Danıştay Kararı 1. Daire 1995/252 E. 1996/16 K. 17.01.1996 T.

1. Daire         1995/252 E.  ,  1996/16 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1995/252
Karar No : 1996/16

3213 sayılı Maden Kanununun 7 nci maddesinde belirtilen izne tabi alanlarda madencilik faaliyetlerinde bulunulması için, gerekli izinlerin alınamaması sonucu faaliyete geçilememesi nedeniyle, ruhsat hakkının feshinin önlenmesini sağlamak amacıyla düzenleme yapılması hususunda oluşan duraksamanın giderilmesi konusunda istişari düşünce istemine ilişkin Başbakanlığın 27.11.1995 günlü ve Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü B.02.0.KKG/174-139/5659 sayılı yazısı ekindeki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 16.11.1995 günlü ve B.15.0.MGM.0.00.00.00-149/19077 sayılı yazısında aynen:
“15.6.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 7 nci maddesinde; “Memleket kara sınırlarından itibaren ufken 500 metre mesafede maden arama, ön işletme ve işletme ruhsatı verilmez. Kara suları, İç sular ve bunların altındaki yerler bu tahdide tabi değildir.
Belediye imar sahaları ve mücavir alanlar içindeki maden arama, ön işletme ve işletme faaliyetleri belediyeden müsaade alınması ile yapılır. Ruhsat alındıktan sonra belediye imar sınırları içine alınan maden sahaları bu hükümden müstesnadır.
Orman, ağaçlandırma alanlarında, askeri yasak bölgelerde ve sit alanları yakınlarında madencilik faaliyetlerinde bulunulması ilgili kanun hükümlerine göre izne tabidir.
Amme hizmeti veya umumun istifadesine tahsis edilmiş mahallerde ve bu tür tesislere ufken 60 metre mesafe dahilinde arama, ön işletme ve işletme yapılabilmesi Bakanlığın iznine bağlıdır.
Binalara ufken 60 metre, avlu, bağ ve bahçelere 20 metre mesafede maden araması ve işletilmesi mülk sahibinin iznine bağlıdır.
Bu madde hükümlerine tabi yerlerde izinsiz madencilik faaliyetinde bulunulduğunun tesbiti halinde teminatın 1/3’ü irad kaydedilir. Tekerrürü halinde teminatın tamamı irad kaydedilerek ruhsat fesh olunur.” kuralı yer almıştır.
22.8.1985 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Uygulama Yönetmeliği’nin 73. cü maddesinde ise; “Maden Kanunu’nun 7 nci maddesinde zikredilen izinler sahaya ruhsat verildikten sonra, ruhsat sahibi tarafından ilgili kanun hükümlerine göre yetkili mercilere müracaat edilerek alınır. Bu izinlerin alınmamasından doğan gecikmeler Maden Kanunu hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmü mevcuttur.
Bu madde hükmüne tabi yerlerden özel mülkiyet konusu olan taşınmazlarda özel mülk sahibince faaliyete muvafakat verilmemesi durumunda Maden Kanunu’nun 46 ncı maddesinin 1 inci fıkrası hükümlerince Bakanlığımızca irtifak/intifa hakkı tesis edilebilmekte, amme hizmeti veya umumun istifadesine tahsis edilmiş mahallerde ve bu tür tesislere ufken 60 metre mesafe dahilinde faaliyet Bakanlığımız izniyle sürdürülebilmektedir.
Ancak; ruhsat alanına 7 nci maddenin 3 üncü fıkrasında belirtilen yerlerden birinin isabet etmesi durumunda, ilgili kurumca izin verilmemesi sonucu, yada iznin ruhsatın yürürlük süresi içerisinde alınamaması ruhsat hakkının feshini gerektirmektedir. Zira, yukarıda da açıklandığı üzere 7 nci madde sonuçta izinsiz madencilik faaliyetinin tesbiti halinde ruhsat teminatının 1/3’ünün irad kaydını, tekerrür halinde teminatın tamamının irad kaydedilerek ruhsatın feshini düzenlemiştir.
