarihe kadar geriye yürüyeceği ve anılan tarihe kadar hukuki etkilerini göstereceği hususunun idare hukukunun önemli ilkelerinden biri olduğu, iptal edilen işleme dayanan, onunla doğrudan doğruya ilişkisi bulunan idari işlemlerin de iptal kararından etkilenmesinin kaçınılmaz olduğu, ..davacının ikinci işlemi dava konusu etmemiş olmasının idarenin iptal kararını uygulama yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmesinin herhangi bir hukuksal dayanağı bulunmadığı, .. davacının eski görevine dönüp dönmeyeceğini önceden bilemeyeceğine göre ikinci işlemi ayrıca dava konusu etmemiş olmasının doğal karşılanması gerekeceği, bu tutumunun ikinci işlemi benimsediği ve ilk işlemle ilgili davadan ve iddialarından vazgeçtiği biçiminde yorumlanamayacağı,.. Anayasanın 138 ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulu Kanununun 28 inci maddelerine göre İdarenin mahkeme kararlarına uymak ve bu kararların gereklerine göre işlemde veya eylemde bulunmak zorunda olduğu,…” belirtilmiş bulunmaktadır.
Sonuç olarak; görevinden alınarak başka bir göreve atanan ve bu atama işleminin iptali istemiyle açtığı davada mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararı gereğince görevine iade edilen bir kamu görevlisinin, yeniden görevinden alınarak başka görevlere atanması ve bu işlemlere karşı dava açmamış olmasının, sonradan tesis edilen atama işlemlerini benimsediği, ilk işlemle menfaat ilişkisi kalmadığı ve bu işleme karşı açtığı dava ve iddialarından vazgeçtiği anlamında değerlendirilemeyeceğinden, iptal kararının uygulanmasının gerekeceği görüşü ile dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına
1.11.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.