Danıştay Kararı 1. Daire 1990/47 E. 1990/54 K. 10.04.1990 T.

1. Daire         1990/47 E.  ,  1990/54 K.
Daire : BİRİNCİ DAİRE
Karar Yılı : 1990
Karar No : 54
Esas Yılı : 1990
Esas No : 47
Karar Tarihi : 10/04/990

BİR KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSÜNDE SÖZLEŞMELİ PERSONEL STATÜSÜNDE ÇALIŞMAKTA İKEN SAHTE MÜHÜR YAPMAK SUÇUNA İŞTİRAK ETMEKTEN DOLAYI BEŞ AY HAPİS CEZASINA MAHKUM EDİLEN VE CEZASI PARAYA ÇEVRİLEREK ERTELENEN KİŞİNİN GÖREVİNE SON VERİLEMEYECEĞİ HK.

“Türkiye Zirai Donatım Kurumu Ziraat Aletleri ve Makinaları Fabrikaları müessese müdürlüğünde sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta olan bir kişi hakkında sahte mühür yapmak suçuna fer’an iştirak etmekten sonuçta 5 ay hapis cezası verilmesi ancak cezanın paraya çevrilerek ertelenmesi durumunda, farklı Danıştay Kararları muvacehesinde, göreve son verme işleminin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda düşülen tereddüt istişari düşünce isteminin konusunu oluşturmaktadır.
Personel hukukunda genel düzenleyici Yasa olan 14.7.1965 günlü 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48.maddesinin A/5.bendi (Değişik)” Taksirli suçlar hariç olmak üzere, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis ve yahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hürriyeti bağlayıcı ceza ile hükümlü bulunmamak” şeklinde düzenlenmiştir.
Keza aynı Kanunun, “memurluğun sona ermesi”ni düzenleyen 98.maddesinin “b bendi de” memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi” şeklinde belirtilmiştir. Diğer taraftan olayla ilgili Kuruluşun Personel Yönetmeliğinin ilgili maddeleri de aynı hususları içermektedir.
İstişari görüş istemine konu olan olaydaki ilgili kişiye ait ceza mahkemesi kararının incelenmesinden, kişinin T.C.K.nun 333.maddesine göre, sahte mühür yapmak suçuna fer’an iştirak etmekten öncelikle 1 yıl hüküm giydiği, bilahare bu cezanın 5 ay hapis cezasına ve sonuçta para cezasına çevrilerek ertelendiği görülmektedir.
Konuya ilişkin olarak çeşitli Danıştay Kararlarının incelenmesinden, her kişi hakkında verilen kararlarda, olay anında yürürlükte olan mevzuata, konunun ve kişisel durumların özelliğine göre değerlendirme yapılması yoluna gidildiği gözlenmektedir.
Diğer taraftan T.C.K.nun 95.maddesinin ikinci bendinde görüleceği üzere” cezası tecil edilmiş bir mahkumiyet, hüküm tarihinden 5 yıl sonra vaki olmamış sayılmaktadır.”
Yukarıda; ifade olunan Yasa ve Yönetmelik hükümlerinin bir arada değerlendirilmesinden ortaya çıkan sonuç: T.C.K.nun 333.maddesine göre sahtecilik suçundan hüküm giymiş sözleşmeli personel statüsündeki kişi hakkında ceza ertelenmiş olsa bile yasa maddesinin sözüne ve ruhuna uygun olarak Kurum Personel Yönetmeliğinin ilgili hükümlerinin uygulanması suretiyle bu şahsın görevine son verilmesi gerekmektedir.” yolundaki ayrışık oyuna karşı;
İstişari görüş isteminin konusunu, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının ilgili kuruluşunda sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta iken sahte mühür yapmak suçuna iştirak etmekten dolayı beş ay hapis cezasına çarptırılan ve cezası paraya çevrilerek ertelenen kişi hakkında göreve son verme işleminin uygulanıp uygulanmayacağı hususu oluşturmaktadır.
İlgili Kurumun Personel Yönetmeliğinin Kuruma alınacaklar da aranacak genel ve özel şartlara ilişkin 13.maddesinin (e) bendinde, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis ya da affa uğramış olsalar bile zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüzkızartıcı bir eylemden dolayı hürriyeti kısıtlayıcı bir cezadan hükümlü bulunmamak gerektiği belirtilmiş olup, yine aynı Yönetmeliğin 94/c maddesinde işe alınma şartlarından birini taşımadığı sonradan anlaşılan veya kaybeden personelin atmaya yetkili mercilerce görevine verileceği açıklanmış bulunmaktadır.
