Danıştay Kararı 1. Daire 1989/130 E. 1989/112 K. 27.09.1989 T.

1. Daire         1989/130 E.  ,  1989/112 K.
Daire : BİRİNCİ DAİRE
Karar Yılı : 1989
Karar No : 112
Esas Yılı : 1989
Esas No : 130
Karar Tarihi : 13/09/989

HARÇLAR KANUNUNA EKLENMEK İSTENEN İDARENİN SATINALMA HAKKININ BİR ZORALIM YÖNTEMİ OLMASI NEDENİYLE MÜLKİYET HAKKINI ZEDELEYECEK NİTELİKTE OLDUĞU HK.

Başkanlığın ve Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü yazısıyla Danıştay Başkanlığına gönderilen ve Dairemize havale edilen 492 sayılı Harçlar Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının genel gerekçesi, madde gerekçeleri ve madde metinleri okundu ve gereği görüşüldü:
2709 sayılı T.C. Anayasasının Temel Haklar ve Ödevler başlıklı İkinci Kısmında yer alan 35.maddesiyle, mülkiyet hakkı başlığı altında, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü konulmuş, Anayasanın 13.maddesindeyse, temel hak ve hürriyetlerin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacıyla ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceği, temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve öngörüldüğü amaç dışında kullanılamayacağı belirtilmiş ve bu maddede yer alan genel sınırlama sebeplerinin temel hak ve hürriyet lerin tümü için geçerli olduğu hükme bağlanmıştır.
Görüldüğü gibi, Anayasanın kişilere sağladığı temel hakların en önemli lerinden birisi de mülkiyet hakkıdır. Bu hakkın sınırlanması ancak kamu yararının gerektirdiği hallerde ve istisnai durumlarda söz konusu olabilirki yine Anayasanın 46.maddesi, bazı şartların gerçekleşmesi halinde kamu yararı amacıyla ve gerçek karşılıkları peşin ödenmek koşuluyla kişilerin taşınmaz mallarının kamulaştırılmasını bir müessese olarak kabul etmiştir. Değinilen hükümlerin gerekçelerinde de mülkiyet, hakkının Anayasal bir müessese olarak güvence altına alındığı mülkiyetin bu şekildeki himayesinin Anayasada kabul edilen siyasal sistemle karşılaştırılınca bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil ettiği, özel mülkiyetin yok edilmesinin önlendiği, kamu yararının bulunduğu hallerde kamulaştırma olanağı sağlandığı belirtilmektedir. Anayasa koyucu, hukuk devletinin bir gereği olarak kamu yararıyla kişi haklarını bağdaştırmaya çalışmış, hukuka uygun olarak kazanılmış hakları korumayı öngörmüştür.
Demokratik hukuk devletinde, hangi amaçla olursa olsun, sınırlamalar belli bir özgürlüğün kullanılmasını bütünüyle ortadan kaldıracak düzeyde olamaz ve amaçla sınırlama arasında adil bir orantı mutlaka bulunur. Bir sınırlama ölçütü olan kamu yararı kavramı, her ne kadar, soyut bir kavram ise de, mülkiyet hakkına getirilecek sınırlama, cezalandırma sonucunu doğuruyor ve devlete olan güveni sarsıyorsa o sınırlamanın kamu yararına olduğundan söz edilemez.
Bu durumda, Hükümet Tasarısında yer alan “Satınalma Hakkı” başlığı altındaki düzenleme bir zor alım yöntemini içermekte, mülkiyet hakkını zedeleyecek hatta Anayasal güvenceyi ortadan kaldırarak bu hakkın varlığını tehlikeye düşürecek bir nitelik taşımakta olduğundan böyle bir düzenlemenin Anayasaya aykırı olacağı görüşüyle, Tasarının gereği yapılmak üzere Danıştay Başkanlığına sunulmasına karar verildi.