Öte yandan Maden Kanunu’nun 17 nci maddesi; arama ruhsat süresinin 30 ay, 19 uncu maddesi; ön işletme ruhsat süresinin 3 yıl olduğunu ve bu sürelerin uzatılamayacağını hükme bağlamış, işletme ruhsatlı alanlara ilişkin 26 ncı madde ise, işletme ruhsatı ile birlikte verilen işletme izninin veriliş tarihinden itibaren 6 ay içerisinde ruhsat sahibinin madeni işletmeye almak zorunda olduğunu, aksi halde ruhsatın münfesih olacağını ifade etmiştir. Öngörülen izinlerin alınmamış olması nedeniyle faaliyet olmasa dahi, yasa ile getirilen süreler işlemekte olduğundan sonuçta hangi ruhsat safhasında olursa olsun ruhsat hakkının feshi ortaya çıkmaktadır. Bunun getirdiği somut gerçek ise en basit ifadesiyle oluşumu yüzyıllar alan ve başka yere de nakli mümkün olmayan cevherlerin ülke ekonomisine kazandırılamayarak atıl kalmasıdır.
Maden Kanunu’nun “geçici tatil” i düzenleyen 37 nci maddesinde ise faaliyet için gerekli izinlerin alınmamış olması geçici tatil nedeni olarak sayılmamaktadır. Bu nedenle geçici tatil talebi olsa dahi yasal olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Ayrıca bu izinleri düzenleyen mevzuat hükümlerinden bazısı her ruhsat aşamasında müracaat ve izin verme sürecini tekrarlatıcı mahiyettedir. Maden Kanunu’nda arama ruhsatı safhasında alınmış bir muvafakatın işletme ruhsatı safhasında da geçerli olduğunu ifade eden paralel bir hüküm olmadığı gibi, ne gerekli izinlerin alınmaması durumunda ruhsat sahibinin Bakanlığımıza müracaatla bu izinlerin teminini sağlayıcı ve ne de Bakanlığımıza bu konuda girişimde bulunma yetkisini veren düzenlemede bulunmamaktadır.
Bakanlığımızca hem Maden Kanunu hükümlerine göre verilen ruhsat alanlarında mevcut maden cevherlerinin değerlendirilmesini sağlayıcı, hem de yukarıda arzedildiği gibi yasal olarak kazanılan ruhsat hakkının Maden Kanunu dışında oluşan bir neden sonucu iptaline dek varan bu hususun giderilmesini teminen yeni bir düzenlemeye gidilmesi düşünülmektedir.
Bu ilkeden hareketle; Maden Kanunu’nun 7 nci maddesinde belirtilen izne tabi alanlardaki madencilik faaliyetinin başlamasını ve sürmesi ile gerekli izinlerin alınamaması sonucu faaliyete geçilmemesi nedeniyle ruhsat hakkının feshinin önlenmesini sağlayıcı düzenlemeye gidilmesi hususundaki tereddütümüzün giderilmesi amacıyla 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 42 nci maddesi uyarınca Danıştay Başkanlığından istişari görüş alınmasının tensiplerinize arz ederim.” denilmektedir.
Gereği Görüşülüp Düşünüldü :
İstem, 3213 sayılı Maden Kanununun 7 nci maddesinde belirtilen izne tabi alanlarda madencilik faaliyetlerinde bulunulması için, gerekli izinlerin alınamaması sonucu faaliyete geçilememesi nedeniyle, ruhsat hakkının feshinin önlenmesini sağlamak amacıyla düzenleme yapılması hususunda oluşan duraksamanın giderilmesine ilişkin bulunmaktadır.
İdareler, kendi görev ve yetki alanları içine giren hususlarla ilgili olarak uygulamada duydukları duraksamanın giderilmesi amacıyla Danıştay’dan istişari nitelikte görüş isteminde bulunabilirler.
Olayda, 3213 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile ilgili olarak uygulamada ortaya çıkan kimi aksaklık ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla düzenleme yapılıp yapılmaması idarenin takdir alanına giren bir husus olup, istişari görüş istemine konu yapılamaz.
Açıklanan nedenle, istem hakkında görüş bildirilmesine yer olmadığına ve dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına 17.1.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.