Batılı ülkelerin hukuk sistemlerinde olduğu gibi Türk Ceza Kanununda da cezaların ferdileştirilmesi esası yer almış olup tecil müessesesi de cezaların ferdileştirilmesi yollarından biridir. Suç işleyen kişiyi toplum dışına itmemek, ailesinden ve işinden ayrılmadan ıslah edip topluma kazandırmak, cezaevinin olumsuz etkilerinden korumak amacıyla cezanın infazının belli süre içinde tekrar suç işlemesi haline kadar ertelenmesi tecil müessesesinin gerekçesini oluşturmaktadır.
Günümüz toplumunda ceza siyaseti, öç alma ve mutlak adalet ilkelerine göre ceza uygulaması yerine sosyal bilimlerin gelişmesine paralel olarak insanı değil suçluluğu yok etmeye yönelmiştir. T.C.K.nun 95.maddesinde hüküm tarihinden sonra kabahatlerde bir yıl, cürümlerde beş yıl içinde yeniden bir suç işlemediği takdirde cezası tecil edilmiş olan kişinin mahkumiyetinin esasen vaki olmamış sayılacağı hükme bağlanmıştır. Böylece cezasının infazı ertelenmekle birlikte deneme süresini iyi hal ile geçirdiği takdirde hiç suç işlememiş duruma getirilmiştir.
T.C.K.nun tecile ilişkin hükümlerine göre iyi hal ile geçirilen deneme süresinin sonunda hükümlünün nefsini ıslah edeceği kabul edilmekte, tecile liyakat ıslaha karine sayılamkatdır. Böyle olunca, deneme süresinin dolmasını beklemeden kişiyi görevinden mahrum etmek, yasanın amacına aykırı düşmektir.
Cürümlerde beş yıllık deneme süresini iyi halle geçiren kişinin mahkumiyeti hiç vaki olmamış sayılacağına göre; daha bu süre dolmadan, o kişinin hiç suç işlememiş bir duruma gelmesi ve bunun hukuki sonuçlarından yararlanması mümkün iken ve bunda da toplum yararının varlığı açıkken bütün bunlara olanak tanınmadan görevine son verme yoluna gidilmesi hukuka ve adalet duygusuna uygun kabul edilemez. Çünkü, deneme süresi sonuna kadar ilgilinin “suç işleyebileceği” ihtimalini gözönünde tutmak yerine; Anayasanın 15.maddesinde, “…suçluluğu mahkeme kararı
ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” 38.maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” biçimindeki hükümleriyle “beraeti zimmet asıldır” yolundaki ceza hukuku ilkesini kabul etmiştir. Bu ilke doğrultusunda ilgilinin “suç işleyemeyeceğini” gözönünde tutmak ve Anayasanın 70.maddesinin güvencesindeki temel haktan yararlanarak girdiği kamu hizmetindeki çalışmasını sürdürmesine engel olmamak hukuka ve adalet ilkelerine uygun olur.
Ayrıca, görevine engel olan mahkumiyeti idarece, beş yıllık deneme süresini doldurduktan sonra fark edilen kimsenin mahkumiyeti esasen vaki olmamış sayılıp kendisinin görevde kalması sağlanırken deneme süresini doldurmasına çok az bir süre kalan ve aynı türden cezası bulunan bir kimsenin görevine son verilmesi adalet ve eşitlik ilkeleriyle de bağdaşamaz. Öte yandan, T.C.K.nun 91.maddesi kural olarak tescilin fer’i cezalar hakkında da uygulanacağını öngörmektedir. Ceza Kanunumuzun umumi hükümler kısmında yer alması nedeniyle cezanın infaz şekline değil esasına ilişkin bulunan tescilin bölünmezliği bu hükümle teyid edilmiştir. Bundan tecil kararının mahkumiyete bağlı bütün ehliyetsizlikleri de etkileyeceği sonucu ortaya çıkar. Bu ehliyetsizlikleri, yalnız Ceza Kanunundakiler değil bütün yasalardaki ehliyetsizlikler olarak anlamak teciline yukarıda belirlenen varlık nedenlerine ve bu müesseseyle ulaşılmak istenen amaca daha uygundur. Özet olarak, mahkumiyet tecil edilmemişse ehliyetsizlikler devam eder; tecil edilmişse ehliyetsizlikler de ertelenir; hiç vaki olmamış sayılmışsa ehliyetsizlikler de ortadan kalkar. 657 sayılı yasanın 48.maddesindeki ehliyetsizlik de mahkumiyete bağlı olduğuna göre, cezası tecil edilen bir sözleşmeli personelin hemen görevin son vermemek, deneme süresinin bitmesini bekleyerek bu sürenin sonunda ortaya çıkacak hukuki duruma göre işlem tesis etmek mevzuata, kamu hizmetinin gereklerine ve adalete uygun düşer.
Sonuç olarak, bir kamu iktisadi teşebbüsünde sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta iken sahte mühür yapmak suçuna iştirak etmekten dolayı beş ay hapis cezasına mahkum edilen ve cezası paraya çevrilerek ertelenen kişinin görevine son verilemeyeceği mütalaa kılındı.